178 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 178
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Ottoman Empire 14
- Osmanlı 13
- Osmanlı Devleti 13
- Ottoman 12
- İstanbul 5
- Osmanlı İmparatorluğu 5
- Istanbul 4
- Ticaret 4
- Cemal Paşa 3
- China 3
II. Meşrutiyet Döneminde İstanbul’da Sosyal Bir Problem Olarak Kumar İlleti
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 1143-1174 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1143
Özet
Tam Metin
Bu çalışmanın temel amacı, II. Meşrutiyet döneminde İstanbul’da toplumsal hayatı derinden etkileyen kumar illetinin yaygınlaşmasının sebeplerini ve Osmanlı Devleti’nin buna yönelik aldığı tedbirleri irdelemek olarak tanımlanır.
II. Meşrutiyet dönemi, kronolojik olarak kısa bir zaman aralığını oluştursa da ekonomik ve toplumsal açıdan birçok sarsıntının yaşandığı, tarihsel açıdan çarpıcı bir süreci ifade eder. Bu dönemde görülen sıra dışılıkta; XIX. yüzyılda başlayan ve XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar süren savaşların etkileri, toprak kayıpları, meşruti yönetimle ilgili yaşanan siyasal gerilimler, özgürlükçü ortam, sosyo-ekonomik krizler, ödenemeyen maaşlar, göçler, Avrupa’nın kültürel ve fiziksel etkisine açık olma durumu etkili olmuştur. Yaşanan sosyal, ekonomik ve siyasal gerilimler toplumu derinden etkilemiş sosyal yapıda çözülmeler baş göstermiştir. Bu dönemde içki, kumar, sefâhat ve fuhuş gibi eylemlerin artışı sosyal çözülmenin varlığına işaret etmektedir.
II. Meşrutiyet döneminde kumar illeti toplumun sosyal ve ahlakî yapısını sarsıcı boyutlara ulaşmış, aile yapısı zarar görmüş, özellikle memurlar arasında kumarın yayılması devletin itibarını sarsmıştır. Kumarın toplumsal bir hastalığa dönüşmesi Osmanlı hükümetlerinin tedbir almasını gerekli kılmış, ancak yapılan yasal düzenlemeler ve alınan polisiye tedbirler kumarı önleyememiştir.
İstanbul, devletin başkenti olarak mevcut sorunları ve gerilimleri en derinden hisseden şehir olmuştur. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı tarzı bir başkente dönüşme sancıları çeken şehirde, aynı anda Batılı yaşam tarzı da etkili olmaya başlamıştır. Bu meyanda eğlence hayatı renklenmiş, kulüpler, barlar, lokantalar, gazinolar ve oteller yeni eğlence mekânlarını oluşturmuştur. Osmanlı başkentinin geleneksel dokusu bozulmuş, kahvehanelerde ve diğer mekânlarda içki, kumar ve sefâhat belirgin hale gelmiştir.
Araştırmanın temel kaynağını Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivindeki belgeler oluşturmuştur. İlaveten dönemin süreli yayınlarından yararlanılmıştır.
19-20. Yüzyıllarda Avrupa’da ve Türkiye’de Askerî Posta Güvercini Kullanımı
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 1175-1218 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1175
Özet
Tam Metin
Haberleşme ile ilgili teknolojik aygıtların icadı öncesinde tüm dünyada haberleşme aracı olarak kullanıldıkları bilinen güvercinler, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle Avrupa’da tekrar askerî haberleşme amacıyla kullanılmaya başlanmıştı. Savaşlar sırasında muhasara altına alınan ve telgrafla haberleşme hatları kesilen bölgelerin dışarısı ile haberleşmesi güvercinler aracılığıyla sağlanmaktaydı. 1870-1871 AlmanyaFransa Savaşı’nda Paris’in muhasarası sırasında Fransızlar Paris ile haberleşmek için posta güvercini kullanmış, bu savaşı takip eden yıllarda Avrupa ülkelerinde askerî birimler içerisine posta güvercini (Latince isimlendirmesi Columba Livia Domestica) şubeleri de dâhil edilmişti. Avrupa’daki gelişmeler birçok konuda olduğu gibi Osmanlı Devleti’ne de yansımış, özellikle II. Abdülhamit döneminde İstanbul merkezli bir posta güvercini sistemi kurulmaya çalışılmıştı. Sultan’ın iktidarının son yıllarında nizamnamesi de yayımlanarak Avrupa’da olduğu gibi resmî bir askerî birim haline getirilmeye çalışılan posta güvercini sisteminin uygulamaya konulması mümkün olamamıştı. Buna karşılık başta Rusya olmak üzere farklı ülkelerin Osmanlı sınırlarında güvercinler aracılığıyla istihbarat topladıkları görülmekte ve devlet bu karşı istihbarat faaliyetlerine engel olmaya çalışmaktaydı. Hem II. Abdülhamit döneminde hem de sonrasında – özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında – devletin güvenlik endişeleri arasında başka ülkeler tarafından kullanılan posta güvercinleri de yer alıyordu. Osmanlı Devleti bunlarla mücadele ederken kendi posta güvercini sistemini kurmak için uğraşmaya da devam etmişti. Uygulamaya bir türlü geçirilemeyen bu sistemle ilgili çalışmalar, Cumhuriyet’in ilk yıllarında da sürdürülecek ve Türkiye Cumhuriyeti’nde de askerî posta güvercini sistemi kurmaya yönelik çalışmalar görülecekti.
Kıbrıs’ta Modern Belediye Teşkilatının Doğuşu (1868-1876)
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 1115-1142 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1115
Özet
Tam Metin
1850’lere kadar Osmanlı İmparatorluğu’ndaki beledî işler Kadı, Muhtesip ve İhtisap Ağası gibi yerel yetkililer tarafından yerine getirildi. Belediye terimi Tanzimat döneninde ortaya çıktı ve günümüzdeki anlamını kazandı. 1857 yılında Altıncı Daire-i Belediye Nizâmâtı ve 1858 yılında Nizâm-ı Umûmî’nin yürürlüğe konulması ile belediye teşkilatı meydana getirmek için ilk adım imparatorluğun başkentinde atıldı ve Galata ve Beyoğlu Belediyesi kuruldu. 1867 yılı Vilayâtta Devâir-i Belediye Meclislerinin Vezâif-i Umûmiyyesi Hakkında Talimat adlı yeni bir nizamnameye tanık oldu ve bu düzenleme Osmanlı eyaletlerinde belediye teşkilatının vücut bulmasını beraberinde getirdi. Kıbrıs Tanzimat döneminde modern belediyelerin teşekkül ettiği ilk yerlerden biriydi. Şu halde bu çalışmanın amacı ilk belediyelerin Kıbrıs’ta nasıl ve ne zaman kurulduğunu ortaya koymak ve Tanzimat dönemi çalışmaları ile Osmanlı İmparatorluğu’ndaki belediyeler tarihine katkıda bulunmaktır.
Selanik’teki XVI. Yüzyıla Ait Vakıflardan Biri: Yakub Paşa’nın Vakıf Eserleri ve Vakfettikleri
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 299 · Sayfa: 135-202 · DOI: 10.37879/belleten.2020.135
Özet
II. Bayezid dönemi vezirlerinden olan Yakub Paşa, XVI. yüzyıl başlarında Selanik merkezde cami, zaviye ve çeşme inşa ettirerek bir vakıf kurmuş ayrıca -muhtemelen bir zaviye kütüphanesi oluşturmak amacıyla- çok sayıda kitap bağışlamıştır. Vakfiyede Bayır Mahallesi'nde yaptırıldığı ifade edilen bu vakıf eserlere zamanla bir imaret de dahil olmuş, imaretin hizmetini devam ettirmesini sağlamak neredeyse vakfın birincil gayesi haline gelmiştir. Paşa bu vakıf eserlerin faaliyetlerini sürdürebilmesi için nüfusunun büyük kısmının gayrimüslim olduğu Maruda/Karoye isimli bir köy ile büyük bir ev bağışlamış, satılarak elde edilen parayla vakfa gelir sağlayacak mülk alınması şartıyla ayrıca çok sayıda menkul vakfetmiştir. Bu gayrimenkullerden başka Virlanova/Virlaniç adındaki bir Müslüman köyü ile çok sayıda hane ve dükkan sonradan vakfın gelir kaynakları arasına katılmıştır. Köylerden alınan vergiler ve diğer taşınmazların kiralarıyla zemin gelirleri, vakfın kesintisiz hizmet vermesini sağlamış, vakıf çalışanlarının ücretleri ve kurumlar için yapılan tüm harcamalar bu gelirlerden karşılanmıştır. Vakfiyenin esas alındığı çalışmada, bazı arşiv materyaline dayanarak vakfın XVI. yüzyılı değerlendirilmiş, verilen bilgiler bu dönemle sınırlandırılmıştır. Aslında vakıf uzun ömürlü olmuş, Selanik'te Osmanlı egemenliği boyunca hayrâtını ve akarâtını koruyarak kuruluş amacı doğrultusunda hizmet sunmuştur.
Likya Beyi Perikle ve Dönemine (MÖ 390/380-360) İlişkin Bazı Öneriler
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 299 · Sayfa: 1-20 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1
Özet
Tam Metin
Perikle bir Likya Beyi'dir. Onun döneminin siyasi hareketlerini açıklığa kavuşturabilmek adına yakın tarihli veya çağdaşı olan Trbbenimi, Arttum̃para, Mithrapata ve Aruwãtijesi gibi önemli kişiler de mercek altına alınmıştır. Bu bağlamda Podalia Definesi'nin durumu incelenmiş ve Perikle'ye Likya Krallığı yolunu açan Arttum̃para ve müttefiklerine karşı kazandığı zaferin tarihi ve tarafları, özellikle Limyra'da bulunan Tebursseli Mezar yazıtı göz önüne alınarak belirginleştirilmeye çalışılmış ve bu savaşa MÖ 370/365 tarihi önerilebilmiştir. Bu doğrultuda savaş öncesi Perikle'nin beylik sınırlarının Limyra ve yakın civarlarını kapsadığı, savaşla birlikte Telmessos'un ele geçirilip Arttum̃para'nın müttefikleri olabilecek Mithrapata ve Aruwãtijesi'nin de bertaraf edilmesiyle Perikle'nin önündeki engelin kalktığı ve öncelikle Milyas Bölgesi'ni ele geçirilebildiği önerilmiştir. Ayrıca daha sonra ise bu kez Mithrapata ve Aruwãtijesi (Musa Dağı?) Definesi bağlamında dynastik dönem yerleşimi olabilecek Yukarı Olympos ve civarından yine Mithrapata ve Aruwãtijesi'nin gücünün çekilmesiyle engelin kalktığı ve Perikle'nin böylece Phaselis'i kuşatmış olabileceği önerilmiştir.
Tarihte Kaybolmuş Bir Medeniyet: Etrüskler Ve Etrüsk Dini
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 299 · Sayfa: 43-74 · DOI: 10.37879/belleten.2020.43
Özet
Tam Metin
"Etrüskler" M.Ö. X-I arasında İtalya'da yaşamış bir antik medeniyettir. Bu halk, Etrurya adını verdikleri vatanlarında muhteşem bir medeniyet kurmuş ve MÖ. 625-600 yıllarından itibaren Roma'nın temellerini atmıştır. Romalıların sistematik bir soykırımla yok ettiği bu halktan günümüze çok az şey kalmış ve XVIII. yüzyıldan bu yana Etrüsk köken antropolojik olarak sürekli tartışılmıştır. 2007'den itibaren Etrüsk köken ile Türkler ve Fenikeliler arasında kurulan bağlantı, bu toplumu bizler için daha ilgi çekici bir hale getirmiştir. Etrüsklerin dinine bağlı olduğu en iyi bilinen gerçektir. Tarihçilere göre onlar, bir yandan rahatına düşkün, kendine has bayramları olan, bu festivallerde içip dans etmeyi seven bir halk iken; diğer yandan melankolik, dindar, titizlikle uygulanan çeşitli ritüelleri olan ve kehânete önem veren bir halktır. Onların dini, antropomorfik politeizmdir ve bu din, kesin bir kaderci algıya dayanır. Ayrıca bu din kutsal kitaplara, peygamberliğe, sistematik bir ölüm ötesi anlayışına da sahiptir. Son olarak Etrüsk dininin çağdaşları olan Yunan ve Roma dinleriyle pek çok ortak noktasının bulunduğu bilinmektedir.
Arkeolojik Verilere Göre Doğu Trakya Kuzey Yolu
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 299 · Sayfa: 29-42 · DOI: 10.37879/belleten.2020.29
Özet
Tam Metin
Küçük Asya ile Avrupa arasında geçiş noktası konumundaki Doğu Trakya, her iki kıtadan gelen yolların geçiş ve birleşme yeri olmuştur. Kuzey Yolu, bölgeden geçen Via Egnatia ve Via Militaris ile birlikte üç ana yoldan biridir. Pontos Euksenos (Karadeniz)'in batısı veya kuzeyine ya da tam tersi buradan Küçük Asya'ya doğru yapılan seferlerde MÖ 6. yüzyıldan MS 19. yüzyıla kadar tüm kara orduların kullandığı güzergâh olmuştur. Buna karşın Kuzey Yolu'nun güzergâhı üzerindeki arkeolojik veriler diğer yollar kadar değerlendirilmemiştir. Bu makalede arazi çalışması sırasında tespit edilen ve incelenen başta Kurtdere Köprüsü olmak üzere köprü, yol kalıntısı ve mil taşı kullanılarak Kuzey Yolu'nun Doğu Trakya Bölgesi içindeki güzergâhı tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca Kuzey Yolu'nun güneyindeki Via Militaris ile kuzeyindeki Salmydessos kenti ile bağlantı sağlayan yollar arkeolojik verilere göre değerlendirilmiştir.
Güray Müze’den Yeni Asurca Bir Etiket
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 299 · Sayfa: 21-28 · DOI: 10.37879/belleten.2020.21
Özet
Tam Metin
Bu çalışmanın amacı Güray Müze'de bulunan üçken biçimli Yeni Asurca hububat borcu etiketini (G.M. 302) tanıtmaktır. Tabletin her iki yüzünde bir silindir mühür baskısı ve geniş kısmının köşelerinde ip deliği mevcuttur. 4+2+1 satırdan oluşmaktadır ve sağlam durumdadır. Etiketin yılı ve menşei/eyaleti bilinmemektedir.
İngiliz Konsolosluk Raporlarına Göre 93 Harbi Sonrası Erzurum Vilayeti’nde Sosyo-İktisadi Hayat (1878-1885)
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 299 · Sayfa: 399-449 · DOI: 10.37879/belleten.2020.399
Özet
Tam Metin
93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) sırasında Osmanlı Devleti'nin bazıtoprakları işgal edilmiş, harp devletin hemen hemen tüm kurum ve kuruluşlarını olumsuz etkilemiştir. Bununla bağlantılı olarak özellikle savaşın cereyan ettiği bölgelerde iktisadi ve sosyal hayat olumsuz etkilenmiş, hatta durma noktasına gelmiştir. 93 Harbi sonrası Erzurum'un sosyo-iktisadi yapısı, Erzurum İngiliz Konsolosluğu görevinde bulunan Harry Charles Augustus Eyres, William Everett ve George Pollard Devey'in yazışmaları ve raporlarında geniş yer bulmuştur. Konsolos Augustus Eyres, Erzurum Vilayeti'nin ekonomik yapısı hakkında yıllardır rapor yazılmadığını ve vilayetin ekonomik yapısının ortaya çıkarılmasının önemli olduğunu belirterek özellikle 1880, 1881 ve 1882 yıllarına dair vilayetin sosyo-iktisadi yapısı ile ilgili ayrıntılı değerlendirmeler yapmış, önemli istatistiki bilgilere yer vermiştir. Konsolos William Everett 1882 ve 1883, Vekil Konsolos George Pollard Devey de, 1884 ve 1885 yıllarına dair vilayetin sosyo-iktisadi yapısına dair ayrıntılı değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Her üç konsolos da raporlarında karşılaştırmalı bilgiler sunmuş özellikle savaş sonrası Erzurum Vilayeti'nin iktisadi ve sosyal hayatını kaleme almışlardır. Çalışmada temel kaynak olarak kullanılan İngiliz Konsolosluk belgeleri, Erzurum Vilayeti ve çevresinde bulunan diğer yerleşim yerlerinin ekonomik ve bununla bağlantılı olarak sosyal yapısını ortaya koyacak önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Çalışma dâhilinde Erzurum Vilayeti'nin mevcut pazar durumu, yıllık gelirgider kalemleri, Fransa, Avusturya, Amerika, Almanya, İsviçre, İran, İngiltere, Rusya gibi doğulu ve batılı devletlerden ithal edilen ve Erzurum Vilayeti'nden de yabancı ülkelere ihraç edilen, ayrıca Van, Bitlis, Muş, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Halep, Harput, Trabzon, Samsun, Rize, Erzincan, Arapkir, Ayntab, Bağdat, Karahisar, Palu ve Tokat'dan alınan ve bu bölgelere satılan ürünlerin miktarı ve piyasa değeri tablolar halinde verilmiş ve bazı emtianın da önemine binaen ayrıntılı değerlendirmeleri yapılmıştır. Çalışmada Erzurum Vilayeti'nin savaştan ne kadar etkilendiğinin yanında dönem itibariyle vilayetin ticaret potansiyeli de gözler önüne serilmeye çalışılmıştır.
İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin Berlin Kongresi’ne Gönderdiği Heyetin Avrupa’daki Faaliyetleri
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 299 · Sayfa: 357-398 · DOI: 10.37879/belleten.2020.357
Özet
Tam Metin
Berlin Antlaşması Osmanlı Devleti açısından son derece olumsuz sonuçlar doğurmuş, adeta devletin yıkılmasına giden sürecin başlangıç noktasını teşkil etmiştir. Rusya'nın bilhassa Balkan politikası nedeniyle mimarı olduğu ve tarihe 93 harbi olarak geçen 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı dünya tarihi açısından çok önemli sonuçlar doğurmuş, savaş sonrası büyük devletler Osmanlı Devleti'ne karşı yürüttükleri politikalarında köklü değişikliklere gitmişlerdi. Özellikle İngiltere Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünü korumak şeklindeki tarihi politikasını terk etmiş, Rusya'nın savaş sonrasında Osmanlı coğrafyasında avantajlar elde etmesi sebebiyle Ayastefanos Antlaşması'nın Berlin'de tadilini sağlamıştır. Ayastefanos Antlaşması ile Ermeniler iki devlet arasında yapılan bir anlaşma maddesine ilk kez konu olmuşlardır. Berlin'de bir konferans toplanacağı haber alındığında Ermeni Patrikhanesi buraya bir heyet gönderme kararı aldı. Heyet Avrupa başkentlerini dolaşarak kongrede kendilerine destek olunmasını, ilgili devletlerin yetkililerinden talep etti. Patrikhane'nin bu heyetinde cemaatin yakından tanıdığı eski Patrik Mıgırdıç Kırımyan, Minas Çeraz, Stefan Papazyan ve Horen Narbey vardı. Heyet Roma, Paris, Londra'da görüşmeler yaptıktan sonra Berlin'e gitti. Hem Avrupa başkentlerinde ilgili devletlerin dışişleri bakanları gibi önemli kimselerle yaptıkları görüşmelerde hem de Berlin'de kongreye katılan devlet temsilcileri nezdinde ciddi bir kulis faaliyeti, adeta propaganda yapan heyet kongrenin sonuna kadar Berlin'deki faaliyetlerini sürdürdü. Bu çerçevede çalışmada heyetin Avrupa başkentleri ve Berlin'deki faaliyetleri arşiv vesikaları, yerli ve yabancı kaynaklarla ele alınacak, sürecin Ermeni Meselesi'ne nasıl bir etkisi olduğu değerlendirilecektir.