3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Bir Bilim Adamımız Amerikan Felsefe Kurumuna Üye Seçildi

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 178 · Sayfa: 204
Tam Metin
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Bölümü Başkanı Prof. Dr. Halet Çambel, Amerikan Felsefe Kurumu'na üye seçilmiştir. Halet Çambel bu Kurum'a üye seçilen ilk Türktür.

Türkiye'nin Batı İttifakına Yönelişi (1934-1937)

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 95-156 · DOI: 10.37879/belleten.1981.95
Atatürk Türkiyesi, Lozan Antlaşmasından sonra, Avrupa'da henüz tehlikelerin belirmediği 1923-1932 döneminde, bir yandan Sovyetler Birliği ile, 1925 Saldırmazlık Paktı ve 1929'da onun kapsamını genişleten Uzatma Protokolü çerçevesinde, dostluk ve dayanışmasını güçlendirirken, öte yandan başlıca Batı ülkeleriyle ortada kalan sorunlarını çözümlemek, onlarla sağlıklı ilişkiler kurmak yolunu tutmuştu. İngiltere ile Musul anlaşmazlığına son verip Türk - Irak sınırını kesinlikle belirleyen 1926 Antlaşması, İtalya ile 1928 Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, Fransa ile, Suriye ve Lübnan için, 1928 Sözleşmesi ve 1930 Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, Yunanistan ile 1930 Dostluk Antlaşması bu dönemin en önemli aşamaları olmuştu. 1932'de Milletler Cemiyetine katılan Türkiye, toplu güvenlik düzeni içinde, "statu quo" yanlısı bir politika izleyecek, Boğazların askerselleştirilmesi, Hatay gibi ulusal sorunlarını barışçı yoldan çözümlemek isteyecekti. 1933 ve 1934 yıllarında, Avrupa'da savaş hazırlıklarının başladığı bir sırada ise, Türkiye kendisini Akdeniz'de İtalya'nın tehdidi karşısında görmüştür. Bu durumda, Atatürk Türkiyesi Sovyetler Birliği ile dayanışmasının yanı sıra, yeni savunma çareleri aramak, caydırıcılık olanaklarını artırmak çabası içine giriyordu. Onun 1934 Şubatında Balkan Paktını gerçekleştirmesi; Habeşistan savaşı üzerine 1935 sonlarında, İtalya'ya karşı Milletler Cemiyeti çerçevesinde, İngiltere ve Fransa'nın önayak olduğu yaptırım önlemlerine katılması ; ayrıca İtalya'nın yaptırımlar nedeniyle saldırıya geçmesi olasılığına karşı, İngiltere ile Akdeniz Anlaşmasını yapması ; Boğazların yeniden askerselleştirilmesi amacıyla 1936 yazında bir Konferans (Montreux) düzenlemesi; bu Konferans sırasında ve sonrasında Sovyetler Birliği ile - sonuç vermeyen - ittifak antlaşması görüşmeleri; 1936'da İspanya iç savaşı çıkınca, bu savaşa karışmama politikasında İngiltere ve Fransa'ya ayak uydurması ; 1936-37 döneminde bir Akdeniz Paktı yapılması amacıyle Fransa'nın girişimlerini olumlu karşılaması ; 1937 Sâd Abad Paktı ile Orta Doğu'da İtalyan'nın emellerine set çekmek isteyişi ve, 2. Dünya Savaşı henüz çıktığı bir sırada, İngiltere ve Fransa ile Üçlü İttifakı imzalaması gibi olgular özellikle İtalya'ya karşı korunma gereksiniminin göstergeleri olmuştur.

Atatürk, İslam Ülkelerinde Yeni Bir Çağı Başlatan Önder

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 87-94 · DOI: 10.37879/belleten.1981.87
Tarihsel bir kişinin, bir olayın, belli bir düşünün veya olgunun damgasını taşıyan belli zaman sürelerine genel olarak çağ adı verilmektedir. Böylece bir Kutsal Bağlaşma çağından, Napoleon çağından, Fatih Mehmet çağından, Meiji çağından, Aydınlanma çağından sözedilmektedir. Tarihsel çağlara bölme yolundaki çalışmalar çok eskidir. Eskiden bilinenler içinde en yaygın olanı Hıristiyan tarihçilerin çağ ayrımı idi: 1. Putperestlik çağı; 2. Hıristiyanlık çağı. XVIII. yüzyılın başlarına doğru, popüler tarih kitaplarının yazarı Alman tarihçisi Christoph Cellarius (1638-1707) tarihi İlkçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ olarak üçe ayırdı. Sonradan Fransız İhtilali ile başlayan dördüncü bir çağı Yakınçağ adıyla bunlara eklediler. Bu ayrım hiçbir biçimde Avrupa dışı, giderek Batı Avrupa dışı ülkelerin ve ulusların tarihlerine uymaz. Çünkü bu çağların başlangıcı olarak kabul edilen, daha doğrusu öyle gösterilen tarihsel olayların, örneğin Batı - Roma İmparatorluğu'nun yıkılması (476), Rönesans (XIV-XV. yüzyıllar) ve Reform (XVI. Yüzyıl), Keşifler (örneğin yeni deniz yollarının ve Amerika'nın bulunması gibi) buluşlar (Basım tekniğinin Batı'da bulunuşu gibi), Batı Avrupa dışı ülkelerin tarihinde hiçbir rolü, hiçbir önemi yoktur. Rönesans Batı Avrupa'nın sınırlarını aşamadığı gibi, Reform Hıristiyan dünyasının, daha doğru bir deyimle Katolik dünyasının bir sorunu idi; çünkü Rum - Ortodoks Kilisesi Reform'dan hiçbir biçimde etkilenmiş değildir. Rönesans ve Reform'un Çin'de veya Japonya'da giderek doğrudan doğruya Batı Avrupa'nın sınırında bulunan Osmanlı İmparatorluğu'nda etkilerini saptamak olanaksızdır. Fransız İhtilalinin Osmanlı İmparatorluğu'nda, İran'da, Hind'de, Afganistan'da, Etiyopya'da ne gibi dolaysız izlerine rastlanabilir?

Atatürk'ün Yabancı Devlet Adamlarıyla Görüşmeleri

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 157-208 · DOI: 10.37879/belleten.1981.157
Aşağıda yedi belge yayınlıyoruz. Bunlar, Atatürk'ün 1930'larda yabancı devlet adamlarıyla yaptığı görüşmelerin tutanakları ve notlarıdır. Görüşmelerde hazır bulunmuş görevlilerce kaleme alınmış, zamanında açıklanmamış ve bugüne kadar arşivde korunup saklanmışlardır. Belgeleri Türk Dışişleri Bakanlığı arşivinden buraya aktarıyoruz. Yedi belge, yedi yılda, şu yedi görüşmeyi kapsıyor: i) Atatürk - Dr. Klein görüşmesi (9.11.1930), ii) Atatürk - Venizelos görüşmesi (26.9.1933), iii) Atatürk - Kral Aleksandr görüşmesi (4.10.1933), iv) Atatürk - Metaksas görüşmesi (19.10.1937), v) Atatürk - Tataresku görüşmesi (28.10.1937), vi) Atatürk - Ponsot görüşmesi (10.12.1936) ve vii) Atatürk - Cemil Mardam görüşmesi (21/22.12.1937). Birinci belge, 9 Kasım 1930 günü yapılan Atatürk - Dr. Klein görüşmesinin tutanağıdır. Dr. Klein o tarihte Amerika Birleşik Devletleri Maliye Bakanlığı müsteşarıdır. 5 Kasım 1930'da Türkiye'ye gelmiş, on gün yurdumuzda kalmıştır. Bu gezi sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) ile bir saat yirmi dakika süren bir görüşme yapmıştır. Görüşmede Ankara'daki Amerikan Büyükelçisi Joseph Grew ile Türkiye Dışişleri Müsteşarı Numan (Menemencioğlu) Bey ve ayni Bakanlığın Özel Kalem Müdür Vekili Kadri Riza da bulunmuşlardır. Görüşmenin notlarım Kadri Riza tutmuştur. Aslı yedi daktilo sayfasıdır bu notların. Özel Kalem Müdürlüğü dosyaları içinde saklanmıştır.

Nutuk'ta Altı Çizilmiş Satırlar

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 57-78 · DOI: 10.37879/belleten.1981.57
Atatürk'ün, söylev ve demeçlerinden "büyük" sıfatı ile ayrılan NUTUK (Söylev) adlı yapıtı üzerinde henüz derinlemesine incelemeler yapılmış değildir. Gerçi, NUTUK konusunda yazılmış dağınık yazıların sayısı kabarıktır; 1977 yılı Ekim'inde, söylenişinin ellinci yılı dolayısıyla Ankara'da - İ. Ü. Atatürk ve Devrimleri Araştırma Enstitüsü - Türk Tarih Kurumu ortak çabası ile - bir simpoziyum düzenlenmiş, Türk Dili dergisinin Kasım 1977 sayısı bir özel sayı olarak bu konuya adanmış, Cumhuriyet gazetesi Ekim 1977 günü özel bir ek vermiş, dergi ve gazetelerde yazılar yayımlanmıştır. Ancak, bütün bu çalışmaların, devrim tarihimizin bu ana kitabını yeterince açtığını ileri süremeyiz. Kaldı ki, NUTUK'un daha, önemine yaraşır bir basım da yapılmış değildir. Rusça çevirisi (1929-1934, 4 cilt) açıklayıcı notları, sözlüklü dizinleri vb. ile zamanında bir örnek idi. Biz, elli yılı aşkın bir zaman sonra, bugün de, bu basıma benzer bir basım yapabilmiş değiliz. NUTUK'un önce dış ögeleri üzerinde kimi saptamalara gereksinme vardır. İçinde adı geçen kişiler, kuruluşlar, yer adları, kavramlar, giderek deyimler ve sözcükler; anılıp geçilen olayların ne olduğu, ilişkin belgeler; varsa yanlışlar; dizinler; sözlükler vb.

Atatürk, Bilim ve Üniversite

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 27-42 · DOI: 10.37879/belleten.1981.27
Tam Metin
Atatürk'ü doğumunun yüzüncü yılında bütün dünya saygı ile, hayranlıkla anıyor. Biz ona bağlılığımızı, ona sonsuz saygımızı nasıl dile getirelim? Biz ona neler borçlu değiliz ki! Bugün özgür ve saygın bir millet olarak varlığımızı koruyorsak, dünya ulusları arasında şerefli bir yere sahipsek, bunun için en başta Atatürk'e şükran borçluyuz. Birinci Cihan Savaşında Atatürk'ü Çanakkale savunmasının en can alıcı noktasında görüyoruz. Düşman hareketleri ve planlarının ayrıntıları konusunda yaptığı bütün tahminler hiç şaşmadan doğru ve isabetli çıkıyor, ve sonunda Atatürk düşmanı durdurarak Çanakkale'yi ve dolayısıyla İstanbul'u ve yurdu kurtarıyor. Bu başarısı Atatürk'e büyük ün getiriyor. Çanakkale'de kazanılan Türk zaferi münasebetiyle bir İngiliz resmi raporunda şöyle yazılıyor: - Tarihte büyük bir savaşta, tamamen birbirinden ayrı üç can alıcı durumun her üçünde de, aynı bir komutanın, yalnız savaşın bir bölümünü değil, tümünün kaderini ve hatta bir milletin alınyazısını bu derecede temelden etkilemiş olması misali çok nadirdir.

Kurtuluş Savaşı Günlerinde Batı Siyasamız

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 327-418 · DOI: 10.37879/belleten.1981.327
Kurtuluş Savaşı günlerinde, Kemalistlerin, Doğu'lu devletler gibi Batı'lı devletlere karşı da uyguladıkları siyasanın başlıca amaçları şunlardı : 1. Misak-ı Milli (Ulusal And)'yi gerçekleştirmek; 2. Türkiye'nin dış ülkelerde tanınmasını sağlamak; 3. çeşitli savunma, dostluk ve bağlılık antlaşmalarının çerçevesi içinde, maddi ve manevi yardım sağlamak ve 4. bu amaçlara ulaşabilmek için her türlü aydınlatma araçlarına başvurmak. Ancak bu siyasa oldukça önemli bir noktada değişiyordu: Kemalistler, yurtlarının büyük bir bölümünü ve Osmanlı İmparatorluğunun başkentini işgal altına alan Batı'lı Bağlaşık Devletlerle çatışıyor; bu işgalci devletleri ya diplomasi yoluyla ya da silah gücüyle Türkiye'den çıkarmak için uğraşıyor; ama onları, Türkiye'yi boşaltmaya zorlayacak yeterli askeri güce sahip olmadıklarından, katlanılabilir bir uzlaşmaya yankı-umuduyla, sorunu diplomasi kanalıyla çözümlemek yoluna gidiyorlardı. Büyük Millet Meclisi'nde Batı ideali (Garp Mefkûresi)'nden yana olanlar, Türkiye'nin çıkarlarının Batı'lı devletlerle bir uzlaşmaya varılmasını gerektirdiğine inanıyorlardı. Bağlaşık Devletler ulusal akımı tanısalar ve Türkiye'ye onurlu bir barış önerseler, Kemalistler böyle bir uzlaşmaya belki yanaşacaklardı. Mustafa Kemal, Ermenilere karşı Doğu'da harekata geçilmesini sürekle öneren Doğu Savaş Kesimi komutanı General Kazım Karabekir'e 6 Mayıs 1920'de gönderdiği kapalı telyazısında, Bağlaşık Devletlerle bir anlaşmaya veya uzlaşmaya varılması olasılığından söz ediyor; Barış Konferansı, Türkiye konusunda kararlarını açıklamadan Ermenilere karşı harekata geçilmesinin yurdun çıkarları açısından uygun olmıyacağını bildiriyor; 4 ama bu arada Ermenilerin, Kilikya'da, yerel Fransız subaylarının kışkırtmalarıyla, Türk-Müslüman halka her türlü ezgi yapmalarına karşı ilgisiz kalamıyordu.

Sovyetler Birliğinde Atatürk Üzerine Araştırmalar

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 209-256 · DOI: 10.37879/belleten.1981.209
Büyük Önder K. Atatürk'ün, Türkiye Cumhuriyet Halk Partisi'nin 15-20 Ekim, 1927 tarihleri arasında toplanan İkinci Büyük Kurultay'ında verdiği "Büyük Söylev", Yeni Türkiye'nin Yolu başlığı altında Rusça'ya çevrilmiştir. Gosizdat ve Litizdat NKİD tarafından yayımlanan Yeni Türkiye'nin Yolu dört cilde ayrılmaktadır. Birinci cilt, ulusal hareketin ilk adımlarının başlıca özelliklerini, Erzurum ve Sivas kongrelerini kapsamaktadır; ikinci cilt, ulusal hareketin Ankara üssünün hazırlanışına ışık tutmaktadır; üçüncü cilt, Türk - Yunan savaşı dönemine ve Anadolu cephesinin sağlamlaştırılmasına ayrılmıştır ; dördüncü cilt, dış ve iç savaş cephelerinde Yeni Türkiye'nin zaferini, Lozan görüşmelerini, içte reformları ve muhalefetle savaşı anlatmaktadır. Bu ciltlere çok sayı da açıklayıcı notlar konmuştur. 1919 Yılı Ulusal - Kurtuluş Hareketinin İlk Adımları başlığını taşıyan birinci cilt, "Samsun'a çıktığım gün genel durum ve görünüşten", "Ferit Paşa'nın çekilmesine" değin geçen olayları kapsamaktadır. Bu ciltte yer alan bölümler şöyle: Yazı kurulunun yazısı, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Önsöz, Söylev metni. Ekler bölümünde ise, açıklayıcı notlar, özel ad dizini, coğrafi ad dizini, metinde rastlanan Türkçe sözcüklerin ve çeşitli terimlerin dizini ve dört harita yer almaktadır. Bu cildin hazırlanmasına şu kişiler katılmıştır: B. İ. Baratov - Umanskiy, M. B. Vol'fson, İ. İ. Litvinov ve V. P. Osetrov (yayın kurulu); S. K. Pastuhov, V. P. Osetrov, S. İ Zander (yazı kurulu) ; E. Veyt, N. Zarifin, A. Mel'nik, E. Gal'perin (çevirmen ve açıklayıcı notları hazırlayan) ; V. A. Gurko - Kryajin (açıklayıcı notları denetleyen) ; E. Veyt, N. Zarifin (dizinleri hazırlayan); V. A. Solyanov (haritaları hazırlayan).

Atatürk Hakkında Aydın Sınıf Şairlerimizin Yazdığı Şiirler (1915-38)

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 287-326 · DOI: 10.37879/belleten.1981.287
Türk edebiyatının yeni devirleri üzerinde çalışanlar için ele alınması gerekli konulardan biri de, Atatürk hakkı nda yazılmış olan eserlerdir. Hatıra, roman, hikaye, tiyatro, v.b. nevi'lerdekilerden daha çok şiirlerde yer-yer bahsedildiği gibi, bütünüyle ona ayrılmış bulunanlar da sayıca az değildir. Destanları bir risâle, bir kitap teşkil eden, onun hakkındaki muhtelif şiirlerini bir kitap şeklinde toplayan şairlerimiz de bulunmaktadır. Mustafa Kemal için yazılan şiirlerin çokluğu, halk ve aydın sınıf şairlerimizin söyledikleri, yazdıkları şiirlerden seçilmiş, daha doğrusu derlenmiş örnekleri içine alan, sayıca yüzü aşan antolojilerin yayımlanmasına yol açmıştır. Elimizde, Atatürk hakkında yazılanları içine alan başlıca altı bibliyografya bulunmaktadır. 1941-74 yılları arasında yayımlanan bu eserlerde, ona dâir yazılmış şiirlerin yer-yer, topluca görüldüğü kitapların, makâlelerin kaydedildiği bölümler vardır; S.N. Özerdim'in hazırladığı bibliyografyada ise, konunun sınırlanmış olması, bir başka deyişle Türk basınında belli sürede yayımlananların tesbit edilmesi dolayısıyle şiirlerin neşredildiği gazete, dergilerin de bibliyografya künyeleri ayrı-ayrı verilmiştir.

Lausanne Konferansı Başlarken Fransız Kamuoyu

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 257-286 · DOI: 10.37879/belleten.1981.257
Atatürk, Aralık 1922 sonunda Fransız Le Journal gazetesi muhabiri Paul Erio'ya Ankara'da verdiği beyanatta şunları söyler: "Türkiye'ye karşı daima en iyi niyetler beslemiş olan Fransız halkının Türkiye'yi savaş halinden çıkmış görmek arzusunda olduğuna ve Türkiye'nin isteklerini haklı ve makûl bulduğuna içtenlikle kaniim. Bu nedenle, Lausanne'daki temsilcilerinizin tutumlarına son derece şaşmaktayım ve onların ülkeniz kamuoyunun duygularını gerçekten ifade ettiklerine inanamıyorum." Atatürk'ün bu beyanatı Lausanne Konferansının başlarında Fransız kamuoyunun tutumunu araştırmayı gerekli kılıyor. Daha doğru bir deyimle biz Lausanne Konferansı öncesi Fransız kamuoyunu araştıracağız. Bu konu son derece önemlidir, çünkü, az ileride görüleceği gibi, Lausanne Konferansı öncesi Fransız kamuoyunun tutumu Fransa'nın ve Müttefiklerin konferanstaki tutumlarını önemli ölçüde belirlemiştir. Önce, sorun olarak ortaya koyduğumuz konuda bilgiler bulunması gereken belli başlı kaynakları gözden geçirmekte yarar vardır.