3775 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3775
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 3775
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 270
- Osmanlı İmparatorluğu 172
- Türkiye 148
- Türkler 137
- Osmanlı Devleti 135
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 111
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 97
Kurtuluş Savaşında Demiryolculuk
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 539-574 · DOI: 10.37879/belleten.1980.539
Özet
Tam Metin
Birinci Cihan Savaşında Çanakkale Boğazından geçmek için, o zamanın en güçlü donanmasiyle denizden; Gelibolu Yarımadasına çıkardıkları askerlerle karadan saldıran İngiliz ve Fransız kuvvetlerini, kahramanca savunmalariyle geri çekilmek zorunda bırakan Türkler; birlikte dövüştükleri devletlerin daha önce yenilgiyi kabul ederek silahlarını bırakmaları üzerine, 9.10.1918 tarihinde Mondros mütarekesini kabul zorunda kalmışlardı. Savaşarak geçemedikleri Çanakkale Boğazından mütareke uyarınca rahatça geçebilen düşman savaş gemileri, bu fırsattan yararlanarak, demir atıp kaldıkları İstanbul limanını ve Boğaziçi sularını tüm kaplamışlar, şehir'e askerlerini çıkarmışlar ve onu eylemli olarak işgal etmişlerdi. Mütarekeden yedi ay sonra, 15.5.1919 da İngilizlerin isteği ve desteği ile, Yunan ordusu İzmir'e girmiş yöresini de elde etmek amaciyle içerilere doğru yayılmağa başlamıştı 1. 3. Ordu Müfettişliği görevine gitmek üzere 16 5.1919 da vapurla yola çıkan Mustafa Kemal Paşa, 19.5.1919 da Samsun'da Anadolu toprağına ayak basmış ve yolu üzerindeki Amasya şehrinde yayımladığı bir bildiri ile Anadoluya geçişinin asıl nedenini ve asıl amacını Ulusuna ve dünyaya duyurmuş bulunuyordu.
İzvestiya Akademii nauk Tadjikskoy SSR, No: 2 (96) 1979. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 575-576
Özet
Tam Metin
1952'de Duşanbe'de yayımlanmaya başlayan derginin bu sayısı Buhara'lı büyük Türk bilgini İbni Sina'ya ayrılmıştır. Dergi Yazı Kurulu, felsefe, mantık, sosyoloji, yazın, dilbilimi, tabii bilimler ve tıbbın gelişmesine büyük katkısı olan seçkin bilgin İbni Sina'nın (980-1037) doğumunun 1000. yılının törenlerle kutlanması için UNESCO Genel Kurulu'nun özel bir karar çıkardığını belirtmektedir. Dergide yer alan ve 2 Şubat, 1979 tarihli "Pravda" gazetesinde yayınlanmış olan "Ya taynı razgadal" (Sırları Çözdüm) başlıklı yazıda, O. Latifi, İbni Sina hakkında Sovyetler Birliği'nde yapılan çalışmalardan kısaca söz etmektedir. Moskova, Duşanbe ve Buhara'da, İbni Sina'nın doğumunun 1000. yılını kutlama törenleri düzenlenecektir. Bu münasebetle, İbni Sina'nın seçme yapıtlarını içeren 10 cildin birincisi yayıma hazır bulunmaktadır. Rus ve Özbek dillerinde basılmış olan "Kitabül kanun fıttıb" Taşkent'te yeniden yayımlanacaktır. Ayrıca, İbni Sina'nın 270'i aşkın yapıtından elde bulunan 160 tanesi basılacaktır. Moskova'da, İbni Sina'nın seçme yapıtlarından oluşan bir kitapla birlikte, İbni Sina hakkında monoğrafik çalışma ve araştırmalar yayımlanacaktır. İbni Sina'nın şiirlerinden oluşan bir kitapla (Rus ve Tacik dillerinde) birlikte, İbni Sina hakkında halk arasında yaşayan efsanelerden oluşan bir kitap basılacaktır.
İftihar Madalyası
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 535-538 · DOI: 10.37879/belleten.1980.535
Özet
Tam Metin
2 Rebiülâhır 1306 ve 24 Teşrinisâni 1304 senesinde II. Abdülhamid'in İrade-i Seniyyesiyle ihdas edilmiş olan bir madalyanın adıdır. Bu Madalya Devlete sadakat, şecaat ve hamiyyet ile hizmet etmiş bulunanlara mükâfat olarak verilmektedir. Madalya altın ve gümüşten yapılmıştır. Altını 27,48 Gr. ağırlığında, 30 mm. kutrunda ve binde 916 2/3 ayarındadır. Gümüşleri ise 17,1 o Gr. ağırlığında, 30 mm. kutrunda ve 830 ayarındadır. Madalyanın ön yüzünde: Güneş ışınları arasında, II. Abdülhamid'in Tuğrası bulunmaktadır. Bunun altında Osmanlı İmparatorluğunun arması görülmektedir. Madalyanın arka yüzünde ise: defne dallarından meydana gelmiş bir çelenk arasında bir boş saha bırakılarak, Madalyanın verileceği şahsın adı ve tarihi buraya hak olunacaktır
P. G. BULGAKOV : Jizn'i trudı Beruni (Beyrunî'nin Yaşamı ve Yapıtları) Taşkent 1972 İzd-vo "Fan". 428 s. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 577-579
Özet
Tam Metin
Harezm'li büyük Türk bilgini Ebu Reyhan Beyrunî'yi (973-1048) doğumunun 1000. yılında anmak amacıyla Türkiye'de olduğu gibi, Sovyetler Birliği'nde de bilimsel faaliyetler düzenlenmiştir. Beyrunî'nin doğıımunun 1000. yılı münasebetiyle çıkarılan, ancak Kurumumuz kitaplığına son zamanlarda gelen bu kitapta, elde bulunan tüm ana kaynakların incelemesine, Beyrunî'nin yapıtlarına dayalı olarak, yaratıcılık sürecinin periyodlara ayrılışına ve bunların tanımlamasına, ayrıca başlıca yapıtlarının incelemesine yer verilmektedir. Yazarın belirttiğine göre, son zamanlarda ortaya çıkarılan kaynakların ışığı altında, Beyrunî'nin biyografisi, önceki incelemelere kıyasla çok daha geniş kapsamlı olarak incelenmektedir. Kitapta, Beyrunî'nin, devrin Orta Asya'lı bilginleriyle olan bilimsel ilişkilerine özel bir yer ayrılmıştır.
S. G. KLYAŞTORNIY : Naskal'nıe runiçeskie nadpisi Mongolii (Moğolistan'da Kayalar Üzerine Yazılmış Rünik Yazılar) "Tyurkologiçeskiy sbornik, 1975" 1978 İzd-vo "Nauka" ss. 151-158. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 581-582
Özet
Tam Metin
Yazar, kayalar üzerine yazılmış çok sayıda rünik yazının, 1968-69 ve 1974-75 yıllarında yapılan açınsama sırasında tarafından ortaya çıkarıldığını ya da yenibaştan incelendiğini belirtmektedir. Kayalara oyulmuş bu tür rünik epigrafiye, Doğu Moğolistan bozkırları dışında, Moğolistan'ın her yerinde rastlanmaktadır. Bu yazıda, Tes ırmağında, Gurvaljin-ula, Hangıtat-hat ve Hentey'de bulunan kayalar üzerindeki rünik yazılar incelenmektedir.
N. A. BASKAKOV: Osnovnıe vehi razvitiya sovetskogo uygurovedeniya (Sovyet Uygur Biliminin Gelişmesinde Başlıca Aşamalar) "Sovetskaya Tyurkologiya" Dergisi, No: 4 (1979), ss. 3-9. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 580-581
Özet
Tam Metin
Bu yazıda, Uygur halkının dili, yazını, folklorü, tarihi ve etnografyası üzerine Sovyetler Birliği'nde yapılan çalışmalar anlatılmaktadır. Türkoloji dallarından olan Sovyet Uygur biliminin gelişmesinde çok önemli rol oynayan S. E. Malov, elliyi aşkın yapıtında Uygur dili ve lehçeleri, yazını, folklorü, tarihi, kültürü ve etnografyasını incelemiştir.
İ. İ. MEŞÇANiNOV: Annotirovannıy slovar' Urartskogo (Bianskogo) yazıka (Urartu Dilinin Açıklamalı Sözlüğü) Leningrad 1978 İzd-vo "Nauka". 388 s. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 585-586
Özet
Tam Metin
B. B. Piotrovskiy, Giriş bölümünde Sovyetler Birliği'nde Urartular hakkında yapılan inceleme ve araştırmaların tarihçesini vermektedir. Urartu yazıtlarının incelenmesinde N. Ya. Marr'ın büyük katkısı olmuştur. Daha sonra İ. İ. Meşçaninov, Urartu yazılı anıtlarını , Van ve Kafkasötesi'ndeki kazı buluntularına dayalı olarak incelemiştir. Bakü Üniversitesi'nde okuttuğu derslerden oluşan ve Urartu tarihi üzerine ilk monografisi olan "Haldovedenie" (Haldi Bilimi) başlıklı kitabı 1927'de Bakü'de yayımladı. Piotrovskiy, Sovyet Urartu biliminin, gerçekte, bu kitapla başladığını belirtmektedir. Daha sonra Urartu dili üstüne yaptığı çalışmaların sonuçlarını "Yazık Vanskoy klinopisi" (Van Çivi Yazısının Dili) (1935) başlıklı yapıtında yayımladı. Yazar, Sovyetler Birliği'nde Urartu dili üstüne yapılan incelemelerin sayısının giderek arttığını kaydetmektedir. 1939'da G. V. Tsereteli'nin "Urartskie pamyatniki Muzeya Gruzii" (Gürcistan Müzesindeki Urartu Anıtları), 1953-54 yıllarında ise, G. A. Melikişvili'nin "Urartskie klinoobraznıe nadpisi" (Urartu Çivi Yazılı Yazıtları) başlıklı kitapları yayımlandı. Melikişvili, kitabında, Urartu dili gramerinin kısa bir incelemesini yapmış ve sözlüğünü hazırlamıştır. Daha sonra : M. D'yakonov, Karmir-Blur kazılarında ortaya çıkarılan yazıları yayımladı ve Urartu ile Hurri dilleri arasındaki ilişkiler üstüne bir kitap yazdı. N. V. Arutyunyan ise arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan yazıtları yayımladı. İ. İ. Meşçaninov'un Urartu dili üstüne yaptığı çalışmalar, 2 bölümden oluşan "Grammatiçeskiy stroy Urartskogo yazıka" (Urartu Dilinin Gramer Yapısı) başlıklı kitapta toplanmıştır.
Perge Artemis'i İçin Bir Adak Yazıtı
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 174 · Sayfa: 249-255 · DOI: 10.37879/belleten.1980.249
Özet
Türk Tarih Kurumu adına Prof. Dr. Jale Inan tarafından yürütülen 1976 yılı Perge Kazıları sırasında F-4 Çeşmesin'den çıkarılmış olan yazıtın, yapı gereci olarak ikinci kez kullanıldığı anlaşılmaktadır. Üst yanı kırık olmasına rağmen sağlam kalan alt profili ve biçimine bakılarak, özgün durumunda da bir yapıya ait olduğunu söylemek olasıdır. Kireçtaşından kesilmiş yazıtın Yüks. 0,40 m. Genş. 0,90 m. Drn. 43,43 m. dir. Harf yüksekliği ise 0,023 m. (Lev. I, II: Res. ı , 2) Yazıtta kullanılan harflerin Perikles (I. Ö. 469?-429) Çağı donanma harcamaları ile ilgili yazıt parçaları ve vergi listelerindeki harflere çok büyük benzerlik gösterdiği; Epsilon (E) nun Eta (H) yerine yazılması ve İki Nokta (:) nın ayırıcı işaret olarak kullanılmasının Arkhaik özellik taşıdığı göz önünde tutulursa yazıtı İ. Ö. 5. yüzyıla tarihlemek mümkün görülebilir. Ancak aynı çeşit harflerin İ. Ö. 4. yüzyılın başlarında da kullanılması sürdürüldüğüne göre İ. Ö. 5. yüzyılın sonları ile 4. yüzyılın başlarına koymak daha sağlıklı olabilir.
Kitaplardan Haber [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 587-590
Özet
Tam Metin
A. Adnan Saygun'un bu kitabı, Macar Bilimler Akademisi'nin. "Studia Musicologica" dizisinde yer almaktadır. Bu dizide, Macar müzikbilimi (müzikoloji) alanında uluslararası düzeyde ilginç bildirilere, Macar müzik tarihine ve Macar bakış açısından evrensel müzik tarihine ilişkin sorunlara yer verilmektedir Dizide yer alan bildiriler, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ya da Rusçadır. Saygun'un yapıtı, ünlü Macar bestecisi Béla Bartók'un Türkiye'de yürüttüğü Türk halk müziği araştırmasını konu edinmiştir. 1936 yılında, Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. László Rásonyi'nin önerisiyle, tanınmış Macar bestecisi Bartók, bir dizi konferans ve Ankara orkestrası eşliğinde solist olarak konserler vermek, bunların yanısıra da bazı köylerde Türk halk müziği ile ilgili araştırmalar yapmak üzere Ankara Halkevi tarafından Türkiye'ye çağrılmıştı. Öteden beri Türk halk müziğini incelemek, özellikle eski Türk ve Macar halk müziğinde ortak ögeler ve bağlantılar olup olmadığını araştırmak isteyen Bartók çağrıyı olumlu karşılayarak Türkiye'ye geldi. Bartók'un Türkiye'ye gelişi, yalnızca müzik alanında yaratıcılığın yöneleceği doğrultuyu belirleyecek bir yolgösterici bulmak için değil, aynı zamanda, Türk halk müziği ile ilgili bilimsel araştırma ve yayımlarla, örneğin, bu müziğin Arap - han müzik bölgesine ait olduğu yolundaki inanç gibi önemli yanlışlıkları gidermek amacıyla, Atatürk Türkiye'sinin dinamik atmosferinde, genç müzik uzmanlarının, bu müziğin kaynağı olan halka yöneldikleri bir döneme rastlar. Bu atmosferin, ünlü Macar bestecisi Bartók'un Türkiye'ye çağrılması yönündeki girişimlere hız verdiği kuşkusuzdur.
Apollon Smintheus Tapınağı'nın Figürlü Sütun Tamburları (Önrapor)
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 174 · Sayfa: 261-264 · DOI: 10.37879/belleten.1980.261
Özet
Tam Metin
Hellenistik dönemin mimarlık tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Bu dönemde mimarlar görgü, bilgi ve deneyimlerini yapıtlarında amaç, plan ve ayrıntı olarak kaynaştırmış ve onları hem kendi dönemlerine hem de sonraki dönemlere armağan etmişlerdir. Arkaik ve Klasik dönemler gibi Hellenistik dönem de mimarlık tarihindeki ününe Anadolu ve adalardaki Ion düzenindeki tapınaklarla ulaşmıştır. Hellenistik dönem yapılarının bu denli ünlü olmaları yalnız sayılarının azlığından değil, aynı zamanda ve belki de daha fazla, onların şimdiye değin çözümlenmemiş sorunlarından ve yetersiz araştırmalar nedeniyle tüm özellikleriyle tanınmamış olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu önemli yapılardan biri Anadolu'da Troas bölgesinde karşımıza çıkmaktadır. Chryse'deki Apollon Smintheus tapınağı'nın 1966 yılında bilim dünyasına H. Weber tarafından ikinci kez tanıtılıp, anımsatılması, tapınağın ilk kez kazıldığı tarih olan 1866 yılından tam 100 yıl sonra gerçekleştirilebilmiştir. O tarihte Dilettanti Cemiyeti tarafından görevlendirilen Pullan tarafından yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkartılan kalıntıların önemi, üç ayrı antik kaynak tarafından bize aktarılmış olmasından da anlaşılmaktadır.