3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Mimar Kasım Hakkında

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 172 · Sayfa: 767-808 · DOI: 10.37879/belleten.1979.767
Osmanlı devri yapı sanatının Mimarbaşıları hakkında bilinenler yetersizdir. En iyi tanınan Mimar Sinan'ın bile hayatı ve eserleri üzerinde daha pek çok aydınlanma bekleyen meseleler vardır. Yalnız Osmanlı sanatının İlk devrindeki mimarlardan Hacı İvaz Paşa ile Klasik devir mimarlarından Davud Ağa, Dalgıç Ahmed Ağa (sonra Paşa), Sedefkâr Mehmed Ağa hakkında bazı belge ve kayıtlar bulunduğundan hayatları bir dereceye kadar bilinmekte, Lâle devri hassa mimari Kayserili Mehmed Ağa ile XVIII. yüzyılda birçok eserlerin yapımında adı geçen Tahir Ağa ise zengin tarih kaynaklarına dayanan birer monografya sayesinde oldukça etraflı surette tanınmaktadır. Fakat bunlar dışında kalanlardan Atik Sinan'ın, Mimar Ayas'ın, Kemalettin ve Hayreddin'in ve daha birçoklarının ne hayatları bilinmekte ne de yaptıkları eserlere dair kesin bilgiler elde edilebilmektedir. Böyle tarihin karanlıkları içinde kaybolmuş Mimarbaşılardan biri de Kasım Ağa'dır.

Bizde Disseksiyon Ne Zaman ve Nasıl Başladı

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 172 · Sayfa: 739-760 · DOI: 10.37879/belleten.1979.739
Tam Metin
Anatomi sözlük anlamıyla yapıyı ve canlı hayvan yapısındaki organlar ve onların karşılıklı münasebetini inceleyen bilim dalı anlamına gelmektedir. Anatomi bilimi bugün disseksiyondan müstakil olarak düşünülemez. Çünkü biz disseksiyon sayesinde anatomik yapıyı öğrenip ona nüfuz edebiliriz. Fakat disseksiyonun anatomi araştırmalarının esasını teşkil etmesi, hatta onsuz anatominin bilimsel çalışmalarını yürütemeyeceğinin anlaşılması hiç de erken tarihlere rastlamamaktadır. İnsanlar eski çağlardan itibaren anatomi ile ilgilenmiştir. Bunun ilk örneklerine Mısır, Mezopotamya, Hint ve Çin uygarlıklarında rastlamaktayız. Daha sonra Yunan uygarlığında bu konuda daha bilinçli araştırmalar yapıldığını görüyoruz. Yunan Dünyasında bu tip araştırma yapanlardan biri de Alkmeon'du (M. Ö. V. yüzyıl).

M. MALLOWAN ve G. HERRMANN; Furniture from S. W. 7 Fort Shalmaneser. Commentary, Catalogue and Plates. Ivories from Nimrud, 1949-1963, fasikül III (London 1974). [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 171 · Sayfa: 635-642
Tam Metin
1845 yılında Austen Henry Layard ile başlayıp Henry Creswicke Rawlinson, Hormuzd Rassam, William Kennett Loftus ve nihayet Max E.L. Mallowan'ın başkanlığı altında yapılan Nimrud - Kalah kazılarında bulunmuş binlerce parça fildişi, arkeoloji dünyasının devamlı ilgisini çeken konuların başında gelmektedir. Özellikle R. D. Barnett'in geniş kapsamlı araştırmasından sonra Assur, Fenike ve Suriye olarak ekollere ayrılabilen parçaların yayımı yıllardan beri devam etmektedir. Mallowan ve Herrmann tarafından yayımlanan eser ise bunların sonuncusunu meydana getirmekte ve gerçekten bu eşsiz koleksiyonun en ilginç sayılabilecek parçalarını içermektedir. İki büyük bölümden oluşan eserin ilk bölümü "Commentary" adını taşır. Burada önce Salmanassar III kalesinde 21 Mart 1957'de başlayan ilk kazılara bir yürüyüş sırasında tepenin üzerinde Salamanassar III'e ait yazıtlı bir tuğlanın bulunmasından sonra karar verildiğinden ve sonra da fildişi iskemle ya da sedirlerin bulunduğu SW. 7 odasının keşfi ve buradaki kazı faaliyetinin zorluklarından söz edilir. Odanın uzun süren kazısı sırasında fildişi aksamı yağmurdan korumak için sık sık çadır altında çalışılmış, 1957 sezonunun yarısı, 1958'in de tümü (100 gün) bu odanın temizlenmesine ayrılmıştır. Normal bir magazin görünümündeki oda 14.5 x 4.00 m boyutlarındaydı. Buluntuların ele geçirildiği SW. 7 odasının kazısını ikinci dönemde yürütmüş bulunan D. Oates'un (Iraq 21, 1959) yayınladığı ilk raporun bir bölümü aynen verildikten sonra, Mallowan ve Herrmann, bugün Kalah - Nimrud'un olasılıkla bir yıldan fazla sürmeyen aralıkla iki kez yağma edildiğinin açık olduğunu, Assur ve Tarbişu'yu tahrip eden ilk atağın M. Ö. 614 yılında, ikincisinin ise M. Ö. 612'de meydana gelen ve Ninive'yi de yıkan son saldırıya rastladığını, bu iki saldırı arasındaki M. Ö. 613 yılında Nimrud'un yeniden yapımı sırasında da fildişi eşyanın SW. 7 odasında toplanmış olabileceğini bildirirler.

Büyük General, Asil Düşman ve Cömert Dost Gazi Mustafa Kemal

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 171 · Sayfa: 619-634 · DOI: 10.37879/belleten.1979.619
Tam Metin
Lozan antlaşması imzalandıktan sonra, Türkiye ile İngiltere arasındaki tüm anlaşmazlıklar (Musul sorunu dışında) ortadan kalkıyor; 1926'da bu sorunun da çözümüyle iki ülke arasında dostluk ilişkileri kuruluyor; bu dostluk, Türkiye'deki İngiliz Büyükelçisi Sir George Clerk' in ve Türk önderlerinin içten çalışmalarıyla 1930 başlarında doruk noktasına eriyor; İngiltere Büyükelçisi, İngilizlerin Türklere olan güven ve dostluk duygularını kanıtlamak amacıyla, ya kişisel olarak Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal'e veya Türk yönetimine bir iyi niyet gösterisinde bulunulması için kendi yönetimini sıkıştırmaya başlıyordu. Bu iyi niyet gösterisinin ne olabileceği İngiltere Dışişleri Bakanlığında tartışılırken, Doğu Dairesi yetkililerinden A. K. Helm'in 14 Eylül 1931'de aklına şu fikir geliyordu: "Gaziye dostça bir jestte bulunmamız için yapılan öneriden hemen sonra, Gelibolu (Anafartalar) savaşının resmi tarihini kapsayan yapıtın kimi bölümlerinin elimize geçmiş olması bana şu fikri verdi: bu yapıtın uygun biçimde ciltlenmiş bir suretini Gaziye takdim edersek aynı amaca yardım etmiş olmaz mıyız? Bu denli bir ödülün onu çok sevindireceğine eminim. Gazinin Anafartalar savaşı hakkında konuşurken duyduğu zevkin ne kadar büyük olduğunu kişisel deneyimle saptamış bulunuyorum. Sonra bu yapıtta, Mustafa Kemal'in, yarımadanın savunulmasında önemli ve kesin bir rol oynadığı gösterilmektedir. Bu ödülün dilendiği biçimde etkili olabilmesi için Büyükelçimizce Gaziye takdim edilmesi gereklidir".

ZSUZSA KAKUK (Oku: Juja) "Mai Török Nyelvek I." Bugünkü Türk Dilleri L giriş. Elyazrnası pğaltma. Budapeşte 1976, 140 sahife (Tankönyv kiadö = Ders kitapları yayınevi) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 172 · Sayfa: 855-858
Tam Metin
Bayan Prof. Zsuzsa Kakuk, Budapeşte'deki Eötvös Loránd Bilim Üniversitesi Felsefe Fakültesine bağlı Türk Filolojisi Kürsüsü başkanıdır. Türkçeyi kusursuz konuşan genç profesör Ardıneth ve Ligeti yanında yetişmiş, Türk - Macar münasebetleri ve bilhassa Rumeli'deki Türk ağızları üzerine değerli eserler vermiştir. Yukarıda adı geçen eserini niçin hazırladığını aşağıdaki sözlerle açıklar: "Türkoloji öğretiminin birinci temel direği, öğrencilerin ders başında, herhangi bir Türk lehçesi ile meşgul olmadan önce genel olarak Türk dünyası ve Türk dilleri (Orta Türk lehçeleri) hakkında fikir ve görüş sahibi olmalarıdır. Biz bunu uyguluyoruz. Öğrenciler, ancak bu yolla Macar Türkolojisinin çok yönlü ve çeşitli Türk kavimleri ve dilleri ile bağlantısı olduğunu kavrayabilirler. Her ne kadar hayli zamandan beri, dış ülkelerde birbiri arkasından çok değerli telhis'e yönelik eserler çıkmış ise de, bunlar üniversite öğretim amacını gütmekten çok, bilimsel bir hedefi çözmeye yöneliktirler. Örneğin: Fundamenta serisinin birinci ve ikinci ciltleri, Handbuch der Orienalistik - Şarkiyat el kitabı, Rusça Sovyet Rusya halkları dilleri (yazıyki narodqf S.S.S.R)'nin Türkoloji ile ilgili ciltlerinde Baskakov, Poppe ve diğer bilginlerin makaleleri üniversitede öğretim amacı gütmezler. Müellifler belli konularda kendi görüşlerini savundukları için, bunlar yardımcı öğretim aracı olamazlar. Macarcada, aradığımız nitelikte tek eser olarak yüz yıl önce yayınlanan Vcıbery Armin'in "Türk Irkı" gösterilebilir. Bu eser Türklüğü ethnolojisi ve ethnografyası ile bir bütün olarak ele alır.

Native Group Clinder Seal Engravers of Karum Ksnish Level II.

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 171 · Sayfa: 573-618 · DOI: 10.37879/belleten.1979.573
Tam Metin
Nimet Özgüç, The Anatolian Group of Cylinder Seal Impressions from Kültepe, Ankara, 1965 (hereafter AnatGr). Although few specific references will be made to this book, its content, observations and conclusions will be implicit throughout this paper. For example, I do not indicate earlier studies of the style of the Kültepe impressions as they are giyen fully in AnatGr, p. 45, to which add Mebrure Tosun, "Styles in Kültepe Seal Engraving as Expressions of Various Cultural Influences," in Studies in Honor of Benno Landsberger on His Seventy - fifth Birthday, April 21, 1965 (Oriental Institute Publications, Assyriological Studies, 16), Chicago, 1965, pp. 183-188. All references to the seal impressions will follow the catalogue numbers in AnatGr, and of course this study is dependent on the excellent illustrations in AnatGr. It is a pleasure to acknowledge the active encouragement and cooperation of Tahsin and Nimet Özgüç, while I was engaged on this project. For work with the actual tablets I am much indebted to Raci Temizer, director of the Hittite Archaeological Museum at Ankara, and Seyyide Celikkol, curator of the tablets. For similar permission to study the tablets in Istanbul, I am indebted to Necati Dolunay, director of the Archaeological Museums, and the curators of the tablet collection, Muazzez Çığ and Hatıce Kızılyay. This work was accomplished during a study year in Turkey made possible by a fellowship granted by the American Research Institute in Turkey.

Albert Einstein İçin

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 171 · Sayfa: 537-546 · DOI: 10.37879/belleten.1979.537
Tam Metin
Hemen bütün uygar dünya bugünlerde Albert Einstein'in 100. doğum yıldönümünü kutluyor. Gönül isterdi ki, Türkiye bu kutlamalara etkin biçimde katılsın. Bu konuda pek iç açıcı olmayan durumumuzu hafifçe noktalayarak, Einstein'in büyük buluşları arasında felsefeye, özellikle yöntembilim ve bilgi kuramı alanlarına getirdiği yeniliklerden birkaçı üzerinde durmak isterim. Ad hoc Kuramlar : İlk ve Ortaçağların doğa biliminden Yeniçağ doğa bilimine geçişte, eskinin tersine, ve yerleşmeye başlayan yeni görüşe uygun olarak, ad hoc uydurulmuş kuramlardan kaçınıldığı kabul edilir. Gerçekten, Yeniçağ fiziğinin kurucusu G. Galilei, "bir olayın niçin meydana geldiğini değil, nasıl meydana geldiğini araştırmak isterim" demekle, bu yeni görüşü dile getirmiş ve metodo risalutivo ile metodo compositivo (costitutivo) yu uygulayarak, başka deyimle, olayın ölçülebilir ögelerini ayırdıktan sonra bunları bir matematik fonksiyonda toplayarak, doğa biliminde yeni çığırı açmıştır. Böylece elde edilen doğa yasasının betimsel (descriptif) olduğu öne sürüldü. Oysa ki bilimin amacı betimlemede kalmayıp, olayın - ya da olayların - açıklamasını vermektir deniyordu; (bunu söylerken, açıklamanın, kaplamı salt betimlemeninkinden daha büyük bir betimleme olduğu gözden kaçırılıyordu).

Ölenlerimiz - Ahmed Cemal Köprülü

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 172 · Sayfa: 841-854
Tam Metin
Memleketimiz, Alman edebiyatını çok iyi bilen, bu dilde yazılmış Türk ve İslâm medeniyetiyle ilişkisi bulunan ilim ve san'at eserlerinin en değerli, en çok ün kazanmış olanların' seçen, ömrü boyunca bunları Türkçe'mize çevirerek kültür hazinemize epeyi eser kazandıran A. Cemal Köprülü de, 1979 yılı başından bu yana, artık bizlerden uzak, bir başka dünyâya göçmüş bulunuyor. Cemal Köprülü'yü önce, İstanbul Kız Lisesi'nde öğrenici bulunduğum yıllarda görmüştüm. Görmüştüm diyorum; benim okuduğum sınıflarda yabancı dil İngilizce olduğundan hocam olmadı. O, Almanca dersi okutmakta idi. Tanışmamız Hoca'm Fuad Köprülü aracılığıyla 1936 yılına rastlar : Fuad Köprülü'nün Ülkü dergisinin müdürü bulunduğu sırada (Eylül, 1936-Ağustos, '94 ), Cemal Köprülü'nün-yazdıklarını içine alan aşağıdaki bibliyografya listesinden anlaşılacağı üzre-bu mecmuada epeyi terceme, birkaç da te'lif yazısı neşredilmiştir. Bu yüzden, derginin Ulus'ta Koçak Han'daki idârehânesine akşamları sık-sık gelirdi. Her ayın birinde altı forma olarak yayımlanan Ülkü'nün yazı işlerini idâre etmekte olduğum için, dergide eserleri basılan her yazar gibi, matbaa provalarının tashihi, v.b. dolayısıyle Cemal Köprülü ile de görüşürdük. Onunla yakın dostluğumuz, Fuad Köprülü'nün Ford vakfi'nın ve Harvard Üniversitesi birleşik programı gereğince bu üniversitede Türk tarih ve edebiyatı üzerinde araştırmalarda bulunmak için da'vet edildiği Amerika'dan Ankara'ya dönüşünden (2 Temmuz, 1959) sonra başlar.

The Veliyyuddin Telhis: Notes on the Sources and Interrelations Between Koçi Bey and Contemporary Writers of Advice to Kings

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 171 · Sayfa: 547-572 · DOI: 10.37879/belleten.1979.547
Burada neşrettiğim metnin yazarı ve yaşadığı tarih ortamı hakkında VIII. Türk Tarih Kongresinde kısaca bilgi vermiştim. Burada metnin tespitinden başka noksan olsa dahi, bu tür literatürde belli başlı temaların başka kaynaklarda nasıl bir ifade ile geçtiğini işaret etmeğe çalıştım. Tabiidir ki diğer metinler neşredilmedikçe, nasihatü' s - selatin literatürünün Osmanlılarda nasıl ortaya çıktığını ve nasıl geliştiğini tam manasiyle anlamaya ve karşılaştırmaya imkân yoktur. Fakat hiç olmazsa belli başlı konularda bu gibi telhisleri yazanların hangi kaynaklardan istifade ettiklerini Veliyyüddin telhisiyle koyduğum notlar çerçevesinde göstermeğe gayret ettim. Ileride bu konuda yeni çalışmalar yapıldığı ve diğer Osmanlı nasihatü's selatin tipi eserler ilmi bir şekilde basıldığı zaman, bu müelliflerin fikir bakımından nasıl birbirine bağlı oldukları ve ne şekilde birbirlerinden yararlandıkları daha açık bir şekilde ortaya çıkacaktır.

UCHIDA Gimpū, Kita Ajia Shi Kenkyu : Kyō - do Hen (Kuzey Asya Tarihi Araştırmaları : Hsiung - nular Bölümü), Dōbōsya, Kyōto 1975, A5, 2+3+414+17 s. (Japonca). [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 171 · Sayfa: 643-648
Tam Metin
Kyōto Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni bitiren Prof. Dr. Gimpū Uchıda (1907-), KŌbe Üniversitesi Emeritüs Profesörü ve BukyŌ Üniversitesi öğretim üyesidir. Uzmanlık alanı, Iç - asya tarihi ve Çin'in Güney-Kuzey Hanedanları dönemi tarihidir. Kendisinin Eskiçağda Moğollar, Hsiung - nu Tarihi Araştırmaları , Atlı Uluslar Tarihi I, Tukhara Devleti Tarihi, Kuzey Asya Tarihi Araştırmaları : Hsien - pei, jou - jan T'u-chüehler Bölümü v. b. gibi yapıtları bulunmaktadır. Yazar, "Kuzey Asya Tarihi Araştırmaları" başlığı altında şimdiye değin çeşitli yerlerde yayınlanmış yirminin üzerindeki yazısını, Hsiung - nular konusu bir cilt, Hsien - pei, Jou - jan, T'u - chtleh konuları bir cilt olmak üzere iki ciltte toplamıştır.