3775 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3775
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 3775
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 270
- Osmanlı İmparatorluğu 172
- Türkiye 148
- Türkler 137
- Osmanlı Devleti 135
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 111
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 97
Türk Tarih Kurumu'nun Genel Kurul Toplantısı (1 Nisan 1979)
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 172 · Sayfa: 859-899
Özet
Türk Tarih Kurumu'nun 1979 yılı olağan Genel Kurul toplantısı 1 Nisan 1979 Pazar günü saat 10 da Kurum merkezinde yapıldı . Kurum üyeleri saat 9,30 da Kurum'un kurucusu Atatürk'ün Anıtkabrini ziyaret ederek saygı duruşunda bulundular ve bir çelenk koydular. Kurum Başkanı Ord. Prof. Enver Ziya Karal şeref defterine şunları yazdı : "Atatürk! Düşüncelerin, duyguların ve ilkelerin dünyada yayılmaya devam ediyor. Geçen Kasım'da Paris'te toplanan 144 ulusun temsilcileri doğumunun 100. yıldönümünü kutlamaya karar verdiler. Bizler, kurmuş olduğun Türk Tarih Kurumu'nun üyeleri, sana bu haberi iletmeye ve bağlılık duygularımızı tekrarlamaya geldik". Saat 10 da Kurum merkezine dönen üyeler Genel Kurul toplantısına katıldılar. Oturuma 31 üye katıldı . Başkan çoğunluğun bulunduğunu söyleyerek kısa bir konuşma ile oturumu açtı. Geçen yıl asıl üyeliğe üç kişi seçilmişti. Bunlar Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Profesörü Dr. Suat Sinanoğlu, muhabir üyelerimizden Lahey Büyükelçiliği Müsteşarı Bilâl Şimşir ve muhabir üyelerimizden Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Dekanı, Tarih Profesörü Dr. Yaşar Yücel idi.
Assur Ticaret Kolonileri Çağına ait İnsan Biçimli Kap
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 261-266 · DOI: 10.37879/belleten.1979.261
Özet
Tam Metin
Ait olduğu çağda eşine çok az rastlanan bu eseri, Atatürk'ün kurduğu Türk Tarih Kurumu'nun bugünkü düzeye erişmesinde büyük payı olan ve Atatürk'ün buyruğu doğrultusunda, Türk Tarih Kurumu tarafından yürütülen kazıların başarılı olmasında güçlü etkisine, değerli katkısına hayran olduğum Genel Müdür Sayın Uluğ İğdemir'in 80. doğum yılına armağan edilen Belleten'in bu cildinde yayınlama olanağı bulduğum için çok mutluyum. Kaniş Karumu'nda CC/21 plan karelerinde Ia yapı katına ait mezardaki ölü hediyelerinin önemli bir bölümü, daha o zamanlarda, çalınmış, kırılmış ve dağıtılmıştır. Bunlar arasında boyun ve başı kaybolmuş, gövdesi korunmuş insan şeklindeki bir kab dikkatimizi üstüne çekmiştir. Kaniş Karumu'nun T - ff/16-30 plan karelerinde Ib yapı katının sık bir düzende inşa edilmiş evleri, mahalleleri, sokakları ve meydanlıkları açığa çıkarılmıştır. Şehrin bu merkezi kesimi tarafımızdan, şehircilik bakımından da detaylı olarak incelenmektedir. Aynı yapı tarzına göre kurulan yapılardan oluşan bu mahalleler, evlerin planlarına, boyutlarına ve küçük buluntulara, ölü hediyelerine göre eşit bir sosyal düzeye ve iyi bir organizasyona sahiptir. Evlerden çoğunun bir mutfağı, bir kileri, bir fırın odası, geniş bir salonu ve 2-3 odası vardır. En küçük ev üç odalıdır. Ocak, tandır ve fırınlar, iri zahire küpleri sağlam durumda elimize geçmiş, kilerler de her boydaki çeşitli kaplarla dolu durumda keşfedilmiştir. Çoğunda çivi yazılı tablete, damga ve silindir mühüre, madeni ve taş eşyaya rastlandı. Zahire küpleri, mutfak eşyası, iri banyo kaplanı duvar diplerine, düzenli sıralar halinde, çoğu ufak taşlarla desteklenmiş durumda yerleştirilmiştir. Küçük odalardan birinin tabanı veya büyük oda tabanının bir kısmı yassı taşlarla döşenmektedir. Bu toprak tabana bakınca rutubeti önleyici, azaltıcı bir çare olarak, düşünülmüştür. Çoğunda odalar arasındaki kapılar, eşikler, söve mili taşları, mutfaktaki el değirmeni taşı, ocağın körüğü, kaplar korunmuştur. Bunun için Ib katı yapılarının rekonstrüksiyonunda bir problem yoktur.
Doğumunun 80. Yıldönümünde Uluğ İğdemir
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 251-254 · DOI: 10.37879/belleten.1979.251
Özet
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu, Kurum Genel Müdürü Uluğ İğdemir'in 80 yaşına girmesi nedeniyle "Belleten"in bu sayısını ona armağan etmeği kararlaştırmıştır. Seksen yaşına erişmek kuşku yok ki, bir mutluluktur. Türk Tarih Kurumu, Genel Müdürünü bu mutluluğundan dolayı kutlarken kendisine teşekkür borcu olduğunu da kabul etmektedir: İğdemir'in seksen yıllık yaşamından 48 yılı Kurum hizmetinde geçmiştir. Öyle ki onun hizmeti Türk Tarih Kurumu'nun kuruluşu ile başlamış, gelişmesi ile devam etmiş ve bugün de devam etmektedir. İğdemir 1900 yılında Çanakkale'nin Lapseki ilçesine bağlı Çardak bucağında doğmuştur. İlk öğreniminden sonra, orta öğrenimini Çanakkale Lisesiyle Çanakkale Öğretmen Okulunda yapmıştır. Yüksek öğrenimini ise Ankara'da Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinde Yeni ve Yakın Çağlar tarihini bitirmek suretiyle tamamlamıştır. İğdemir'in ilk mesleği o devirde gençlerimizin çoğunun mesleği olan öğretmenliktir. 1919 da Biga'da ilkokul öğretmenliğine atanır. Ne var ki, yurdumuz bu yılda koyu bir bunalıma gömülmeğe başlar. Yurt toprakları yer yer düşman istilâsına uğrar. Bu arada düşman saldırıları Biga'ya da yönelir. Bunun üzerine İğdemir babasiyle birlikte ve gönüllü olarak Kurtuluş Savaşına katılır. 1921 yılında, Antalya'da tekrar öğretmenliğe başlar. Buradan Adana'ya gider ve öğretmenliği orada sürdürür. Aynı zamanda bu kentte gazeteciliğe başlar. İlkin Yeni Adana gazetesinin Yazıişleri Müdürlüğünü yapar. 1924 de Ferit Celâ1 Güven'le birlikte Türksözü gazetesini kurar. İğdemir 1926 yılında Ankara'da Türk Ocakları Merkez Heyeti Başkatipliğine getirilmiştir. Bu görev yanında Türk yurdu dergisi'nin Müdürlüğünü de üstlenmiştir. 1931 yılında Türk Ocaklarının kapanması üzerine aynı yılda kurulan Türk Tarih Kurumu Sekreterliğine atanmıştır. Bu atanma onun yaşamında bir dönüm noktasıdır.
MUZAFFER GÖKMAN, Tarihi Sevdiren Adam. Ahmed Refik Altınay. Hayatı ve Eserleri, Istanbul 1978 (Satışa verilmesi 1979 başları) 436 Sayfa. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Genel No: 186. Ünlü Kişiler Dizisi: 8. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 171 · Sayfa: 649-654
Özet
Tam Metin
Türk tarihçiliğinin seçkin kişilerinden Ahmed Refik Altınay hakkında bir kitabın yayınlanmasına sevinmeyecek hiçbir düşün ve ekin araştırıcısı düşünemiyoruz. Türk tarihini birinci el kaynaklardan inceledikten sonra geniş bir okur kitlesine başarıyla aktarma hususunda tek örnek sayılan Altınay'ın Türkçeyi çok güzel kullanması ve okuyanı yormayan akıcı üslübu, aradan yıllar geçmesine karşın unutulmamış ve günümüze kadar ilgiyle izlenmiştir. Hemen hemen hiçbir Osmanlı tarihi araştırması yoktur ki, Ahmed Refik Altınay'dan kısa da olsa bir alıntı yapmamış olsun. Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarından çöküş yıllarına dek süregelen evreler, bu kişinin araştırma konusu olmuştur. Yaşamında yarattığı bu yapıtlar yurt içinde ve dışında ilgiyle izlenmiş, ölümünden sonra unutulmayan adlar arasına karışırken kitapları her yıl artan bir merakla okunmuştur. Şimdi elimiz altında bulunan "Tarihi Sevdiren Adam" kitabı bizim nazarımızda "Ahmed Refik Altınay'ı sevdiren kitap" niteliğine bürünmüştür. Türk kütüphaneciliğinin çalışkan kişilerinden Muzaffer Gökman, böyle bir araştırmayı yapabilecek birkaç araştırıcıdan birisidir'. Şimdiye dek Atatürk ve Devrimlerine ait kitapların kaynakça derleyicisi olarak üne kavuşan Gökman, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi bir yazın adamını günümüze tanıttıktan sonra seçkin tarihçilerden A. R. Altınay'ı günümüz için çeşitli yüzleriyle tanıtmıştır.
Doğumunun 80. Yıldönümünde Sayın Uluğ İğdemir'e
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 257-258 · DOI: 10.37879/belleten.1979.257
Özet
Tam Metin
Atatürkcü, görev, heyecan ve atılım adamı değerli dostum Sayın Uluğ İğdemir'le Türk Tarih Kurumu'nda yarım yüzyıla yaklaşan arkadaşlığımızın özü: sevgi, hayranlık ve takdir duygularım olacaktır. Atatürk'ün kurduğu ve Türk kuşaklarını, insanlığı kucaklayan O'nun eseri büyük, manevi, ulusal ve evrensel yaptın atmosferi içinde Sayın Kardeşim Uluğ İğdemir'e sağlıklı, başarılı ve verimli daha nice yıllar dilerken ağabeyim Nafi Atuf Kansu ile ilgili bir anıyı da belirtmek isterim. Ağabeyim Mülkiyeyi bitirdikten sonra ilk memuriyeti olan Edirne valisi Hacı Adil Beyin maiyet memurluğu sırasında İttihat ve Terakki Partisince kurulan "Nimet-i Hürriyet" ilkokulunun da müdürlüğünü yapmakta ve birkaç arkadaşı ile birlikte "Sây ve Tetebbu" adında bir fikir dergisi çıkarmakta idi. Balkan Savaşının çıkması ve Edirne'nin kuşatılması üzerine esir olan Kansu bir müddet sonra kaçarak İstanbul'a gelmiş, oradan da Biga'ya giderek kaynı Avukat Ali Niyazi (Sarıdal)ın Terakki İlkokulunda öğretmenlik yapmıştı. Uluğ İğdemir o tarihte bu okulun öğrencisi imiş. Kendisinden dinlediğime göre ağabeyim bütün öğrencilere birer Türk adı verirken küçük adı Mustafa olan İğdemir'e de Uluğ adını vermiş. O tarihten sonra Mustafa adı unutulmuş, Uluğ adı asıl ad yerine geçmiş. Bu tatlı anımı da böylece saptamak benim için güzel bir vesile oldu.
FUAT SEZGİN, Geschichte des arabischen Schrifttums, cilt 6, Astronomie bis ca. 430 H., E. J. Brill, Leiden 1978, 15+521 sayfa, 200 guilder. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 171 · Sayfa: 655-656
Özet
Tam Metin
Fuat Sezgin'in bu ünlü yayınının müsteşriklerce ve özellikle bilim tarihçilerince sabırsızlıkla beklenen altıncı cildi yayınlanmış bulunuyor. Daha önce çıkan ciltlerden birinci cilt İslami bilimlerle tasavvufa, ikinci cilt şiire, üçüncü cilt tıp ve tabii bilimlere, dördüncü cilt kimya ile botanik ve tarıma, beşinci cilt ise matematiğe ilişkin Arapça yazınları içermektedir. Son çıkan bu altıncı cilt de astronomiyi konu edinmektedir. Bilindiği üzere, Fuat Sezgin'in bu dev eseri Carl Brockelmann'ın Geschichte der arabischen Literatur adlı beş ciltlik muazzam kitabının daha mükemmelleştirilmiş bir örneğini vermeyi amaçlamaktadır. Esasen, Brockelmann da söz konusu yapıtını ilkin iki cilt olarak çıkarmış, sonradan bu iki cildin genişletilmiş yeni bir baskısını yayınlamış ve bununla da yetinmeyerek bunlara üç iri cilt ekleyip kitabını beş kalın cilde çıkarmıştı. Fakat Fuat Sezgin'in Geschichte der arabischen Literatur'u daha da genişletmesi Brockelmann'ın kendi kitabını genişletmesine kıyasla bazı farklılıklar göstermektedir. Fuat Sezgin, yazmalar ve matbu Arapça kaynak eserler dışında, bunların incelenmesine yönelik yayınlar bibliyografyasını Brockelmann'a kıyasla daha geniş tutmuştur. Ancak, böyle bir bibliyografa bu tür bir yapıtta ister istemez bazı sınırlamalara tabi tutulmak zorundadır. Denilebilir ki Fuat Sezgin'in bu açıdan en geniş ölçütü eskimiş oldukları söylenebilecekleri ihmal etmek gibi kuramsal olarak çok akla yakın bir ölçüttür.
Uluğ İğdemir'in Yaş Günü Münasebetiyle
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 255-256 · DOI: 10.37879/belleten.1979.255
Özet
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu Genel Müdürü Sayın M. Uluğ İğdemir 31 Mart 1979 da sekseninci yaşını bildiriyor bizlere. Kendisine ilkönce bu çalışma hayatında daha uzun ömürler dileyerek yazıma başlıyorum. Türk Tarih Kurumu'nun resmi dernek oluşu gününden beri sorumlu sekreter ve Genel Müdür olarak muntazam çalışması ile Türk Tarih Kurumu'nun her hususta gelişmesinde başlıca amil olan kişidir kendisi. Bu yazımda bir medih edebiyatı yapmak için değil, fakat gerçekleri belirtmek için bazı meseleleri açıklamak istiyorum. Çünkü bütün yıllar boyunca Türk Tarih Kurumu'nun kurucu üyesi ve bazı yıllarda Yönetim Kurulu üyesi olarak Uluğ İğdemirle beraber çalışma durumumuz oldu. Bir kere hangi meselenin incelenmesini istesem, derhal dosyalarını Uluğ İğdemir'den hemen bulmamız mümkündür. Çalışma saatleri örnek olacak derecede ayarlıdır. Hatta bir arkadaşımız "ben saatimi Genel Müdürün geliş ve gidişine göre ayarlarım" derdi. Türk Tarih Kurumu bilindiği gibi Atatürk'ün fikrine göre kurulmuş ve çalışmalarını kendi sağlığında yakın ilgisi ile devam ettirmiştir. İstanbul'da Dolmabahçe Sarayında Türk Tarih Kurumu'na ayrılmış bir daire vardı ve Sayın Uluğ İğdemir daima orada bulunurdu.
Uluğ İğdemir ve Belleten
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 259-260 · DOI: 10.37879/belleten.1979.259
Özet
Tam Metin
42 yıl bir derginin Yazıişleri Müdürlüğünü bugüne kadar aksatmadan başarı ile yürütmek her fani için erişilmeyecek bir mutluluktur. Sayın Yönetim Kurulumuzun, Sayın Uluğ iğdemir'in. 80 inci doğum günü dolayısı ile Belleten'in 170 inci sayısını kendisine armağan etme kararı cidden yerinde, büyük bir kadirbilirlik olmuştur. Sayın Uluğ İğdemir'i 40 yıldan beri tanırım. Onda bitmeyen, tükenmeyen, güçlükleri yenebilen bir çalışma gücü vardır. O zamanlar gayet mütevazi bir kadro ile, hatta tek başına diyebilirim, çalışırdı. Belleten gibi bir bilim dergisinin 42 yıl seçkin yazarları ile bugüne kadar büyük bir itina ile devamı kendisinin eseridir, payı büyüktür. Denetleme Kurulu üyesi olarak kendisi ile yakın temasım vardır. Titiz, disiplinli, ciddi çalışması karşısında daima kıvanç duymuşumdur. Belleten, yurtta ve dışarıda bizi bilim alanında en iyi tanıtan bir dergidir. Belleten, Kurum'umuzun yıkılamayacak bir anıtıdır. Sayın Uluğ İğdemir'in 80 inci yaş yıl dönümünü kutlarken, genç kuşaklara en güzel örnek olacak çalışmasını, sağlıkla, aynı başarı ile Kurum'umuza hizmette devam etmesini dilerim
Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal'a Berlin'de Alman Arkeoloji Enstitüsü Şeref Üyeliği verildi
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 171 · Sayfa: 709
Özet
Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün 150. kuruluş yılı Berlin'de dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen 1000'e yakın davetlinin katılmasıyla düzenlenen törenlerle kutlandı. Federal Almanya Cumhurbaşkanı Walter Sheel ile Batı Berlin Eyalet Başkanı Dietrich Stobbe'nin açılışını yaptığı kuruluş yıldönümü toplantısında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Profesörü ve Kurumumuz asıl üyesi Ekrem Akurgal'a, Enstitü'nün merkez şeref üyeliği belgesi verildi. Berlin'in ünlü Kongre salonunda yapılan görkemli törende Profesör Akurgal'ın şeref üyeliği belgesi Alman Cumhurbaşkanının huzurunda Enstitü Başkanı tarafından verildi. Bu nedenle Kongre salonuna şeref üyeliğini alan 5 bilim adamının ülkelerinin bayrağı arasında Türk bayrağı da çekildi.
Yeni Bulunan II. Osman Adına Yazılmış Bir "Zafer - Nâme"
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 313-364 · DOI: 10.37879/belleten.1979.313
Özet
Tam Metin
Kitâb-ı Müstetâb üzerinde çalışmaya başlayarak eseri yayımladıktan sonra, tüm çalışma ve çabalarımızı, II. Osman dönemi üzerinde yoğunlaştırmıştık. Çünkü, Osmanlı devletinin çöküş döneminin başında bir reformcu hükümdar olarak karşımıza çıkan II. Osman'ın, Kitâb-ı Müstetâb'la kendisine sunulan reformcu önerilerden esinlendiğine kuvvetle inanmaktaydık. Bu düşünce ile birinci elden bir kaynağa ulaşma isteğini duymuştuk ve II. Osman dönemi olaylarını içeren, görgü tanığı birinin kaleminden çıkmış bir tarih eserinin mevcut olup olmadığını araştırmaya koyulduk. Böyle bir araştırmanın nedeni vardı. Daha geç dönemin yazarlarının beyanlarına kaynaklık etmiş, Osman'ın çağdaşı bir eserin olabileceğini tahmin etmekte idik. İstanbul ve diğer illerdeki kütüphanelerde uzun araştırmalar yaptık. Bu arada yakın meslektaşlarımız tarafından haberdar edildiğimiz özel kitaplıkları da bir bir taradık. Uzun ve yorucu çalışmalarımız sırasında, iyi bir rastlantı sonucu elimize geçen bir yazma'yı okuyunca, tahminlerimizin doğru çıktığını sevinçle gördük. İşte, bu makalemizde sözünü edeceğimiz "Zafernâme-i Belâgat- unvân der Beyân-ı Gazavât-ı Sultan Osman Hân-ı Gâzi" adlı yazma eser, tarafımızdan, Ankara'da özel bir kitaplıkta bulunmuştur. Özel bir kitaplıkta muhafaza edilmesi, bugüne değin bilim dünyasınca bilinmemesinin tek nedeni olmuştur.