3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Ankara Arkeoloji Müzesinin İlk Kuruluş Safhası ile İlgili Anılar

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 309-312 · DOI: 10.37879/belleten.1979.309
Tam Metin
1938'den önce, Ankara'nın Çıkrıkçılar yokuşunda Emin Bey apartmanının üst katındaki bir dairenin kiracısı idim, pencerelerden her bakışımda harap Bedesten ile ona bağlı Han'ın silüetleri gözlerimin önünde dikilirlerdi. Bedesten ile Han'ın eskiden sof ticaret merkezi, kervanların ve esnafın kaynaştığı transit yeri olduğunu biliyordum. Üstelik Bedesten'in Fatih devri sadrazamı Mahmut Paşa (1461-1471) Han'ın ise Rum Mehmet Paşa'nın eseri olduğunu öğrenmiştim. Zamanla buraya Ahievâ'ın himmeti ulaşamadığı için çökmekten kurtulamamış, en yeğni (hafif) deyimi ile çöplük haline gelmişti. Kubbeleri çökmüş, kırık dökük dükkanların tapulu sahipleri ortadan çekilmişlerdi. Esnaflar iç kalenin kapısı önündeki alanda ve çevresinde geleneği yaşatmağa çalışıyorlardı. Esnaf'ın, zikri geçen kapının üstündeki "Kale sakinleri her çeşit vergiden muaftır." ibareli, İlhani Hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han'a ait, yazıtdan acaba haberleri varmı idi? Zamanın değişmesi ile hükümler de değişmişti. Az içerde Selçuk'lular zamanından kalma basit ancak şaheser olan mihrâbı ile san'at dünyasında tanınan Alaaddin Cami'i yer alıyordu. Özel yapılar sur duvarları üstüne tırmanmışlar ve bazıları saygısızca burçların tepelerine oturmuşlardı. İç kalede ortaçağ olduğu gibi yaşıyordu. Sur'un dış yüzünde bir kovuğa yerleşen Osmanlı Bankası şubesi, çağ dışılık (Anachonizm)i yansıtıyordu.

Kuzey Suriye'de Görünen İlk Türk Emîri Han - Oğlu Hârun

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 365-380 · DOI: 10.37879/belleten.1979.365
Tam Metin
Selçuklular'ın bir devlet kurmalarını sağlayan ünlü Dandanakan meydan savaşından (23 Mayıs 1040) sonra ilk Selçuklu fetih ve genişleme eylemleri, özellikle batı yönünde, büyük bir gelişme göstermiştir. Bu cümleden olarak, gerek ilk Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in, gerekse Selçuklu prens ve emirlerinin Rey ve İsfahan bölgeleriyle Azerbaycan ve Errân ülkelerinden sonra Bizans egemenliğindeki Anadolu'ya da akınlara girişmeleri sonucunda bu ülkedeki Selçuklu askeri harekâtı Malatya ve Sivas kentlerine değin uzatılmış oldu. Önceden hazırlanan planlar uyarınca yürürlüğe konan bu istilâ ve fetih hareketlerine katılan Selçuklu emirlerinden bazıları, çeşitli nedenlerle, XI. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak buyrukları altında bulunan atlı kuvvetlerle, Mısır - Fatımi devletinin egemenliğindeki Suriye ve Filistin'e inerek bu ülkelerin fethinde ve daha sonra burada kurulan Selçuklu devletinin temellerini atmada önemli roller oynamışlardır. Kaynaklarda verilen bilgilere göre, Suriye ve Filistin'e ilk Türk girmelerini yapan belli - başlı emirler, Han-oğlu Hârun, Kurlu, Atsız, Şöklü, Afşin ve Sunduk (ya da Sandak)'tur. Biz bu küçük araştırmamızda, yalnızca, Kuzey - Suriye'ye "ilk Türk Girişi"ni temsil eden Han-oğlu Hârun'un siyasal ve askeri eylemlerinden söz edeceğiz.

Hitit Dilinde "Saray" Sözünün Karşılığı

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 273-280 · DOI: 10.37879/belleten.1979.273
Hitit yazıcılarının çok sık anılan bazı önemli sözleri Sumerogram'lar ile yazmak adeti, bunların arkasında saklı kalan Hititçe sözleri bulmamızı güçleştirmektedir. Bu gibi kavramların sık sık Sumerogram'larla yazılmalarına karşılık Hititçe karşılıkları pek seyrek anılmaktadır. Hititçe karşılıkları henüz saptanamayan Sumerogram'lar arasında E. GAL "saray" da bulunmaktadır. H. G. Güterbock "Hitit Sarayı" konusunda yayınladığı değerli araştırmasında halentu(ua) sözünde "saray"ın Hititçe bir karşılığını bulduğunu düşünmüştü. Kendisi E .GAL'in fonetik tamamlaması Dat. - Lok. hâlinde E .GAL-ni (KUB XX 88 VI 7) olduğunu bildiği için E .GAL'in iki ayrı Hititçe karşılığı bulunduğunu kabul etmek zorunluğunu duymuştur. Fakat halentuua ile E . GAL KUB XIII 24 IV 6'da yan yana geçtiklerinden bu metin yeri halentu(ua)' da E. GAL'in bir karşılığını bulmak şansını ortadan kaldırmaktadır. Bu satırların yazarı 11-15 Ekim 1976 tarihlerinde Ankara'da toplanan 8. Türk Tarih Kongresine sunduğu bir bildiride halentu(uja) konusundaki araştırmalarının sonuçlarını açıklamıştır. Yakında basılacak olan bir kitabımda bugün için elde edebildiğim en geniş malzemeye dayanarak, halentu(ua)'nın bir kült yapısı ve tapınağın en önemli kısmı olan "kült salonu" ("Cella") olduğunu göstermek fırsatını bulacağım.

Bir Devrim Eri

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 305-308 · DOI: 10.37879/belleten.1979.305
Tam Metin
Atatürk dönemi bir devrim dönemidir. Bu döneme emeğini katmış herkes bir "devrim eri" sayılır. Ne var ki, bir dönemi kendi çabasıyla yaşayanların sayısı çok azdır. Bu yıl sekseninci yaşına basan Uluğ İğdernir de bu az kişilerden biridir. Devrim, genel tanımıyla, geçerliği kalmamış bir düzenin, tutarlı bir düzenle ortadan kaldırılması eylemidir. Devrimci, yıkması gereken düzeni çok iyi bilmekle birlikte, onun yerine neyi koyabileceğini de iyi kestirebilmelidir. Bu olmadı mı, devrim gibi, toplum yaşamını tepeden tırnağa değiştirmeyi amaçlayan bir eylem, bir karmaşa ortamı yaratır. Bunun etkisiyle, toplum ilerleyeceğine geriler. Toplumların yaşamında bunun örnekleri çoktur. Kişinin bilinçli olması, birey olarak sorumluluğunu bilmesi, devrime neler katması gerektiğini kavraması çok önemlidir. Kişi, tam anlamıyla bir devrim emekçisi olmalıdır. Kanıyla canıyla adamalıdır kendini devrime. Denetimsiz bir ortamda, tek başına, kendini bir "toplum" gibi sorumlu duymalıdır. Kendi emeği eksilince, devrimin ana taşlarından birinin düştüğünü varsaymalıdır. Devrimin var olmasının ya da yok olmasının kendine bağlı olduğunu bir bilinç olarak kişiliğine sindirmelidir.

A Vessel in the Form of a Human of the Assyrian Trading Colony Period

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 267-272 · DOI: 10.37879/belleten.1979.267
Tam Metin
The recovery of this find with few parallels owes much to the high level of accomplishment reached today by the Turkish Historical Society, established under the guidance of Atatürk. The success of the excavations carried out by the Society is in large measure due to the strong influence of its General Director Uluğ İğdemir. On the occasion of his eightieth birthday, I would like to express my deepest admiration for his valuable contributions and my gratitude for the opportunity to add to this volume of Belleten presented in his honor. An important part of the burial gifts from graves belonging to building level la in quadrant cc/21 of the Karum Kaniš were stolen, broken or scattered during ancient times. Among these finds, our attention is drawn to a vessel in the from of a human, whose body is preserved but whose neck and head are now missing.

Two Stone Plates from the Sarıkaya Palace at Acemhöyük

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 385-388 · DOI: 10.37879/belleten.1979.385
Tam Metin
From the west wing of the Sarıkaya palace at Acemhöyük have come objects of a variety of precious materials, including gold, ivory, rock crystal and obsidian. Before the systematic excavations of the site began, much damage had been done in this area by villagers in search of stone or clay. Although the disturbed condition of the palace remains has thus prevented a clear understanding of the provenience of these objects, recent excavations have contributed new information for this inquiry. Investigations at the palace, in particular in Room 17, have established that the ground floor of this two-story structure served for storage purposes. That the second floor was used at least in part to protect valuable possessions is indicated by the provenience of the obsidian plate and the radiolarium plate with stand which form the subject of this discussion. They were recovered from the collapsed ceiling debris in Room 17 of the Sarıkaya palace, at a height of 2.5 m. above the floor level.

Acemhöyük Sarıkaya Sarayında Bulunan İki Taş Tabak

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 381-384 · DOI: 10.37879/belleten.1979.381
Tam Metin
Sarıkaya sarayının batı kanadında altın, fildişi, dağ kristali, obsidien gibi değerli maddelerden yapılan eşya ele geçmiştir. Bu alanın büyük kısmı sistemli kazılardan önce taş ve toprak almak amacıyla köylüler tarafından tahrip edildiğinden ele geçen eserlerin buluntu durumları dışında hangi kata ait oldukları saptanamamıştır. Ancak Sarıkaya sarayının gelişen kazıları ile 17 no'lu odada bulunan eserler buna olanak sağlamıştır. İki katlı olan sarayın, alt kat odalarının depo işlevi gördüğü bilinmektedir. Üst katta ise değerli eşyanın korunduğunu kanıtlayan örnekler bu yazının konusunu oluşturan obsidien tabak ile radiolarit'den yapılmış tabak ve kaidesidir. Eserler sarayın 17 no'lu odasında, tabandan 2.5 m. yükseklikte, çöken tavan kirişleri arasında ele geçmişlerdir.

Acemhöyük'ün Eski Anadolu Sanatına Yeni Katkıları

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 281-288 · DOI: 10.37879/belleten.1979.281
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve Ankara Üniversitesi adına heyetimizce yürütülen Acemhöyük kazılarının 1978 evresinde, Sarıkaya sarayı ile çevresinde çalışıldı. Dış etkenlerle yıkılan saray duvarlarının evvelce açığa çıkaramadığımız temellerinin kazısında, ve sarayla çağdaş katın incelenmesi amaciyle kaldırılan kerpiç evlerin altından, konumuzla ilgili ilginç eserler bulundu. Bunlar arasında mühür baskılı bullalarla, resimli bir vazonun iri parçaları, M. Ö. 18. yüzyıl Anadolu mimarlığının ve tasvir sanatının bilmediğimiz bazı özelliklerini öğrenmemizi sağladı.

Some Contributions to Early Anatolian Art from Acemhöyük

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 289-304 · DOI: 10.37879/belleten.1979.289
Tam Metin
During the 1978 excavation campaign at Acemhöyük, sponsored by the Turkish Historical Society, the General Directorate of Antiquites and Museums and Ankara University, the Sarıkaya palace and its vicinity were investigated. Finds of interest and relevance to the subject of this article were recovered from excavations of the palace foundations and contemporar building levels, where the effects of weathering had removed some of the mudbrick walls not taken down during earlier campaigns. Among these finds are bullae with seal impressions, and large fragments of a painted vase, which provide new evidence for aspects of Anatolian art and architecture of the 18th century B.C.

Türkiye'nin Savaşa Katılması için Kahire'de Yapılan Müzakereler

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 427-456 · DOI: 10.37879/belleten.1979.427
Tam Metin
Bu müzakereler iki safhada yapılmıştır: birincisi Menemencioğlu - Eden, ikincisi ise İnönü - Roosevelt - Churchill safhalarıdır. Görüşmelerin ruh ve canlılığını korumak endişesi bizi kuru hikâye tarzına, katılanların görüşlerini sıra ile kendi ağızlarından nakletmek şeklini tercihe sevketmiştir. Menemencioğlu - Eden görüşmeleri: 1943 yılının sonbaharında, savaşın kaydettiği son gelişmeler müttefik büyük devletler arasında yeni görüşmeleri gerekli kılmıştı. Bu maksatla, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanları Cordel Hull, Anthony Eden ve Molotov, Moskova'da bir araya geldiler. Ruslar, konferansa verdikleri bir notada, savaşı bir an önce başarı ile sona erdirecek tedbirler arasında, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine harbe katılması hususunda kesin telkinde bulunulmasını istemişlerdir. Eden, Türkiye'nin savaşa girmesi sayesinde Alman işgali altındaki 12 adaya karşı harekete geçmek ve Romanya'nın Ploeşti petrol kuyularını bombalamak için Türk hava meydanlarından yararlanılacağı ümidi ile, Rus önerisini derhal kabul etti. Amerikalılar ise, savaşı n o safhasında, Türkiye'nin harbe katılmasını uygun görmüyorlardı. Buna sebep olarak, ikinci cephenin açılmasını sağlayacak orduları harp malzemesi bakımından donatmak ve İtalya'daki müttefiklerarası istilayı desteklemek için Amerikan harp sanayiinin giriştiği yoğun çabaların yeni bir cephe için ilave gayrete girişmesine imkân vermediğini bildirdiler. Cordel Hull, Türkiye Hükümeti nezdinde ortak baskı teşebbüsüne katılmayı bu sebeple reddetmekle beraber, Türk topraklarından sadece ulaştırma kolaylıkları sağlanması telkinini uygun buldu, müttefiklerarası görüş tarzı bu şekilde belirince, 428 FERIDUN CEMAL ERKIN İngilizlerle Ruslar Türkiye nezdinde iki safhalı bir plan üzerinde mutabık kaldılar. İlk safhada, Eden, bizden Ege civarındaki hava üslerimizi derhal kullanmak iznini almaya çalışacak, ikinci safhada ise, her iki hükümet yıl sonuna doğru Türkiye'nin düpedüz harbe katılmasını isteyeceklerdi.