3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

JOSEF MATUZ, Das Kanzleiwesen Sultan Süleymans des Prächtigen (Muhteşem Süleyman'ın Kançılaryası). Wiesbaden 1974 Franz Steiner Verlag GMBH. VIII+ İ 72 sah. ve XVI Levha. Freiburger Islamstudien Band V. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 167 · Sayfa: 502-503
Tam Metin
Osmanlı diplomatik'i üzerinde yaptığı çalışmalarla tanınan yazar burada konuyu Sultan Süleyman'ın (Kanuni) orijinal vesikaları üzerinde yoğunlaştırarak, bunlar üzerinde bazı analizler yapıyor. Eser esas itibariyle bu dönemdeki Osmanlı kançılaryası yapısı ve çalışma usullerini aydınlatmağa yöneliktir. Osmanlı kançılaryası ilk zamanlarındaki basit kuruluşunu çabuk terk etmiş ve Kanuni devrine gelmeden yüksek bir gelişim evresine ulaşmıştır (s. 18). İki yüzyıl içinde Osmanlı emirliğinin bir imparatorluk haline gelip, İber yarımadasından Hind adalarına kadar bütün dünya ile ilişkilere geçmesi, kançılarya hizmetlerinin nicel ve nitel olarak gelişmesine neden olmuştur. Yazar Divan-ı Hümayun üyelerini ve Divan-ı Hümayuna bağlı ofisleri sayıyor. Vardığı yargıya göre Sultan Süleyman (Kanuni) devrinde Divan-ı Hümayun ofislerinin manzumesi bir saray kançılaryasından çok, bir devlet dairesinin özelliklerini taşıyordu (s. 20).

Türk Tarih Kurumu'nun Genel Kurul Toplantısı (25 Nisan 1978)

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 167 · Sayfa: 513-552
Türk Tarih Kurumu Genel Kurulu'nun 1978 yılı olağan Genel Kurul toplantısı 25 Nisan 1978 Salı günü saat 10'da Kurum merkezinde yapıldı. Kurum üyeleri saat 9.30'da Kurumun kurucusu Atatürk'ün Anıtkabrini ziyaret ederek saygı duruşunda bulundular ve bir çelenk koydular. Türk Tarih Kurumu Başkanı Ord. Prof. Enver Ziya Karal şeref defterine şunları yazdı: "Atatürk! Andımızı tekrarlamak için bir kez daha huzuruna geldik. Ülküne bağlı kalacağız, her şeye rağmen seni unutmayacağız." Kurum merkezine dönen üyeler saat ı o'da Genel Kurul toplantısına katıldılar. Yoklama sonunda 27 üyenin hazır bulunduğu anlaşıldığından, Başkan Ord. Prof. Enver Ziya Karal kısa bir konuşma ile oturumu açtı. 1977 yılı içinde sonsuzluğa göçen üyelerimizden Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı ile Prof. Dr. Cemal Tukin'in anıları için saygı duruşunda bulunuldu. Diploma alacak üye bulunmadığından gündemin 5. maddesine geçilerek Genel Kurulu idare etmek üzere Başkanlık divanı seçimi yapıldı. Genel Kurul Başkanlığına Prof. Dr. Coşkun Üçok, ikinci başkanlığa Prof. Dr. Fikret Işıltan, yazmanlıklara da Prof. Dr. Jale İnan ve Prof. Dr. Tahsin Yazıcı seçildiler.

Türk Tarih Kurumu Kitaplığına Yapılan Bir Bağış

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 167 · Sayfa: 505-512
A. Ü. Fen Fakültesi 1976 yılı mezunu, Kemal Sayın adlı Kıbrıslı bir soydaşımız Prof. Dr. Afet İnan'a yazdığı 31. X. 1976 günlü bir mektupta II. Dünya savaşında Rusya'dan ayrılarak Kıbrıs'a gelen Sovyet asıllı Türk soyundan Kurban Sonat adlı bir Türkoloğun aileyi nedenlerle Türkistan'a geri dönerken kitaplarını kendisine emanet ettiğini, aradan geçen 15 yıl içinde kendisinden herhangi bir haber alamadığı için bu kitapları uygun bir kitaplığa teslim etmek istediğini yazdı. Prof. Dr. Afet İnan, bu konuyu etraflıca düşünüp ilgililerle görüştükten sonra kütüphane ve okuyucu bakımından Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi'ni bu amaca en uygun olarak gördüğünü bildirdi. Bu öneriyi benimseyen Kemal Sayın, Lefkoşe Maslahatgüzarı Sayın Büyükelçi Candemir Önhon'un yardımlarıyle kitapları Türk Tarih Kurumu'na ulaştırdı.

ANDRÉ GUILLOU, La civilisation byzantine (= Bizans Medeniyeti) [Collection "Les Grandes Civilisations" XIV, dirigée par Raymond Bloch]. Paris, Arthaud yaymevi 1974, 620 sahife, metin dışı 206 siyah- beyaz (héliogravure) resim, renkli 8 levha, 42 plân ve harita, ciltli. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 166 · Sayfa: 305-318
Tam Metin
Bizans medeniyetini çeşitli dalları ile toplu olarak ortaya koyan kitaplar oldukça çok sayıdadır. Hayli yıl önce 1904'te, Bizans sahasında başka yayınlarını bilmediğimiz P. Grenier adında bir fransız, büyük çapta bir çalışma yayınlamıştı. İki cilt içinde Bizans medeniyetini inceleyen P. Grenier, Bizans imparatorluğunun sosyal ve politik gelişmesini özetlediği bu kitabının birinci cildinde Bizans'ın sosyal varlığı (L'étre social), ikinci ciltte ise siyasi varlığı (L'étre politique) ele almıştı. Tam bir medeniyet tarihi olan bu kitap nedense fazla bir ilgi uyandıramamış pek yaygın bir şöhreti olmadığı gibi pek çabuk da unutulmuştur. Buna karşılık bu kitaptan daha kısa ve daha özet halindeki bir yayının daha çok tanınması biraz şaşırtıcıdır. Leyden Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. D. C. Hesseling, Hollanda dilinde bu konuda bir deneme yapmış ve küçük eseri yazanın kontrolünden de geçerek az sonra 1907'de fransızca olarak da bastırmıştı. Yazar bu küçük kitabının başlığına deneme (=essai) terimini eklemeği lüzumlu görmüş, böylece böyle geniş bir konuyu iddialı olarak ele almağa henüz cesareti olmadığını belirtmişti. Bizans medeniyeti hakkında bunun arkasından değişik memleketlerde toplu birer sentez karakterinde başka kitaplarda basıldı. Tanınmış Alman bizantinisti H. Gelzer'in 1909'da yayınlanan Bizans Kültür Tarihi, başlığının aksine tam bir medeniyet tarihi değildi. Zaten bu küçük kitap yazarın son eseri olmuş ve müsvedde, onun ölümünden sonra oğlu tarafından bastırılmıştı. Ancak bu eserde hiçbir kaynak ve referans gösterilmediği gibi genel bir bibliyografya bile yoktur. Ayrıca bunun içinde Bizans medeniyetinin bazı konularından (mesela: sanatı) tek kelime ile olsun bahsedilmemiştir. N. Turchi'nin İtalyanca Bizans Medeniyeti ise 1915'de yayınlanmıştır.

Balkan Savaşında Türk Filosunun Durumu

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 165 · Sayfa: 95-104 · DOI: 10.37879/belleten.1978.95
Tam Metin
2 nci Meşrutiyet döneminde, Türk Bahriyesinde uzman olarak görevli İngiliz Amirali Artür Limpüs'ün Balkan Harbinde Donanmanın durumu ve Akdeniz'de Yunan donanması ile çarpışması konusunda 15 ocak 1913 de Sadrazam Kamil Paşa'ya gizlice sunduğu bir yazının tercümesini ve fotokopisini yazımızın sonunda göz önüne koyuyoruz. Bu belgeyi incelemeden önce şu yönü belirtmekte fayda vardır: deniz uzmanı rahmetli Ali Haydar Emir 1932 de yayınladığı "Balkan Harbinde Türk Filosu" adlı kitabında "(s. 26) Bahriyemizde bulunan İngiliz heyetinin, seferberlik ilâniyle beraber, faal sahadan çekilerek tarafsız vaziyet aldığı ve her işde bizi kendi vukuf ve ihtisasımızla yalnız bırakdığını" yazmıştı. Oysa sözü geçen belgenin açıkladığı durum, bunun tam tersini göstermektedir'. Lüleburgaz bozgunundan sonra, 30 ekimde, iktidara gelen Kamil Paşa'ya Limpüs 2, ertesi günü (31 ekimde) sunduğu bir yazıda "Osmanlı Donanmasının Yunan Donanmasiyle başarılı bir surette karşılaşmaya muktedir olduğu yolundaki düşüncelerini bildirdiğini kaydeder ve bu kez de (yani 15 Ocak 1913 de sunduğu yazıda) Donanmanın Akdeniz'de Yunan Donanmasını arayıp çarpışmasını önerir ve şunları ilave eder: "Zatı Devletleri, beni bu konular hakkında daha ayrıntılı görüşlerimi dinlemek üzere, hususi surette görmek isterlerse şimdi yahut yarın sabah erkenden veya kendileri için münasip olacak zaman ve mekânda emirlerine amadeyim. Bu yazıyı okur okumaz ve ondan arzu ettikleri notları alır almaz aslını bizzat imha etmelerini rica ederim."

Troas'ta Aşağı Kara Menderes Ovası Çevresindeki Şehirler

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 165 · Sayfa: 1-52 · DOI: 10.37879/belleten.1978.1
Tam Metin
Çanakkale yarımadası eski çağların Troas'ını kapsar. Bu yarımadaya Osmanlı çağındaki adı ile Biga yarımadası da denir; Biga o çağda sancak merkezi idi. Bu, kuzeyde Gönen çayı - eski çağlarda adı Aisopos - ağızından güneyde Edremit körfezi içine çekilecek bir çizginin batısında kalan yarımadadır. Güneyden kuzeye, doğudan batıya doğru alçalan bir dağ kitlesi ve eteklerindeki kıyı ovaları ile vadilerden oluşur. Dağın eski çağlarda adı İda dağı idi. Bugün hem dağ kitlesine, hem de dağın en yüksek doruğuna Kazdağı deniyor: Yüksekliği 1700 m.dir. Vadilerle parçalanmış şeklinden dolayı bu yarımadayı M. Ö. 1 inci yüzyılda coğrafyacı Strabon (XIII, 1,5) kırkayağa benzetmiştir. Gerçekten bu benzetiş dağın genel şeklini çok güzel yansıtıyor. Yarımadanın batı kesiminde Kara Menderes - eski çağlarda adı Skamandros - Kazdağı'ndan çıktıktan sonra önce batı yönünde, sonra kuzeye doğru akıp Çanakkale boğazı ağızında denize dökülür. Orta Menderes ve aşağı Menderes vadileri Troas'ın iki büyük ovasıdır. Kuzeyde Marmara kıyılarında Sinekçi ve Gönen ovaları vardır. Güneyde Kazdağı Edremit körfezi boyunca dik bir duvar gibi yükselir ve eteklerinde Küçükkuyu'dan Edremit'e kadar bir riviera meydana getirir. Küçükkuyu'dan Bababurnu'na ve oradan Marmara'ya kadar kıyı, yer yer vadi ve derelerle kesilmiş, girintisi çıkıntısı az, yüksek kıyılar halindedir.

Osmanlı Devleti Maliyesinin Kuruluşu ve Osmanlı Devleti İç Hazinesi

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 165 · Sayfa: 67-94 · DOI: 10.37879/belleten.1978.67
Osmanlı devleti maliye teşkilatı Batı Moğolları denilen İlhani teşkilatından alınmıştır. Orta Asya'da geniş bir hududa sahip olan Büyük Selçuk imparatorluğu bütün devlet ve maliye teşkilatım Samaniler, Gazneliler ve Abbasiye hilafetinden aldıkları gibi Moğol İmparatorluğu da teşkilâtını ihtiyaca göre ilavelerle istilâ ettikleri Büyük Selçuki devletinin kabul ve tatbik ettikleri teşkilatından almışlar ve bilhassa istifa (maliye) hususunda mükemmel bir teşkilat vücuda getirmişlerdir. Büyük Moğol devleti kurulup bunların İslamiyeti kabullerinden itibaren hattâ biraz daha evvel kurdukları devletin sahasının dörtte üçü İslam devletleri sahası olması ve kültürün de Islami bulunması cihetiyle gelişmiş olan bu İslami sahalarda teşkilatı da İslam teşkilatı üzere vücude getirmeleri tabii olduğundan mali işlerinde de Selçukilerde olduğu gibi siyakat yazı ve rakamlarım kullanmışlardır. Moğol devleti genişleyerek Anadolu Selçuki devletini de nüfuzu altına aldığı onüçüncü asrın ortalarından itibaren Orta Anadolu'da İlhanilerin yani Batı Moğollarının mali usulleri tatbik edilmeğe başlanmıştır. Bu tebeddülde Anadolu Selçukileriyle İlhanilerin teşkilatları arasında bazı isim değişiklikleriyle beraber esasta bir değişiklik olmamakla beraber, maliye işlerinde bazı farklar olduğu görülmektedir.

Divriği Ulu Camiinde Bulunan Osmanlı Saray Sanatı Üslûbundaki Kilimler

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 165 · Sayfa: 53-63 · DOI: 10.37879/belleten.1978.53
Tam Metin
Türk kilim sanatı dokuma sanatımızın en renkli ve zengin koludur. Kendilerine has teknikleri ve ananevi geometrik motiflerinin şekillendirdiği çeşitli kompozisyonları ile, günümüze dek yaşayan halk sanatının en karakteristik ürünleridir. Örnekleri kilimi dokuyanın yaşantısıyla şekillenir ve renklenir. Bununla beraber çeşitli bölgelerin özelliklerini de tespit etmek mümkündür. Fakat hepsinde ortak olan özellik kilim dokuma tekniğinin kuvvetle belirttiği geometrik desenlerdir. Türk halk sanatını zenginleştiren bu kilim grubunun geometrik üslûbundan farklı, bir Türk kilim grubu daha vardır ki, naturalist motifleri ile başka bir üslûbun temsilcileridirler. Yeni bir araştırma sahası olan bu gruba giren kilimler, Osmanlı saray sanatının naturalist motifli üslûbunu aksettirirler, Türk kilim sanatı bu farklı iki üslûbun verisi olan kilimlerle zenginleşir. Ancak halk sanatına bağlanan ve ananevi geometrik desenleri günümüze dek yaşatan kilimlerin tasnife sığmayan çeşitliliği karşısında, devrini tamamlamış olan Osmanlı saray sanatına bağladığımız naturalist motifli kilimler, sadece birkaç örnekle, bu sanatın üslûbunu kilim sanatında da belirtmektedirler. Türk kilim sanatındaki üslûp farklılığını belirten bu gruba giren birkaç yeni örneği burada tanıtacağız. Kilimlerin hepsi Divriği Ulu Cami'inde bulunmaktadır

CLAUDE BRIXHE, Le Dialecte Grec de Pamphylie. Documents et grammaire. (Bibliothéque de l'Institut Français d'Etudes Anatoliennes d'Istanbul : xxvi). Librairie d'Amérique et d'Orient Adrien Maisonneuve, Paris 1976. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 165 · Sayfa: 147-150
Tam Metin
A la seule exception de la longue épigraphe de Syllion (relatant les res gestae de Manes), de deux inscriptions descriptives (bases de statues), d'une inscription de nature incertaine, de deux inscriptions rappelant la générosité des deux citoyennes d'Aspendos et des légendes monétaires, le corpus des doctunents dialectaux de Pamphylie étudié par M. Claude Brixhe ne contient que des épitaphes. Comme ce corpus au debut de Penquete de M. Brixhe contenait moins de cent documents, l'auteur a juge bon d'en augmenter autant que possible le nombre. Depuis 1962, il a ete maintes fois en Pamphylie: les recherches qu'il a menees à Aspendos et aux alentours ont ete fructueuses; il a decouvert 79 épitaphes (numérotées de go à 168). Il les a publiées, avec les inscriptions déjà connues, dans la seconde partie de son livre. Il est évident que les épitaphes, qui "ne nous fournissent guere que des nominatifs et des genitifs singuliers" (p. 97, § 30), ne constituent point le matériel idéal sur quoi baser Petude de la morphologie et de la syntaxe d'une langue. Mais "la multiplication des travaux sur les langues de l'Anatolie ancieruıe" et "le regain d'interet pour les parlers acheens du lermillenaire" et surtout "l'étrangete même du dialecte grec de Pamphylie" ont amené M. Brixhe â entreprendere cette tâche difficile.

İngiliz Gizli Belgelerine Göre İşgal Gücünün Türkiye'de Son Günleri ve Cumhuriyetin Kuruluşu

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 165 · Sayfa: 105-146 · DOI: 10.37879/belleten.1978.105
Tam Metin
Türk ulusu, eşsiz Mustafa Kemal'in önderliği altında yaptığı hamasi kurtuluş savaşı sonunda elde ettiği askeri zaferin nimetlerine kavuşmak amacıyla, Lozan'da konferans masası başında ikinci bir kurtuluş mücadelesine girişirken, hâlâ İstanbul ve Boğazlar, Birinci Dünya Savaşında bize karşı cephe alan İngiliz, Fransız ve İtalyan askerlerinin işgalinde bulunuyor; işgal altındaki Türk ülkelerinin ufkunda müstevli devletlerin bayrakları sırıtıp duruyordu. Lozan Antlaşması imzalanmadan altı gün önce (18 Temmuz 1923'de), İstanbul'daki İngiliz işgal gücü Başkomutanı Tümgeneral Sir Charles Harington'u görmeye giden Büyük Millet Meclisi yönetimi askeri temsilcisi ve İstanbul mevki komutanı General Selâhettin Adil Paşa, şehirde olay çıkmasını önlemek için elinden geleni yapacağına söz veriyor; Harington'un da bu yönde üstün çaba göstermesini diliyordu.