3775 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3775
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 3775
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 270
- Osmanlı İmparatorluğu 172
- Türkiye 148
- Türkler 137
- Osmanlı Devleti 135
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 111
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 97
Osmanlı Tarihinde Gizli Kalmış veya Şüphe ile Örtülü Bazı Olaylar ve Bu Hususa Dair Vesikalar
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 507-554 · DOI: 10.37879/belleten.1977.507
Özet
Devletin nüfuz ve kudretine, Padişahın otoritesinin derecesine yine hükümdarın ahlak ve karakterine, devleti idare eden vezir-i azamın (sadr-ı azamın) zekâ ve kiyasetine ve padişahın mukarrib ve musahiplerinin tesir ve oyunlarına göre birçok dikkate şayan mühim hâdiselerin değişik şekilde tarihe aksettirildiği belgelerin incelenmelerinde meydana çıkmaktadır. İşte bu sebeple vak'a-nüvis tarihlerinde gördüğümüz belgelerin siyasi kısım hariç bir kısmının hakikate uymadığı ve hattâ bir kısım ferman-ı hümayunların olaya aykırı bulunduğu görülmektedir. Bilindiği gibi Osmanlı idaresinde ferman padişahın mührünü (tuğrasını) havi emri demektir; fakat bu emir cereyan eden şekline göre Divan-ı Hümayundan yazılan ve nişancı tarafından tuğralanan sadr-ı azamın bilgisi ile yazılmış yazıdır. Bu yazı, olayın şekline ve muhatabının şahsiyetine gerek sadr-ı âzam, gerek sarayda padişahın mukarriblerinin telkin ve tesirlerine ve nihayet padişahın bunlardan birini kabul edip etmemesine bağlıdır. Sadr-ı âzam çok kuvvetli, otoriter ise padişah ona itimaden Divan-ı Hümayundan yazılan fermanı kabul eder, eğer hükümdarın çevresindeki en nüfuzlu ve sevimli olanlar - mesela silâhdar, çuhadar, musahip gibi - tesiri altında ise onun telkini üzere ferman yazılırdı. Bu hususa ait vesikalar çoktur. Bilhassa padişah bizzat alâkadar olmayıp Divan-ı Hümayundan gelen fermanı kabul eden fermanlar görülür. Padişah herhangi bir mesele hakkında olayı takip etmekte ise, onun vereceği emirle ferman yazdın
Yeni Tip Mermer idoller
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 473-476 · DOI: 10.37879/belleten.1977.473
Özet
Tam Metin
Afyon Arkeoloji Müzesinde teşhir edilmekte olan beyaz mermerden yapılmış iki idol, başlarının şimdiye kadar bilinenlerden değişik biçimde işlenmiş olmaları bakımından arkeoloji ile ilgilenenler yanında ziyaretçilerin de dikkatlerini üzerlerinde toplamaktadır. Söz konusu idollerin her ikisi de tesadüfi buluntu olup, birincisi Afyon filmin 16 km. kadar kuzeyindeki Susuz Höyükte (Lev. 1 Res. 1 ) ve ikincisi ise Kusura'da (Lev. 1 Res. 2) sistematik kazıların kapanmasından çok sonra adı geçen müze tarafından satın alma yoluyla ele geçirilmiştir°. Gerek ölçüleri, gerekse yapılışları bakımından Eski Tunç Çağı idollerinden hiçbir ayrılık göstermeyen bu eserlerin başlarının bir yanına birer çıkıntı işlenmiştir. Bu yönden de paralellerinden ayrılık göstermektedir. Kusura örneğinde daha az belirtilmiş olan bu çıkıntıların, idollerde saç veya bir çeşit başlığı mı temsil ettiklerine karar vermek oldukça güçtür, çünki bu çağ Anadolu'sunda idoller, insan biçimli kaplar ve bir heykelcik dışında (örneğin Hasanoğlan ve Horoztepe) insan tasvirlerini yansıtan eserler yoktur. Diğer taraftan, bu çıkıntıların dinsel inançlarla ilgili olabileceği düşünülebilir. Ancak, eldeki veriler bu konuyu aydınlatacak düzeyde değildir. Bununla beraber, bu idollerin genellikle adı geçen çağ insanının dinsel inançlarını yansıtan semboller olarak kabul edilmeleri 4nedeni ile başlarda görülen bu çıkıntıların da dinsel inançlara bağlı bir özelliği yansıttığı göz önünde bulundurulabilir.
Pectorale aus Urartu
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 481-494 · DOI: 10.37879/belleten.1977.481
Özet
Tam Metin
Unter den ersten Funden, die bei Grabungen im Bereich Urartus herausgekommen sind, befanden sich ein goldenes Medaillon und ein silbernes Pectorale, die noch im vergangenen Jahrhundert in das Vorderasiatische Museum Berlin gelangten. Beide spielten seither eine wichtige Rolle bei der Betrachtung des Reiches Urartu und wurden sehr oft und meistens zusammen. abgebildet 1. Sowohl durch die Darstellung als auch durch das edle Metall waren die zwei An11.nger als etwas Besonderes aus den übrigen Funden herausgehoben. Auf beiden Stücken ist eine Adorationsszene mit sitzender Gottheit links und betender Gestalt rechts wiedergegeben; beide sind durch entsprechende Ösen dazu eingerichtet, an einer Kette oder ,hnlichem auf der Brust getragen zu werden. Bis vor kurzem hatte sich der Bestand an urartischen Medaillons nur um wenige Exemplare vermehrt. Bei den Grabungen in Karmir Blur kamen 3 Silberanhmger zutage 2. Von. Bronzemedaillons mit einander Wınlicher Adorationsszene tauchte eines in Privatbesitz auf 3, wWırend das andere bei den Grabungen von Prof. A. Erzen in Çavuştepe herauskam 4. Pectorale dagegen war keines mehr bekanrıt geworden. So erschien es reizvoll und auch möglich, die ganze Gruppe von Brustschmuck zusammenfassend zu betrachten und ihre Funktion als Rang oder Würdeabzeichen zu untersuchen.
Türkiye'de Din Sömürüsü ve Lâiklik
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 565-584 · DOI: 10.37879/belleten.1977.565
Özet
Tam Metin
Genel olarak, dünya işlerini din kuralları ile yönetmemek, dini, kişinin özgürce inanmasına bırakmak diye tanımlanan laiklik kavramının bizde türlü yönlere çekilmesi, din anlayışındaki çelişkilerden ileri gelir. Bu nedenle işin sadece yasal yönünü ele almak konuyu açıklığa kavuşturmaz. Bu nedenle burada önce, bizde İslam dininin çoğu çevrelerde gerçeğe aykırı olarak anlaşılışı, topluma öyle gösterilmek istenişi ve bunların nedenleri üzerinde durmak istiyoruz. Bir ülkede ibadet ve din eğitimi ora halkının kendi dili ile yapılmazsa ve hele dinin gerçek kuralları, bunların asıl nedenleri ve amaçları doğru olarak anlatılmazsa o ülkede din konusu bağnazlığa, biçimselliğe bürünür ve kutsal inançlar sömürüsüne açık bir ortam oluşur. Bir kez bu yol açıldı mı da bundan yararlanan çıkarcı sömürücüler bu ortamın sürüp gitmesi için halkın gerçek din kurallarını öğrenmemesi yolunda ellerinden gelen her şeye başvururlar: Her mahallede Kur'an kursları açıp çocuklara mânâsını bilmedikleri Kur'an'ı ezberleterek onların körpe dimağlarını mahvetmeye, teknik ve yapıcı düşüncenin gelişmesini yok etmeye çalışırlar. Oysa ki Kur'an âyetleri, kişinin ve toplumun yaşam kurallarını onlara bildirmek için Peygamberin kalbine doğdurulmuştur.
Bir Türk Elçisinin Portresi
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 555-564 · DOI: 10.37879/belleten.1977.555
Özet
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu tarafından sağlanan bir ödenekle 4-10 Kasım 1973 tarihinde Napoli'de toplanan bir kongreye katılmış, bu sırada buradaki müze ve saraylar da gezmiştim. Napoli sarayının salonlarını dolaşırken bir duvarda XVIII. yüzyıl Osmanlı kıyafetinde iki Türk'ün yağlıboya tabloları ile karşılaştım. Bunlar altlarındaki yazılardan anlaşıldığına göre 1741 ve 1742 yıllarında Napoli'ye gelmiş olan iki müslüman elçidir. Bunlardan biri İstanbul'dan Osmanlı İmparatorluğundan diğeri ise Trablus'dan gönderilmiştir. Bu küçük araştırmamızda bu Osmanlı elçisi ile resminden ve bu resmi yapan ressamdan bahsetmek istiyoruz. Bahis konusu tablolar, Napoli'de Krallık sarayı (= Palazzo Reale) 'nin XII sayılı salonunda bulunmaktadır. Bunların altlarında ressam Giuseppe Bonito tarafından yapıldıkları bildirilerek, birinin 1742'de Napoli'ye kral Charles de Bourbon'un sarayına gelen Türk elçisini (Ambasciotori Turchi venuti a Napoli nel 1742 alla corte del re Carlo di Borbone), ötekinin ise yine 1742'de Napoli'de kral Charles de Bourbon'un sarayına gelen Trablus elçisini (Ambasciotori tripolini venuti a Napoli nel 1742 alla corte del re Carlo di Borbone) tasvir ettikleri yazılmıştır. Biz bu yazımızda hakkında hiçbir bilgi edinemediğimiz Trablus elçisini bir tarafa bırakarak yalnız Türk elçisi üzerinde duracağız.
XVI-XVII. Yüzyıllarda Osmanlı İdari Yapısında Taşra Ümerasının Yerine Dair Düşünceler
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 495-506 · DOI: 10.37879/belleten.1977.495
Özet
Tam Metin
Osmanlı devletinde taşra ümerasının niteliği ve merkezi hükümetle ilişkilerini anlayabilmek için, bir şehrin merkezini yaptığı bölgedeki yönetim birimlerinin yapısını iyi bilmek gerekir. Çünkü taşra ümerası daha başka bir deyişle şehrin yüksek yöneticileri, sadece kendi şehirlerinin değil, asıl söz konusu birimlerin yönetimlerinden sorumlu kişilerdi. Osmanlı devletinde baştan beri padişahlar bir bölgeye başlıca iki yönetici göndermişlerdir. Taşra ümerasının başta gelen bu yöneticilerden biri, yürütme kuvvetini teşkil eden bey (Beylerbeyi, sancakbeyi) ötekisi de yargı kuvvetini temsil eden kadı'dır. Bey kadının hükmü olmadan hiç kimseyi cezalandıramadığı gibi, kadı da beyin kuvvetine dayanmadan hükmünü uygulayamamakta idi. Kadı hükümlerinde bağımsızdı. Doğrudan doğruya padişahtan emir alırdı ve ona arzda bulunma yetkisine sahipti. Osmanlılar taşra yönetiminde bu kuvvetler ayırımını âdil bir yönetimin temeli saymışlardı.
Some Remarks on Marble Idols of an Unusual Type
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 477-480 · DOI: 10.37879/belleten.1977.477
Özet
Tam Metin
Two idols of white marble displayed at the Afyon Archaeological Museum attrack attention of not only archeaologists, but also visitors by their heads rendered in different shapes from the known ones in Anatolia. Both of these objects are chance fin.ds: the first is from Susuz Höyük (Pl. I. Fig. ı ), which is situated 16 kms. north of Afyon, and the second was found at Kusura (Pl. I. Fig. 2) long after the closure of the scientific excavations and was bought by the museum. Although these idols do not show any differences either in their sizes or manufactures from the Early Bronze Age examples, they display a tapering projection on on.e sides of heir heads that gives them a distinct apparance. The meaning of these projections is unknown and is difficult to determine. They may be taken as a highly stylized hairdress or a head gear, or they are meant to represent a religious symbol.
Ankara, A guide to the city and district, Ankara Turizmi ve Müzeleri Sevenler Derneği yayını 5. 124 sayfa, 108 siyah-beyaz ve renkli resim, plan ve haritalar. Ankara Dönmez Ofset Matbaasında basılmıştır. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 589-594
Özet
Tam Metin
Cumhuriyetimizin 50 inci yıl dönümü dolayısıyla basılmış olan bu rehber, Ankara şehrini ve ilini tanıtmak üzere hazırlanmıştır. Pek çok güzel harita ve plan ile anlaşılması kolay hale getirilmiş olan eser, alıştığımız tipten ayrı, anıtlar' sadece tarif eden değil fakat onların tarihi gelişim içindeki yerlerini açıklamağa çalışan, bu yönü ile de başka iller için hazırlanacak rehberlere örnek olacak niteliktedir. Bu nedenle üzerinde durulması ve tanıtılması yararlı olacaktır. Ankara Turizmi ve Müzeleri Sevenler derneğince, Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü Müdürü Dr. D. French ve arkadaşlarından oluşan bir uzmanlar topluluğu tarafından hazırlanan bu eserde her uzman kendi uzmanlık alanına göre ilin jeolojisi, bitkileri, hayvanları, fosil yatakları, kuşları, koru ve piknik alanları ve nihayet Ankara'nın arkeolojisi ve tarihini içeren bölümleri hazırlamıştır. Bu niteliği, metodu ve güzel baskısı ile şimdiye kadar Ankara için hazırlanan rehberlerin en güzelidir.
PIETRO KANDLER: Lo sviluppo storico deha citta e del territorio di Trieste descritto in XXIV tavole topografiche (XXIV Topographische Tafeln die Geschichtliche Entwikelung der Stadt Triest Abstellend). Premessa di Giulio Cervani. Edizioni deha Cassa di Risparmio di Trieste, Trieste 1975. — Cartolare di Pi ani e Carte dove si descrive la Storia di Trieste e del suo Territorio. Saggio introduttivo, commenti e cura scientifica di Giulio Cervani. Edizioni deha Cassa di Risparmio di Trieste, Trieste 1975. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 585-588
Özet
Tam Metin
Trieste, cette ville situee au coin le plus réculé de la Mer Adriatique, a une histoire trés intéressante. D'origine illyrienne, son histoire commence avec la conquete romaine. Sa destinée a été déterminée par sa position géographique et par son caractére de colonie romaine placée sur la mer et entourée de populations indigénes. Envahie par les Gothes, annexée â l'empire byzantin (539), elle a dû soutenir de longues luttes pour sauvegarder son autonomic. D'abord, au temps de Charlemagne elle défend la lex antiqua contre l'introduction des coutumes et des bis germaniques. Plus tard elle est aux prises avec Venise, laquelle elle ne veut pas se soumettre, et est menacee par le pouvoir croissant des évêques. En 1382 ce sont les Habsbourgs qui l'occupent pour avoir un débouché â la mer.
Türk - Amerikan İlişkilerinin Yeniden Kurulması ve Ahmet Muhtar Bey'in Washington Büyükelçiliği
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 162 · Sayfa: 277-356 · DOI: 10.37879/belleten.1977.277
Özet
Tam Metin
Türk - Amerikan ilişkileri 1917 baharında kesildi. Ancak on yıl sonra, 1927 sonbaharında yeniden kurulabildi. Amerika, 6 Nisan 1917'de Almanya'ya savaş açmıştı. Osmanlı İmparatorluğu, o savaşta Almanya'nın müttefikiydi; müttefikine karşı savaşa başlayan bir devletle normal ilişkilerini sürdüremezdi; 20 Nisan 1917'de Amerika'ya bir nota verdi ve bu devletle ilişkilerini kesti. Ama Amerika'ya savaş açmağa kadar gitmedi. Amerika da Türkiye'ye savaş açmadı. İki Devlet arasında savaş hali doğmamış, yalnız ilişkiler kesilmişti. Türkiye'de Amerikan haklarını İsveç gözetecekti. Amerika'daki Türk haklarını koruma görevi de İspanya'ya verilmişti. Bu durum yıllarca sürüp gitti. 1923 Lozan barış andlaşmasının yürürlüğe girmesiyle Türkiye'nin diş ilişkileri normale dönmüştü. Yeni Türkiye, yıllarca savaştığı ülkelerle de normal diplomatik ilişkiler kurmuştu. 1925 başında Londra, Paris, Roma, Atina gibi eski düşman ülkelerin başkentlerinde Türk elçileri artık görev başındaydı. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan elçileri de Cumhurbaşkanı Atatürk'e güven mektupla= sunup Türkiye'de göreve başlamış bulunuyorlardı. 1925 yılında Türkiye'nin normal ilişkiler kuramadığı tek ülke kalmıştı: Amerika. Birleşik Amerika'nın Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk Büyükelçisi Mr. Grew ta 1927 Eylül'ünde Ankara'ya gelecekti. Türkiye Büyükelçisi Ahmet Muhtar Bey ise ayni yılın Kasım ayı sonunda Amerika'ya varacak ve aralık başında güven mektubunu sunacaktı.