3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

İdeal bir Sumer Annesi

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 159 · Sayfa: 403-422 · DOI: 10.37879/belleten.1976.403
M. Civil JNES 23 (1964) te 50 satırı aşkın "Ludingirra'run annesine haberi" olarak isimlendirilebilecek değişik bir Sumer kompozisyonunu yayınladı. Hemen tam olan metin A, B, C, ve D olarak gösterilen dört nüshaya dayanmaktadır. M. Civil'in metin üzerindeki bu çalışması, en iyi Sumerologları dahi tatmin edecek nitelikte olup fevkalâde bir makale, derinliğine inilmiş, açıklayıcı ve güvenilir bir çalışmadır. Fakat şu muhakkak ki, birçok Sumer edebi kompozisyonlarında kelimelerin, kelime guruplarının, satırların ve bölümlerin küçümsenmeyecek bir kısmı değişik ve belirgin değildir. 1968 yılında J. Nougayrol Ug (aritica) V de, Ugarit kazılarında bulunmuş büyük bir tablet üzerinde (R. S. 25, 421) bu kompozisyonun normal ve fonetik Sumerce ile yazılmış, Akatça ve Hititçeye çevrilmiş tam metnini yayınlamıştır. M. Civil'in henüz baskıda olan yazısını, KUB 4, No. 2 (E olarak gösterilmiştir) ve KUB 4, No. 97 (F olarak gösterilmiştir) kullanmak suretiyle J. Nougayrol'un çok dikkatli bir şekilde yapmış olduğu çalışma, bu metnin anlaşılması için pek çok katkıda bulunmuştur.

Türk Kurtuluş Savaşı'nın Tarihsel Konumu ve Niteliği

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 599-616 · DOI: 10.37879/belleten.1976.599
Tam Metin
Tarihçi için en güç iş, yakın geçmiş üzerinde kalem oynatabilmektir. Hele bu, bir de kendi ulusunun yakın geçmişi ise, nesnel kalma gerekliliğinin bilincinde olan tarihçinin durumunu daha da zorlaştırır. örneğin, yakın geçmişin sorumluluğunu taşıyan kişilerin ya da onların kuşağından muvafık-muhalif hatta minnettar-kindar insanların tüm duygu ve düşünceleriyle yeni kuşakları etkileyerek ya da karşılarına alarak yaşamakta ve kavgalarını sürdürmekte bulunması, olayların akışındaki yavaşlamalar, sapmalar, çapraşmalar ve kesintiler dolayısıyla toplum çoğunluğunun bir türlü ağırlığı siyasada ve yönetimde duyulan ortak bir bulunçsal yargıda birleşememiş olması, kurumların ve yasaların henüz objektif görüşler belirtilmesini hoş gören bir niteliğe kavuşmaktan uzak ve gerçeklere ışık tutacak en önemli resmi belgelerin hala kilitli kasalarda sır olarak kalması gibi nedenler, ciddi tarihsel incelemeler ve değerlendirmeler yapmayı olanaksız kılan etkenler olur.

T.B.M.M. Hükümeti Umur-ı Hariciye Vekili Yusuf Kemal Tengirşenk'in 1922 Martında Yaptığı Avrupa Gezisi ile İlgili Anılar

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 617-668 · DOI: 10.37879/belleten.1976.617
Tam Metin
Bu yazıyı Dr. Salahi R. Sonyel'in Belleten'in Nisan 1975 (Sayı 154) nüshasında yayınlanmış olan "Son Osmanlı Padişahı ve İngilizler" başlıklı yazısı üzerine kaleme aldık. Sultan Vahidettin'in hiyanet ve aşağılığının yeni bir örneğini bu yazıda görmekteyiz. Padişah ülkeyi Sevr (Sevres) Antlaşmasının öldürücü hükümlerinden kurtarmak için savaşan T. B. M. M. Hükümeti Hariciye Vekilinin evrakını çaldırtıyor, fotokopilerini çektirtiyor, bunları bir yaveri ile İngiliz Yüksek komiserliğine, yani o sırada Türklüğün en büyük düşmanını temsil eden makama gönderiyor ve asıl evrakı yerli yerine koyduruyor. Dikkate değer bir yön de Vahidettin'in kendini Yüksek Komiserin düzeyinde görmediği için olacak zarfı ona değil, baştercüman vekiline yollamasıdır.

Rassengeschichte der Türke

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 159 · Sayfa: 353-386 · DOI: 10.37879/belleten.1976.353
Die Rassengeschichte der Türkei beginnt mit der prahistorischen Besiedlungsgeschichte der Türkei. Der Anfang der Menschenund Zivilisationsgeschicnte Anatoliens geht bis in die vierte Eiszeitperiode, das Pleistozan, zurück. In seinem 1939 veröffentlichten Werke nimmt Franz Weidenreich Kleinasien hinsichtlich seiner polyzentrischen Entwicklung als cin wahrscheinlich mit europffischen Rassen im Zusammenhang stehendes Ursprungszentrum an, doch setzt er für die Neger Süd - und Ostafrika, für die Nordmongolen Nordchina und für die Australier und Melanesier die Sunda - Inseln als hypothetische Ursprungszentern an. gszentern an.

Uluslararası Tarih Bilimleri Komitesi ile II. Dünya Savaşı Tarihi Komitesinin Ankara'da Yaptığı Toplantılar

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 727-728
Türk Tarih Kurumu'nun üyesi bulunduğu Uluslararası Tarih Bilimleri Komitesi büro toplantısını, Kurumun davetlisi olarak, 6-9 Eylül 1976 tarihleri arasında Ankara'da yaptı. Bu toplantının daveti 22-29 Ağustos 1975'de San Francisco'da toplanan XIV. Uluslararası Tarih Bilimleri Kongresi sırasında Kurumumuzun delegeleri tarafından yapılmıştı. Toplantıya Komite'nin 13 kişilik Yönetim Kurulu Üyeleri katıldı. Çalışmalara 6 Eylül 1976 günü saat onda Kurumumuzun Genel Kurul salonunda Türk Tarih Kurumu Başkanı Ord. Prof. Enver Ziya Karal'ın konuşmasiyle başlandı. Daha sonra Türk Tarih Kurumu Asbaşkanı Prof. Dr. Bekir Sıtkı Baykal büro toplantısının hazırlıkları ve bu toplantının Türk Tarih Kurumu açısından önemi hakkında kısa bir konuşma yaptıktan sonra Komite Başkanı Prof. Dr. Karl Dietrich Erdmann Fransızca, İngilizce ve Almanca olarak yaptığı konuşmada Türk Tarih Kurumuna teşekkür ederek komitenin kısa tarihini, Genel Sekreter Prof. Dr. Michel François'nin çalışmalarını, Komitenin gelişmesi için neler yapılması gerektiğini anlattıktan sonra sözlerini Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" vecizesini İngilizce ve Türkçe tekrarlayarak bitirdi. Komite daha sonra kapalı olarak büro toplantılarına başladı.

Türk Tarih Kurumu Genel Kurul Toplantısı (23 Nisan 1976)

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 687-726
Türk Tarih Kurumu'nun 1976 yılı olağan Genel Kurul toplantısı 23 Nisan 1976 Cuma günü saat 10'da Kurum merkezinde yapıldı. Saat 9,30'da üyeler Atatürk'ün Anıt-Kabrini ziyaret ederek saygı duruşunda bulundular ve bir çelenk koydular. Kurum Başkanı Ord. Prof. Enver Ziya Karal Anıt-Kabirdeki deftere şunları yazdı : "Atatürk! Kurmuş olduğun Türk Tarih Kurumunun üyeleri bir defa daha senin ülküne ve ilkelerine bağlı kaldığımızı tekrarlamak için huzuruna geldik. Ülkün ve ilkelerin yaşayacaktır". Kurum merkezine dönen üyeler saat ı o'da Genel Kurul toplantısına katıldılar. Başkan Ord. Prof. Enver Ziya Karal çoğunluğun bulunduğunu söyleyerek kısa bir konuşma ile Genel Kurul toplantısını açtı. Bir ameliyat geçirmiş olması dolayısiyle bu toplantıya katılamıyacağını bildiren Ord. Prof. Besim Darkot'un yazısı okundu: Kendisine bir sağlı k dileği telgrafı çekilmesine karar verildi. Geçen yılki toplantıda şeref üyeliğine seçilmiş olan İsmail Hakkı Okday'dan gelen ve yaşlılığı, sağlık durumu nedeni ile üyelik beratını almak üzere yapılan çağrıya uyamıyacağını bildiren yazı okundu: Sağlık dileği telgrafı çekilmesine ve beratının münasip bir vasıta ile kendisine gönderilmesine karar verildi.

"Türk" Kelimesinin Menşei Hakkında Bir Nazariye

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 158 · Sayfa: 239-248 · DOI: 10.37879/belleten.1976.239
Tam Metin
Birçokları "menşe" ile "mana"yı ayırt etmezler. Öyle yazılar bilirim ki, başlıkları "Türk kelimesinin menşei" olduğu halde, şu cümle ile nihayet buldukları görülür: "Demek oluyor ki, Türk kelimesinin manası kuvvettir". Bu yazımızın amacı "Türk" kelimesinin manasını değil, menşeini ortaya koymaktır. Bilindiği gibi, "Türk" kelimesinin menşeini Kaşgarlı Mahmut Nuh Peygamberin bir torununun adına, Arap yazarları Ye'cuc Me'- cuc efsanesine, Klaproth ile Hess gibi bilginler ise, bir Çin kaynağına dayanarak, miğfer biçiminde olan bir dağın ilham ettiği bir kelimeye bağlarlar (Tukiüe). Bu izahlara Vambéry'nin ileri sürdüğü ve Munkasci'nin katıldığı görüşü, yani "türemek" fiili ile ilgili teoriyi eklemek mümkündür. Fakat Türkologların çoğunun Müller'in nazariyesini benimsemeğe eğilim gösterdikleri görülmektedir. Bu bilgin, Uygur metinlerinde "türk" hecesini tesadüfen "erk" ile yan yana bularak, bunun "kuvvet" anlamına geldiğini kabul etmiştir. Barthold ise, bu görüşe katılarak, kelimenin muhtemelen bir sülâle adı iken, önce kabile, daha sonra millet adı halinde genelleşmiş olduğunu iddia etmiştir. Thomsen ile Nemeth de bu iddiayı kabul etmişler ve böylece bu görüş, tartışılmaz bir gerçek gibi, ilmi eserlere ve ansiklopedilere geçmiştir.

Bursa Arkeoloji Müzesinde Bulunan Kültepe Tabletler

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 158 · Sayfa: 175-184 · DOI: 10.37879/belleten.1976.175
Burada üzerinde çalıştığımız tabletler, 1958 yılında müzeye satın alınma yoluyla girmiş bir kısım Kültepe tabletidir. Bursa'yı ziyareti sırasında hocamız Prof. Dr. Emin Bilgiç tarafından tetkik edilmişler, üzerlerinde başkaca bir çalışma yapılmamıştır. Bir grup müzeci meslektaşımızla gittiğimiz Bursa'da, müzeyi ziyaretimiz sırasında, varlıklarından haberdar olunup, tetkik ve ciddi bir çalışma hususundaki dileğimiz, sayın Müze Müdürü Altan Akat tarafından olumlu karşılanmış ve aslen müzede görevli Sümerolog arkadaşımız Ergin Horasanlı ile müştereken etüt yapmamız uygun görülmüştü. Tabletlerin, Kültepe'den ne yolla müzeye geldiği belli değildir. Ancak, bir kısım özel tasarrufa tabi Kültepe tabletleri gibi, elden ele dolaşarak müzeye geldiği hususu daha akla yakın bir ihtimaldir. Tabletler şekil, yazı karakteri ve mevzu bakımından incelendiği zaman, neşredilmiş binlerce Kültepe tabletinden farklı olmadıkları kolayca görülmektedir. Bütün olarak ele alındıkları zaman, tabletler, kapsadıkları konu dışında fazla bir şey vermemekle beraber, kırık olan zarf parçasındaki Ba-ab-ilim = Babili yer ismi (3775 zarf parçası) Kültepe metinlerinde ilk defa geçmesi nedeniyle önemlidir.

Türklerin Sanat ve Edebiyatı

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 159 · Sayfa: 479-502 · DOI: 10.37879/belleten.1976.479
Tam Metin
Doğu Sanatı Milli Müzesi Müdürlüğü, Prof. Jorge Gastan Blanco Villalta'ya ait olan bu çalışmayı sunmaktan zevk duyar; bu suretle sanat, felsefe ve tarihe dair konuların ikinci yayını ile kültürel geliştirme programı tamamlanmış bulunmaktadır. Daha önce belirtildiği üzere, bunların hemen hepsi, bu müzede verilmiş olan konferanslara tekabül etmekte ve müdürlük bunları önemli saymaktadır. Arjantin diplomatı, Prof. Jorge G. Blanco Villalta halen ülkemizin Türkiye'deki Büyükelçisidir. Edebiyat ve tarih alanındaki çalışmaları ile, inceleme ve araştırma yapan kimselerce, geniş ölçüde bilinmektedir. O, dile kolaylıkla hâkim olmakta ve ele aldığı konuları büyük vukufla işlemektedir. Türkiye'de uzun süre ikametinin semeresi olan Türk tarihi, sanatı ve edebiyatı hakkındaki direkt bilgisi sayesinde şu eserleri geniş ölçüde yayınlanmıştır: "Türk Halkı", "Şimdiki İstanbul Tabloları", "Atatürk, Yeni Türkiye'nin Kurucusu" (Bunun 1966'daki son baskısı "Atatürk" başlığıyla yayınlanmıştır), "Muasır Edebiyat" ve "Türk Mucizesi". O, 'La Nacion" gazetesinde ve diğer gazetelerde birçok makale yayınladı ve Türk tarihi ve estetiği ile ilgili olarak bir çok konferans verdi ve kurslar düzenledi.

Fütüvvetçilikle Ahiliğin Ayrıntıları

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 159 · Sayfa: 423-438 · DOI: 10.37879/belleten.1976.423
Tam Metin
Son kırk elli yıldan beri sözü edilen, yerli ve yabancı yazarlarca, üzerinde kısa ya da uzun yazılar yazılan Anadolu Ahiliği, gerçekten ekonomik, politik ve sosyal yönlerden önemli değer taşıyan bir konudur. Bu örgütte önemli rol oynamış ünlü ahiler hakkında bazı dağınık bilgilere sahip olmakla birlikte, bir kurum olarak işleyişi üzerindeki ayrıntılı bilgileri, XIV. yüzyılda Osmanlı hükümdarı Orhan zamanında (saltanatı : 1326 - 1359) Anadolu'yu dolaşan Tanca'lı gezgin İbn-i Batuta'nın (1304 - 1369) seyahatnamesinde izlediğimiz Anadolu Ahiliği, ilk sıralarda, özellikle XIII. yüzyıl başında İslam aleminde ün salmış bir kuruluşun yani fütüvvetçiliğin Anadolu'daki bir uzantısı sanıldı. Fütüvvetinkinden ayrı özellikleri bulunduğunu kabul edenler de onun, İran'dan ya da Suriye'den örnek alındığını, kopya edildiğini yazmışlardır. Oysa ki, tüzükleri bakımından fütüvvetçilikle bazı benzerlikler göstermesine rağmen ahilik, Türk konukseverliğinin, yiğitliğinin ve başkalarına yardım duygusunun bir ürünüdür.