3775 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3775
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 3775
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 270
- Osmanlı İmparatorluğu 172
- Türkiye 148
- Türkler 137
- Osmanlı Devleti 135
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 111
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 97
Yavuz Sultan Selim'in Kızı Hanım Sultan ve Torunu Kara Osman Şah Bey Vakfiyeleri
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 159 · Sayfa: 467-478 · DOI: 10.37879/belleten.1976.467
Özet
Osmanlı Padişahları lüzumu halinde bizzat kendileri Müslüman veya Hristiyan hükümdar ailelerinden birisinin kızıyla evlendikleri gibi oğullarım da Müslüman hükümdar ailelerinden birisinin kızıyla evlendirirler ve kendi kızlarını da devlet siyaseti kabı Anadolu'daki hükümdar ailelerinin erkekleri ve devletinin askeri hizmetinde bulunan münasip değerli bir şahısla evlendirirlerdir. Mesela Muradı Hüdavendigar, kızı Melek Hatun'u Karaman hükümdarı Alaaddin Bey'e ve İkinci Sultan Murad kız kardeşlerini yani Çelebi Sultan Mehmed'in müteaddit kızlarından her birini Karaman Oğulları hanedanından Ali, Isa ve İbrahim Beylere ve diğer bir kız kardeşini Candar Oğlu İsfendiyar Beyzade İbrahim Bey'e ve diğer bir kız kardeşini yine Candar ailesinden Kasım Bey'e ve yine bir kız kardeşini Vezir-i azam Çandarlı Zade Halil Paşa'nın kardeşi Mahmud Bey'e ve Sultan İkinci Murad ismini bilemediğimiz bir kızını timeradan Karaca Bey'e vermişlerdir.
Kahire'de Yapılmış Bir Hümâyünnâme'nin Minyatürleri
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 159 · Sayfa: 439-466 · DOI: 10.37879/belleten.1976.439
Özet
Tam Metin
Kelile ve Dimne adlı meşhur hayvan masallarının bir Osmanlı varyasyonu olan Hümâyûnnâme, onaltıncı yüzyılda onun Farsça nüshası Enver-i Süheyli'den 'Ali Çelebi denen 'Alî b. Şâlih tarafından seçili bir nesirle Türkçeye çevrilmiş ve Kanunî Sultan Süleyman'a (1520-1566) takdim edilmişti. Bidpay veya Beydaba'nın masalları adıyla tanınan Kelile ve Dimne orijinal olarak Sanskritçe yazılmış (Panchatantra) bir hikâye kitabı olup Sasanî Şahı Hüsrev Anüşirvân zamanında (531-579) İran'a getirtilmiş ve Pehlevice'ye çevrilmişti. Bu eser 750 civarında 'Abbâsi Halifesi el-Mansur zamanında 'Abdullâh ibn el-Mukaffâ tarafından Arapça'ya çevrilmişti. 1150'de Nasrullah bu hikayeleri Farsça'ya çevirmiş ve Gazne sultanı Behramşah'a ithaf etmişti. Doğu edebiyatnda son derece popüler olan bu eser onbeşinci yüzyıl sonunda 'Ali Şir Nevai'nin saray vaizi olan Hüseyn Va'iz Kâşif'i (ölm. 910 H./1504 M.) tarafından yeniden yazılmış ve Hüseyn Baykara'nın veziri Ahmed Süheyli'ye izafetle Enver-i Süheylî adını almıştı.
Une Théorie sur l'Origine du Mot "Türk"
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 158 · Sayfa: 229-238 · DOI: 10.37879/belleten.1976.229
Özet
Tam Metin
On confond souvent "origine" et "signification". Je connais maint article qui s'intitule "Origine du mot Turc" et se termine par une phrase comme celle-ci: "Donc, le mot Turc signifie force". Aussi bien, n'est-ce pas la signification, mais l'origine du mot "Türk" que cet article se propose de rechercher. On connalt l'explication de Mahmoud Kashgari, faisant yenir ce mot du nom d'un petit-fils de Noé, celle des auteurs arabes, qui le font remonter à Gog et Magog, celle enfin de Klaproth et de Hess, qui, se basant sur une source chinoise, prétendent que le mot aurait été inspiré du nom d'une montagne en forme de casque (tou-kiue). A ces explications, il y a lieu d'ajouter la théorie de Vambéry, acceptee par Munkacsi, qui relie le mot "türk" au verbe "türemek" (se faire jour, naitre, apparaître).
Timur Tarihi Hakkında Araştırmalar
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 158 · Sayfa: 249-286 · DOI: 10.37879/belleten.1976.249
Özet
Tam Metin
Timur ve imparatorluğu hakkında bugüne değin ülkemizde tarih metodolojisine uygun bir monografya çalışması yapılmamıştır. XIII. yüzyılın başlarında Asya'nın içlerinde çıkmış, insanlığın bir kısmının tarihinde etken rol oynamış, Moğol devletinin bu yöredeki kalıntılarının siyasal iktidar olma güçlerini yitirdikleri XIV. yüzyılın ilk yarısında Timur'un çıkışı Asya ve Yakın-doğu tarihinde yeni bir dönemi başlattırmıştı. Hiç şüphe yok ki, Türkiye de bu yeni durumdan yine etkilenmiş; Moğolların Anadolu Selçuklu devletini yıkmalarından sonra Türkiye'de yaşanan fetret devri, siyasi bütünleşme sürecini henüz tamamlamamış bu ülkede, daha değişik biçimde bir kez daha ortaya çıkmıştı. Ancak hemen değinmek gerekir ki, Timur ve imparatorluğuna dair yapılacak bir monografya çalışması birkaç ciltlik bir eser olabilecek niteliktedir. Bu nedenle topladığımız malzemeleri, Timur tarihini bölümler halinde inceleyerek değerlendirme yolunu uygun görmüş, sonradan bunları bir araya getirmenin yerinde olacağını düşünmüştük. İşte bu senden ilk araştırmamızı, şimdiye dek yayınlanmamış 1395/96 tarihli bir Timur mektubu ile birlikte "Türkiye ve Yakın-doğu üzerinde 1393/94 Timur tehlikesi" başlığı adı altında 1973'de yayımladık (bk. Belleten 146 (1973) S. 159-190). Şimdi bu yazımızın devamı niteliğindeki ikinci araştırmamızı sunarak böylece, özellikle Türkiye ve Yakın-doğu açısından geniş kapsamlı sonuçlar getiren, istilâ ve işgal hareketini hazırlayan bir dönemin siyasi tarihini genel hatları ile aydınlatmak istiyoruz.
Die Geometrischen Vasen Aus Dirmil
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 157 · Sayfa: 49-54 · DOI: 10.37879/belleten.1976.49
Özet
Tam Metin
Die 1963 in Dirmil (Karien) gefundenen geometrischen Vasen nehmen innerhalb der westanatolischen Töpfereikunst durch Form und Verzierung eine Sonderstellung ein. Aus dem gleichen Gebiet stammen die schon veröffentlichten Funde geometrischen Stils von TurgutLagina und Beçin (s. S. 9, 14, 16). Verglichen mit den Dirmil-Gefaßen sind sie jedoch als zweitrangige Arbeiten zu betrachten, und zwar sowohl in der Verarbeitung als auch in Form und Schmuck. Die im Vergleich mit Turgut-Beçin-Ware erstklassigen Dirmil-Vasen verdienen auch aus anderem Grunde Beachtung. Wahrend die karischen Stadte im Binnenland der Halbinsel von Halikarnassos, wie Turgut und Beçin, durch ihre Lage nur wenig von anderen geometrischen Töpferei-Zentren beeinflufit werden konnten, ist dieser EinfluB auf die Küstenstadte als wesentlich umfangreicher vorauszusetzen. Dirmil, an der agaischen Küste gelegen, hat von protogeometrischer Zeit an über die Seewegen zum Dodekanes, den Kykladen und dem griechischen Festland enge Verbindungen gehabt. Gute Beweise dafür sind die proto-geometrischen Gefaße aus der Grabkammer von Dirmil. Beziehungen karischer Küstenstadte zu den benachbarten Inseln lassen sich sogar bis in submykenische und mykenische Zeit zurückverfolgen. Bestatigt wird das unter anderem durch die mykenischen Funde der Grabungen von Müskebi (Ortakent) wahrend der letzten Jahre.
Divan Şairlerinden Fennî'nin Boğaziçi Kıyılarını Canlandıran Mesnevisi: "Sahil-Nâme"
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 158 · Sayfa: 331-346 · DOI: 10.37879/belleten.1976.331
Özet
Divân ve Halk edebiyatı'mızda Fennî isimli, veyâ bunu takmaad olarak kullanan üç-beş şairimiz bulunmakta, bunlar arasında en çok ün kazananı, Mevlevi sâirlerinden Mehmed Fennî Dede olduğu anlaşılmaktadır. Sevâhil-Nâme adlı mesnevinin Fenni tarafından yazıldığı kesinlikle biliniyorsa da, aynı devirde yaşayan ve isimleri de aynı olan iki şâirden hangisinin olduğu mes'elesi ihtilaflıdır. Sevâhil-Nâme adlı mesnevi basılırken, bunun, Mahmud I. devrinin başta gelen şâirlerinden El-Hac Fenni Efendi'nin eseri olduğu, Hâcı Fennî hacc idüb geldi ve gitti Cennet' e mısrasından anlaşıldığı gibi, 1158'de öldüğü yazılmış, Râmiz Tezkiresenden alındığı bildirilerek hâl tercemesi nakledilmiştir; bu hayat çizgisine göre İstanbul'da doğmuş, "ilim ve ma'rifete himmet" etmiş, devrinin ileri gelenleriyle tanışmaya rağbet ederek, bu sâyade "Tarik-ı Hâceganî'ye duhûl etmiş", "nice menâsıb-ı celîleye nâil", bir aralık hacca gitmeye de muvaffak olmuş, fakat dönüşünde, 1158'de vefat etmiştir
Kırkıncı Yıla Girerken
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 157 · Sayfa: 1-2 · DOI: 10.37879/belleten.1976.1
Özet
Tam Metin
"Belleten" bu sayısiyle kırk yaşına basmış bulunuyor. Bir dergi için uzun bir yaş sayılamaz. Çünkü Batıda yüz yaşını aşmış birçok dergiler hâlâ yayın alanından çekilmiş değildir. Ama Türkiye'de bunu görememekteyiz. Memleketimizde hiç değişmeden, aksamadan kırk yıl yayın hayatını sürdürmüş dergi yok gibidir. Belleten'in kırkıncı yılına girmiş olması bu bakımdan önem taşımaktadır. Adını Atatürk'ün koyduğu Belletenimizin ilk sayısı 1 Ocak 1937 tarihini taşır. O tarihten bu yana gerek baskı, gerekse içerik yönünden Belleten her gün biraz daha gelişmiş, Batıdaki örneklerine yaklaşmak için her çareye baş vurulmuştur. Belleten bugün dünyanın her tarafında ağır başlılığı, bilimsel yönü ile tanınmakta, aranmakta, belli başlı kitaplıklardaki koleksiyonları sık sık baş vurulan yapıtlar arasında yer almaktadır. Dünya bilim âleminde memleketimizi şerefle temsil eden Belleten'in önümüzdeki yıllarda daha da gelişeceğine ve Atatürk'ün anısına layık bir dergi olarak görevini yapacağına inanıyoruz.
Dirmil'de (Gökçebel) Bulunmuş Geometrik Kaplar
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 157 · Sayfa: 3-48 · DOI: 10.37879/belleten.1976.3
Özet
Bugünkü adı Gökçebel olan Dirmil, Bodrum yarımadasının kuzey batısında yer alan bir köydür. 1962 senesinde köylüler tarafından burada bulunan protogeometrik çağ kapları, bu yerleşme alanının önemini ortaya koymuştur. 1963 senesinde Türk Tarih Kurumu adına, Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal'ın başkanlığındaki bir heyet, bu yerleşme yerinde araştırmalarda bulunmuş ve bu sayfalarda inceleme olanağını bulduğumuz kazı malzemesinin bir kısmını teşkil eden geometrik çağ kaplarını gün ışığına çıkarmıştır. Aşağıdaki satırlarda tanıtacağımız vazolar, 1962 senesinde köylüler tarafından tesadüf eseri olarak bulunan, Dirmil (Gökçebel) köyünün Burgaz tepesinin güney batı yamacında, eğimli bir kaya içerisine oyulmuş ve sahte kubbe (bindirme) tekniğine göre inşa edilmiş protogeometrik mezarın batısında yeralan, aynı gayeye hizmet eden mezar ve mezar hediyeleri halinde elegeçmiştir.
Nahil ve Nakıl Alayları
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 157 · Sayfa: 55-70 · DOI: 10.37879/belleten.1976.55
Özet
Nahil'in manası hurma ağacı demek olup galat olarak Nakıl diye meşhur olmuştur. Nahilbent denilen üstadlar tarafından ağaç, meyve, çiçek ve hayvan şekilleri yapılarak düğünlerde gelinin önünde götürülen muhtelif boydaki nahillere dair Osmanlı tarihlerinde ve sûrnamelerde bilgi vardır. Teşbih yoliyle meyvesi ve çiçeği çok ağaca (pürnakıl) denilir. Düğünlerde erkek tarafından tertip edilen nahil, lügatlerde birbirlerine benzer şekillerde tarif edilmektedir. Ahterî'de nahil, palmiye yâni hurma ağacıdır. Biyanki, nahil'in palmiye denilen ağaç ve kadınların bir nevi ziynet eşyası olduğunu yazıyor. Lehce-i Osmanî' de nahil, galatı nakıl, mumdan ve gümüşten ağaç dalı resmi ki arûs (gelin) önünde giderdi. Salahî kamusunda hurma ağacı ve eski zamanda balmumundan veya gümüşten mahsusen yapılarak gelinin önünde götürülen meyve ve şükûfe (çiçek) yi havî ve kıymetli taşlarla süslü ağaca ıtlak olunurdu, demektedir.
Safevilerin Kökenine Dair
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 158 · Sayfa: 287-330 · DOI: 10.37879/belleten.1976.287
Özet
Safevilerin ecdadı konusunda çok önemli sayılabilecek ilk kaynak olan, Safvetü's-Safa'nın müellif nüshasının da bilim âlemince günümüze dek bilinmemesi dolayısiyle birçok meseleler katılıp karıştırılmıştır. Bu meselelerin ilk kaynaklar arasında ilmi bir görüşle tahkik ve tahlil edilmesine de imkân yoktu. Bazı Avrupalı bilim adamları, Safevilerin ecdadı konusundaki ilk bilgilerin belirli yönlerini tahrif eden kimi Iran âlimleri, önce Safevilerin menşelerini ve sonra da onların itikadlarını istedikleri gibi izah etmeğe çalışmışlardır. XVI. yüzyılın sonları ve XVII. yüzyılın başından bu yana, özellikle I. Şah İsmail (1486-1524), onun oğlu ve halefi Şah Tahmasb (1512- 1578) döneminde Şiilikten siyasal çıkarlar sağlamak amacıyle Safvetü'ssafa'nın çeşitli yerlerinde yapılmış yer yer değişiklikler, inceleyicileri de az çok etkiliyordu.