3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

İstiklâl Savaşında Türk Sularında Yabancı Devlet Donanma Harekatı (1918-1922)

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 77-96 · DOI: 10.37879/belleten.1975.153-77
Tam Metin
Deniz coğrafya ve Deniz Kuvvetleri ilmi olarak incelenmezse başka savaşlar gibi İstiklal savaşının da tam bir etüdünü yapmak mümkün olamaz. Gerçi kitaplarından büyük istifadeler sağladığımız sayın tarih otoritelerimiz istiklâl savaşına başlarken İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan'ın işgal ettikleri bölgeleri belirtmişlerdi. Lâkin bu işgallerin coğrafi manzaralarının değerlendirilmesi okuyucuya bırakacaklardı. Biz, deniz tarih uzmanı olarak, bu işgalleri bir harita üzerine koyduğumuz zaman Anadolu'nun insan, kültür, sanayi, ziraat, ticaret, ulaştırma merkezlerinin düşman eline geçtiğini ve Türklere savunacak yolsuz, demiryolsuz, kaynaksız, kıraç bir toprak kaldığını gördük. Üstelik saldırıcıları, Anadolu'ya çıkmadan önce denizde zarara uğratmak için Türklere hiç bir imkân bırakılmadığını da farkettik. Esasen İstiklâl savaşının açılmasına en büyük neden Osmanlı Devleti'nin yakın tarih savaşlarını "Donanmasız bir Deniz imparatorluğu" halinde yapması idi. Bu hal gerek Yunanistan gerekse Yunan taraflısı devletlerin denizleri güvenliği tam olan bir ulaştırma alanı olarak kullanmalarına neden olmuştu.

Anadolu'da "Karamanlıca" Kitâbeler

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 25-48 · DOI: 10.37879/belleten.1975.153-25
Anadolu'nun ana dili türkçe olan hıristiyan (ortodoks) halkı üzerinde yeteri kadar durulmamıştır. Bu topluluğun dili hakkında ise bazı incelemeler yapılmıştır. Uzun yıllar önce Ankara Üniversitesi, Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesinde sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Jânos Eckmann (1905-1971)'nın, yurdumuzda bulunduğu yıllarda üzerinde çalıştığı ve yayınlar yaptığı konulardan biri, işte bu topluluklar için hazırlanan yani grek harfleriyle türk dilinde yazılan, genellikle "karamanlıca" olarak adlandırılan kitapların dil özellikleri idi. Bilhassa İç Anadolu'da yaşayan ve ana dilleri türkçe olan bu ortodoks topluluk, Lozan anlaşması ile Yunanistan'a gönderildiğinden, artık "karamanlıca" sona ermiş ve grek yazısı ile türkçe basılan bu çeşit kitaplar da tarihe mal olmuştur. Anadolu'nun türkçe konuşan ortodokslarının etnik menşei meselesi, üzerinde durulması gerekli olan ikinci bir konudur. Bir çoklarının iddia ettikleri gibi, bunların zorla türkçe konuşmağa mecbur edilmiş Rumlar olduklarına ihtimal vermek mantık dışıdır.

Urfa'da 1917'de yapılmış M. Kemal Paşa Anıtı — Çeşmesi ve Ellinci Yılda Kemal Atatürk Anıtı 1973

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 195-196
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim üyeleri arkadaşlarımızın ilmi ve öğretim faaliyetleri yanında derneklerde de çalışmaları vardır. Dekanlık odasında Ellinci yıl için konuşurken Yeni Türk Edebiyatı profesörü Gündüz Akıncı bilmediğimiz bir haber verdi. Urfa'da yeni bir Atatürk anıtının açılışına, Türk Devrim Kurumu adına gittikleri zaman (29 Ekim 1973) gördükleri, Mustafa Kemal Paşa anısına 1917'de yapılmış bir anıt-çeşmeden bahsetti. Bu haber hepimizi ilgilendirmişti. Çünkü şimdiye kadar kamuoyumuzca duyulmamıştı bu anıt. Bunun üzerine Urfa valisi Turgut Sayın'a bir mektupla durumu, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü adına sordum. Aldığım cevap ve özellikle resimler ilgi çekicidir. Kendilerine tekrar teşekkür ederken, yazılan açıklamayı da özetleyerek veriyorum: Birinci Cihan Savaşında Çanakkale Cephesinde Urfalılardan oluşan bir tabur vardır. Bu savaşta kahramanlıkları ile ün salmış olan Urfalı Gaziler şehirlerine döndükleri vakit, kumandası altında bulundukları Mustafa Kemal'i hayranlıkla çevrelerinde anlatıyorlar. Aynı tarihte Urfa'da mutasarrıf olan Nusret Bey, bu kamu-oyundan istifade ederek Mustafa Kemal'i bir anıtla halka daha çok tanıtmayı öngörmüştür.

Tosyalı Ebûbekir Ratib Efendi

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 49-76 · DOI: 10.37879/belleten.1975.153-49
On sekizinci asrın ikinci yarısının sonlarına doğru (1780-1800) Osmanlı Devletinin Bab-ı âli devlet ricali arasında kendi kendisini yetiştiren, ilmi kudreti ve devlet işlerine vukufu ve yüksek ihata ve kabiliyeti, kuvvetli kalemi, devlet siyasetine ve o tarihlerdeki Avrupa ahvaline derin nüfuzu olan ve bir miktar da Fransızca bilerek o tarihlerdeki bazı Fransızca kitaplardan bilgisi olduğu anlaşılan Ebubekir Ratib Efendi Tosya'lıdır. Babası ilmiye sınıfından müderris Çilingir lakaplı Hacı Ali Efendi'dir. İlk öğrenimini memleketi olan Tosya'da yapmış, babasından ders görmüş, on beş yaşında iken tahsilini ilerletmek üzere İstanbul'a gelmiştir. Burada bir vasıta ile Divan-ı Hümâyûn âmedcisi Ethem Efendi'ye intisab ile hem devlet muamelâtına ve hem de tahsile başlayarak Türkçeden başka Arapça, Farsça dersleri de gördüğünden kabiliyeti ve ateşin zekası sayesinde az zamanda emsaline nazaran epey bilgi sahibi olmuştur.

Uluslararası Balkanlarda Ortaçağ Camcılığı Sanatı Konferansı

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 197-199
Federal Yugoslav Cumhuriyeti ilimler Akademisi'nin Arkeoloji Enstitüsü tarafından 24-26 Nisan 1974 tarihleri arasında Belgrad'da düzenlenen Uluslararası Cam Eserler konferansına Türk Tarih Kurumu'nun sağladığı ödenekle katıldım. Merkezi Belçika'da Lige şehrindeki Tarihi Cam Eserler Müzesinde bulunan, Tarihi Cam Kurumu ötedenberi uluslararası kongreler düzenlemekte ve bunlarda eski cam ve camcılık sanatı konuları üzerinde bildiriler sunulmaktadır. İlki Liege'de 1958'de, ikincisi 1962'de Leiden'de, üçüncüsü Şam'da 1964'de ve nihayet dördüncüsü 1967'de Ravenna ve Venedik'de yapılan bu kongrelerin, dördüncüsüne katılmış ve bunda Bizans devrinden Türk devrine Türkiye'de Cam sanatı konusu üzerine oldukça geniş bir tebliğ sunmuştum. Cam konusu üzerindeki bu çalışmam, Yugoslav ilimler Akademisinin düzenlediği tarihi cam sanatı symposium'una davet edilmeme sebep olmuştur.

İsmet İnönü'nün 1. Ölüm Yıldönümü

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 1 · DOI: 10.37879/belleten.1975.153-1
Tam Metin
Kurtuluş savaşının büyük kahramanı, Atatürk'ün en yakın çalışma arkadaşı, Lozan Barışının yaratıcısı, ünlü devlet adamı İsmet İnönü'nün 1. ölüm yıldönümü dolayısiyle Türk Tarih Kurumu, 25 Aralık 1974 Çarşamba günü saat 17'de Kurum konferans salonunda bir anma töreni düzenledi. Başbakan Sayın Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak, Sayın Mevhibe İnönü ve ailesi, seçkin devlet ve siyaset adamlariyle büyük bir aydın ve halk topluluğu bu törene katıldı. Sayın Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk Kurum Başkanlığına şu yazıyı gönderdiler: 25 Aralık 1975 Sayın Ord. Prof. Enver Ziya Karal Türk Tarih Kurumu Başkanı - Ankara Türk devlet adamları içinde tarihi kişiliği ile mümtaz bir yer işgal eden Sayın İsmet İnönü'nün birinci ölüm yıldönümü münasebetiyle, Türk Tarih Kurumu tarafından bir anma töreni düzenlenmiş olmasını, takdirle karşıladım. Devletimizin kuruluşunda ve yönetiminde, uzun yıllar şükrana değer hizmetler ifa etmiş olan Sayın İnönü'nün aziz hâtırasını ve saygı değer kişiliğini, bütün cepheleriyle anıyor ve toplantımızda, tarihin ender yetiştirdiği bu büyük devlet adamının özelliklerini belirtme gayreti içinde olan şahsiyetlerin memleketsever duygularına katılıyorum.

Başbakan Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak'ın Konuşması

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 2-10 · DOI: 10.37879/belleten.1975.153-2
Tam Metin
Sayın Bayan İnönü, Değerli Konuklarımız, İnönü öleli bir yıl olmuş. Bugün İnönü şüphe yok ki hayatta olduğundan daha büyüktür ve memleketi gözetlemektedir. İnönü konusunda objektif olmanın genellikle ve benim şahsım bakımından bazı zorlukları olduğunu itiraf ederim. İnönü, memlekete yaptığı ve rakamlarla ifadesi bence mümkün olmayan hizmetleri yanında ve belki de bu hizmetlerden ötürü dünya tarihinde en çok polemiğe maruz kalmış bulunan ve en çok yıldırımları üstüne çekmiş olan kişilerden biri idi. Bir de benim özel durumum var: Benim için İnönü, sadece bir seçkin ve büyük Türk değil, sadece bir Türk kahramanı değil, aynı zamanda benim yetiştiricimdir. Bununla beraber insan için mümkün olan ölçüde objektif olmaya çalışıyorum; çünkü, gelecek kuşaklar bu müstesna Türk'ü ne derece iyi anlarlarsa memleket için o derece faydalı olur ve gelecek kuşaklar için o derece ilginç ve öğretici olur.

Prof. Dr. Afet İnan'ın Konuşması

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 11-16 · DOI: 10.37879/belleten.1975.153-11
Tam Metin
Sayın Başbakan, Sayın Mevhibe İnönü, Sayın Misafirlerimiz. Sayın Başbakandan İsmet İnönü için yeni devrelerin anılarını dinledik. Ben müsaade ederseniz biraz daha eskiye giderek tanık olduğum olaylardan söz edeceğim. Evet i938'den sonra da İsmet İnönü ile ailece görüşmelerimiz devam etmiş ve kendisinden izlediğim ve not ettiğim yazılarım olmuştur. Bu anma toplantımızda Başbakan konuştukları zaman şu geldi hatırıma. İkinci Cihan Savaşı yıllarında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü yabancı devlet adamlariyle bir görüşmeden gelmişti, epey heyecanlı idi. "Anamdan emdiğim süt burnumdan geldi denirse işte budur" diyordu. Hakikaten o sıralar çok kritik devrelerdi. Genel siyasi durum ve o toplantıda konuştuklarını uzun uzun anlatmıştı bize. Bir tarihçi olarak bunları dinlemek benim için çok ilgi çekici idi.

Ord. Prof. Enver Ziya Karal'ın Konuşması

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 17-24 · DOI: 10.37879/belleten.1975.153-17
Tam Metin
Sayın Başbakan, Sayın Mevhibe İnönü, Sayın Davetliler, Sayın Başbakanla, Sayın Afet İnan gibi bendeniz de hatıralar anlatmak isterdim. Ama ne yazık ki, kendileri kadar İnönü'yle temas etmiş değilim. Birtakım anılarım yok değil, var; fakat söylenecek kadar önemli görmediğim için onları tekrarlamıyacağım; başka yönden İnönü hakkında, şu anda, toparlayabildiğim bilgilerle onu anmağa çalışacağım. Bir Fransız düşünürü, "zaman kendiliğinden ne iyidir, ne kötüdür" diye bir söz söylemiştir. Gerçekten de böyledir. Zamanı değerlendiren insandır. İnsanın hayatında yaptıklarıdır. Kendi çıkarları üstüne yükselip yurt için, millet için ve hatta bunlar da yetmez, insanlık için yaptıklarıdır.