3787 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Atatürk'ün Sofya Ataşeliğine Kadar İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Olan Münasebetleri ve Bu Hususla Alâkalı Bir Belge

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 263-294 · DOI: 10.37879/belleten.1974.150-263
Tam Metin
Mustafa Kemal Atatürk, 11 Ocak 1905 tarihinde, Harb Akademisi'ni kurmay yüzbaşı olarak bitirdikten sonra, 30. Süvari Alayı'nda staj görmek üzere, merkezi Şam'da bulunan 5. Ordu emrine verildi. Fakat kendisi buraya bazı hadiseler üzerine sevk olunduğu için, Mustafa Kemal'e gittiği alayın kumanda makamında pek yer vermek istemezler; türlü müşkülâtlar çıkarırlar. Şam'da, Mustafa Kemal'in başından geçen olaylar, neticede birkaç arkadaşı ile beraber, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'nin kurulmasını sağlar. Ancak Kudüs'te Yafa'da ve Hayfa'da, bu yolda yapılan çalışmalar Mustafa Kemal'i tatmin etmeyince, O, bu cemiyeti, daha hareketli bir yer olan Makedonya'da dahi faaliyete geçirmek arzusu ile Yafa'dan kaçak olarak Selanik'e gider ve 1906 yılı ilkbaharında, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'nin Makedonya'da şubesini açmaya muvaffak olur. Lakin bu esnada, İstanbul tarafından, hakkında takibata geçildiğini öğrenince, Selanik'te fazla kalamaz; süratle 5. Ordu'daki görevine döner ve Akabe meselesinin zuhuru dolayısıyle de, merkezin soruşturmasından kurtulur. Nihayet, 20 Haziran 1907 tarihinde kolağası olan Mustafa Kemal Bey, 13 Ekim 1907 tarihinde de, Selanik'te bulunan 3. Ordu Maiyyet-i Müşiri Kurmay Heyetinde resmen vazife alır.

GÜLERSOY, ÇELİK: Köprü ve Galata. İstanbul, (1971). 140 s., 67 siyah-beyaz, 11 renkli resim. 80 = Çağlar Boyunca İstanbul Görünümleri, 1. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 299-302
Tam Metin
Bir süreden beri Sayın Avukat Çelik Gülersoy "İstanbul Kitaplığı" dizisinden İstanbul'un yakın geçmişi ile ilgili kitaplar yayımlamakta, bu arada geçen yüzyılda Alphonse de Lamartine gibi yabancıların İstanbul ile ilgili yazılarının çevirilerini sağlayarak bunları dilimize kazandırma yolunda gayret sarfetmektedir. Bu defa da Galata Köprüsü, Galata ve Rıhtım'ı konu olarak alan bir çeşit "açıklamalı albüm" yayımlamış bulunmaktadır. Altı sayfa tutan önsözünden öğrendiğimize göre bu eser İstanbul'un değişik semtlerini ayrı ayrı ele alacak olan dizinin bir bakıma deneme maksadıyle yayımlanan ilk cildini teşkil etmektedir. Bu sebeple de İstanbul görünümlerini tertip eden Gülersoy, şehrin en canlı noktası olan Galata Köprüsü ile diziye başlamış bulunmaktadır. Şehrin diğer iki yakasını, Asya ve Avrupa'yı birleştiren ve şüphesiz şehrin görünüşünü temelden değiştiren Boğaz Köprüsünün yapımının bittiği bu sırada bu teşebbüs ilginç olduğu kadar, bu dönemde yapılması gerekli tespit için bir bakıma ilk adımı teşkil etmektedir. Renkli kuşe bir kapak içinde metin ve resimlerle birlikte iyi kağıda basılmış 140 sayfa tutan kitabın Türkçeden başka İngilizce, Fransızca ve Almanca çevirileri de birlikte verilmiştir. Dizinin ileride yayımlanacak ciltlerinde metnin yalnız bir yabancı dildeki çevirisini vermek hem ekonomik hem de yeterli olacaktır.

Zur Griechischen Kunst. Hansjörg Bloesch zum 60. Geburtstag (Neuntes Beiheft zur Halbjahresschrift "Antike Kunst", herausgegeben von der Vereinigung Antiker Kunst), Francke Verlag, Bern 1973, 114 S. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 295-298
Tam Metin
Zamanımızın tanınmış arkeologlarından H. Bloesch 1939'da Münih'te E. Buschor'un nezdinde Attika kâselerinin şekillerine dair bir tez hazırlayıp doktora sınavını verdikten sonra, 1943'te Bern Üniversitesinde doçent, 1948'de aynı üniversitede arkeoloji yardımcı profesörü olmuş, 1951'de ise Zürich Üniversitesinde arkeoloji kürsüsü ve enstitüsünün başına getirilmiştir. Prof. Bloesch'ün araştırmalarının ağırlık merkezini antik vazolar ve sikkeler teşkil etmektedir. Genç yaşlarından beri İsviçre'nin çeşitli şehirlerinde sergiler tertiplemiş, akademik çalışmalarında ise vazoların resimlerinden ziyade onları yapan çömlekçiler ve vazo şekilleri ile meşgul olmuş, kendisinin geliştirmiş olduğu bir usule göre vazoları terkip etmek, onların resim ve kesitlerini vücuda getirmek ve mükemmel fotoğraflarını çekmek imkânlarını sağlamıştır. Vazoların şekillerine dair yıllardır topladığı zengin malzeme büyük bir eser halinde yayımlandığı zaman Yunan vazolarının tasnifi ve tarihlenmesi hiç şüphesiz yeni ve verimli bir safhaya girmiş olacaktır. Prof. Bloesch, bu masabaşı ve laboratuvar çalışmaları yanında, kazılarla da meşgul olmuştur. İsviçre'de Winterthur'da 1949-1951 yıllarında yaptığı kazı ve araştırmaları 1971'den beri Yunanistan'da yürüttüğü Eretria kazıları izlemiştir.

Çapanoğulları

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 215-262 · DOI: 10.37879/belleten.1974.150-215
Tam Metin
On sekizinci asır ortalarına ait vesikalarda bu ailenin soyadları Çapar olarak geçmekte olup sonradan aynı manada olarak Çapan denilmiş daha sonra Çapar'daki p ler b ye çevrilerek Arapça Cebbar şeklini almış ve ailenin en şöhretlisi olan Süleyman Bey'in vakfiyesine Abdülcebbar olarak kaydedilmiştir. Fakat halk arasında bu isimlerden Çapan şekli taammüm ederek aile (Çapan Oğulları) diye şöhret bulmuş ve aynı isim darb-ı mesel olarak kullanılmıştır. Çapan Oğulları ailesi tarihinde ilk gördüğümüz zat Çapar Oğlu Ahmed Paşa'dır. Babasının adı Çapar Koca Ömer Ağa'dır. Mahalli ananeye göre doğu taraflarından gelmiş olan bir Türk aşirete mensup olan bu aile eskiden ormanlık olan Yozgat taraflarına çadır kurmuşlar ve orada yerleşmişlerdir. Yine mahalli rivayetlere göre Çapar Oğlu Ahmed, bir düğün münasebetiyle İstanbul'a soytarı denilen oyuncu götürerek bir müddet orada kalmış imiş. Fakat Çapan ailesinin Mamalı Türkmen aşiretine mensup ve bu aşiretin beylerinden olduğu anlaşılıyor.

Gli Studi sul Vicino Oriente in Italia dal 1921 al 1970 = İtalya'da 1921 senesinden 1970'e kadar Orta Doğu'ya dair yapılan araştırmalar

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 317-334
Tam Metin
Elimizdeki bu iki ciltlik eser Roma'daki meşhur Şark Enstitüsü (Istituto per L'Oriente)'nün kuruluşunun 50. yıldönümü vesilesiyle yayınlanmıştır. Her ne kadar başlıkta İtalya'da denilmişse de, bu ülke dışında basılanlar da sırası gelince işaret edilmiştir. Bu eser şimdiye kadar alıştığımız bibliografya çalışmaları gibi alfabe sırasına göre yapılmış bir kataloglama değildir. Sahalarında mütehassıs olanlar, ilgilendikleri konuların 1921 senesinden sonra elli yıl içinde nasıl işlendiğini aydınlatmakta ve meydana gelen fikir mahsullerinin de tam künyelerini vermektedirler. Şark dünyasına dair sorunların canlandığı anlarda, yayınların da çoğaldığını görüyoruz. Buna da Libya sorununu Türk tarihi açısından bir örnek olarak gösterebiliriz. Bu asrın başında bizim elimizde olan Libya, İtalyanların hücumuna uğrayınca kaybedilmiş ve aynı yıllarda İtalya'da bu ülke hakkında muhtelif yayınlar yapılmıştır. İkinci Cihan Harbi sıralarında da bu topraklara ait yayınlar çoğaldığı gibi, günümüz tarihçileri tarafından da çeşitli zamanlarda işlenmektedir.

Uluslararası XVIII. Yüzyıl Mimarisi ve Vanvitelli'yi Anma Kongresi

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 347-348
Türk Tarih Kurumu adına katıldığım Napoli'de yapılan Uluslararası XVIII. yüzyıl Mimarisi ve Vantelli'yi Anma Kongresi, Hollanda asıllı bir sanatkâr sülâlesinden gelen İtalyan mimari Luigi Vanvitelli'nin ölümünün ikinci yüzyılı münasebetiyle düzenlenmiştir. Luigi Vanvitelli (1700-1773) Batı mimarisinde neo-klasik üslup denilen ve ana unsurlarını İlkçağ sanatından alan bir akımın temsilcilerinden olup, İtalya'da çeşitli dini binalar ve sarayların yapıcısıdır. Bu sanat cereyanı XVIII. yüzyıl ortalarından itibaren Batı'da yaygın bir hal alarak çeşitli memleketlerde örnekler vermiş, sonraları Fransa'da Empire denilen üslubun doğmasına yol açmıştır. Aynı esaslara göre değişik memleketlere atlayan aynı üslup, İngiltere'de, Almanya'da, hatta Amerika'da değişik şekillerde adlandırılır. Bu üslup yalnız Batı'da kalmamış ve XVIII. yüzyıl sonlarına doğru Osmanlı İmparatorluğuna da sızarak gerek İstanbul'daki gerek Anadolu'daki bazı yapıların mimarilerinde ve süslemelerinde kendisini göstermiştir. Hatta denilebilir ki, XIX. yüzyıl içlerinde gitgide yaygın bir mimari anlayış ve iç dekorasyon olarak hemen her çeşit eserde uygulanmıştır.

Giyimli Bronz Definesi ve Giyimli Kazısı

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 191-214 · DOI: 10.37879/belleten.1974.150-191
Tam Metin
1971 yılının Haziran ayında, Van ilinin Gürpınar ilçesine bağlı Giyimli köyünde, bir rastlantı sonucu köylüler tarafından yüzlerce kabartmalı bronz levhanın bulunduğu haberi hemen bütün antika eserlerle ilgilenen çevrelerde duyulmuş ve antikacılarca ele geçirilen eserlerin büyük bir kısmı da kısa bir süre sonra maalesef yurt dışına kaçırılmış, yurdumuzda kalanların bir kısmı ise Van ve Adana müzelerine intikal etmişti. Bu haberin bize ulaşmasından çok kısa bir süre sonra Van'a gidilmiş ve Van Müzesindeki parçalar incelenerek, eserlerin Urartu sanatı bakımından büyük bir önem taşıdığı ve bu nedenle de Giyimli'de derhal bir kazı yapılmasının gerektiği, özel şahısların ve antikacıların eline geçmiş parçaların Van Müzesince satın alınması için kâfi miktarda paranın Müze idaresine gönderilmesi hususu tarafımızdan telefon ve ayrıca yazı ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bildirilmiştir.

16. Asırda Yazılmış Grekçe ANONİM OSMANLI TARİHİ. Giriş ve Metin (1373-1512), Hazırlayan: ŞERİF BAŞTAV, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, No. 237, Ankara, 1973, VI+207 S. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 303-316
Tam Metin
Bilindiği gibi, Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluş dönemine âit resmi belgelerin bize kadar ulaşamaması ve çağdaş tarih eserlerinin azlığı yüzünden, XIV. ve XV. yüzyıllar olaylarının aydınlatılmasında, Osmanlı devleti ile yakın ilişkileri olan ülkelerin tarih kaynaklarına da başvurmak gerekmektedir. Bu dönemin yabancı kaynaklar grubu içerisinde de, Türk ilerleyişinin yöneldiği Bizans kaynakları hiç şüphesiz ki önemli bir yer tutarlar. Phrantzes, Halkondil ve Dukas gibi önemleri geçen yüzyıldan beri kabul edilmiş olan Bizans tarih yazarlarının eserlerinin dışında, grekçe yazılmış bazı Tarih'Ierin de olayların aydınlatılmasında yardımcı olabileceği inkar edilemez. Yeter ki bahiskonusu eser, bilinen birkaç kaynaktan derlenmiş bir compilation'dan ibaret olmayıp, ya yazarın kendi gözlemlerine veya hiç olmazsa kaybolmuş bir kaynağa dayanaraktan orijinal bilgiler veren bir nitelik taşısın.

Kitaplardan Haber [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 335-346
Oktay Akşit'in bu kitabı, bir bakıma, yazarın 1967'de baskısı tükenmiş olan "Likya Tarihi"ni tamamlayıcı bir nitelik taşımaktadır. "Likya Tarihi", başlangıçtan İskender'in ölümüne değin süren dönemi kapsıyordu. Bu kitap ise, Hellenistik ve Roma dönemlerini ele almakta, böylece Likya'nın ilk çağ tarihini bütünlemektedir. Daha çok bir "siyasi tarih" niteliğindeki bu eserde, Likya'nın Hellen egemenliği altındaki durumu, Roma himayesine girişi, giderek bir Roma eyaleti oluşu anlatıldıktan sonra, askeri, idari ve toplumsal durumu üstüne bilgi verilmekte, Likya'nın Romalılaşma süreci üstünde durularak, çeşitli kurumlarda kendini duyuran Roma etkisi incelenmektedir.

Bir Düzeltme

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 349
149 sayılı Belleten'de çıkan Sayın İsmet İnönü'nün "İstiklâl Savaşı ve Lozan" başlıklı konferansının, 26. sayfa son satırında "Promajo" olarak geçen Fransız hukukçusunun adı "Fromageot" olacaktır. Özür dileyerek düzeltiriz.