3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

İslamda Fütüvvet Teşkilatının Doğuşu Meselesi ve Tarihi Ana Çizgileri

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 142 · Sayfa: 203-236 · DOI: 10.37879/belleten.1972.142-203
Ortaçağ İslam medeniyeti, Fütüvvet ile sosyal bir tezahürü geliştirip olgunlaştırmıştır. Bu çeşit teşkilâtlar "erkek topluluklarının" tipik örneklerini teşkil ederler ve etnoloji bunlara beşeri kültür hayatının her sahasında pek çok örnekler verebilir. Erkek topluluklarının pek çoğunda olduğu gibi, Fütüvvet'in doğuş sebebi de, cemiyet içindeki erkeklerin bir araya gelme, topluluk güdüsüdür ve bu çeşit camialarda hâkim olan ideal arkadaşlıktır; başka bir deyişle gaye, beraber olmaktır. Buna benzer diğer bütün teşkilâtlarda olduğu gibi, burada da ana gaye, diğer bazı dini ve ahlaki ikinci derecedeki hedeflerle örtülmüştür. Ancak, bu ikinci derecedeki hedefler Fütüvvet'i, ana gayeleri başka olan diğer bazı sosyal kuruluşlarla birleştirir. Fütüvvet'in ana gayesi ile ikinci derecedeki hedefleri arasındaki münasebetin nasıl ve ne derecede olduğu sorusu, Fütüvvet'in esas problemini ortaya çıkarır. Fütüvvet'in varlığı uzun zamandan beri Şarkiyatçılar tarafından bilinmekte idi. Bu konuyu ilk defa ele alanların, mesela V. Hammer'in, Ortaçağ Batı dünyasından akıllarına gelen ilk paraleller şövalyelik, özellikle şövalyelik tarikatı gibi kuruluşlardı. Buna rağmen şarkıyatçılıkta bu konuya çok az ve hattâ tesadüfen yer verilmiştir.

1877-78 Türk-Rus Savaşından Sonra Balkanlarda Durum

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 141 · Sayfa: 15-30 · DOI: 10.37879/belleten.1972.141-15
Tam Metin
1877-78 harbinde mağlûp olan Osmanlı Devleti sulhe kavuşmak için Mart 1879 Ayastefanos Muahedesiyle Rusların ileri sürdükleri şartları kabul etmek zorunda kaldı. Tuna vilayeti ile aşağı yukarı Makedonya'nın tamamını ve Trakya'nın bir kısmını içine alan 162.300 km. genişliğinde, nüfusu 4 milyona bâliğ olan bir Bulgaristan ihdası bu şartların başında geliyordu. Ayrıca idarenin tanzimi için iki sene müddetle Rus işgali altında kalması öngörülen bu ülkeyle Türkiye arasındaki müşterek hudud, batıda Ege Denizi'ne mahrec temin edecek Drine mansabından kuzeye doğru bu nehri ve Rodop silsilesini takiben Edirne'yi aşarak Lüleburgaz yoluyla Midya civarında Karadeniz'e ulaşıyordu. Balkanlarda Rus nüfuzunun hâkimiyetini tesise ma'tuf Ayastefanos muahedesi, aynı zamanda İstanbul ile Boğazların emniyetini ihlal ettiğinden Avusturya ile İngiltere ve Fransa tarafından tepkiyle karşılandı. Bu muahedenin tescili için büyük Devletler tarafından gözden geçirilmesini şart koştular. Bu husus hakkında cereyan eden müzakereler neticesinde gerek Avusturya, gerekse Rusya ile dostane münasebet idame eden Almanya'nın başşehri Berlin'de, Türkiye'nin de iştirakiyle bir kongrenin akdi kararlaştırıldı.

Türk Dili ile İlgili Prehistorik İzler

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 141 · Sayfa: 71-78
Tam Metin
Altay dilleri arasındaki akrabalığın henüz münakaşa safhasında olduğu sırada benim prehistuarda, yani M. Ö. üçüncü bin yılda yeni münasebetler aramam garip görünebilir. Bu alanda çok düşündürücü deliller olmasa böyle bir konuyu buraya getirmezdim. Çok büyük mütebahhir bir asirolog olan rahmetli Prof. B. Landsberger 20-25 Eylül 1937 de İstanbul'da toplanan II. Türk Tarih Konferansında "Önasya Eski Tarihinin bazı Problemleri" adlı maruzesinde bizi ilgilendiren cihetler vardı : "M. Ö. 2500 de Kuzeyden gelen Gutium veya Kutium adlı bir kavim Akad devletini çökertiyor. (Bu Gutium yahut Kutium Kavmi adının Akatça nisbet eki olan kısmını çizecek olursak Gut kalır. Eğer çok önemli olan alâmetler bizi yanıltmıyorsa, tarihimizde Türklerle en yakın bir surette münasebettar belki de ayniyet gösteren kavim budur. Gut dilinden elimize geçen yalnız Kıral adlarıdır. Babil halkının elinde Akatçalaştırılmış olanlardan sarfınazar edecek olursak 12 ad kalır. Bunlardan da, ait olduğu zamana, yani M. Ö . 2500 yıllarına ait vesaikde geçenleri ancak 4 tanedir. Öbürleri bir kaç yüzyıl sonraki vesaikde geçtiklerinden, hatalı olmak imkanı mevcuttur. İlkin bu adların haricî yapıtlarım mütalaa edersek, sada ahengiyle Türkçe kelime teşkili şekillerinin bunlarda muhafaza olunduğunu görürüz. Bundan başka bunların Türkçe fiilden: e-gan, a-gan -mış, -iş ekleriyle yapılmış fiilden müştak sıfatlar olduğu kolaylıkla görülür."

Hammer - Purgstall

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 141 · Sayfa: 79-84
Tam Metin
Sayın Başkan, sayın dinleyiciler, Türk Tarih Kurumu Başkanının açış sözlerine ve böyle seçkin bir dinleyici gurubu önünde bana konuşma olanağı verdikleri için kendilerine teşekkür ederim. Bugün Türkiye ve Avusturya arasında iyi, dostane kültürel, ve ekonomik ilişkiler varsa, bu önemli Türk ve Avusturya'lı kişilerin, 15. ve 18. yüzyıllardaki savaşlardan sonra iki ülkenin birbirini tanıyıp, daha çok anlayış göstermelerini söze ve yazıya dökmeleri ile mümkün olmuştur. Avusturya'da bu hizmeti yapanlar, diğerleri yanında diplomat Kont Prokesch-Osten (1795-1876) ve herkesten çok da Joseph von Hammer (1774-1856) olmuştur. Hammer, Kont Purgstall ailesinin varisi olarak 1836 dan itibaren Hammer-Purgstall adını almıştır. Hammer - Purgstall Viyana'daki Şark Akademisinde gördüğü geniş öğrenimden sonra yazdığı ilmi ve edebi eserlerde, ki bunlar yüz cildi aşmaktadır, İslam ülkelerinin, özellikle Türklerin, Arapların ve İranlıların büyük tarihi başarılarını anlatmış ve bu ülke edebiyatlarını ilk kez Almancaya çevirmiş, benzer yazılar ve kendi şiirleriyle şarka övgüler yazmıştır. Hammer'in Hafız Divanını ilk defa Almancaya çevirmesiyle Goethe şark edebiyatından ilham almış ve "Westöstlicher Diwan" (Batı-Doğu Divanı) ı yazmıştır. Friedrich Rückert Hammer-Purgstall'dan Farsça öğrenmiş, Platen, Freiligrath ve Schlegel kardeşler Hammer-Purgstall'dan eserleri için en verimli ilhamları almışlardır.

Celâl Esad Arseven

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 142 · Sayfa: 173-202 · DOI: 10.37879/belleten.1972.142-173
Tam Metin
1971 yılının son haftalarında İstanbul tarihi ve arkeolojisi ile Türk sanat tarihi bilimine büyük hizmetleri olan Celâl Esad Arseven aramızdan ayrıldı Yazdığı monografyaları, yabancı dillerden çevirdiği sanat tarihi veya sanat incelemeleri, derlediği büyük sanat tarihi sentezleri, arada bir el attığı sahne oyunları, yalnız başına hazırlıyarak baskısını sona erdirdiği büyük bir ansiklopedisi, kara kalem ve suluboya tekniğinde yaptığı resimleri, ve daha bir çok şeyi ile Celâl Esad Arseven kültür tarihimizin önemli ve önemli olduğu kadar da renkli bir siması idi. Bunların dışında üzerine aldığı idari görevleri, uzun süreli öğretim üyeliği, iki devre süren milletvekilliği de "çok taraflı"lığının başka işaretleridir. Arseven, Atatürk'ün 1932-34 yıllarında yazdırmaya çabaladığı büyük bir Türk Tarihinin Ana Hatları eserine de Türk sanatı ile ilgili iki yazı vermek suretiyle, Türk tarih çalışmalarına da katılmış bir kimsedir.

Türk Tarih Kurumu Genel Kurul Toplantısı (29 Nisan 1972)

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 143 · Sayfa: 405-438
Türk Tarih Kurumu'nun 1972 yılı olağan Genel Kurulu 29 Nisan 1972 Cumartesi günü saat 10,15'de Ankara'da Kurum Merkezinde toplandı. Üyeler saat 9,30'da Atatürk'ün Anıt-kabrini ziyaret ederek bir çelenk koydular ve saygı duruşunda bulundular. Kurum Başkanı Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu şeref defterine şunları yazdı: "Büyük Atatürk! Biz, Türk Tarih Kurumu üyeleri manevi huzurunda saygı ve sevgilerimizi sunmaya geldik." Daha sonra devrim şehitlerinin mezarları ziyaret edilerek bir buket kondu. Kurum merkezine dönen üyeler saat 10,15'de Genel Kurul toplantısına katıldılar. Başkan çoğunluk bulunduğundan toplantıyı açtığını, üyelerimizden Bay Tahsin Öz'ün rahatsızlığı dolayısiyle bu toplantıya katılamadığını, Prof. Münir Aktepe'nin de izinli olarak memleket dışında bulunduğunu, böylece toplantıya 28 üyenin katıldığını bildirerek bu yıl aramızdan ayrılmış olan rahmetli Prof. Dr. Halil Demircioğlu'nun hatırası için üyeleri bir dakika saygı duruşuna çağırdı . Başkan kısa konuşmasında şunları söyledi: "Arkadaşlar, Büyük önderimizin eseri olan Kurumumuz 41 inci yılını idrak etmiş bulunuyor. Bunun gibi sizlere bildireceğim bir mutlu haberimiz daha var. Değerli üyemiz Sayın Arif Müfid Mansel'in 65 yaşını doldurması dolayısiyle kendisi için bir armağan kitabının yayınlanmasını kararlaştırmıştık. Memnuniyetle belirtmek isterim ki, arkadaşımızın bu armağan kitabı için gelen bilimsel makalelerin sayısı 80'i bulmuştur. Arkadaşımız Sayın Arif Müfid Mansel'e devamlı başarılar dilerim.