3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Mîrzâ Tâki Hân (Emîr Kebîr) ve Reformları (1848 - 1851)

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 151-182
19. yüzyıldaki İran modernleşme hareketlerinin en önemli siması olan Mirza Tâki Han ya da yaygın olarak bilinen adıyla Emir Kebir, yaklaşık üç yıl süren sadrazamlığı boyunca Osmanlı Devleti'ndeki II. Mahmut ve Tanzimat reformlarına benzer şekilde İran'da geniş bir alanda yenilik hareketlerini başlatmış ve bu kısa sürede yaptıklarıyla İran modernleşmesinde etkisi günümüze kadar süren derin izler bırakmıştır. Orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Mirza Tâki Han, elde ettiği başarılarla kısa sürede önemli görevlere gelmiş ve sırasıyla askerî kâtip, büyükelçi, Vezir-i Nizam (Azerbaycan Ordusu Komutanı), Emir-i Nizam (Genel Kurmay Başkanı) ve Şahs-ı Evvel-i İran (Sadrazam) olarak görev yapmıştır. Ayrıca Atabeg ünvanıyla daha sonra tahta çıkacak olan Nasıreddin Mirza'nın hocalığı gibi önemli bir görevi de üstlenmiştir. Sadrazamlığı sırasında elde ettiği güç ve yaptığı yenilikler siyasi rakiplerini, hanedan üyelerini ve İngiltere ve Rusya gibi yabancı devletleri korkutmuş ve bu korku onların Emir Kebir'e karşı ittifak yapmalarına neden olmuştur. Bu ittifak onun önce görevden uzaklaştırılması ve kısa bir süre sonra da öldürülmesine neden olmuştur.

Tanzimat'ın İlk Saray Düğünü: Sultan II. Mahmud'un Kızı Atiyye Sultan'ın Ahmed Fethi Paşa ile Evlenmesi

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 119-150
Sultan II. Mahmud'un kızı, Atiyye Sultan'ın düğünü, Sultan Abdülmecid'in tahta çıkmasından ve Tanzimat'ın ilanından sonraki ilk saray düğünüdür. Sultanların evlenecekleri kişiyi padişahın seçtiği Osmanlı geleneğinde, evlilikler çoğu kez siyasi konjonktüre göre gerçekleştirilirdi. Atiyye Sultan da bu anlayışla, Tanzimat ricâlinin önde gelen simalarından Ahmed Fethi Paşa ile evlendirildi. Bu çalışmanın konusunu teşkil eden ve Atiyye Sultan'ın düğününü tüm ayrıntılarıyla anlatan mensûr sûrnâme, konu hakkında bilinen tek nüshadır. Bu sûrnâme ve Takvim-i Vekayi ile Cerîde-i Havâdis gazeteleri sayesinde, hem Atiyye Sultan ve Ahmed Fethi Paşa'nın düğünleri hem de devlet protokolü ve şenlikler gibi diğer detayları öğrenmek mümkün olmuştur.

Arkeolojik ve Filolojik Veriler Işığında M.Ö. 2. Binde Frit, Fayans ve Cam Malzeme Üzerine Bir Çalışma

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 15-72
Frit, fayans ve cam kullanımı Ege, Mısır, Mezopotamya ve Anadolu'da M.Ö. 2. bin kültürünün önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Gerek arkeolojik gerekse filoloji verilerin ortaya koyduğu gibi özellikle Geç Tunç Çağı'nda, başta cam olmak üzere fayans ve frit malzemenin üst düzey uluslararası yazışmalara konu olabilecek kadar değerli ve yalnızca elit kesimin hizmetinde olan bir hammadde özelliği taşıdığı açıkça görülmektedir. Bunun yanı sıra söz konusu malzemenin üretiminde kullanılan atölyelerin çoğunlukla saray içinde ya da saray ile bağlantılı kesimlerde yer alması ve dağılımının saray kontrolünde yapılmış olması frit, fayans ve camın değerli materyaller arasında yer aldığını ortaya koymaktadır.

Tiyatro Yazıtları Işığında Assos'ta Zanaatkârlar

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 73-80
Bu çalışmanın amacı 1993 ve 1995 yılları arasında Assos tiyatrosunun oturma sıraları üzerinde ele geçen yazıdan arkeolojik veriler ve antik yazarlar ışığında irdelemektir. Yazıtlar, Assos'ta Roma imparatorluk Dönemi'nde taş ocağı işçilerine, dericilere ve demircilere ait üç meslek birliğinin varlığını ortaya koyarken kentteki sosyo-ekonomik duruma dair ipuçları sunmaktadır. Yazıtların tiyatro içerisindeki konumlan bu meslek gruplarının kentteki statülerinin derecesini ve kent ekonomisindeki önemli rollerini yansıtmaktadır. Bunun yanı sıra meslekleri; taş, meşe palamudu gibi kentin doğal kaynaklan ile ilişkilendirerek okumak mümkün olmaktadır.

Hintli Bir İktisatçının Tarihte Özgürlük Arayışı: Amartya Sen'in Hindistan'da Türk Hakimiyetine Dair Tespitleri

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 89-108
Hindistanlı bir iktisatçı olan Amartya Sen'in eserleri değişik zamanlara ve mekanlara nüfûzu açısından dikkate değerdir. İktisadî kalkınma hakkındaki yazılarında Amartya Sen, sık sık imparator Ashoka ve Ekber Şah gibi Hindistan hükümdarlarına değinmektedir. Ona göre, Ashoka ve Ekber Şah'ın bu devasa ülkede her inançtan insana hitap eden dinî tesamüh siyaseti, modern Hindistan'ın oluşumuna büyük katkıda bulunmuştur. O, günümüzde iktisadi kalkınma teorisi ve pratiği ile ilgilenenlerin Hindi hükümdarların uygulamalarından çok şey öğrenebileceği iddiasındadır. Bu makalede, Amartya Sen'in Gazneliler ve Babürlülerle ilgili fikirleri çağdaş birincil kaynaklar ışığında değerlendirilecektir.

Avusturya Saray ve Devlet Arşivi'ndeki (Haus-, Hof- und Staatsarchiv) Türkiye Fonları

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 109-118
Bu makalenin amacı, Osmanlı tarihinin dış kaynakları bakımından en önemli arşivlerden biri olarak değerlendirilen Avusturya Saray ve Devlet Arşivi'ndeki Türkiye fonlarını tanıtmaktır. Makalede öncelikle kısaca Saray ve Devlet Arşivi'nin tarihi üzerinde durulacak sonra da Türkiye fonlarının bir değerlendirmesi yapılacaktır. Bu makalenin amacı, Osmanlı tarihinin dış kaynakları bakımından en önemli arşivlerden biri olarak değerlendirilen Avusturya Saray ve Devlet Arşivi'ndeki Türkiye fonlarını tanıtmaktır. Makalede öncelikle kısaca Saray ve Devlet Arşivi'nin tarihi üzerinde durulacak sonra da Türkiye fonlarının bir değerlendirmesi yapılacaktır.

XX. Yüzyılın Başlarında İran Ticaretinde Osmanlı-Rus Rekabeti

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 239-270
XIX. yüzyılın başlarında kapitalist endüstri devletleri kendi ürün ve üretimlerini Doğu'ya ulaştırmak ve aynı şekilde doğudan batıya ham madde aktarmak için rekabete girişmişlerdi. Aynı güçler Karadeniz'in doğu limanlarından İran'a kadar uzanan ticaret yoluna büyük önem vererek bu güzergahta hakim güç olmak için rekabete girişmişlerdi. XIX. yüzyıl başlarında Karadeniz ticaretinin canlanması ve 1869 yılında Süveyş kanalının açılması Karadeniz'in doğusundan İran'a yapılan ticaretin hem iktisâdî ve hem de siyasi bakımdan uluslararası stratejik önem kazanmasına sebep oldu. Karadeniz tarihine baktığımızda Trabzon limanının önemi, üstünlüğü, tarihi geçmişinden değil, aktif bir ticari yol olan Erzurum-Tebriz hattına bağlanmasından kaynaklanıyordu. XIX. yüzyılda Karadeniz'in doğu limanlarından İran'a transit ticareti yapan iki yoldan Osmanlı hakimiyet bölgesindeki Trabzon-Erzurum-Tebriz yolu ve Rus hakimiyet sahasındaki Gürcistan sahillerinden Sohum-Poti limanları üzerinden geçen Batum-Tiflis-Tebriz yolu iki devleti rakip haline getirdi. Rus Çarı, Kafkas ticari-transit yolunu öne çıkarmak amacıyla ülkenin kuzey bölgesinde yarı sömürgeci durumunu korumak, Kafkasya'yı büyük bir ticari bölge yapmak, bütün Asya pazarlan ile bağlantı kurmak niyetindeydi. Rusya kendi tüccarını önceden mükellef olduğu yerel vergilerden muaf tutarak, onlara mali ve gümrük yardımları yaparak tüccarı himayesi altına aldı. Rusya tüm bu girişimleriyle Osmanlı toprakları üzerinden İran'a gelen İngiliz malları ile rekabet etmeyi amaçlıyordu. Diğer yandan Rusya, Kafkas yolunda ticari üstünlüğü daimi surette elinde bulundurmak için çeşitli önlemler aldı. Tebriz-Culfa demiryolunu yaparak bütün yol boyunca Rus askerlerini bu güzergaha yerleştirdi. Aynı yolun kenarlarına kullanışlı kervansaraylar yaparak tüccarın ve yolcuların seyahatini kolaylaştırdığı gibi menzillerle de bölge güvenliğini sağlamıştı. 1820 yılının ortalarında İngiliz malları ilk olarak Fars körfezinden İran'a girmiş, bu yıldan sonra da İngiliz malları Kuzey'den Sohum yoluyla Kafkasya ve Anadolu'nun doğusuna, İran'ın kuzeyine ulaşmıştı. İngiltere'nin bu başarısı bölgedeki Rus pazarını tehdit etmişti. Rusya, siyasi açıdan Kafkasya bölgesiyle güçlü bağlantılar kurmasına rağmen, ekonomik açıdan güçlü bağlantılar kuramamış hatta günden güne bölgedeki ticari varlığı zarflamıştı. Rusya'nın bölgede varlığı zayıflamasına karşın İngiliz mallarının satışı İran'da artıyordu. İngiltere, daha fazla kâr elde etmek için kısa deniz yolları bulmaya yöneliyordu. İşte bu noktada İngiltere'nin İran'a ulaşmak için bulduğu en kısa yol Karadeniz güzergahıydı. Bu makalede yeni bir bakış açısıyla ve belirli etkenler haricinde - Hindistan'ın siyasi ve iktisâdî rolü göz ardı edilerek - dış güçlerin olumsuz etkilerine rağmen XIX. yüzyıl sonu, XX. yüzyıl başlarında İran ticaretinin canlanmasını incelemeye çalıştık. Diğer taraftan zikrettiğimiz yollarda Osmanlı ve Rusya arasındaki rekabetin neden ve nasıl bir şekilde ortaya çıktığı sorusuna cevap vermeye, aynı zamanda İngiltere'nin Osmanlı'ya ait olan yolu sahiplenmedeki rolünü belirlemeye çalıştık.

Erken Cumhuriyet Döneminde (1923-1945) Kayseri'de Okul Yapıları

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 271-302
Cumhuriyet eğitim tarihinin tüm örneklerinin görülebileceği Kayseri'deki okul yapılarını inceleyen bu çalışma 1923-1945 yılları arasında inşa edilip günümüze ulaşabilmiş 15 örneği içermektedir. Bu örneklerden 9 tanesi köylerde bulunmakta ve birbirlerinden farklı tasarım özellikleri göstermektedir. Mekân bakımından tek derslikten altı dersliğe kadar farklı düzenlemeler içeren örnekler içinde Nize Köyü ilköğretim okulu tek derslikli tek okuldur ve köy enstitüsü mezunlarının çalışabileceği derslik, işlik (demircilik atölyesi) ve lojmandan oluşan tasarımıyla yarışma sonucu elde edilmiş bir planın devrin yönetmeliklerine göre uygulanmış halidir. Safa Mektebi ve Cin Ahmet Köyü ilkokulu girişe paralel koridorun arkasına yerleştirilmiş iki derslik ve bir idari bürodan oluşur. Bünyan Sağlık Meslek Lisesi (Eski Namık Kemal İlkokulu) ve Artmak Köyü ilkokulunda üç derslik ve bir idari bürodan oluşan tip projenin uygulaması söz konusudur. Yeşilkent, Akkışla Cumhuriyet, Kaynar ilkokulları ile Pazarören Köy Enstitüsü H plânlı bir tasarıma sahiptirler ve giriş cepheleri üçgen alınlıklı ahşap revaklı birer sundurmayla vurgulanmıştır. 1940'lı yılların başında inşa edilen Kız Meslek lisesi ve Erkek Sanat Enstitüsü modern betonarme inşaatın temsilcileri olarak öne çıkarlar. Olgun ölçüleri, temiz taş işçiliği ve anıtsal giriş revağıyla Develi Lisesi sanatçı imzası (Süleyman Unutulmaz) taşıyan tek eserdir. İncelenen okullar içinde birisi (Zile İlkokulu) hariç tamamı taş malzemeyle inşa edilmiştir. Zile ilkokulu, ahşap hatıllar yerleştirilmiş kerpiç malzemeyle inşa edilmiştir. Günümüze ulaşan bu okullar, yeni kurulmuş olan Cumhuriyet'in kuruluş felsefesini ve ideolojisini yeni nesillere anlatabilmek, tabir yerindeyse "ulus inşa edebilmek" amacıyla çoğu köylere dikilmiş birer anıt kimliğine sahiptirler.

Çorum ve Çevresinde Faaliyette Bulunan Ali Murtezâ Nam-ı Diğer Kör Dede Çetesi

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 183-218
XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyıl başları Osmanlı İmparatorluk tarihi açısından oldukça önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde yaşanılan bazı gelişmeler, yönetim disiplini, sosyal adalet ve askeri düzenin gerilemesine neden olmuştur. Bu duruma ilave olarak merkez-taşra koordinasyonun bozulması eşkıyalık hareketlerinin artmasına yol açmıştır. Böylece kısa zamanda Osmanlı taşrasında farklı temelli eşkıya hareketlerinin görüldüğü merkezler ortaya çıkmıştır. Tarihinde pek çok isyan hareketi barındıran Çorum'da bu merkezlerden biridir. XX. yüzyıl başlarındaki bazı gelişmelerden dolayı önem kazanan Çorum'da, önceleri bireysel temelli olarak ortaya çıkan Kör Dede'nin eşkıyalığı, zamanla idari, sosyo-ekonomik ve dini temeller edinmiştir. Dolayısıyla çalışmamızda dönem itibariyle oldukça sıkıntı içerisinde bulunan İmparatorluğun Kör Dede Çetesi ile mücadelesi başta olmak üzere, çetenin faaliyet gösterdiği bölgelerdeki halk, idareci ve askerlere dair pek çok anekdota rastlanılacaktır. Çalışmamız esasında mahalli bir çalışma olmasına rağmen Osmanlı taşrasında yaşanılanlara genel olarak ışık tutmaktadır. Bu nedenle özelde Çorum örneğinden hareketle Osmanlı taşrasına dair yeni bir pencere açılmıştır. Bu pencereden; Kör Dede, çerkezler, idareciler, askerler, Dedesli aşireti, Alevi-Türkmen taifesi, vergiden yılmış halk ile zalim tahsildarlar gibi gördüklerimiz esasında imparatorluk gerçeğinden başka bir şey değildir. Farklı olan sadece yer, zaman ve şahıslardır.

Arvad; Doğu Akdeniz'de Bir Osmanlı Adası ve I. Dünya Savaşı'ndaki Fonksiyonları

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 219-238
Osmanlı Devleti'nin Doğu Akdeniz hinterlandında bulunan Arvad (Ervad-Ruad) Adası oldukça küçük, su kaynaklarından yoksun ve tarıma uygun olmayan bir yapıya sahiptir. Arvad, I. Dünya Savaşı'nın devam ettiği günlerde Fransız birliklerince 1915 yılı Eylül ayında işgal edilmiştir. Osmanlı idaresindeyken halkının büyük çoğunluğu balıkçılıkla geçinen bu küçük ada Fransızlar tarafından Osmanlı ana karasına olan yakınlığı nedeniyle istihbarat toplanması için casusların gönderilip alındığı bir merkez konumuna gelmiştir. Adada bu amaçla kurulan istihbarat merkezinde bölgenin yerlisi casuslar vasıtasıyla Fransız birlikleri önemli bilgiler edinebilmişlerdir. Ayrıca Arvad Adası'nın Osmanlı idaresinden koparılmasından sonra Fransızlar birtakım Osmanlı gemilerini yağmalamış ve adada yiyecek maddelerinin temininde sıkıntılar yaşanmıştır. Arvad Adası Fransa'nın Suriye hâkimiyetini sağlamak için işgal ettiği stratejik bir noktadır.