3775 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3775
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 3775
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 270
- Osmanlı İmparatorluğu 172
- Türkiye 148
- Türkler 137
- Osmanlı Devleti 135
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 111
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 97
Osmanlı Devleti'nin Son Dönem Irak Politikasına Bir Örnek: Nazım Paşa'nın Bağdat Valiliği (25 Kasım 1909 - 15 Mart 1911)
Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 271 · Sayfa: 833-870 · DOI: 10.37879/belleten.2010.833
Özet
Tam Metin
Bağdat Vilayeti'nde Il. Meşrutiyet'in ilanının hemen ardından büyük devletler tarafından gerçekleştirilen emperyalist faaliyetlerin yanı sıra bölge halkının can, mal ve ırzına tasallut eden eşkıyalık hareketlerinde büyük bir artış gözlenmiştir. Güvenlik konusunda yaşanan zafiyet, ekonomik faaliyetleri olumsuz yönde etkilemiştir. Yaşanan sorunları ortadan kaldırmayı amaçlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti, Irak bölgesine olağanüstü yetkilerle donatılmış yetenekli valiler gönderilmesine gayret göstermiştir. Bu doğrultuda Bağdat Valiliği'ne tayin edilen Nazım Paşa, güçlü kişiliğiyle bölgede uzun yıllardır görülen otorite boşluğunu doldurmayı başarmış ve almış olduğu tedbirlerle eşkıyalık olaylarını tamamen ortadan kaldırmıştır. Nazım Paşa Müslüman ve Gayr-i Müslim tebaaya hoşgörüyle yaklaşmış, bu sayede kendisinden evvel Bağdat'a gelen valilerin hiç birisinin gerçekleştiremeye muvaffak olamadığı huzur ortamını tesis etmeyi başarmıştır. Ayrıca yıllardır ihmal edilmiş olan bölgede imar-iskan ve ticari-zirai faaliyetlerin artırılması yönünde kapsamlı bir kalkınma hamlesi başlatmıştır. Başarılı bir vali olarak dikkat çeken Nazım Paşa, Il. Meşrutiyet döneminde yaşanan iç siyasi çekişmeler nedeniyle görevinden azledilmiştir.
İngiltere'nin Musul Politikası Karşısında Osmanlı Devleti ve Bölge Aşiretleri (1918-1920)
Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 271 · Sayfa: 789-832 · DOI: 10.37879/belleten.2010.789
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'na dahil olunca İngilizler bu devlet içerisindeki farklı unsurları kullanarak üstünlük elde etmek istemişlerdi. Bu unsurlardan biri de İran, Irak ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki aşiretlerdi. Rusya'da 1917 yılındaki Ekim ihtilalinden sonra İran'da meydana gelen boşluk Osmanlı birlikleri tarafından doldurulmuş, fakat savaş Osmanlı Devleti aleyhine sonuçlanınca bu birlikleri İran ve Irak'tan çekmek zorunda kalmıştı. İngilizler Ortadoğu'da istedikleri düzeni kurabilmek için harekete geçmişler, özellikle Irak ve Güneydoğu Anadolu'yu içerisine alan bir "Kürdistan" kurmak için çalışmalara başlamışlardı. Osmanlı Devleti ve daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti bu İngiliz planını sonuçsuz bırakmak için çeşitli tedbirler düşünmüş ve uygulamıştı. Bunlardan birisi, bölgede bulunan aşiretleri Türk Hükümeti safına çekebilmekti. Bunu için VI. Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa ve Van Valisi Haydar Bey aşiretlerle irtibata geçmişlerdi. Biz bu çalışmamızda 1919'da Van Valisi ve 1922'de Van Meb'usu Haydar Bey'in İran, Irak ve Güneydoğu Anadolu aşiretleri ile ilgili çalışmalarını arşiv belgeleri ve çeşitli kaynaklar ışığında inceleyeceğiz.
Kıbrıs Türk Toplumunun Siyasi ve Kültürel Hayatında Lefkoşa Mevlevihanesi'nin Yeri
Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 271 · Sayfa: 769-788 · DOI: 10.37879/belleten.2010.769
Özet
Tam Metin
Mevlevilik, uzun asırlar boyunca İslam kültürünün şekillenmesinde belli ölçüde rol oynamıştır. Kıbrıs'ta başkent Lefkoşa'da kurulan Mevlevihane de uzun asırlar boyunca Mevleviliğin düşünüş sistemini ve Mevlana'nın fikirlerini Kıbrıs'ta yaşayan Türk toplumuna ulaştırmış ve yaymıştır. Lefkoşa Mevlevihanesi, dini bir kurum olmasının yanı sıra Kıbrıs Türk toplumunun siyasi ve kültürel hayatında da derin izler bırakmış ve bu nedenle bugüne kadar varlığını devam ettirmiştir. Lefkoşa Mevlevihanesi'nin Kıbrıs Türk toplumunun siyasi ve kültürel hayatına etkilerini anlayabilmek için öncelikli olarak kısaca tarihçesine bakmak gerekmektedir.
Gümülcine Ayanı Tokadcıklı Süleyman 1761(?)-1804
Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 271 · Sayfa: 707-768 · DOI: 10.37879/belleten.2010.707
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin siyasi ve askeri zaaf içerisinde bulunduğu, devlet idaresinde adem-i merkezci eğilimlerin kök saldığı bir dönemde Batı Trakya gibi en azından iktisadi şartların elverişli olduğu bir coğrafyada idarecilik yapma şansını elde eden Tokadcıklı Süleyman, ayanlığı süresince edindiği servet ve itibarını devlet idaresi geleneğinin üstünde tutarak; çevresine ve devlete karşı denge siyaseti izlemede yetersiz kalarak hayatı gibi, kazanımlarını da kaybetmiştir.
Milas'daki Pilavtepe Miken Oda Mezarı
Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 270 · Sayfa: 343-350
Özet
Tam Metin
Milas ve Iasos arasında yer alan Pilavtepe'nin güney yamacında 2001 yılının sonbaharında bir Miken oda mezarı tespit edilmiştir. 75 metre yükseklikte bulunan ve Pilavtepe olarak adlandırılan höyük yerleşimi bugün karaya dönüşmüş olan, Güllük Körfezine ulaşımı sağlayan dar ve kolay kontrol edilebilen bir koyun doğu kıyısında yer almaktadır. Bugüne kadar araştırılmamış olan höyüğün yerleşim tarihi Geç Neolitik dönemde başlamış olup Geç Antik Döneme kadar devam etmiştir. Söz konusu Miken oda mezarında 30 adet seramik kap ve kap parçası tespit edilmiştir (GH IIIA2-Erken GH IIIC). Mezardan elde edilen veriler mezarın zengin ve ileri gelen bir ailenin fertlerinin gömülmesinde birçok defa kullanıldığına işaret etmektedir. Pilavtepe mezarı merkez Karya bölgesinde bulunmakta olup bilinen Miken mezarlıkları olan Müskebi Nekropolü ile Değirmentepe (Milet) Nekropollerine eşit uzaklıkta yer almaktadır. Mezarın uzun süre kullanılmış olması ve mezarda tespit edilen zengin buluntular(Ağırlık, mühürler, kehribar, altın takı parçaları) söz konusu mezarı Batı Anadolu'daki Miken varlığı araştırmaları açısından yeni ve önemli bir keşif yapmaktadır.
Osmanlı Yurdu Olan Bosna Hersek'te XIX. Yüzyıldaki Siyasi Olaylar
Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 270 · Sayfa: 421-476
Özet
Tam Metin
XIX. yüzyıl İlber Ortaylı'nın nitelediği gibi gerçekten de uzun bir yüzyıl oldu. Yüzyıla ardı arkası kesilmeyen ıslahatlar ve milliyetçi isyanlar damgasını vurdu. Bilhassa Balkanlar, çok milliyetçi yapısı ve Düvel-i Muazzama denen İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya-Macaristan ve daha sonra Prusya'nın hedef sahasını oluşturması sebebiyle bölgede kargaşa dinmek bilmedi. Kargaşadan en fazla etkilenen yerlerin başında da Bosna Hersek yer almaktaydı. Özellikle Avusturya-Macaristan, Sırp, Karadağ ve Hırvatların nüfuz alanı içindeydi. Hükümet bu saldırılardan korunmak ve modern çağa ayak uydurmak için yüzyılın başından itibaren bir dizi yeniliklere girişti. Yenilikler başka milletlerin işine yaradığı gerekçesiyle Boşnaklar'ın tepkisini çekti. Onlar Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ'daki gelişmelere bakarak aynı şeyin kendi başlarına gelmesinden korkarak katı bir muhafazakarlık geliştirdiler. Ne devlet onları ne de onlar devleti anladı. Yüzyılın ilk yarısı iki tarafın çatışmasıyla geçti. 1857'de bu kez Hıristiyanlar ortaya çıktı. Devlet yaklaşık 30 yıl da onlarla uğraştı ve nihayet 1878'de eyalet kaybedildi. Bu kez Boşnaklar 200 yıllık kabuslarıyla yaşamaya başladılar. Yüzyılın sonuna doğru siyası olarak örgütlendiler ve diğer milletlerle eşdeğer bir milli benlik gelişti. XX. yüzyıla bu şartlar altında girildi. Fakat Avusturya işgal ve ilhakı boyunca (1878-1918) Boşnaklar, Osmanlı Devleti'nin kendilerini kurtaracağına olan inançlarını hiçbir zaman yitirmediler. Osmanlı Devleti belki onları kurtaramadı ama onlar için daima güvenli bir barınak oldu. Aynı mirası Türkiye Cumhuriyeti de benimsedi. Türk-Boşnak kardeşliği günümüze kadar geldi.
Mankalya Esma (Han) Sultan Camii Haziresi Mezartaşı Kitabeleri
Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 270 · Sayfa: 389-420
Özet
Bu çalışma, Romanya'nın Dobruca Bölgesi Mankalya şehrinde bulunan Esma Sultan Camii haziresinde bulunan mezar taşı kitabelerinin çözümlemesini içermektedir. XVI. Yüzyıl Osmanlı eseri olan cami, 2008 yılında restore edilmiş ve bu esnada hazirenin düzenlemesi ve mezar taşı kitabelerinin çözümlemesi tarafımızdan gerçekleştirilmiştir. Bölgenin bir Türk yurdu olduğunu belgelemesi bakımından bu mezar taşlarının önemi büyüktür. Bu sebeple korunması ve yeni nesillere tanıtılması gerekmektedir. Mankalya (Romence Mangalia), Romanya'nın Dobruca bölgesinin Karadeniz kıyısında yer alan bir liman şehridir. Şehirde önemli miktarda Türk ve Tatar azınlık mevcuttur. XVI. yüzyılda yapılan Esmâ Sultan Camii, Romanya'daki en eski Osmanlı camisidir. Bugün câminin kitâbesi kayıp durumdadır. Bahçesine son yıllarda asılmış olduğu anlaşılan tabelada "Esmahan Sultan" şeklinde yazılan isim, Osmanlı arşiv belgelerinde Esmâ Sultan şeklinde kayıtlıdır. Esma Sultan, İkinci Sultan Selim'in kızı ve Sokullu Mehmet Paşanın eşidir. Kendisinin kurucusu olduğu vakıflar ve hizmetleri ile ilgili yüzlerce arşiv belgesi mevcuttur. Adının Mankalya'daki cami ile birlikte zikredildiği bir belgede ifade aynen şöyledir: "Mankalya'da Esma Sultan Camii'. Bu yüzden biz galatı meşhur olduğu şekliyle değil, arşivdeki bilgiye göre Esma Sultan Camii adıyla yazıyoruz.
Ahmed Refik'in "İki Komite, İki Kıtal" Adlı Eseri ve Eskişehir'deki Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler
Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 270 · Sayfa: 571-618
Özet
Tam Metin
Ermenilerin I. Dünya Savaşı sırasında iç güvenlik gerekçesiyle Osmanlı sınırları içerisinde daha güvenli bölgelere tehcir edilmesi esnasında meydana gelen olaylar, 93 yıldır bilimsellik ve nesnellikten uzak çalışmalara, şahsi anlatımlara konu olmuştur. Bugün belli kesimlerce ve ne yazık ki bazı devletlerin de açıktan desteği ile yürütülen kampanyalar "Ermeni Soykırımı" adı altında dünya kamuoyuna yansıtılmaktadır. Ermeni tehcirinin Eskişehir'deki uygulamalarını anlatan Ahmed Refik'in İki Komite, İki Kıtal adlı eserini konu alan bu çalışmayla milletlerin kaderini etkileyen, uluslar arası alanda itibarını zedelemesine yol açabilecek hassas konuların tarafsız bir bakış açısıyla ele alınması gerçeğine vurgu yapılmaktadır. Makalede, Ahmed Refik'in olayları dramatik anlatımıyla Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan belgeler arasında büyük farklılıklar olduğuna dikkat çekilmektedir.
Fuat Dündar'ın, Osmanlı Belgelerinde Kaybolan "Modern Türkiye'nin Şifresi"
Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 270 · Sayfa: 531-570
Özet
Tam Metin
Balkan Savaşı geniş çaplı nüfus hareketlerine neden oldu. Osmanlı Devleti açısından, Balkan topraklarının kaybedilmesi ile birlikte buralarda yaşayan Müslüman ahali Anadolu'ya göç etmek zorunda kaldı. Müslüman göçünün yaşandığı bu zamanda Trakya ve Batı Anadolu'da yaşayan Rumlarda Yunanistan'a göç ettiler. İşte bu "Rum Göçü" konusu, Fuat Dündar tarafından "Modern Türkiye'nin Şifresi" kitabında, İttihat ve Terakki'nin gayrimüslimlere uyguladığı iskan politikaları bağlamında ele alınmıştır. Fuat Dündar kitabında çok önemli iddialar ileri sürmüş ve bu iddiaları Osmanlı arşiv belgelerine dayandırdığını söylemiştir. Ancak kitapta referans verilen arşiv belgelerinin okunmasında ve değerlendirilmesinde çok ciddi yanlışlıklar yapılmıştır. Kitabın küçük bir bölümünde görülen bu yanlışlıklar, kitapta ele alınan diğer gayrimüslimlerle ilgili ortaya konulan tezlerle alakalı ciddi soru işareti doğurmaktadır.
The Greek Media in World War I and Its Aftermath: The Athenian Press on the Asia Minor Campaign
Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 270 · Sayfa: 619-622
Özet
Türkiye'de Milli Mücadele yılları olarak bilinen 1919-1922 dönemine ait çalışmalar pek çoktur. Bilindiği üzere bu dönemde Anadolu'da Türkler bir ölüm-kalım savaşı vermiş ve bu mücadele daha çok Anadolu'yu işgal eden Yunan ordularına karşı olmuştur. Bu dönem Türk tarihçiliği için ne kadar önemli ise aynı şekilde Yunan tarihçiliği için de önemlidir. Zira Eglezou'nun kitabında da anlatıldığı gibi bu dönem Yunan devleti için bir kriz dönemidir. Her ne kadar Yunanistan'da bu döneme dair birçok Yunanca eser varsa da İngilizce lisanında akademik çalışma sayısı pek o kadar da fazla değildir. Eglezou İngilizce hazırladığı bu çalışmasında Yunan tarihinde çok önemli olan bu dönem sırasında Atina basınının ne tür bir tavır takındığını, basının iktidarla ilişkilerini ve Anadolu'daki savaşı okuyucularına nasıl yansıttığını anlatmaktadır. Bu çalışma şüphesiz Türk tarihçileri için de önemlidir. Zira 1919-1922 dönemini araştırırken ve bu dönemle ilgili eserler ortaya koyarken Yunanistan'da neler olup bittiğini anlamak Türk tarihçilerine yeni bakış açılan sağlayabilecektir.