3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Fransız Gezgin Vital Cuinet’in Gözüyle Çankırı

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 268 · Sayfa: 721-738 · DOI: 10.37879/belleten.2009.721
Tam Metin
Seyahatnameler, gerek klasik tarih, gerek kültür, gerekse sanat tarihi çalışmalarının önemli kaynaklarındandır. Görsel malzeme gravür, harita, fotoğraf vb. bakımından oldukça zengin olan seyahatnameler kentlerin, tarihî süreç içerisindeki fizikî, ekonomik ve sosyal değişimini yansıtan son derece önemli belgeler arasında yer almaktadır.

Mut-Dağpazarı Aspendos Stater Definesi

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 337-394
270 adet güreşçi figürlü gümüş Aspendos stateri'nden oluşan bu define, 2007 yılında, Mersin İli, Mut İlçesi, Dağpazarı Beldesi sınırları içerisinde bulunmuştur. Dağpazarı Beldesi, Dağlık Kilikia'daki Koropissos antik kenti olarak lokalize edilmektedir. Bu önemli define Mersin Müze Müdürlüğü'nde bulunmakta ve 07.10.1-270 envanter numarası ile kayıtlıdır

The British Ambassadors to Istanbul in the Mid-Nineteenth Century: Sources of Intelligence and Political Reporting

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 523-554
Tam Metin
This article mainly seeks to illuminate the specific methods and main sources used by the British ambassadors in Istanbul to obtain accurate intelligence for their reports to the Foreign Office. It appears that the British ambassadors used different channels for different types of information. First and foremost, they had urgent demands to know what was going on in the city. The Dragomans played a principal role in meeting that need. Their ability to get intelligence in advance on specific events was undeniable. Similarly, the British citizens and newspaper correspondents supported the embassy from another spot with some other details of the matter. It was of the greatest value to the embassy to have information on a regular basis from all over the Ottoman territories. The extensive Consulate establishment in the East certainly served for this purpose. The consuls acted as de facto intelligence agents in their respective areas, notably, in places where they were close to the Empire's borders. The intercourse between the British embassy and the other friendly courts in Istanbul also produced valuable information. The reports of the British military officers sent to the embassy can be counted within this context as well. All these channels served to get information mainly by uncovered means. However, the British representatives also used more covert means which resembled the twentieth century forms of intelligence gathering. In this type of activities they used three mechanisms. In the first instance, the Ottoman high officials were the actors, and information in these cases was supplied in more devious ways. In the second model, there was an 'outlying' department required to be served by agents not recognised as belonging to the Embassy. The persons working in this can be categorised as secret agents. In the third formation, there were unofficial negotiators who acquired the sympathy and confidence of the Ottomans. In addition to their negotiating ability, and position as secret go-between the two sides, these people also furnished the embassy with very important information about the particular events and subjects. It is evident however that the British ambassadors used the covert means quite effectively. Many important documents obtained and events learned through these mechanisms.

Oruç Beğ Tarihi, Yayına Hazırlayan: Necdet Öztürk, İstanbul 2007, 1-LI (giriş)+1-221 (Metin)+222-252 (Kronoloji)+255-302 (Dizin)+1b-149b (Tıpkıbasım) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 609-610
Osmanlı Devleti'nin kuruluş ve yükseliş dönemine ait olan eserlerden Oruç Beğ Tarihi'nin araştırıcılar için önemli bir yeri vardır. Bu eser, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan 1502 (H.908) tarihine kadar gelmektedir. Eserin şimdiye kadar bazı neşirleri yapılmıştır. Buna rağmen neşirler sağlıklı bir nüsha karşılaştırılmasından yoksundur. Bu yayınlar nüshaların tamamı göz önünde bulundurulmadan yapılmıştır. Prof. Öztürk bu yayınında tesbit edilen altı nüshadan üçünü kullanmıştır. Şimdiye kadar bu devre ait Tevarih-i Al-i Osman kabilinden diğer bazı eserleri de yayınlayarak önemli hizmetlerde bulunan Prof. Öztürk Oruç (Oruç b. Adil)'un eseri ile de araştırıcılara yardımcı olmaktadır. Oruç Beğ XV. yüzyılın ikinci çeyreğinde Edirne'de doğmuş olmalıdır. Babası kazzaz (İpekçi) olup onu Oruç b. Adil el-Kazzaz katibü'l-Edrenevi olarak tanıyoruz. Oruç Bey'in tahsili hakkında yeterli bilgiye de sahip değiliz. Ancak onun Edirne gibi bir kültür muhitinde doğmuş olmasından, babasının durumundan ve eserinden iyi bir eğitim aldığı anlaşılıyor. Oruç Bey'in ölüm tarihi hakkında da bilgimiz olmamakla beraber 1502 veya hemen sonrasına kadar yaşadığını istidlal edebiliyoruz. Şu halde Oruç Beğ II. Mehmed ve II. Bayezid devirlerini idrak etmiştir. Ayrıca bir vakfiye kaydından da Oruç'un ekonomik durumunu tesbit etmek mümkün olmaktadır (s.XXIII-XXIV).

Ermenilerin Tehcir Edilmesi Kararında Etkili Olan Faktörler ve Maraş-Zeytun Ermenilerinin Tehciri

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 555-580
Tam Metin
Osmanlı Devleti, XX. yüzyıla girerken siyasî, ekonomik ve askerî yönden sıkıntılar içerisindeydi ve yüzyılın başında önce Trablusgarp daha sonra Balkanlarda ağır kayıplar verdi. Osmanlı Devleti'nin Balkan savaşları sonucunda Balkanlardaki topraklarını kaybetmesi bağımsızlıklarını elde etmek isteyen Anadolu Ermenilerini heyecanlandırdı(1) ve onların devlete bağlılık duygularını zayıflattı. Bunun sonucunda meselâ Zeytun Ermenileri, Birinci Dünya Savaşı'nda seferberlik emrine uymayarak Osmanlı ordusuna asker göndermediler, aksine silâhlanıp dağlara çıktılar ve Osmanlı Devleti'nin düşmanlarıyla işbirliği yaparak devlete meydan okudular. Kafkasya'da da benzer bir durum yaşandı ve Osmanlı Devleti'nin Almanya tarafında savaşa girmesini fırsat bilen Taşnak Komitesi, Anadolu Ermenileri adına Rusya ile anlaştı. Bu anlaşmaya bağlı olarak Osmanlı ordusunda silâh altına alınan Ermeniler Rus tarafına geçtiler ve küçük çeteler hâlinde örgütlenip Osmanlı ordusuna karşı Rus ordusunun ileri ucunda görev aldılar. Ermenilerin bir kısmının bu ihaneti, Osmanlı hükümetinin savaşın bütün hızıyla devam ettiği bir anda bütün Ermenilerin sadakatinden şüphe duymasına sebep oldu(2).

Osmanlı İlmiyye Bürokrasisinde Şeyhülislâmlığın Değişen Rolü ve Mülâzemet Sistemi (XVI.-XVIII. Yüzyıllar)

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 423-442
Tam Metin
Osmanlı toplumu genel hatlarıyla, padişah adına yetki kullanabilen askerîler ile vergi ödemekle yükümlü reâyâ zümrelerinden oluşmuştu. Askerî sınıf ise seyfiye, ilmiyye ve kalemiyye zümrelerine ayrılmıştı. Seyfiye, askerî ve idarî alanda; kalemiyye, bürokratik örgütte, ilmiyye ise kazâ, tedris, iftâ ve dinî hizmetlerde istihdam edilen insan gücünü oluşturmakta idi. Askerîlerin vergi muafiyetine sahip olmaları onlara büyük bir ayrıcalık kazandırmış, reâyâdan bir kimse "askerîler" arasına katılmak istediğinde en erişilebilir yol olarak ilmiyye zümresi görülmüştü. Reâyâ medrese eğitimi alma koşuluyla ilmiyye zümresine girebilirdi. İlmiyye silkine girişi kontrol ve denetimi altında bulunduran ilmiyye bürokrasisinin önemli bir unsuru ise mülâzemet sistemi idi. Bu makale, esas olarak XVI.-XVIII. yüzyıllarda mülâzemet sistemi üzerinde şeyhülislâmlığın değişen rolünü açıklamayı hedeflemektedir.

Girlanden-Ostotheken aus Kalkstein in Pamphylien und Kilikien. Untersuchungen zu Typologie, lkonographie und Chronologie, Deutsches Archologisches Institut Sarkophag-Studien

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 605-608
Taner Korkut tarafından hazırlanan "Pamphylia ve Kilikia'daki Kireçtaşı Girlandlı Ostotekler" isimli bu monografi, aslen yazarın Almanya/Marburg Philipps-Universitat'te 1999 yılında tamamladığı doktora tezinin tekrar gözden geçirilmiş, kısaltılmış ve Sarkophag-Studien'in formatına göre yeniden düzenlenmiş halidir. Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından yayımlanan ve Antik Dönem'deki lahitler üzerine yapılmış çalışmaları gerek sempozyum bildirileri gerekse monografiler olarak bir seri halinde sunan Sarkophag-Studien, ilk olarak 1998 yılında basılmış ve 2007 yılında basılan F. Işık'ın monografisiyle 5 cilde ulaşmıştır. Tanıtmaya çalışacağımız bu monografi söz konusu serinin 4. cildini oluşturmaktadır. Editörler tarafından kaleme alman Önsöz'de (Vorwort) Geç Hellenistik Dönem'den itibaren kullanılmaya başlanmış ve en yaygın kullanımı M.S. 2. yy.'da gerçekleşmiş "ostothotek"in (kemiklik, külkemik muhafazası) kısa bir tanımı, yayılım alanları, lahitler ile birlikte ele alınmasının önemine değinilmiş, ardından, metin içinde kullanılan Kaynakların kısaltması (Abkürzungen) gelmiştir.

1857-59 Bosna Hersek İsyânı

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 465-522
Tam Metin
Tanzimat Fermanı ile birlikte ilan edilen ilkeler her toplumsal grup tarafından farklı algılanmıştır. Hıristiyanlar, fermanı, özgürlüklerine giden bir araç olarak görürken, Müslümanlar kendi hak ve özgürlüklerinin gaspı olarak değerlendirmişlerdir. Bosna Hersek'in durumu, devletin diğer bölgeleriyle kıyaslanamayacak derecede nazikti. Bosna'da fetihle birlikte toplu bir İslamlaşma meydan gelmiş, bu hareketin mükâfatı olarak kendilerine bir takım ayrıcalıklar bahşedilmiştir. Tanzimat uygulandığı takdirde ayrıcalıklarını kaybedeceklerini düşünen Bosnalı Müslümanlar, ferman Bosna'ya ulaştığı andan itibaren muhalefete başlamışlardır. Özellikle vergi, askerlik ve hepsinden önemlisi Hıristiyanlarla eşitlik gibi hususlar onları rahatsız etmiştir. Gelişmeler, devlet ve Bosnalı Müslümanların bölgedeki otoritesini sarsan 1848-51 isyânı ile sonuçlanmıştır. İsyân sonrası devlet, Müslümanlar nezdinde tüm itibarını kaybederken, yüzyıllardır bölgenin hâkimi olduklarına inanan Müslümanlar ezilmiş ve eyaletteki üstünlükleri sona ermiştir. Bu durum Bosna'yı Sırp ve Karadağ yayılmasına açık hale getirmiştir(1).

Avusturya Elçiliği Esnasında (1688-1692) Zülfikâr Paşa’nın Lehistan Vekilleri ile Yaptığı Sulh Müzâkereleri

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 443-464
Tam Metin
Osmanlı Devleti II. Viyana kuşatmasının 1683 başarısızlığından sonra Avusturya, Venedik, Lehistan ve daha sonra da 1695 Rusya ile sürekli savaşlara girmiş ve özellikle Avusturya karşısında aldığı yenilgiler ile geri çekilmeye başlamıştı. Bu yönü ile Viyana yenilgisi Osmanlılar için bir dönüm noktasıdır. Cephelerde askeri yenilgiler ile Uyvar Êrsekûjvâr , Budin Buda , Segedin Szeged , Şimontorna Simontornya , Peçuy Pêcs ve daha sonra da Belgrad Beograd gibi önemli kaleler elden çıkmış, Avusturya'nın bu kaleleri aldığı süreçte Osmanlı Devleti, Ukrayna'da Lehlilere, Dalmaçya'da Arnavutlara, Mora'da ve Ege'de Venediklilere karşı da mücadele vermek zorunda kalmıştır. Bu mücadelelerine 1695'ten itibaren Rusya ile Kırım üzerinde savaşması da eklenmiştir(1).

Amasya-Oluz Höyük Kazısı 2007 Dönemi Çalışmaları: İlk Sonuçlar

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 395-422 · DOI: 10.37879/belleten.2009.395
Tam Metin
Amasya, bugüne değin arkeolojik yönden en fazla ihmal edilmiş illerin başında gelmektedir. Her ne kadar "Kral Mezarları" olarak bilinen ünlü Helenistik Çağ kaya mezarları (Res.1) nedeniyle 19. yüzyılın ortalarından beri sıklıkla ziyaret edilip, yayınlara geçtiyse de, yerleşmeler açısından Amasya'daki ilk önemli arkeolojik çalışma, H.H. von der Osten'in Alişar Höyük kazısına başlamadan önce Kızılırmak'ın batısı ile kavsi içinde gerçekleştirdiği yüzey araştırması çerçevesinde yaptığı incelemedir(1). Bu araştırmadan sonra, yörenin yerleşmelerinden gelen buluntular araştırmacıların dikkatini çekmeye başlamıştır.