3775 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3775
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 3775
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 270
- Osmanlı İmparatorluğu 172
- Türkiye 148
- Türkler 137
- Osmanlı Devleti 135
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 111
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 97
Mütareke Döneminde İtilaf Devletlerinin Hapishaneler Üzerindeki Denetimi
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 155-174
Özet
Tam Metin
Mondros Mütarekesi'nin imzalanması Osmanlı İmparatorluğu açısından bir dönemin kapandığına işaret eder. Bu dönem; içeride çok uzun zamandan beri varlığını devam ettiren İttihat ve Terakki Partisi'nin aktif Türk siyasetinden uzaklaşması, mütareke hükümlerinin keyfi uygulaması sonucunda ortaya çıkan belirsizlik, karışıklık, işgaller ve bütün bunlara karşılık Mustafa Kemal'in önderliğinde bağımsızlık ve egemenlik savaşının başlaması gibi birden çok gelişmeye tanıklık etmiştir. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasının ardından başlayan İstanbul'un fiili işgali, Osmanlı Hükümeti'ni birçok açıdan karışıklığa sürüklemiştir. Başlangıçta bütün işgallerin geçici olduğu düşüncesi ile hareket eden ve bunu bu şekilde aktaran yönetim, bir süre sonra her açıdan kontrol altına alındığını görmeye başlayacaktır. Bu makale içerisinde incelemeye çalışacağımız hapishaneler üzerinde İtilaf Devletleri'nin oluşturduğu kontrol, Mondros Mütarekesi'nin dördüncü maddesinde yer alan harp esirlerinin teslim edilmesine ilişkin maddeden yola çıkılarak gerçekleştirilmiş, ancak aşağıda örneklerini vereceğimiz üzere, bu söz konusu maddenin kapsamından hızla uzaklaşılan bir anlayışla uygulamaya konulmuştur. Çünkü hapishanelerde sadece mütarekenin dördüncü maddesi kapsamına giren kişilerin olup olmadığı araştırılmamış, Osmanlı vatandaşları, yeni kurulan devletlerin vatandaşları, Yunan uyruğundan olanlar ya da oldukları iddiasında bulunanlar çıkarılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla işgal, bir boyutu ile hapishaneler üzerindeki kontrol ve müdahale kapsamında da yaşanmıştır.
Fatih Vakfiyeleri’nin Tanzim Süreci Üzerine
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 73-94
Özet
Tam Metin
Osmanlı tarihçiliğinin öncüsü Prof. Dr. Halil İnalcık'ın belirttiği gibi(2) fetihten sonra İstanbul'un nasıl düzenlendiğini Osmanlı Arşiv belgelerinin ışığıyla aydınlatmak, hem Osmanlı şehirlerinin niteliğini incelemek, hem de Bizans başkentiyle Osmanlı başkentinin devamlılığı ve değişikliğini ortaya çıkartmak için büyük önem taşımaktadır. Bu konuyla ilgili tarih kaynağı olarak Fatih Sultan II. Mehmed'in İstanbul'da kurduğu vakıfla ilgili malzemeler büyük bir önemi hâiz bulunmaktadır. Özellikle 15. yüzyılın ikinci yarısına ait bilgiler için, Fatih Sultan Mehmed adına yazılan vakfiyelerin çok önemli olduğu iyi bilinmektedir. Ancak Fatih vakfiyeleri üzerine Halil İnalcık'ın Galata ile ilgili değerli çalışması dışında,(3) pek ciddi bir tarih çalışmasının yapılmadığı dikkati çekmektedir. Bu hususta yapılanlar daha çok vakfiyelerin neşrinden ibaret kalmıştır. Oysa çeşitli tarihlerde tanzim edildiği kesin olan ve "Fatih vakfiyesi" olarak bilinen vakfiyelerin içeriği birbirlerinden oldukça farklıdır. Onların nasıl ve ne zaman tanzim edildiğini göz önüne almadan tarih kaynağı olarak kullanmak, şüphesiz bazı yanlış yorumlara sebep olacaktır. İşte, bu araştırmamızda Fatih vakfiyesi olarak bilinen vakfiyelerin tanzim sürecini, Fatih Sultan Mehmed ve oğlu Sultan II. Bayezid zamanındaki İstanbul'un imar tarihi ile bağlantı kurarak aydınlatyama çalışacağız.
Kırklareli Müzesi’ndeki Asilbeyli Lysimachia Definesi
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 5-52
Özet
Bu define, 1993 yılında, Kırklareli'ye 2 km. uzaklıktaki Asilbeyli Köyü'nde bulunmuştur. Asilbeyli köyünde bir define bulunduğu haberi üzerine, Müze Müdürü Sn. Zülküf YILMAZ tarafından bir kazı ve temizlik çalışması yapılmıştır. Muhtemelen bir çömlek içerisinde saklanmış olan define sikkeleri tarım yapılırken çömleğin kırılmasıyla ortalığa dağılmıştır. Kırklareli Müze Müdürlüğünün yaptığı kazı çalışması sonucunda, 500 civarında bronz sikke toplanmıştır(1). Bunlardan 305 adet sikke, 204-509 envanter numarasıyla envanterlik olarak işlem görmüştür. Definenin, yaklaşık 190 civarında olan sikkeleri ise, kondisyonlarının çok bozuk olması nedeniyle müze tarafından etütlük olarak tasnif edilmiştir. Biz burada, definenin envanterliğe ayrılmış kısmını, yani 305 sikkeyi tanıtabiliyoruz. Çünkü defineden geriye kalan ve müze tarafından etütlüğe ayrılmış olan diğer sikkeleri Kırklareli Müzesinde çalıştığımız zaman içinde görememiş ve üzerinde çalışma olanağı bulamamıştık(2). Ancak, Asilbeyli Definesini bizzat bulmuş ve müzeye taşımış olan, Kırkalareli Müze Müdürü Sn. Zülküf YILMAZ bu etütlük sikkelerin, 160-190 civarında olduğunu bize daha sonraları beyan etmiştir(3).
Türk Minyatür Sanatında Cennet
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 141-154
Özet
Tam Metin
Dinlerin birçoğunda ölüm sonrasında ikinci hayat söz konusudur. Kişi öldükten sonra ya da her şeyin yok olması anlamına gelen kıyametten sonra ikinci bir hayat başlayacaktır. Bu hayatta, dünyada iken iyi işler yapanlar rahat edecek, kötü işler yapanlar ise sıkıntıda olacaktır. İslam kültürüne göre de kıyametten sonra ikinci bir hayat olacak ve iyi insanlar yeni yaşamlarını cennette geçireceklerdir. İslam toplumlarının cennet tasavvuru ile ilgili bilgileri içeren çok sayıda eser mevcuttur. Ancak insanların cennetle ilgili ayrıntıları anlayış biçimini en güzel resimlerde görmek mümkündür. Nakkaş her ne kadar cennetle ilgili resmini yaparken ilgili yazmanın metnini göz önüne alsa da, kendi zihninde oluşan cennet biçimini de resme yansıtması doğaldır. Ayrıca incelediğimiz resimler, yapıldığı dönemde bir anlamda görsel medya aracı olması nedeniyle toplumun cennetle ilgili tasavvurlarının biçimlenmesine de katkıda bulunmuştur. Bu bağlamda çalışmamız özellikle 16. ve 17. yüzyıl İslam toplumunun genel anlamda cennet tasavvurunun tespitine yönelik araştırmadır.
Fahreddîn Kara Arslan Devri Artuklu Tarihi
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 53-72
Özet
Tam Metin
Selçuklu Devletine uzun yıllar hizmetlerde bulunan Artuk Bey'in hayatta iken yapamadığını ölümünden sonra oğulları ve torunları başararak, ona izafeten Artuklular adıyla anılan ve bir çok kola ayrılan güçlü bir devlet kurmayı başardılar. Bu devletin Hısn Keyfâ kolu, Sökmen tarafından 1102 yılında kurulmuş ve daha sonra da oğlu Rukneddîn Dâvud tarafından geliştirilmişti. Son derece cesur ve kudretli bir Türkmen beyi olan Dâvud, çeyrek yüzyıl boyunca Artukluların bu kolunu dinamik bir şekilde ayakta tutmakla kalmamış, çevredeki bütün tehlikelere rağmen geliştirip, büyütmeyi başarmıştı. Onun 23 Temmuz 1144 tarihinde Hâni'de vefat etmesi üzerine yerine oğlu Kara Arslan geçti(1).
Gritti Ludovicus'un Macar Valiliği (1531-1534)
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 251-294
Özet
Viyanalı araştırmacı Heinrich Kretschmayr'ın "Gritti Lajos" adlı yapıtı Magyar Törteneti Eletrajzok (Macar Tarihsel Yaşamöyküleri) dizisinde 1901 yılında (XVII/1) yayımlandı. Gyula Schröder "Yayıncının Sonsözü"nde bu kitabın yazılmasının yabancı bir yazara verilmesinin gerekçelerini tanıtırken bu yanıtla birlikte ortaya çıkan ana soruna da yönetmek zorunluluğunu duyumsadı. "Önyargısız eleştirmen Macar koşullarının çiziminde ondan (yani Kretschmayr'dan - G.B.) yeni bir şey bekleyemeyeceğimizi doğal karşılayacaktır; hatta her tarih yazarının hizmetine amade olan verilerin tümüyle kullanımını bile bekleyemeyiz; bunlar bir yabancıya bir Macar tarihçiye olduğu ölçüde doğrudan seslenmezler." Ama kitabın yayımlanmasının ileride Macar araştırmacılarının da onun kahramanına dikkatini çekeceği ve onların yapıtın yanlışlarını düzelterek dönemin olaylarının ilerde daha iyi anlaşılmasına yardım edeceği umudu salt iyi niyetli bir arzu olarak kalmıştır. Mohaç sonrası yıllarla ilgili olarak zaten yeterince üvey evlat konumunda olan tarihsel literatürümüz Venedik Doçu Andrea Gritti'nin İstanbullu mücevher tüccarına-bankerine dönüşen yasadışı oğlunun yurdumuzun tarihinde baştan sona oynadığı tuhaf epizodla pek ilgilenmemiştir.
BLAUNDOS, Berichte zur Erforschung einer Kleinstadt im lydischphrygischen Grenzgebiet, Istanbuler Forschungen 48, Ed.: Axel Filges, Tübingen, Ernst Wasmuth Verlag, 2006, 350 sayfa metin, 285 siyah-beyaz fotoğraf ve çizim, 2 renkli levha, 6 katlanabilir levha, 3 katlanabilir ek plan. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 295-298
Özet
Bu monografi aslen, günümüz Uşak ilinin güneyindeki Ulubey ilçesine bağlı Sülümenli köyünün kuzeydoğusunda kalıntıları bulunan, antik Lydia-Phrygia sınırındaki küçük bir antik şehir olan Blaundos'ta, 1999, 2000 ve 2002 yıllarında Dr. Axel Filges başkanlığındaki bir ekip tarafından Alman Arkeoloji Enstitüsü (Deutsches Archaologischen Institut) desteğiyle yürütülen bir yüzey araştırmasının sonuçlarını içermektedir. Editörlüğünü A. Filges'in yaptığı kitap ayrıca, kentin tarihi coğrafyası ve bölgesel tarihiyle ile birlikte şehircilik gelişimini de kapsamaktadır. Editör tarafından yazılan Önsöz'ün (Vorwort) ardından, metin içinde kullanılan Kaynakların Kısaltması (Abkürzungverzeichnis) gelmektedir. Kentin kısaca tanıtıldığı, özelliklerinin belirtildiği ve keşfinin anlatıldığı Giriş (Einleitung) bölümü, Topografi (Die Topographie), Araştırma Tarihi ve İlk Şehir Tanımlarının Kısa Bir Özeti (Ein Kurzer Abriss der Forschungsgeschichte und Frühe Stadtbeschreibungen) kısımlarını kapsamaktadır.
50. PIAC Tataristan'ın Başkenti Kazan'da Yapıldı
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 307-308
Özet
50. PIAC (Permanent International Altaistic Conference / Sürekli Uluslararası Altay Çalışmaları Konferansı) 1-6 Temmuz 2007 tarihleri arasında Rusya Federasyonu'na bağlı Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan şehrinde bulunan Tatar Devlet Üniversitesi'nde (Tatar Dövlet Gumanitar-Pedagogika Universiteti) yapıldı. Konferansın resmi açılışı 2 Temmuz Pazartesi günü saat 10.00'da Tatar Devlet Üniversitesi'nin Tataristan caddesindeki abidevi Rektörlük binasındaki Büyük Toplantı Salonu'nda gerçekleştirildi. Rusya dışından katılanlar, salonunun orta kısmında en alt sırada olan düz yerlere oturtuldular. Salonda davetliler yerlerini aldıktan sonra, ilk iş olarak, Rus askeri üniforması giymiş üç Rus askeri trompet çalarak salona girdi. Daha sonra Rusya ve Tataristan'ın milli marşları çalındı. Salonun üst kısmında Rus ve Tatar milli kıyafetleri giymiş kadın ve kızlar Tatarların milli şairi Gabdulla Tukay'ın şiirlerinden bestelenmiş şarkıları kısa bir süre için Tatarca olarak söylediler. Arkasından sayıları on beşe varan gençler hemen hemen Asya ve Avrupa'nın önemli dillerinde davetlilere hoş geldiniz mesajı verdiler.
GÁBOR ÁGOSTON, Barut, Top ve Tüfek. Osmanlı İmparatorluğu'nun Askeri Gücü ve Silah Sanayisi, Çeviri: Tanju Akad, İstanbul 2006, 333 sayfa, [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 299-306
Özet
Barut, Top ve Tüfek. Osmanlı İmparatorluğu'nun Askeri Gücü ve Silah Sanayisi adını taşıyan bu çalışma 7 bölümden oluşmaktadır. Giriş niteliğindeki 1. bölümde Ateşli Silahlar ve Silah Sanayisi (s.19-35); 2. bölümde Osmanlılar ve Barut Teknolojisi (s.36-91), 3. bölümde Toplar ve Tüfekler (s.92-134), 4. bölümde Güherçile Sanayileri (s.135-173), 5. bölümde Barut Sanayileri (s.174-215), 6. bölümde Mühimmat ve Top Döküm Sanayileri (s.216-246), sonuç içerikli 7. bölümde ise Ateşli Silahlar ve İmparatorluk (s.247-266) konuları ele alınmıştır. Eserin 268-302. sayfaları tablolara ayrılmıştır. 303-308. sayfalar arasına ise ağırlık ve uzunluk ölçülerini belirten bir ek konulmuştur.
Bademağacı Kazıları 2004, 2005 ve 2006 Yılları Çalışma Raporu
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 193-250
Özet
Bademağacı Höyüğü'nde 1993'de başlayan kazıların son üç yıldaki çalışmaları, sırası ile 5 Ağustos - 16 Eylül 2004, 30 Temmuz - 14 Eylül 2005 ve 28 Temmuz - 14 Eylül 2006 tarihleri arasında sürdürüldü(1). Bu raporumuzda, çalışmaların sonuçları bir arada sunulmaktadır(2).