3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Selçuklular'da Rüşvet

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 445-478
Tam Metin
En eski dönemlerden itibaren toplumda görülen bir olay olan rüşvet alıp vermenin tarifine sözlüklerde pek rastlanmıyor. Şemseddîn Sami'nin rüşvet tarifi ki, bugünkü anlamına uygun düşmekte olup, şu şekildedir, "Bir memura haklı veya haksız bir iş gördürmek için verilen ücret veya hediye". Bir başka tarife göre, "rüşvet, yaptırılmak istenen bir işte, kanun dışı kolaylık sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan menfaat" dir. Bu tarife hediyeyi de eklersek genel anlamıyla konumuza daha uygun düşmektedir. Selçuklu dönemindeki rüşvet ile ilgili bir çalışma, Prof. Ahmet Mumcu'nun eserinde görülmektedir. Ancak bu çalışma Osmanlı Devleti'yle ilgilidir ve adı geçen eserde "Selçuklular'da Rüşvet" alt başlığıyla ifade edilmiş kısa bir girişten öteye geçememektedir.

Şehzade Eğitimini Çağdaşlaştırma Teşebbüsleri

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 575-612
Tam Metin
Saltanat sistemiyle yönetilen her devlette olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de müstakbel hükümdarın, devrin şartlarına göre oldukça üst düzeyde eğitim görmesi, dönemin muteber eserlerini okuması, en şöhretli bilim adamları tarafından eğitilmesi normal bir durumdu. Bilhassa kuruluş ve yükseliş dönemlerinde şehzadelerin müstesna bir talim ve terbiye aşamasından geçtikleri görülmektedir. Bu yıllarda Osmanlı şehzadesi, doğduğu andan itibaren valide sultanın yanı sıra, onun gözetimi ve denetimi altında çok sayıda görevli tarafından bakılmakta; geleceğin hükümdar adayına layık bir çocukluk devresi geçirmekteydi.

ALAIN SERVANTIE ve RAMON PUIG DE LA BELLACASA, L'Empire ottoman dans l'Europa de la Renaissance / El Imperio Ottomano en la Europa renacentista, Leuven (Belçika) 2005, 411 sayfa, Kitap, Brüksel şehrindeki İspanya Kültür Merkezi tarafından organize edilen bir bilimsel toplantının bildirilerini içerir. Alt başlığı: Ideas et imaginarios de intelectuales, diplomaticios y opinion publica del siglo XV, XVI y principios del siglo XVII en los antiguos Paises Bajos y el Mundo Hispanico [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 783-786
Osmanlı tarihinin en hareketli olduğu çağ sayılan XVI. yüzyıl çalışmalarına, İspanya'dan bir katkı daha sağlanmış bulunuyor. Karşılıklı çarpışmamış olsalar bile arada bulunan Akdeniz adlı müstesna mekân iki tarafı her zaman birleştirdi. Ortaya çıkan malzeme araştırıcıların vazgeçemediği kaynaklar arasında sayılır. Fakat nedense İspanya'da Türk tarihi ve kültürü üzerine olan çalışmalar sınırlı kalması kadar memleketimizde İspanyol kaynaklarına doğrudan temas veya burada yaratılan eserlerin tanıtılması hep belirli çevrelerde tanındı. Bu boşluğun giderilmesini amaçlayan bir çalışma şimdi elimizin altında bulunuyor. Bu arada giriş kısmında gördüğümüz bazı bilgiler sayesinde, çalışmaların ilerki senelerde daha büyük boyutlara kavuşturacağını göstermektedir; tarihten gelen kıymetli hatıralar yanında günümüz meselelerinden bazılarına da ilerde temas edileceği haberi veriliyor.

ABDÜLVEHHAB BİN YUSUF İBN-İ AHMED EL-MARDANİ, Kitabü'l-Müntehab fi't-Tıb (823/1420), inceleme ve metni yayına hazırlayan Ali Haydar Bayat, İstanbul 2005 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 781-782
Kitap önsöz, giriş, yazar hakkında ve eser hakkında bilgi, yazarın diğer kitapları hakkında açıklamalar, Türk dili açısından söz konusu eser, Kitab el-Müntehab fi't-Tıb'ın değerlendirilmesi gibi kısımlardan oluşmaktadır. Eserde ayrıca, yani şeklindeki terimle verilen açıklamalarla terimlerin Türkçe karşılıkları, Kitab el-Müntehab fi't-Tıbb'ın transkripsiyon metni, eserin sadeleştirilmiş metni ve metnin aslının tıpkıbasımı gibi kısımlarda bulunmaktadır. Kitabın giriş kısmında XV. yüzyılda Osmanlılarda kaleme alınmış olan Türkçe tıp kitapları tanıtılmaktadır. Bunlar arasında Ahmedi'nin eserleri hakkında kısaca bilgi verilmektedir. Daha sonra burada ele alınan Kitab ül-Müntehab fi't-Tıb'ın nüshaları ve yazarı Abdülvehhab bin Yusuf ibn-i Ahmed el-Mardani hakkında kısaca bilgi verilir. Bu bilgiden anlaşıldığına göre, eserin Anadolu'nun çeşitli yerlerindeki yazma kütüphanelerinde 5 nüshası mevcut bulunmaktadır.

UŞŞÂKÎZÂDE ES-SEYYİD İBRAHİM HASİB EFENDİ, Uşşâkizâde Tarihi, I, II, Hazırlayan Dr. Raşit Gündoğdu, İstanbul 2005, Tahlil + Metin + İndeks 1207 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 777-780
Osmanlı Tarihi'nin ana kaynaklarından biri daha yayımlanmış bulunuyor. Peşpeşe gün ışığına çıkan bu kaynaklar araştırıcılara büyük kolaylık sağlamaktadır. Bu eserler arşiv kaynakları kadar önemlidir. Çağdaş müellifler tarafından hazırlanmış olması, eserlerin güvenilirliğini de arttırmaktadır. Bu suretle araştırıcılar hadiseleri farklı şekilde yorumlayabilecektir. Uşşâkîzâde Tarihi fazla dikkati çekmeyen ve müracaat edilmeyen bir eserdir. Ayrıca müellifin diğer eseri Zeyl'in bir devamı zannedilmiş ve onun gölgesinde kalmıştır. Diğer taraftan aynı dönemi anlatan Râşid Tarihi'nin de basılmasıyla araştırıcılar bu eseri kullanmış, bundan dolayı elimizdeki eser haliyle ihmale uğramıştır. Yayımlayanın ifadesine göre Uşşâkîzâde Tarihi tek nüsha olup o da muhtemelen müellif nüshasıdır. Bu yüzden elimizdeki eser mevcut nüshadan trans-literasyon yoluyla yayına hazırlanmıştır.

VELİ SEVİN, Eski Anadolu ve Trakya, Başlangıcından Pers Egemenliği'ne Kadar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003. 319 sayfa, 66 harita, 600 resim, 262 çizim, 10 tablo. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 769-772
Asya ile Avrupa arasında bir köprü konumunda olması ve elverişli durumu itibariyle yüzyıllar boyunca doğudan, batıdan, kuzeyden ve güneyden gelen kavim ya da topluluklarca fethedilme arzusuna sahne olan Anadolu, doğaldır ki pek çok uygarlığın derin izler bıraktığı bir bölgedir. Mağaralardan köylere ve giderek ilk büyük kentlere geçildiği, uygarlığın ilk yeşermeye başladığı, kültürel zenginliğin ve birçok ilklerin yaşandığı coğrafyadır. Kitap, Atlaslı Büyük Uygarlıklar Ansiklopedisi dizisi kapsamında hazırlanmıştır. Eski Anadolu ve Trakya'yı ilk insan yerleşmelerinden Pers egemenliğine kadar Anadolu'daki tarihsel süreci ve kültürel potansiyeli ele alan ilk ciltte, bu uzun süreci sistemli bir şekilde yansıtabilmek amacıyla ayrımlara yer verilmiştir. Ayrımlar kendi içinde tarihsel süreçle ilintili başlıklar altında oluşturularak ayrıntılı bir şekilde irdelenmiştir.

ULF-DIETRICH SCHOOP, Das anatolische Chalkolithikum. Eine chronologische Untersuchung zur vorbronzezeitlichen Kultursequenz im nördlichen Zentralanatolien und den angrenzenden Gebieten, Urgeschichtliche Studien 1, Remshalden, 2005, Verlag Bernhard Albert Greiner, 1-441 sayfa + 1-187 Leva + 2 harita [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 773-776
"Im Zwielicht einer unvordenkbaren Vergangenheit unsicher tastend" - "Bilinmeyen geçmişin alacakaranlığında aranmak": Heinrich Schliemann'ın 1881'deki "Ilios" kitabında yer alan bu sözü, kısa bir cümlede, kanıtları çağdaşı yazılı kaynaklarla karşılaştıramadan, yalnızca sessiz artifaktları yorumlamalarımıza bağlı prehistorik araştırmalardaki engelleri çok iyi açıklar. Bununla birlikte, tüm kültürel değişiklikleri, buluşları ve felaketleriyle, bu "bilinmeyen geçmişi" aydınlatmak için farklı prehistorik çağlardaki araştırmalar geçen yüzyılda farklı bir adımla ilerledi.

The Other Geography: Representations of the Turkish Landscape in English Travel Writings

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 721-744 · DOI: 10.37879/belleten.2007.721
Tam Metin
During the Renaissance and in the post-Renaissance period, the European idea of travel was based on two fundamental paradigms: exploration and cultivation. However, especially from the eighteenth century onwards, with the worldwide expansion of European imperialism and colonialism, in addition to these two paradigms, various other and often antagonistic paradigms, which were intrinsically associated with the imperial ideology, came to characterize European travellers' attitude towards other peoples, cultures, and geographies in general and towards the Orient and Turkey in particular. It was in this context that a growing number of English travellers, who visited Turkey, began to write detailed and descriptive accounts of their observations and impressions of Turkish life, society, culture, history, institutions, and geography. On the one hand, by situating Turkey within the traditional myth of the exotic and mysterious East, and, on the other, by perceiving it as the inhospitable geography of alien others, most of these accounts display a blend of fact and fiction and embody a contradictory attitude of innocent romanticism and arrogant realism. In essence, they seem to exhibit a dichotomy arising from the opposition of the self and the other. This is most clearly seen, for instance, in Lady Montagu and Richard Chandler in the eighteenth century, in Alexander Kinglake in the nineteenth century and in Gertrude Bell and Freya Stark in the twentieth century. Since travel is essentially a confrontation of two cultures alien to each other and is informed through the cultural distance between the self and the alien other, in the writings of these English travellers this confrontation is voiced sometimes openly and sometimes implicitly with reference to various aspects of Turkey. One important aspect, which has not yet received full critical attention, is the dichotomic depiction of the Turkish geography. So this paper, which mainly focuses on Montagu, Chandler, Kinglake, Bell, and Stark, is an exegetical and critical study of the changing ways in which the Turkish landscape has been perceived and represented by English travellers.

Uşak Müzesindeki Kistophorik Damgalı Side Tetradrahmi Definesi

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 425-444 · DOI: 10.37879/belleten.2007.425
Tam Metin
Bu define, Uşak Müze Müdürlüğü tarafından 01.11.1995 tarihinde Ahmet Arslan isimli bir kişiden satın alınmıştır. Definenin, Afyon İli, Sandıklı ilçesi, Hocalar Kasabasında (Bkz., Harita 2) bulunduğuna ilişkin müze envanter defterinde kayıt vardır. 19 adet gümüş Side tetradrahmisi'nden oluşan bu önemli definenin tümünün bu kadar olmayacağını düşünmekteyiz, çünkü defineyi müzeye satan kişinin profesyonel bir antikacı olduğunu öğrendik. Bu nedenle definenin parçalandığını düşünüyoruz. Ahmet Arslan definenin sadece 16 sikkesini müzeye satmıştır. Akabinde, bir başka antikacı Zeki Erdem tarafından, bu definenin 3 adet sikkesi Uşak Müzesine satılmıştır. Böylece definenin Uşak Müzesi'ndeki 19 adeti tamamlanmıştır. Define, şimdi müzenin sikke teşhirinde olup, Hocalar Definesi adıyla sergilenmektedir.

Birinci Dünya Savaşı'nın Unutulmuş Bir Diplomatik Cephesi: Etyopya

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 745-756 · DOI: 10.37879/belleten.2007.745
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı denilince, akla ilk önce kuşkusuz asker ve sivil 8.700.000 insanın ölümüne yol açan ve bir o kadarının da yaralanmasına, evsiz ve barksız kalmasına neden olan acımasız bir ihtilaf gelir. Bu savaş, siyasi sonuçları itibariyle tarihe damgasını vurmuş, dört imparatorluğun (Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Çarlık Rusya İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu) çökmesi neticesini doğurmuştur. Keza Birinci Dünya Savaşı'nı inceleyenler, dikkatlerini daha ziyade 1914-1918 döneminde cereyan eden büyük muharebeler, örneğin Fransa, Polonya, Galiçya, Çanakkale cephelerinde meydana gelen çatışmalar üzerinde yoğunlaştırır, Amerika Birleşik Devletleri'nin 6 Nisan 1917 tarihinde İtilâf Devletleri yanında savaşa giriş nedenleri üzerinde dururlar.