3775 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3775
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 3775
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 270
- Osmanlı İmparatorluğu 172
- Türkiye 148
- Türkler 137
- Osmanlı Devleti 135
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 111
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 97
İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki Fildişi Pyksis
Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 59-64
Özet
Tam Metin
Buluntu yeri İstanbul olan, yaklaşık yarısı kırılmış, tabanı kaybolmuş pyksisin üst bölümünde yatay üç sıra profil yer almıştır. Profil üzerinde pyksisin kapağının oturması için oluşturulan üst kısımda da kırıklar vardır. Pyksis üzerinde kabartma tekniğinde "Üç Kahin Kralın (Üç Müneccimin) yeni doğan İsa'ya secdesi" sahnesi işlenmiştir. Katlanabilir küçük bir tabureye oturan Meryem'in ayakları yüksek bir platforma basmaktadır. Başını da örten yumuşak kıvrımlara sahip uzun bir giysisi olan Meryem, elleriyle İsa'yı tutmakta, onu öne doğru uzatmaktadır. Annesinin elleri üzerinde yükselen çocuk İsa'nın annesi gibi uzun ve kıvrımları özellikle belirtilmiş bir giysisi vardır. İsa'da ellerini öne doğru uzatmış, kendisine verilen hediyeyi almaktadır.
Ruha (Urfa) Hanları Üzerine Bir Değerlendirme
Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 131-144
Özet
Tam Metin
Urfa hanları, genel plan şemaları açısından Osmanlı hanlarının özelliklerini yansıtırken; mimari detaylar, malzeme, süsleme ve yapı elemanları ile de bölgesel özellikleri ön plana çıkarır. İki renkli taş malzemenin kullanımı, tercih edilen örtü sistemleri, dilimli ve kaş kemerler, süslemenin sade özellikleri bölgesel etkileri yansıtır. Tespit ettiğimiz 32 handan 11 tanesinin günümüze gelmiş olması, kültür varlıklarımızın ne kadar hızlı bir şekilde yok olduğunu göstermektedir. Bu hanların büyük bir çoğunluğunun yakın zamanlarda yok edildiğini düşünürsek, bu tahribatın gün geçtikçe daha da yoğunlaştığı görülmektedir.
Türk-Alman İlişkilerinin Tarihsel Arka Planı (1878-1914)
Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 217-266
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin çöküş süreci dikkate alındığında, her yüzyıla damgasını vuran bir antlaşma ile karşılaşırız. Osmanlı, on yedinci yüzyılın sonunda imzalanan Karlofça Antlaşması (1699) ile Macaristan'ı ve Transilvanya'nın büyük bir kısmını, Mora ve Dalmaçya kıyılarını, Podolya ve Ukrayna'yı "Kutsal İttifak" güçlerine bıraktı. Bu durum, basit bir toprak kaybının ötesinde, Osmanlı'nın Avrupa kıtasındaki egemenliğini kaybetmesinin de ilk işaretiydi. On sekizinci yüzyılın ikinci yarısında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) Devlet-i Âli-i Osmanî için tam bir yıkımın başlangıcı oldu. Bu antlaşma ile Osmanlı'nın nüfuz sahası üzerinde Rusya Çarlığı'nın etkisi artmaya başladı.
Lozan Konferansı'nda Ermeni Meselesi: İtilaf Devletlerinin Diplomatik Manevraları ve Türkiye'nin Karşı Siyaseti
Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 267-284
Özet
Tam Metin
Genelde azınlıklar ve özelde Ermeni meselesi, son iki yüzyıllık döneminde, Osmanlı Devleti'ni en çok uğraştıran iç ve dış sorunlardan biri olarak tarihte yerini almıştı. Zira, bu meseleyi bahane ederek Osmanlı Devleti'nin iç ve dışişlerine müdahale eden Avrupa devletleri azınlık halklarını kışkırtmak suretiyle son Türk imparatorluğunun dağılmasına sebep olmuşlardı. Yine aynı konu Türk Heyetinin Lozan Konferansı görüşmelerinde karşılaştığı en çetrefilli konulardan biri olmuştu. Bu çerçevede Misak-ı Milli sınırları içersinde Ermenilere bir yurt sağlanması konusu İngiliz Dışişleri Bakanı'nın tabiriyle Konferansın toplanmasının başlıca amaçlarından birini teşkil etmekteydi.
A Fragment of Pediment from Cyzicus
Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 1-8 · DOI: 10.37879/belleten.2005.1
Özet
Tam Metin
The fragment appears to have belonged to the corner of a triangular pediment. A sitting female figure, who is stretching her right leg under her left leg that is drawn back slightly, occurs on the corner part of the pediment. A standing male is depicted to the left of this sitting female figure. This naked male figure has a worn surface which is carved on a rectangular two-step pedestal, as if the figure walked towards his right. On the acroterion of the pediment, a lower part of a female figure wearing a himation over a long tunic has been partially preserved. What appears to be a box, the front of which is broken and the inside of which is carved as a rectangle, is placed to the left of this female figure. A battle between Roman Emperor Septimus Severus and Pescennius Niger, who rebelled against him, took place near the city of Cyzicus in 194 A.D. Cyziqene people supported Emperor Septimus Severus. The studied fragmentary pediment must belong to the tomb of a Cyziqene nobles who fought in this battle of 194 A.D. Both stylistic features of the figures and the ornaments indicate that this pediment may be dated to the late second century A.D.
İlhânlı Hükümdarı Ebû Sa'îd Hân'a Ait Dört Yarlıg
Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 65-116 · DOI: 10.37879/belleten.2005.65
Özet
Tam Metin
Tanınmış şarkiyatçı Bertold Spuler, İlhânlı Devleti siyasi ve idari tarihine dair meşhur eserini 1939 yılında yayımladığı zaman, araştırmacının istifadesinde, çoğu henüz neşredilmemiş durumda olan tarihi kaynaklar ile, İlhânlı hükümdarları Argün ve Olcâytû'nun dış muhaberatıyla ilgili iki mektubu bulunuyordu. Bugün aradan geçen yaklaşık altmış beş yıllık süre zarfında, İlhânlılar devri tarihi kaynaklarının tanıtım ve yayınından başka, inşâ' ve devlet muhasebesiyle ilgili kitaplar ile, o devre ait pek çok orijinal vesikanın varlığının ortaya çıkarılmış olması İlhânlı tarihi araştırmalarına büyük hız kazandırmıştır.
Edirne -Karaağaç- Timurtaş Köyü Timurtaş Paşa Camisi
Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 145-160 · DOI: 10.37879/belleten.2005.145
Özet
Tam Metin
Edirne'nin Karaağaç Mahallesi'nin 1- 1,5 km. güneybatısındaki Timurtaş Camisi, günümüze kadar ayrıntılı olarak ele alınıp, incelenmemiştir. Eserin banisi olarak bilinen Timurtaş Paşa'nın; Osmanlı tarihinde görülen hangi Timurtaş olduğu, değişik şehirlerde varlığı bilinen aynı ismi taşıyan camiler ile bağlantısının olup- olmadığı, vakfiyesinin bulunup- bulunmadığı, inşa tarihi ve geçirdiği onarımlar ile Türk Mimarisi'ndeki yeri aydınlatılması gereken konular olarak karşımızda durmaktadır. Bu çalışmamızda Timurtaş Paşa Camisi; plan, malzeme- teknik, mimari, süsleme açılarından incelenerek öncesi ve çağdaşı örneklerle karşılaştırması yapılmıştır.
Tokat Voyvodalığı (1774-1842)
Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 161-216 · DOI: 10.37879/belleten.2005.161
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin ilk yüzyılında genelde bütün Anadolu toprakları, özelde ise Amasya, Tokat ve Sivas bölgeleri için Rum tabiri kullanılmıştır. 1413 yılında Anadolu ve Rumeli Beylerbeyliği'nin yanı sıra üçüncü bir idari birim olarak Rum Beylerbeyliği kurulmuştur. İlk zamanlarda Tokat, Sivas ve Amasya bölgelerinin birleşmesinden meydana gelen Rum Eyaleti'ne II. Murad'ın son zamanlarında Canik ve Çorum, daha sonra da Karahisar-ı Şarkî bölgesi katılmıştır. Aynı dönemde Rum Eyaleti'nin merkez toprakları olan Amasya, Tokat ve Sivas, önemlerine binaen "Eyâlet-i Rûmiyye-i Suğra" olarak adlandırılmışlardır.
The Entry of the Ottoman Empire into World War I
Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 253 · Sayfa: 687-734
Özet
Tam Metin
This article clarifies several points related to the Ottoman entry into the First World War. First, the Young Turk leaders mistrusted deeply Great Britain which had occupied Egypt in 1882, and appeared disposed to satisfy French and Italian ambitions at the Ottoman expense. Yet, most of the Unionists, not to speak of the public and Parliament, were opposed to war. Indeed, the British and French tacitly agreed to divide the Ottoman state. For this reason, Cemal paşa, a friend of the French, even tried to conclude an alliance with Paris but was unsuccesful. Second, the decision to enter the war came as the consequence of stiff German pressure upon the Unionists leadership and became immediately a fact after the fleet under admiral Souchon's command bombarded the Russian ports. Only four Unionist leaders at most were informed about the German plans to attack Russia. Leading Ottoman officials such as Kazım Karabekir, Hafız Hakkı and many others were against early Ottoman entry into the war. Most of them wanted to wait until spring so as to have time to complete the necessary preparations for the battlefield. Probably, if the Ottoman entry into the war had been postponed for six months or so, Istanbul would have not entered the war at all since by then the hopes for a quick German victory would have vanished. Indeed, after the German offensive in France was stalled at Marne the Unionists seemed to develop second thoughts about the wisdom of fighting on Berlin's side. Consequently, the German diplomatic mission in İstanbul increased its pressures on Enver paşa, who acceded to Kaiser's war demands, still under the illusion that a German victory was imminent. In sum, the Ottoman entry into the war was not the consequence of careful preparation and long debate in the Parliament (which was recessed) and press. It was the result of a hasty decision by a handful of elitist leaders who disregarded democratic procedures and lacked long range political vision and fell easy victim to German machinations and their own utopian expectations of recovering the lost territories in the Balkans. The Ottoman entry into war prolonged it for two years and allowed the Bolshevik revolution to incubate and then explode in 1917 which in turn impacted profoundly the twentieth century world history and the Republican Turkey.
Pîrî’nin Fethiyye-i Cezîre-i Kıbrıs’ının Viyana Nüshası
Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 253 · Sayfa: 633-648
Özet
Tam Metin
Türkler dönemi Kıbrıs tarihinin en önemli kaynaklarından birisi Kıbrıs fetihnâmeleridir. Bu fetihnâmeler, bizzat fetih olayını yaşamış olan kimselerin ağzından Kıbrıs'ın Türkler tarafından ele geçirilmesi olayını ayrıntılı, fakat çoğu zaman abartılı olarak anlatırlar. Dolayısı ile diğer arşiv kaynaklarınca test edilmek kaydı ile en azından adanın zaptı için yapılan savaşın tarihi açısından kayda değer bir öneme sahiptirler. Bugün gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında resmî ve özel arşivlerde birçok Kıbrıs fetihnâmesi nüshalarının bulunduğu bilinmektedir. Kıbrıs fetihnâmeleri 1956 yılından bu yana araştırmacıların ilgisini çekmiş ve bu konuda birçok çalışma yapılmıştır. fiu anki bilgilerimize göre, Kıbrıs'ın fethini başından sonuna kadar ele alan en eski tarihli fetihnâme Pîrî'ye ait olup, Hicrî 978-979 / Miladî 1570-1571 tarihinde ele alınmış olan Fethiyye-i Cezîre-i Kıbrıs'dır. Bu fetihnâmenin bilinen iki nüshası edisyon kritiği yapılarak Harid Fedai tarafından 1997 yılında yayımlanmıştır. Araştırmalarımız sonucunda, Avusturya Millî Kütüphanesi'nde (Viyana) bu eserin bir başka nüshasını tespit ettik. Söz konusu fetihnâme nüshasının, Harid Fedai'nin yayımlamış olduğu nüsha ile karşılaştırmalı olarak tanıtımı bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla, Avusturya'da bulunan Fethiyye-i Berây-ı Cezîre-i Kıbrûs isimli nüsha, Harid Fedai'nin yayımladığı nüshaya göre, yeniden basılmasını gerektirecek kadar nicelikli ve nitelikli farklılıklar içermektedir.