3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu Esnasında Bizans ve Avrupa

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 251 · Sayfa: 63-104 · DOI: 10.37879/belleten.2004.63
Tam Metin
Anadolu'nun kuzey batısında, 14. yüzyılın başında kurulan bu küçük Türk Beyliği, o devirde benzerleri çok görülen olaylardan biri olduğundan başlangıçta hemen hiç dikkati çekmemiş ve ancak 1354'te Rumeli'ye geçtikten sonra Osmanlı Beyliği'nin hayatı temelinden ve süratle değişmiştir. Osmanlıların yüzyıllık bir zaman içinde bir uç beyliğinden bir dünya imparatorluğu haline gelmesi, Ortaçağ sonrası Doğu Avrupa ve hatta dünya tarihinin de benzeri az görülen olaylarından biridir. Bu gelişmede, bir Oğuz boyu olan Osmanlıların devlet kurma işinde sahip bulundukları dinamizmin büyük payı olmakla beraber, o devirde Bizans'ta ve Avrupa'da mevcut şartların bu büyük başarıdaki katkılarının bugüne kadar gereği gibi araştırılmadığı da bir gerçektir.

Kaystros (Küçük Menderes) Ovasında Yeni Bir Antik Yer / Birgi Yakınındaki Hacı Hasanlar Köyü ve Buluntuları

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 739-744
Tam Metin
25 Ağustos 1981 tarihinde, İzmir ili, Ödemiş ilçesi Birgi bucağına bağlı ve Birgi'nin 5 km. kuzeydoğusunda bulunan Hacı Hasanlar Köyü'nde Mustafa Girgin'in arazisinden çıkarıldıktan sonra Ödemiş Jandarma Kumandanlığı tarafından müsadere edilmiş 3 adet seramik ve 5 adet cam eser bugün Tire Müzesi'nde korunmaktadır. Bu sekiz adet eser için çoğu kesin tarihli olan paralel örnekler yardımıyla önerilen tarihler M.Ö.3.yüzyıl sonuyla M.S.4. yüzyıl arasındaki zaman dilimi içine yayılmaktadır.Eserlerin tam olması mezar buluntusu oldukları ihtimalini kuvvetlendirir. Dolayısıyla bu eserlerin çıkarıldığı, Ödemiş ilçesi Birgi bucağı Hacı Hasan Köyü'ndeki bu nekropolde ,eldeki verilerle bugün için, M.Ö.3.yüzyıl sonundan M.S.4.yüzyıla kadar kullanım olduğunu söyleyebiliriz. Yakınında da ilişkili bir yerleşim yeri aramak gerekir. Hacı Hasanlar Köyünün güney batısında Dioshieron, güney doğusunda Koloe Kiraz , Daredda Elbi yakınında ve Tarigya/Targya Akpınar Köyü yakındaki Çavuşdağı mevkii , Diginda Kayacık Asar ve Euadsa Dioshieron ile Koloe arasında antik yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir. Hacı Hasanlar Köyü ve/veya yakın çevresiyle ilişkilendirilmiş antik yerleşimden bahseden yazılı kaynak yoktur. Fakat bu zengin buluntular bir nekropol alanının ve/veya yerleşimin varlığını göstererek bölgenin arkeolojik açıdan önem ve zenginliğini vurgular.

The Uneasy Relationship: Turkey's Foreign Policy as Regards the Soviet Union at the Outbreak of the Second World War

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 949-986
Tam Metin
In view of growing threat of the Axis powers, by the beginning of 1939 a security agreement with the Soviet Union came high on the list of Turkish priorities. Turkey would also co-operate with Britain in the Balkans and the Mediterranean. Ankara proposed a triangular Turco-Anglo-Soviet relationship. Turkey sought to search for the illusive Soviet connection to parallel its signing of mutual assistance agreement with Britain on 12 May 1939. But the Germano-Soviet Non-aggression Pact of 23 August 1939 upset the entire international balance and put Turkey into a delicate position. Nonetheless Ankara still considered that arriving at an accord with Moscow would not be incompatible with its engagements towards the West. Saracoğlu's mission to Muscow in the autumn of 1939 failed because of Russia's attempts to unilaterally amend the Montreux Straits Convention and to draw Turkey away from the West. During Saracoğlu-Molotov talks, Kremlin endeavoured to obtain a foothold at the Straits in order at once prevent others from commanding the warm water approach to its Black Sea ports and to place itself in a position to exercise a hand in Mediterranean affairs. Relations between Turkey and Russia thus entered into a new period of mutual distrust and tension.

XVIII. Yüzyıl Osmanlı Tarih Yazıcılarından Hazine-i Birûn Kâtibi Ahmed Bin Mahmud’un Hayatı

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 853-864
Tam Metin
Berlin Staatsbibliothek Orientabteilung, Ms. or. quart. 1209 numarada kayıtlı hazine-i birûn kâtibi Ahmed bin Mahmud(1) tarafından tutulan, Osmanlı Devleti'nin XVIII. Yüzyıl siyasi, sosyal ve ekonomik hayatına ilişkin önemli kayıtlara sahip olan mecmûa ve yazarı, Osmanlı tarihi araştırıcıları tarafından oldukça az tanınmaktadır. Özellikle eserin sahibi hazine-i birûn kâtibi Ahmed Efendi'nin hayatına ilişkin başka kaynaklarda ayrıntılı bir bilgiye tesâdüf edemediğimiz gibi, bu hususta yazılmış eldeki mevcut verilerinde eksik ve kifayetsiz kaldığını, hatta yanlış yorumlandığını gördük. Bu noktadan hareketle Ahmed b. Mahmud'un hayatına ilişkin toplu bir yorum ve yeni bir bakış açısı getirmeden önce yazar hakkında çok az kaynakta rastlayabildiğimiz kısa ve sınırlı bilgileri burada kaydetmekte fayda görüyoruz.

İngiliz Konsolosu Longworth'a Göre Trabzon Vilayeti (1892-1898)

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 881-910
Tam Metin
Tarihimizde 93 harbi olarak geçen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi Türkiye'nin bir ölçüde kaderini belirlemiş olması bakımından önemli bir savaştır. Savaş sonunda Rusya, Osmanlı Devletinin imzalamak zorunda kaldığı Ayastefanos Antlaşması (3 Mart 1878) ile hem Balkanlarda, hem de Kafkasya'da mutlak bir üstünlük ele geçirmiştir. Ancak Osmanlı Devletinin istemeden de olsa imzalamak zorunda kaldığı bu antlaşma Avrupalı büyük devletlerin, özellikle de İngiltere'nin ve Avusturya'nın menfaatlerine ters düşmekteydi. Onlara göre bu antlaşmanın kabulü kendi milli menfaatlerine ters düşeceği gibi, uzun vadede Avrupa barışı için de tehdit arz etmekteydi. Nitekim Rusya, Almanya, ve Fransa'nın da desteğini alan İngiltere ve Avusturya'nın kararlı tavırları sonucunda Berlin'de milletlerarası bir konferansın toplanmasına razı olmuş ve 13 Haziran 1878'de Berlin Kongresi toplanarak, 13 Temmuz'da antlaşma imzalanmıştır.

I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Mücadelesi Sırasında Maraş'ta Ermeni Mezalimi

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 911-948
Tam Metin
Maraş, Osmanlı Devleti döneminde Halep Vilâyetine bağlıydı. O dönemde Maraş yöresinde ve özellikle Maraş'ın Zeytun (Süleymanlı) kazasında küçümsenemeyecek miktarda Ermeni nüfusu vardı. Ermeniler, Gregoryen, Katolik ve Protestan mezheplerine bölünmüşlerdi. 1908 Halep Vilayeti Salnamesi'ne göre, Maraş merkezinde 4 Ermeni (Gregoryen), 3 Protestan, 2 Katolik, 1 Latin kilisesi ve 15 Hıristiyan mektebi vardı. Zeytun'da 6 kilise, 2 manastır, 1 gayrimüslim rüştiye ile 5 iptidai mektebi bulunuyordu. Elbistan'da 3 kilise, Göksun'da 1 Ermeni (Gregoryen) kilisesi ile 4 Protestan mektebi görünüyordu. Şehir merkez nüfusu toplam 67.974 olan Maraş'ta, 46.557 Müslüman, 11.180 Ermeni (Gregoryen) ve 3.567 Katolik yaşamakta idi.

Memlûk-Moğol Mücadelesi ve Orta Doğu Tarihine Etkileri

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 781-800
Tam Metin
XIII. asır, Orta Doğu'nun siyasi haritasında yeni şekillenmelerin ve güç dengelerinin ortaya çıktığı, Türk-İslam âleminin karışık bir asrıdır. Bu yüzyıla girerken Eyyûbi Devleti'nin en güçlü sultanı Selahaddin-i Eyyûbi'nin (1174-1193) ölümüyle halefleri arasında taht mücadeleleri başlamış, bu mücadelelerden galip çıkan bazı Eyyûbi emir ve beyleri otoritelerini tesis ettikten sonra zaman zaman Kuzey Suriye'de Türkiye Selçuklu Devleti ile hakimiyet mücadelesine girişmişlerdir. Bu durum 1250 yılında Eyyûbi hükümdarı Melik Salih Necmeddin'in (1240-1250) ölümüne kadar devam etmiş, onun ölümünden sonra başlayan karışıklıklar son Eyyûbi hükümdarı El-Melikü'l-Muazzam Turanşah'ın Memlûkler tarafından öldürülmesi ve Memlûk Devleti'nin kurulmasıyla son bulmuştur (1250)(1).

Tarihi Türk Şehri Balasagun Hakkında Yeni İncelemeler

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 771-780
Tam Metin
Tarihi Türk şehri Balasagun Karahanlılar Devleti'nin başkentlerinden biri olup, eskiden beri Türk tarihindeki önemi itibariyle Türk kültürü araştırıcılarının ilgisini çekmektedir. Ancak Balasagun hakkında yeterli bilgi veren orijinal kaynakların eksik olması, söz konusu şehir üzerine farklı görüşlerin ortaya atılmasına sebep olmuştur. Biz, elde mevcut yerli ve yabancı kaynaklardaki bilgilerin ışığında şimdiye kadar konuyla ilgili olarak yapılan çalışmaları da dikkate alarak, Balasagun şehrinin menşei, kuruluş tarihi, kurucuları ve sair hakkında yaptığım çalışmalar sonucu tespit ettiğimiz bazı hususları ortaya koymak istiyoruz.

Göknur Göğebakan, XVI. Yüzyılda Malatya Kazası (1516-1560), Malatya Belediyesi Kültür Yayınları

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 1001-1004
Osmanlı döneminden günümüze ulaşan arşiv belgeleri arasında Tapu-Tahrir ya da Nüfus ve arazi sayım defterleri (TT) oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bu defterlerin çok büyük ölçüde XV-XVI. yüzyılları kapsadığını belirtmek gerekir. Aslında timar ve iltizam sisteminin işleyişine esas olan bu defterler, günümüz tarihçileri, iktisatçıları, coğrafyacıları vb. tarafından çok değişik açılardan incelenmekte ve değerlenditmektedir. Son yıllarda bu defterler bağlamında bir sancağın, bir kentin, bir kazanın belirli bir dönemdeki durumunu ele alıp işleyen araştırmaların sayısı oldukça artmıştır. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü bu defterlerden bazılarını, harita ve dizin eklemek suretiyle tıpkıbasım halinde yayınlamış bulunmaktadır. Defterlerdeki nüfus ve vergi kayıtları günümüzde bilgisayar düzeni içinde çok önemli bir veri tabanı oluşturmaktadır. W. D. Hütteroth ve Nejat Goyünç'ün güneydoğu Anadolu, Suriye ve Irak'ın bir bölümünü içine alan bölge için yaptıkları çalışma, bu açıdan dikkate değer bir örnek olarak görülmektedir.

Kitap, matbaa, kitap tarihi, dergi, dergi tarihi, İtalya'da Şark âlemi için basılan eserler üzerine araştırmalar

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 987-990
Hümanizma ve Rönesans hareketlerinin kültür, mimari, sanat, müzik ve akademi çalışmalarının merkezi sayılan Floransa şehri, bu geleneği başarıyla devam ettiren hatta teknolojinin başdöndürücü gelişmesinin XX. yüzyılda kendisini hissettirmesine rağmen, geleneklerden vazgeçmeyip, asrileştiren bir yuvadır. Bu başarısı büyük ölçüde coğrafi yapısından ileri gelir ve bu yapıyı benzersiz bir insan potansiyeli tamamlar. Bu beceriye bir de matbaayı ilâve etmemiz kaçınılmazdır. Fakat evvelâ bazı konulara temas etmekte fayda vardır. Matbaa Almanya'da keşfedildikten kısa bir zaman sonra, Venedik şehrinde yetişen yatırımcılar sahip çıktılar ve sonra da komşu mahallere de öğrettiler, bu arada Floransa şehri de bu yenilikten istifade etmesini bildi. Yeni keşfin getirdiği özellikler: eğitim, kültür, sanat alanlarında kitabın tesiri artarken, bir de ekonomik hareket kendisini gösterdi.