2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Höyük
  • Son 1 yıl
  • Iznik
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

İznik Çini Fırınları Kazısı Çini Buluntuları Arasından İstanbul’da 17. Yüzyıl Mimarisinde Karşılaşılan Çinilere Ait Bazı Örnekler

Höyük · 2025, Sayı 16 · Sayfa: 235-248 · DOI: 10.37879/hoyuk.2025.2.235
Tam Metin
İznik Çini Fırınları Kazısına 1981 yılında başlanmış, 1984 yılından itibaren de ilçe merkezinde bulunan BHD kodlu kazı alanında çalışmalara devam edilmiştir. İznik’te, Osmanlı Dönemi’nde çini ve seramik atölyelerinin yoğun olduğu bölge içerisinde kalan kazı alanında, şimdiye kadar toplam on bir fırın ateşhanesi tespit edilmiştir. Yaklaşık -4 metre kotuna kadar inilen kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan fırın artıkları, fırın içerisinde pişirim sırasında kullanılan çeşitli pişmiş toprak malzemeler ile yanmış ya da defolu parçaların olduğu seramik çöplükleri her yıl ayrıştırılarak buradaki üretimin yoğunluğu ve niteliği konusunda yeni verilere ulaşılmasını sağlamaktadır. Üretim artığı olarak ayrılmış buluntular arasında ise seramiklere oranla çini parçaları oldukça az sayıda kalmaktadır. Yarı mamul nitelikli bu çini parçalarının büyük bölümünü, sıraltına mavi-beyaz ve çok renkli dekorlu ulama desenli bordür ve karo çinilerine ait parçalar oluşturmaktadır. Renkli sır tekniğinde yapılmış örnekler de bulunmakla birlikte bunlarla oldukça nadir karşılaşılmaktadır. İznik üretimi oldukları kesin olan bu çini parçalarının bilim çevrelerine tanıtılmasına, özellikle kaynağı bilinmeyen çinilerin tespitine katkı sağlamaktadır. Bunların kullanıldığı yapıların belirlenmesi ise bu çinilerin tarihlendirilmesi açısından önem kazanmaktadır. Bu çalışmada altı çini buluntu, aynılarının ya da benzerlerinin kullanıldığı İstanbul’daki Sultan Ahmed Külliyesi, Yeni Cami Külliyesi, Eyüp Sultan Türbesi, Topkapı Sarayı gibi önemli yapılar çerçevesinde değerlendirilmiştir. İncelenen örneklerden dört parçanın 17. yüzyılda üretildiği kesin olarak saptanmıştır.

Some Observations on the Architecture of the Roman Theatre of Iznik (Nicaea)

Höyük · 2025, Sayı 15 · Sayfa: 113-142 · DOI: 10.37879/hoyuk.2025.1.113
Tam Metin
The ancient city of Nicaea, located in the Iznik district of Bursa, preserved its feature of being an important center from the Hellenistic Period to the Ottoman Period. In the city, where most of the remains from the Roman period have either been damaged or lie buried beneath the traditional residential area, the most monumental structure attesting to this period is the theatre. The first reliable information regarding the construction stages of the theatre has been obtained through the correspondence between historian and writer Plinius the Younger, who was appointed as the governor of Bithynia, and Emperor Trajan. All details mentioned in the letters, including the changes and additions made during the construction stages, have been confirmed through recent excavations. The Nicaea theatre is the only example within Türkiye’s borders where seating rows (ima cavea) have been fully restored using vault and arch technology. The trapezoidal vaults supporting the lower cavea, the barrel vaults supporting the middle cavea, and the pillars supporting the upper cavea contribute to the structure of the building while also facilitating human circulation. Built with meticulous craftsmanship, the Nicaea theatre is a structure that reflects Roman characteristics while also embodying a uniquely Anatolian identity when compared to its contemporaries. As such, it possesses architectural heritage value that must be preserved. Especially; It stands out with its features such as having reliable historical information about the construction stages, hosting different cultural layers, designing in a hybrid plan, being elevated with a vaulted infrastructure, and having a basilica space, which is not common in Anatolian theatres. In 2024, The Recording, Restitution, and Restoration Project of the Roman Theatre at Nicaea have been applied to protect the multi-layered character, prevent physical destruction and transfer to the future generations in accordance with conservation principles.