Mühendis Mehmet Misbah’ın Matematik Felsefesine ve Matematik Eğitimine Dair Görüşleri
Erdem · 2023, Sayı 85 · Sayfa: 151-172 · DOI: 10.32704/erdem.2023.85.151Osmanlı Mütefekkirlerinden Hüsnü Hamid’in Matematik Felsefesi Çalışmaları: “Wroński’nin Riyaziyat Felsefesi”
Erdem · 2019, Sayı 77 (Bilim Tarihi ve Prof. Dr. Fuat Sezgin Özel Sayısı) · Sayfa: 239-262 · DOI: 10.32704/erdem.656903Euclides'in Elementler isimli kitabında ortaya koymuş olduğu Aksiyomatik yöntemle matematik 19. yüzyıla kadar mutlak doğruluğun temsilcisi olarak görülmüştür. Matematikçiler uzun süre Euclides'in söz konusu eserinde belirttiği beşinci postulatı ispatlamak için uğraşmışlardır. Matematik tarihinde problemli postulat olarak da adlandırılan beşinci postulatın uzun süre doğrulanamayışı, birtakım şüpheleri de beraberinde getirmiştir. İbn-i Heysem, Ömer Hayyam, Nasîruddîn-i Tûsî gibi İslam bilginleri beşinci postulatın ispatında oldukça fazla yol almışlar fakat çalışmalarını nihayete erdirememişlerdir. 18. yüzyılın sonlarında Giovanni Girolamo Saccheri ve Johann Lambert İslam matematikçilerinin ortaya koydukları çalışmaları ilerletmişler ve nihayet 19. yüzyılın başında Carl Friedrich Gauss, Janos Bolyai, Nikolai Ivanovich Lobachevsky ve Bernhard Riemann Euslides-dışı geometrileri formüle etmeyi başarmışlardır. Euclides-dışı geometrilerin ortaya çıkması matematiğin temellerinin sorgulanmasına sebep olmuş, matematiğin önermelerinin mutlak doğruluğu sorgulanır hale gelmiştir. Matematikte meydana gelen bu olağandışı gelişmeler matematik felsefesinin de çalışma alanını genişletmiştir. 19. yüzyılda matematiği yeniden temellendirmek için matematik felsefesinde Mantıkçılık, Formalizm ve Sezgicilik gibi ekoller ortaya çıkmıştır. Bu ekollerin dışında söz konusu problemle ilgili çalışmalar yapmış fakat bir ekole dönüşmemiş bazı isimler de mevcuttur. Bunlardan biri de Jósef Maria Hoene-Wroński'dir.
Osmanlı'nın son dönem aydınlarından biri olan Hüsnü Hamid, Jósef Maria Hoene-Wroński'nin matematik felsefesi anlayışını incelemiştir. Hüsnü Hamid konuyu, Dârü'l-Fünûn Fen Fakültesi Mecmuası'nda sırasıyla "Hoene Wroński'nin Tevabi-i Elfiyesi", "Hoene Wroński'nin Tevabi-i Elfiyesi (devam)"ve "Wroński'nin Riyaziyat Felsefesi"başlıklı yayımlamış olduğu üç makale ile ele almıştır. Hüsnü Hamid ilk iki makalesini, Wroński'nin matematik felsefesine dair yazmayı planladığı üçüncü makalesine zemin hazırlamak maksadı ile yazmıştır.
Wroński'nin matematik felsefesinde yapmak istediği şey, matematiğin tümünün türetilebileceği, "en yüksek kanun" olarak isimlendireceği bir matematiksel formülü ortaya koymaktır. Hüsnü Hamid makalelerinde Wroński'nin bu anlayışını vurgulamakla yetinmemiş, söz konusu formül arayışında Wroński'yi matematiksel açıdan doğrulamaya çalışmıştır. Hüsnü Hamid ilk iki makalesinde Wroński'nin yöntemine mesafeli yaklaşırken, son makalesinde 4. dereceden büyük denklemlerin çözümünde bu yöntemin çok yaklaşık sonuçlar verdiğini doğrulamıştır. Hüsnü Hamid'in, döneminin önemli matematikçilerinden olan Wroński'nin matematik felsefesi yaklaşımı ile ilgilenmiş olması ve bunun açığa çıkarılmış olması bilim tarihimiz açısından değerlidir.
İslam ve Bilim Tarihinde Sözlükçülük: Hubeyş Tiflîsî’nin Kânûnu’l-Edeb Adlı Arapça-Farsça Sözlüğü
Erdem · 2019, Sayı 77 (Bilim Tarihi ve Prof. Dr. Fuat Sezgin Özel Sayısı) · Sayfa: 151-178 · DOI: 10.32704/erdem.656902Sözlük çalışmaları MÖ XII. yüzyıla kadar geriye gider. Çinliler, Hintliler ve Yunanlılar, ilk sözlük çalışması yapan milletler arasında sayılır. Milattan sonra I. yüzyıldan itibaren artarak devam eden dil/philology ve sözlük/lexicography çalışmaları; Çin, Latin, Mısır, Mezopotamya ve Japon bölgelerinde gelişmesini sürdürerek devam etmiştir.
Sözlük çalışmaları, Doğu'da İslam'ın gelişiyle birlikte, daha çok MS VIII. yüzyılda Kur'an'ı doğru anlamak, ilahi mesajı mensuplarına iletmek ve Kur'an ayetlerinde ve hadislerde anlaşılması zor kelimeleri öğrenmek amacıyla başlamıştır. İslam dünyası bir taraftan fetihlerle hakimiyet alanını genişletirken bir taraftan da ilim merkezleri kurmuştur. Bu merkezlerde MS VII.-XII. yüzyılları arasında farklı medeniyetlerde yazılan eserler, Arapçaya tercüme edilmiştir.
Bilim tarihi açısından bakıldığında sözlük, çeviride vazgeçilmez bir başvuru kaynağıdır. Sözlük olmadan tercüme faaliyetlerini sürdürmek ve tamamlamak zordur. İslam dünyasında İbn Abbâs'ı ilk sözlük ça-lışması yapanların başında saymak gerekir. Mevcut kaynaklardan hareketle İslam dünyasında sözlük çalışmaları ilk olarak Halil b. Ahmed tarafından yazılan Kitâbü'l-ayn adlı eserle yazılı hâle gelmiştir. Arapça-Latince iki dilli ilk sözlük çalışmasının ise XII. yüzyılda İspanya'da yapıldığı tahmin edilmektedir.
Hubeyş Tiflîsî tarafından XII. yüzyılda yazılan Kânûnu'l-edeb (548/1153) adlı eserin üç yazma nüshasının olduğu bilinmektedir. Bunlardan biri İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Mehmed Hafîd Efendi numara 434'te, diğerleri ise Bodlein numara 157/3 ve Ethé numara 2276'da kayıtlıdır.
Kânûnu'l-edeb adlı Arapça-Farsça sözlük hem hazırlanış hem de yöntem açısından dönemin önemli kaynaklarından biridir. Kafiye sistemine göre soldan sağa doğru alfabetik olarak hazırlanan eserde 60.000'e yakın kelimeye anlam verilmiştir. Bu kelimeler içerisinde, eril-dişil, tekil-çoğul ve tamlama grupları ile künyeler ayrı başlıklar hâlinde düzenlenmiştir.
Eserin mukaddimesinde verilen bilgiler doğrultusunda müellif tarafından eklendiği belirtilen kadın ve erkek Arap şairler, mastarlar ve çoğul vezin bölümleri bu yazmada bulunmamaktadır. Yazmada bugünkü anlamda belki de adlar dizini diyebileceğimiz "kadın ve erkek Arap şairleri" bölümü ile diğer bölümlerin olmaması, nüshanın müellif tarafından yazılmadığı ihtimalini göstermektedir.
Eser, dönemin hem söz varlığı hem hazırlanış yöntemi hem de kaynakça bakımından önemli bir başvuru kaynağıdır. Bu nedenle eser üzerinde yapılacak bir çalışma İslam ve bilim tarihine büyük bir katkı sağlayacaktır.