20 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Erdem
  • Peyami Safa
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Yabancılaşmayı Bir Karakter Üzerinden Okumak: Peyami Safa’nın “Meral”i

Erdem · 2022, Sayı 83 · Sayfa: 111-134 · DOI: 10.32704/erdem.2022.83.111
Yabancılaşma kavramı, toplum içerisinde yaşayan ve diğer bireylerle iletişim halinde olan kişinin, inandığı değerlerin, sahip olduğu düşüncelerin, hayat algısının; çevresiyle uyuşmamasından doğan bir çatışma hali sonucunda yavaş yavaş değişmesi ve kendini bulunduğu ortama ait hissetmemesi durumudur. Çeşitli düşünürler ve sosyologlar tarafından tanımlanan bu kavram hakkında incelemeler yapan bir isim de Melvin Seeman’dır. O, yabancılaşmayı beş boyut eşliğinde incelemiştir. Bunlar güçsüzlük, anlamsızlık, kuralsızlık, soyutlanma ve kendine yabancılaşmadır. Güçsüzlük, bireyin zihnindeki düşünceleri gerçekleştirmek için harekete geçememesi; anlamsızlık, varlığına ve dünyaya değer ifade eden bir anlam yükleyememesi; kuralsızlık, zihninde tasarladığı hedeflere ancak kuralları çiğneyerek ulaşabileceğini düşünmesi; soyutlanma, içinde yaşadığı topluma ve onun değerlerine bir anlam yükleyememesi ve kendine yabancılaşma, geleceğe dönük beklentileri birer birer yok olduktan sonra, derin bir ümitsizlik ve yalnızlığa düşmesidir. Sanat alanında eserlere çeşitli şekillerde yansıyan yabancılaşma, Türk edebiyatında da kendine yer bulmuştur. Bu çalışmada Peyami Safa’nın “Yalnızız” adlı romanının kişilerinden biri olan Meral karakteri, eserde bu konuyu en belirgin şekilde yansıtan karakter olarak Seeman’ın yabancılaşma teorisine göre incelenecektir. Meral karakteri bu doğrultuda incelendiğinde onun, kişisel özgürlük alanının sınırlandırıldığı endişesiyle bazı toplumsal kuralları ve değerleri çiğnediği, ahlaki olmayan durumlar içerisinde yer aldığı, ailesinin ve Samim’in tasvip etmediği arkadaşlıklar içinde bulunduğu görülmektedir. Samim’in ona yaptığı uyarılar ve ikisinin, hayat hakkındaki sohbetleri; kendisine karışılmasından, yaptıklarına müdahale edilmesinden hoşlanmayan Meral için bunaltıcı olmaktadır. Meral’i bunaltan etkenler; çevresindekiler tarafından hürriyetinin kısıtlanması yani iradesinin kontrol edilmek istenmesinin yanı sıra, yalnızlaşması hem de kalabalık içerisindeyken bile yalnız hissetmesidir. Meral’in, içine düştüğü kötü durumlar ve bu durumların, çevresindekiler tarafından tasvip edilmemesi ve özellikle de ağabeyi tarafından gördüğü baskı dolayısıyla kendisini değersiz, öz varlığını anlamsız hissettiği görülmektedir. Yaptıklarından dolayı zaman zaman vicdan azabı çekse de, kendi kendine yaptığı sorgulamalara cevap bulamayan Meral hayatını ve bu hayatı çekilmez hale getirdiğini düşündüğü kuralları anlamsız bulmaya başlamıştır. Karşısına çıkan zorluklarla mücadele etmek için gücünün kalmadığını düşünerek, sonunda öz varlığına dahi yabancılaşan Meral, kendisini sınırsız bir özgürlüğe kavuşturacağını düşündüğü kaçış düşüncesini gerçekleştiremeyince ölümü, kurtuluş için tek çare olarak görmüştür. İntiharı düşünmesine rağmen, romanın sonunda bir kaza sonucu yanarak ölen Meral’den geriye kalan not; onun yok oluşa sürüklenmesinin en önemli nedeninin hakikatte dünyadaki yalnızlığı olduğunu göstermektedir. İçine düştüğü yabancılaşma onu yalnızlığa, ümitsizliğe, kaçış ve ölüm düşüncesine doğru sürüklemiştir.

Modern Bireyin Tereddütleri: "Çıplaklık" Düşüncesi ve "Bir Tereddüdün Romanı"

Erdem · 2019, Sayı 76 · Sayfa: 7-22 · DOI: 10.32704/erdem.572815
Tam Metin

ÖZ

Modern birey, yaşadığı yüzyılların doğası gereği teknolojik olarak ilerleme kaydedildiği ölçüde sıkışmışlık duygusu ile yüz yüze gelir. Bu duygu fiziksel veya psikolojik olarak bazı marazlara neden olabileceği gibi farklı düşünme biçimleriyle de kendini ortaya koyabilir. Bireyin merkezi unsur haline geldiği modern toplum yapısı, bu durumların açığa çıkış biçimlerini de çeşitlendirmiştir. Bu noktada "çıplaklık" düşüncesi de kendini gösterebilir. Peyami Safa'nın "Bir Tereddüdün Romanı" adlı eserinde öne çıkarılan bu düşünce birçok farklı anlam alanına açılmaktadır. Bu çalışmada, "giyinme" düşüncesiyle birlikte ortaya çıkan "çıplaklık" kavramı diyalektik bir bakış açısıyla değerlendirilmesi ve bu doğrultuda modern bireyin var oluş sancılarının bir boyutuyla ele alınması amaçlanmıştır. Bu bağlamda, "çıplaklık" düşüncesinin hem metaforik hem de gerçek anlamı üzerinde durularak modern bireyin yaşamında kapladığı alan tartışılmış, "çıplaklık" düşüncesinin açtığı anlam alanları doğrultusunda modern insanın yaşamdaki konumlanışı üzerinden değerlendirilmiştir.

Çalışmanın ana teması özelinde, özellikle eserin iki ana karakteri olan Vildan ve Muharrir karakterleri etrafında oluşturulan ana gövde üzerinden bu iki karakterin birbirleriyle ve diğer karakterlerle kurdukları ilişkinin temaya olan katkısı üzerinde durulmuştur. Söz konusu ilişkiler ağının, özellikle, Vildan ve Muharririn benzer bakış açılarına sahip olmaları nedeniyle giderek daralan bir yapıya sahip olduğu görülmüş, toplumsallıktan bireyselliğe doğru ilerleyen helezonik bir görüntü ortaya çıkmıştır. Bu görüntünün çokkatmanlı yapısının arkasında modern bireyin kendini var etme gayretlerinin etkilendiği unsurların bulunduğu düşünülebilir. Zira, modern çağ ile birlikte insanoğlu birçok etkenin etkisi altına girmiş ve kendini var etme yolculuğunda öncelikle bu etkenlerden kurtulma çabasını göstermek zorunda kalmıştır. Vildan ve Muharrir karakterlerinin bu etkenlerden kurtularak kendi özlerine yönelik birtakım arayışlar içine girdiği tespit edilmiştir. Öyle ki çağrışımsal yükü oldukça fazla olan "çıplaklık" düşüncesi etrafında felsefi anlamı yüksek bir diyaloglar silsilesi açığa çıkmıştır. İnsanın özüne dönüşü ile özdeşleştirebileceğimiz "çıplaklık" düşüncesi, kendinden uzaklaşan insana yönelik bir uyarı niteliğindedir.

Bu çalışmada da amaçlanan söz konusu iki karakter özelinde "çıplaklık" ve "giyinme" düşüncelerinin altında yatan felsefi derinliği, modernite sonrası düşünceler ve düşünürler ışığında tartışmak ve öne atılan argümanları mümkün olduğunca bir yere oturtma gayesi taşımaktadır.

Peyami Safa’nın Romanlarında Anne ve Babalar

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 27-40
Tam Metin

Konusu insan olan romanların şüphesiz en önemli unsuru kahramanlarıdır. Romanlarında insanın içindeki buhranları, tereddütleri yansıtmayı amaçlayan Peyami Safa, roman kahramanlarına, devrinin siyasî, sosyal ve ideolojik şartlarına ve kendi bakış açısına göre ruh ve beden verirken bu kişiler aynı zamanda romanın kendi şartlarına göre de teşekkül etmişlerdir. Onun roman kahramanları tek bir fikrin, düşüncenin ya da mizacın temsilcileri değildirler. Bulunduğu hayat şartlarına uyan, durmadan değişen dinamik gerçek insandırlar. "Romancı ne kadar objektif olursa olsun bütün kahramanları yine kendisidir." diyen Peyami Safa'nın romanlarında geçen anne ve babalar da, onun kendi annesi ve pek tanımasa da hayalinde şekillendirdiği babasından izler taşımaktadır. Yayın hayatına "Server Bedii" takma adını kullanarak başlayan Peyami'nin aldığı bu ad, annesinin adıdır. Server Bedia Hanım bizce değişik romanlarındaki annelerde bir şekilde yaşatılmıştır. Yazarın romanlarında geçen anne ve babalar, romanların konularının geçtiği I. Dünya Savaşı, Mütareke yılları, Kurtuluş Savaşı ve inkılâp yıllarının şartlarında şekillenmişlerdir. Peyami'nin romanlarında sözü edilen babaların bir kısmı kayıp, hakkında bilgi alınamamış, ölmüş ya da yurt dışına çıkmış olduğu için çocukları tarafından aranmakta, beklenilmektedirler. Bazı romanlarda hasta, veremli, kanser olup ölmüşlerdir.

Yazarın "baba" kahramanları çok belirgin olarak verilmezlerken, anneler daha belirgin özellikler taşırlar. Bazı romanlarda kahramanların annesi ölmüş, bazılarında alafranga yaşama kendisini fazla kaptırmış, yabancılarla eğlence âlemlerinde hoşça vakit geçiren, ya da evinin kapılarını bu âlemlerin kişilerine açan hafif meşrep kadınlardır. Bazı anneler de çocukları tarafından tanınmak istenmezler.

Biz bu çalışmamızda yazarın on bir romanında söz konusu edilen anne ve babaları teker teker tespit edip bunların yazarın annesi ve babası ile benzerlikleri olup olmadığını belirlemeye çalıştık

Peyami Safa’nın Hareket Yazıları

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 1-16
Tam Metin
Fahri Kemal ve Suat Tahsin [Türk] sahipliğinde haftalık olarak yayımlanan ve ilk sayısı 11 Mayıs 1929 tarihinde çıkan haftalık Hareket gazetesinin yazarlarından biri olan Peyami Safa, bu gazetede yeni neslin sözcülüğünü üstlenmişti. Nâzım Hikmet'in yardımcı olduğu Hareket'te Peyami Safa'nın "Varız Diyen Nesil" başlıklı ilk yazısı, Shakespeare ve "Saman Ekmeği" kavgasından sonra "Alay Köşkü Yârânı" diye anılmaya başlanan genç yazarların beyannamesi niteliğini taşıyordu. Yazılarıyla Alay Köşkü'nde faaliyet gösteren Güzel Sanatlar Birliği Edebiyat Şubesi'nin bölünmesine ve istifalara yol açan Peyami Safa, başta Yakup Kadri Karaosmanoğlu olmak üzere eski nesilden yazarlara savaş açmıştı. Bildiride öncesi ve sonrasıyla bu kavga ve Peyami Safa'nın Hareket'te yayımlanan yirmi yedi yazıda sergilediği yaklaşım ele alınmaktadır.

Yalnızız Romanında Mekânın Poetikasızlaşması ve Ütopik Dünya Olarak Simeranya

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 41-58
Tam Metin
Türk edebiyatında ütopya türünün dikkate değer örneklerinden biri, Peyami Safa'nın 1951'de kitap hâlinde yayımlanan Yalnızız romanındaki Simeranya'dır. Simeranya, romanın kurmaca dünyasındaki olumsuzluklarla dolu yaşama tarzına alternatif bir dünya arayışının ürünü olarak ortaya çıkar. Prolog kısmından başlayarak Yalnızız'ın olay örgüsünün içerisine dağıtılmış olan Simeranya, romanın tematik gücü durumundaki idealist karakter Samim'in içinde bulunduğu kapalı, lâbirentleşen mekâna alternatif olarak aradığı açık mekân özleminin ürünüdür. Aynı zamanda Simeranya, Batı edebiyatlarında yaygın olan ütopya türünün Türk edebiyatında gelişmesinde ve tanınmasında da rol oynayan ütopik dünya olarak değer taşır. Bu çerçevede Yalnızız ve onun içinde yer alan Simeranya, türün dünya edebiyatında dikkate değer ürünleriyle metinlerarası ilişkiler kurabileceğimiz yapıda karşımıza çıkar.

Psikanalist Bir Romancının Psikanalizi Yalnızız’da Yazarın Psikanalizi Üzerine Bir Uygulama

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 17-26
Tam Metin

20. yüzyılın başlarından itibaren özellikle Freud ve onu takip edenlerin psikanaliz üzerine çalışmaları ve bunları sanatçıya ve sanat eserine uygulamaları, edebiyat alanında da edebi esere ve yazara karşı yeni bir perspektif yaratmıştır. Bu çerçevede metnin en küçük biriminden yazara kadar uzanan geniş bir alan psikanalitik bakışın malzemesi haline gelir. Bu yazının konusu olan yazar psikanalizi, bir anlamda yazarın eserindeki gizli stratejilerini keşfetmeyi amaçlar. Metnin gerçekte yazarın bilinçaltının bir yansıması olduğunu varsayarak iç bağlantıların arkasındaki gizli anlamları keşfetmeye çalışır.

Bu yazıda edebiyatımızda bu tarzda bir incelemeye en uygun yazarlardan biri olan Peyami Safa'nın Yalnızız romanı ele alınacak ve yazar psikanalizi bakımından incelenecektir.

Peyami Safa'nın Romanlarında Mutsuzluğun Kaynakları

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 133-156
Tam Metin
Bu çalışmada Peyami Safa'nın romanlarındaki insanların mutsuzluklarının kaynakları tespit edilmiş ve bu kaynakların, kültürel, sosyal ve siyasal dönüşüm süreçlerinde romanlardaki insanlar üzerinde ne gibi etkiler bıraktığı aranmıştır. Çözümlemede sosyolojik ve psikolojik verilere yaslanılarak; dilin simgesel düzeyi, söz, nesne ve davranış boyutuyla yorumlanmıştır. Çalışmada Peyami Safa imzalı, Sözde Kızlar, Şimşek, Mahşer, Bir Akşamdı, Canan, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye, Bir Tereddüdün Romanı, Cumbadan Rumbaya, Biz İnsanlar, Matmazel Noraliya'nın Koltuğu ve Yalnızız romanları kullanılmıştır. Çözümlemede ulaşılan en genel sonuç, Safa'nın Doğu ile Batı arasında yeni bir kimlik inşası arayışı içinde olduğudur. Romanlardaki mutsuzlukların ana kaynağı da bu arayış içinde çekilen acılardır. Peyami Safa, romanlarında kadınlarla erkeklerin mutsuzluklarını hem kaynak açısından hem de mutsuzluğun yansıma biçimi açısından farklılaştırmaktadır. Çok genel anlamda kadınlar, Avrupai yaşama isteklerinden ve geleneksel yapılardan uzaklaşmalarından ve irsiyetlerindeki olumsuzluklardan dolayı mutsuz olmaktadırlar. Erkekler ise özellikle kadınlar üzerinde egemen olan bu değişimden, yaşadıkları düşünsel çatışmalardan, çözülen ahlakilikten ve yine irsiyet arızalarından dolayı mutsuz olmaktadırlar.

Ölümünün 50. Yılında Romancı Kimliği ile Bütünleşen Fikir Dünyası İçinde Peyami Safa

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 59-74
Tam Metin

Peyami Safa'nın hemen bütün eserleri ve özellikle, en güçlü tarafını temsil eden romanları ve fıkraları, engin bir bilginin ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Böylece, getirdiği yeni görüşlerle, duyuş ve düşünüşlerle bizi, kaynağını Türk milli kültürünün oluşturduğu esaslı sentezlere götürmektedir. Ona göre, her bilim adamı iyiyi, güzeli, doğruyu, gerçeği, hakkı ve hakikati bulabilmek ve objektif, tarafsız olabilmek için "kelimelerle düşünmeli" ve bu maksatla da edebiyatla devamlı temas halinde olmalıdır. Bu çalışma romancı kimliğiyle bütünleşen bir şekilde Peyami Safa'nın düşünce dünyasını incelemeyi amaçlamaktadır.

Peyami Safa’nın Tenkit Anlayışı

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 157-170
Tam Metin
Peyami Safa, Milliyet, Kültür Haftası, Ulus, Tasvir-i Efkâr, Cumhuriyet, Kültür Haftası, Türk Düşüncesi gibi gazete ve dergilerde sanat ve edebiyatın birçok meselesine dair yazılar kaleme almıştır. Bu konular genellikle edebiyat- kültür, edebiyat-felsefe ilişkisi, edebiyatın gayesi, sanatta millîlik, memleket edebiyatı, şaheser tanımı, edebiyat akımları, romanın mahiyeti, şiirin mahiyeti, şiirde mana vb. şeklindedir. Söz konusu yazılardan yola çıkılarak ve mümkün olduğunca kitap olarak yayımlanmamış yazılarına da ulaşılarak Peyami Safa'nın tenkit anlayışı, Türk edebiyatındaki tenkit geleneği içerisinde eleştiri tipleri ile bağlantılar kurularak değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Peyami Safa’nın Romanlarında İdealist Gençler ve Ortak Özellikleri

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 111-124
Tam Metin
Peyami Safa, bir fikir adamı olarak edebî eserlerinde ve fikir yazılarında gençlik ve gençlik meselelerine önemle değinmiştir. Ayrıca romanlarında genç şahıslara mühim bir yer vermiş ve çoğu romanında devrinin umumî atmosferine bağlı olarak olumlu ve olumsuz özellikler yüklediği genç şahısları kıyaslamıştır. Peyami Safa imzalı romanlarla sınırladığımız çalışmamızda olumlanan bazı genç roman şahıslarının fikirleri, eylemleri, yaşam biçimleri ve amaçları bakımından idealist olduklarını söylemek mümkündür. İdealist olarak nitelendirdiğimiz roman şahısları tek tek incelenmiş; bu şahısların eğitimleri, yetişme şartları, aile yapıları, kişisel özellikleri, inandıkları değerler, amaçları ve sosyal yaşamda karşılaştıkları sorunlar bakımından ekonomik, sosyal ve kültürel dünyalarında ortak ve benzer noktalara sahip oldukları tespit edilmiştir.