4 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Erdem
  • image
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Çile’den Hareketle Necip Fazıl Kısakürek’in Anlam Dünyası

Erdem · 2015, Sayı 68 · Sayfa: 81-98 · DOI: 10.32704/erdem.537422
Tam Metin
Necip Fazıl Kısakürek, şiirlerini "sezmek" ve "düşünmek" eylemleri sayesinde yazdığını ifade etmiş ve şiirini "belli başlı bir sanat anlayışından tüten şiirler" olarak tanımlamıştır. Şairin poetikasına ait bu ifadeler, onun şiirinin hem sezmek ve düşünmek eylemlerinin yarattığı çelişkiler üzerine kurulu olduğu hem de özenli bir kurguya sahip olduğu anlamına gelmektedir. Necip Fazıl bir taraftan seçtiği imgelerle bir taraftan da yarattığı etkili ses ile her dönem okurun dikkatini çekmeyi başarmıştır. Onun "şiir mefkûresi"ne varabilmek için anlam derinliği yaratacak kelimeler seçtiği, bunların kurguda bütünlük oluşturacak şekilde birbirini tamamladığı ve bir anlam evreni yarattığı görülür. Necip Fazıl şiirinde anlam derinliği ve bütünlüğü sağlayan başat unsurlardan biri imgedir. Şairin değişen his ve fikir dünyası titizlikle seçilen imgelerin arkasında gizlidir. Necip Fazıl'ın varlığı, dünyayı, yaşamı anlamlandırma çabası ve bunun bireysel sonucu imgenin gizlediği anlam çözüldüğünde ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, Necip Fazıl'ın Çile isimli eserindeki anlam dünyası, imgeler tespit edilerek çözümlenmeye çalışılmıştır.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Poetikasında Ölüm İmgeleri

Erdem · 2014, Sayı 66 · Sayfa: 29-51 · DOI: 10.32704/erdem.537408
Tam Metin
Bu çalışmada, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın edebî eserleri temel alınarak, onun "ölüm" kavramı üzerindeki düşüncelerini yansıtan yazınsal imgeleri üzerinde durulmuştur. Tanpınar'da ölüm, hayatının trajik yanlarını ortaya koyan, onun düşüncelerini derinden etkileyen felsefî bir problemdir. Bir sanatçı ruhuyla ölümlü oluşunun farkındalığı, buna rağmen eserleri vasıtasıyla mazi, toplum ve kültürle ölümsüzlüğü isteyişi/arayışı temel çatışma noktalarından birisini oluşturur. Tanpınar'ın özellikle günlükleri incelendiğinde görülecektir ki, ölüm/ölümlü olma ve ölümsüzlük onun yaratma eyleminin altında yatan en önemli unsurlardan birisidir. Bu durum karşısında Tanpınar, eserlerinde kaçınılmaz olarak bilinçli veya bilinçaltı ölüme dair imgeler kullanmaktadır. Ölümün kesin bir tanımının olmayışı, bu konuda düşünen herkes için farklı bir anlamlandırmanın doğmasına neden olmaktadır. Tanpınar insan, sanatçı, toplum adamı olarak ölümü kendisince yorumlamış ve bu edinimlerini eserlerine yansıtmıştır. Bu imgeler, farklı eserlerinde benzer kullanımlar ve eşanlamlarla karşımıza çıkar. Bu çalışma, Tanpınar'ın kullandığı imgelerden belli başlıları seçilerek örneklendirilmiştir.

Edip Cansever’in “Medüza” Şiirine Varoluşçu Bir Bakış

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 147-158
Tam Metin
Türk şiirinde İkinci Yeni Hareketi'nin önemli isimlerinden Edip Cansever, önceleri Garip şiirinin etkisinde olup Yerçekimli Karanfil adlı eseriyle İkinci Yeni'ye katılır. Medüza imge yüklü bir şiir olup şairin mitolojiden faydalanarak kaleme aldığı bir şiirdir. Bu şiirde varoluşçu felsefenin bakış açısı hakimdir. Bu akımda bireyselliğe önem verilir ve kişinin varoluş meselesi üzerinde durulur. Şair bu şiirde, topluma yabancılaşan, tedirgin insanın bunalımını anlatır. Medüza'daki varoluşçu unsurların başlıcaları şunlardır: Hayat eser birliği, bireyselleşme olgusu, teşhis etme, objektiflik ile sübjektifliĞin birleştirilmesi, hissiyat ve hislerle doğrulama. Medüza'da ağırlıkta olan unsur ise bireyin dışlanmışlık duygusunu, yalnızlığını yenerek bireyselliğini kazanma izleğidir.

Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Darağacı Romanında Şeyh Bedreddin İmgesinin Dönüşümü

Erdem · 2007, Sayı 49 (Mustafa Necati Sepetçioğlu Özel Sayısı) · Sayfa: 151-182
Tam Metin
Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun Darağacı adlı tarihî romanında 15. yüzyıl başlarında Osmanlı devletinin geçirmiş olduğu siyasî ve sosyal çalkantılar arasında Şeyh Bedreddin ayaklanmasına da yer verilir. Romanın kurmaca dünyasında tarihî kişilik olarak Şeyh Bedreddin yerini alır. Musa Çelebi'nin yanında kazaskerliğe kadar yükselen Şeyh Bedreddin, Darağacı romanında bilim adamı kimliği ile siyasî fikirleri ve politik ihtirasları arasında sıkışmış bir kişilik olarak belirir. Onun adı etrafında başlatılan başkaldırı hareketi devletin zayıf bir dönemine rastlaması bakımından sarsıcı olur. Çelebi Mehmed, Şeyh Bedreddin ve müritleri etrafında başlayan sosyal bünyeyi sarsmaya, siyasî birliği bölmeye yönelik hareketi bastırarak ülkenin birliğini sağlamayı başarır. Romanın kurmaca dünyasında felsefî, ilmî, siyasî ve sosyal fikirleriyle beliren, tereddüt ve korkularıyla insanî yönü öne çıkan, bazen düşüncelerinin çarpıtıldığını ileri süren Şeyh Bedreddin, politik ihtiraslarıyla çevresinin kışkırtmaları sonucu başkaldırının liderliğine kadar sürüklenir. Bunun bedelini darağacında hayatıyla öder. Çalkantılar ve başkaldırı içerisinde o, kimliğinden çok kişiliği etrafında oluşturulan "Şeyh Bedreddin" imgesinin dönüşümünün kurbanı olmuştur.