3 sonuç bulundu
Dergiler
- Erdem 3
Yayınlayan Kurumlar
Ramazan Dikmen'in Hikâyeleri ve Modern Dünyanın Öğütücülüğüne İtiraz
Erdem · 2020, Sayı 78 · Sayfa: 61-78 · DOI: 10.32704/erdem.749069
Özet
Yaşamın temel eğilimlerinden biri, insanın kendini, muhitini ve yerküreyi anlamlandırma girişimidir. Bazı zümreler ise tanıyı koymakla yetinmeyerek kendi bulgularını kamuyla veya okurla paylaşmayı tercih eder. Bu bağlamda her özgün görüş, hali hazırdaki tezlere antitez olma potansiyeli taşımaktadır. Moderniteye muhalif bir çizgide ve eleştirel yaklaşımlarla hikâye kaleme alan Ramazan Dikmen, geleneksel doktrinlerden ve kadim bilinçten yana bir yaklaşım içindedir. O, ülke ve dünya ölçeğinde yaşanmakta olan medeniyet krizini tüm çıplaklığıyla metinlerine yansıtmaya gayret ederken sahip olduğu duygu yüklü söylemle bireyin salt rasyonel akılla ve faydacı tavırla yaratılış melekelerinden yoksun kalacağını düşünmektedir. Akıl, ancak sezgi, bilinç, hassasiyet ve merhametle insan yaşamına değer katabilir. Aksi takdirde modernizm ve sermaye, çağdaş insanı alenen tehdit eden bir urdan farksızdır. Dolayısıyla tahakkuk etmekte olan zamanın kötücül ve netameli ruhuna getirilecek itiraz, kaçınılmaz olacaktır. Ramazan Dikmen'in hikâyeleri bu yönüyle birer hesaplaşma metnidir. Bu hesaplaşmalar bireyselliğe de toplumsallığa da açıktır. Dikmen, ihtiyaca göre ironik üsluba başvurabildiği gibi dolaysız anlatma ve gösterme becerilerinden de yararlanmıştır. Kahramanların hatrı sayılır bir miktarı isimsizdir. Nitekim kimlik ve duruş, isimden önce gelir. Yazar, farklı yapısal denemelerde ve teşebbüslerde bulunur. Bilindik, standart ölçülerin yanında yeni ve alternatif biçim modelleri sunar. Ramazan Dikmen'in hikâyelerinde yüklü miktarda ve çaresiz bir karamsarlık hâli olmadığı gibi romantik olgularla bezeli bir dünya tasavvuru da mevcut değildir. İnsanoğlu ve yeryüzü, farklı kanallarla mütemadiyen istila halindedir. Çekilen ve çekilmekte olan acı ve ıstıraplar ötelenir fakat unutturulmaz, bilhassa hatırlatılır. Bu doğrultuda kişiye dayanak olan insani normlar devreye girer. Yanyana ve temas halindeki iki insan birbirini çürütebildiği gibi diriltebilir de. Dostlukları inşa eden husus, mezkûr dirilişler ve çıkarsız etkileşim halleridir. Yapıcı ve ıslah edici müşterek temenniler, Ramazan Dikmen'in hikâyelerindeki olay örgüsüne yön verir. Ramazan Dikmen'e göre performans toplumu, kanaatin geri planda kalmasına zemin hazırlar. İlaveten kargaşa ve kaos ânında insanı teskin eden, özel uğraş ve ihtimamla müşahhas bir karaktere bürünen "yuva"ların apartlara evrimi kaygı verici boyutlardadır. Ancak yeryüzündeki ideal ve ilkeli tiplemelerin varlığı, eşya ve mekânın yitirilmesine set çekecektir. Bu çalışma, Ramazan Dikmen'in hikâyelerindeki insani ve kültürel yozlaşmanın farklı boyutlarına değinmeyi hedeflemektedir. Ayrıca kolektif hafızanın unutma tehlikesi yaşadığı, kuşatıcı niteliğiyle daima evrenselleşme temayülü gösteren ulvi değerler de irdelenecektir.
Söz, Yazı ve Bellek: Ünal Nalbantoğlu’nun Yapıtı
Erdem · 2014, Sayı 67 · Sayfa: 105-123 · DOI: 10.32704/erdem.537472
Özet
Tam Metin
Hasan Ünal Nalbantoğlu, sadece öğrettikleriyle değil, özellikle dersleri dolayımıyla taşıdığı bir vicdanla hatırlanmaya değerdir. Nalbantoğlu'nun iyi bilindiği gibi akademi içerisinde eleştirel bir konumu olmuştur. Özellikle insani bilimlerde işlevsel bilgi üretmeye dönük çabayı hem eleştirmeye hem de açığa çıkartmaya çalışmıştır. Bundan kaçınmak amacıyla derslerin bir fayda arayışıyla değil, bilgi sevgisiyle gerçekleştirilmesi gerektiğini sürekli dile getirmiştir. Bilgiyle ilişkinin çok farklı kipleri olduğunu hatırlatır. Bilgiyi eleştirmek, bilgiyle çatışmak, onun doğruluğunu peşinen kabullenmekten önce gelir. Bu akademinin en temel ve ilksel idealidir. Bu anlamda Nalbantoğlu'nun mirası, ortaya koyduğu sınırlı sayıda metnin yanında öğrencilerin kulaklarında kalan derslerden oluşur. Onun ardında bıraktıklarını değerlendirmek için, bu derslerin etkin bir katılımcısı olmak da gereklidir. Yani söz konusu yapıtın önemli bir sözlü tarafı vardır. Özellikle bilgiyi yazıya dökmeyi reddeden Nalbantoğlu, bilginin bir kere ele geçirilecek bir tür veri olmadığını, kuşkuyla yaklaşılması ve sürekli tashih edilmesi gereken bir tarafının da olduğunu savunur. Bu da sıkça eleştirdiği gibi, ele geçirilen bilgiyi hemen yazıya geçirmeyi ve bu yarım bilgi üzerinden iktidar alanları yaratmayı olanaksız kılar.
Telmih’e Telmih: Klasik Türk Edebiyatında Geleneğin İnşası
Erdem · 2014, Sayı 67 · Sayfa: 5-18 · DOI: 10.32704/erdem.537397
Özet
Tam Metin
Klasik İslamî edebiyatların bir kolu olan klasik Türk edebiyatında, diğer edebiyatlarda olduğu gibi edebî sanatlar sıkça kullanılmaktadır. Ancak edebî sanatların layıkıyla tahlil edildiğini iddia etmek mümkün görünmemektedir. Edebî sanatlardan biri olan telmih de sadece bir edebî sanat işlevi görmez. Kelime düzeyinden mürekkep bir söyleme biçimine uzanan telmih, aynı zamanda hafıza, metinlerarasılık, anlatı ekonomisi gibi vasıtaları kullanarak bir edebiyat geleneği inşasına katkıda bulunur. Dolayısıyla telmihi, bir edebî sanat olmanın yanı sıra gelenek inşa edici bir vasıta olarak da telakki etmek imkân dâhilindedir.