- Erdem 198
- Hasan Ali ÇETİN 9
- İlker YİĞİT 3
- Oğuz ÖCAL 3
- Suzan GÜR 3
- âdem CEYHAN 2
Anadolu Kırsalında Göçün Dünkü (XVI-XX. Yüzyıl) Yapısı: Manisa ve Konya Çevresi Üzerinden Bir Göç Okuma Denemesi
Erdem · 2019, Sayı 76 · Sayfa: 205-244 · DOI: 10.32704/erdem.572906ÖZ
Göçler, tarihin hemen her döneminde toplumları siyasi, sosyal ve ekonomik açılardan etkileyen önemli faktörler arasında yer almaktadır. Öyle ki geçmiş dönemlerde göçler bir siyasi organizasyonun çökmesine neden olurken, başka bir siyasi organizasyonun hayat bulmasına yol açabilmiştir. Böylesine önemli etkileri olan göç olgusuna ilişkin ülkemizde yapılan çalışmalarda daha çok çağdaş dönem kapsamındakilere odaklanıldığı görülmektedir. Ancak bugünün doğru okunmasında ve geleceğe dair sağlıklı projeksiyonların yapılmasında tarihi göçlerin de ele alınması bir zorunluluktur. Özellikle yakın geçmişimiz olan Osmanlı Anadolu'sunun göç yapısının araştırılması, hem göçün tarihi arka planının ortaya çıkarılmasında hem de çağdaş göçleri bu tarihi tecrübe bağlamında değerlendirilmesinde ciddi katkılar sağlayabilecektir. Bu çalışma ile göç tarihine ilişkin literatüre, zaman olarak XVI. yüzyıldan XX. yüzyıla kadarki, mekan olarak ise Manisa ve Konya örnekleri üzerinden, Anadolu kırsalındaki göçlerin yapısı araştırılarak katkı yapılması hedeflenmiştir. Araştırmada temel olarak Osmanlı kırsalında meydana gelen göçlerin sebepleri nelerdir? sorusuna cevap aranmıştır. Bunun için arşiv vesikalarından, arazi araştırmalarından ve saha literatüründen elde edilen bilgi ve bulgulardan yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda, çalışılan zaman dilimi ve örneklem sahaları dahilinde kırsalda yaşanan göçlerin doğal afetler, salgın hastalıklar, eşkıyalık faaliyetleri, vergi baskısı, ana ulaşım ağı üzerinde bulunmaya bağlı olarak ortaya çıkan huzursuzluklar gibi itici faktörler nedeniyle ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Bazen bu itici faktörler bireysel göçlere neden olabildiği gibi toplu göçlere ya da kırsal iskan merkezlerinin yer değiştirmesine yol açabilmiştir. Yaşanan göçlerin kırdan şehre olabildiği gibi belki bundan daha fazla bir kısmı kırsalın kendi içerisinde cereyan ettiği anlaşılmaktadır. Arşiv vesikaları ve arazi araştırmalarından elde edilen bilgiler bu duruma dair önemli ipuçları olarak değerlendirilebilir. Çeşitli sebeplerle kırsalda meydana gelen göç hareketi şehirlerin yanı sıra merkezi, güvenli ve kalabalık köylere doğru gerçekleşmiştir. Başta ekonomik ve güvenlik faktörlerinin etkisiyle gerçekleşen kırsal alandaki göçler neticesinde kırsal iskan merkezleri yer yer toplulaşmıştır. Meydana gelen toplu göçler, bir taraftan bazı köylerin ortadan kalkmasına yol açarken diğer taraftan da mevcut köylerin devamlılığına önemli katkılar sağlamıştır.
Zübdetü’t-Tevârîh Müellifi Mustafa Sâfî’nin Bir Başka Eseri: Tercüme-i Celâl ü Cemâl
Erdem · 2019, Sayı 76 · Sayfa: 89-116 · DOI: 10.32704/erdem.572907Klasik Türk edebiyatı sahasında mesnevi oldukça rağbet görmüş türler arasında yer alır. Türk edebiyatı tarihine bakıldığında gerek telif gerek tercüme yoluyla birçok mesnevinin kaleme alındığı görülmektedir. Türk ve Fars edebiyatlarının etkileşimine yeni bir örnek sayılabilecek Tercüme-i Celâl ü Cemâl, 17. yüzyılın başlarında yapılmış tercüme mesneviler arasında yer almaktadır. Bu eser, yine Mustafa Sâfî'nin bir başka mühim eseri Zübdetü'-Tevârîh'ten öğrenildiği kadarıyla Sultan I. Ahmed'in telkini ve teklifi; Hafız Ahmed Paşa'nın aracılığıyla Mustafa Sâfî tarafından Türkçeye kazandırılmıştır. Mustafa Sâfî, tercümesinin "Sebeb-i Telif" kısmında, eserin Farsçasını Mevlânâ Âsafî'ye isnat etmiştir. Buna karşın Uppsala Üniversitesi'nden temin edilen Celâl ü Cemâl'in Farsça asıl metni incelendiğinde, eserin Emîr Emînüddîn Nezlâbâdî adında bir müellife ait olduğu görülmüştür. Bu eserin Şukûfe Kabbâdî tarafından İran'da yayımlanan tenkitli metni de incelenmiş olup bu bilgi teyit edilmiştir. Araştırma ve taramalar neticesinde, Türkiye'de üzerinde herhangi bir çalışmanın yapılmamış olduğunu tespit edilmiş ve Tercüme-i Celâl ü Cemâl'in tam metni tarafımızca okunmuş olup bu makalede eserin Türk edebiyatı araştırmacılarına tanıtılması amaçlanmıştır. Alegorik bir aşk hikâyesi olan Tercüme-i Celâl ü Cemâl, iki kahraman arasındaki vuslat yolculuğunun yanı sıra tasavufî örüntüsüyle de dikkat çekicidir. Eserin Farsça aslında ve tercümesinde şahıs kadrosu, mekân ve olayların akışı tamamıyla uyumludur. Bu yönüyle asıl ve tercüme eser arasında farklılıklardan ziyade benzerliklerden söz edilebilir. Ancak mütercim Mustafa Sâfî'nin eserin kimi kısımlarına, özellikle Sultan I. Ahmed'e methiyeler içeren telif metinler eklediğini belirtmek gerekir. Tercüme metni asıl metinden ayıran en belirgin özelliğin ise mensur ve manzum karışık olarak kaleme alınmış olması gösterilebilir. Bu durumu mütercim yazma nüsha içerisinde dile getirmiş olup mensur kısımların şahın (Sultan I. Ahmed) övgülerini, manzum kısımların Celâl ve Cemâl kıssasını içerdiğini vurgulamıştır. Bu makalede sırasıyla mütercim Mustafa Sâfî'nin hayatı, edebî şahsiyeti ve eserleri hakkında genel bilgiler verilecek, ardından Tercüme-i Celâl ü Cemâl şekil ve muhteva özellikleri yönünden ele alınacaktır.
İngiliz Gazete Arşivinde Osmanlı Şiirinin İzlerini Sürmek (1835-1900)
Erdem · 2019, Sayı 76 · Sayfa: 139-162 · DOI: 10.32704/erdem.572887ÖZ
19. yüzyılda Batılı araştırmacıların odağına yerleşen Osmanlı edebi- yatı, müstakil çalışmalara konu edilmiş ve bu alanda çeşitli yayınlar yapılmıştır. Şiir seçkisi, müstakil makale ve edebiyat tarihi yazımı bağlamında çeşitlenen bu çalışmalar, Osmanlı dili ve edebiyatının tarih- selliğine ilişkin önemli dikkatler ortaya koymuşlardır. Osmanlı kültürü yazını, yalnızca bilimsel çalışmalarla sınırlı kalmamış, süreli yayınlar aracılığıyla da her türden okurun dikkatine sunulmuştur. 19. yüzyılda İngiltere, İskoçya ve İrlanda'da yayımlanan birtakım yerel gazeteler, Osmanlı kültürü ile ilgili haberlere sütunlarını açmış ve böylelikle be lirli bir elit ve akademik çevrede üretilen çalışmaları gündelik okurun dikkatine sunmuşlardır. Siyasi içerikli metinlere ve şiirlere, seyahat notlarına, Osmanlı şiirinden çevirilere ve çeşitli eser tanıtımlarına yer veren bu gazeteler, 19. yüzyılda Avrupa'da bazı çevrelerde Osmanlı kültürüne karşı uyanan sempati ve merakın önemli temsilcileri olmuş- tur. Söz konusu gazeteler, İngiliz, İskoç ve İrlanda basınında Osmanlı edebiyatının tartışıldığı bir kültür platformunun yaratılmasını sağlamış ve bu alanda yapılmış ve yapılmakta olan çalışmaların yaygın etkisine önemli katkılar sağlamışlardır. Bu makalede, İngiliz Gazete Arşivinde (The British Newspaper Archive) kayıtlı olan yerel gazetelerde 1835 ve 1900 yılları arasında yayımlanmış Osmanlı edebiyatı ile ilgili haberlere/şiir çevirilerine odaklanılmış ve şu sorulara cevaplar bulunmaya çalışılmıştır: İngiliz, İskoç ve İrlanda gazetelerinde Osmanlı edebiyatı ile ilgili yayımlanmış haberler ve bu edebiyattan yapılmış çeviriler nasıl bir içeriğe sahiptir? 19. yüzyılda Batı'da üretilmiş Osmanlı edebiyatı çalışmalarının ortaya çıktığı tarihsel bağlam içerisinde bu haberlerin nasıl bir işlevi vardır? Söz konusu haberler Osmanlıların/Türklerin Batı'daki algısı hakkında bugün bize neler söylemektedir? J. C. Mangan, Joseph von Hammer-Purgstall, J. W. Redhouse, W. A. Clouston ve E. J. W. Gibb gibi önemli oryantalistlerin çalışmalarını/şiir çevirilerini içeren haberleri odağına alan bu makalede, yukarıdaki sorulara birtakım cevaplar sunulmuş ve 19. yüzyıl Osmanlı kültürü çalışmalarının üretildiği ve tüketildiği kültürel bağlam ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Merâgî’nin Son Müzik Eseri: Zevâid-i Fevâid-i Aşere
Erdem · 2019, Sayı 76 · Sayfa: 251-254 · DOI: 10.32704/erdem.577452Abdülkadir Merâgi (1353-1435) Türk müziği tarihinin olduğu kadar Orta Doğu ülkelerinin en önemli müzik teorisyenlerinden biridir. Sistemci Ekolün son temsilcisidir. Eser yazmaya başladığı 1405 yılından 1435 yılları arasında yazdığı eserler içinde en sonuncusu olan bu kitap Merâgi'nin görüşlerinde geldiği son noktayı göstermesi açısından çok önemlidir. İlk eserlerinden sonrakilere fikirlerini değiştirdiği, özellikle dizi ve usullerdeki değişikliklerden anlaşılmaktadır. Merâgi'yi doğru değerlendirmek için bu eserin çevirisine ihtiyaç vardır. Çalışması diğer eserlerinde olduğu gibi bâb ve fasıl'lardan değil, "fayda" dediği on bölümden oluşmaktadır. Her fayda bir konu içerir. Bazı faydalar iki fasıldır. Fayda başlıklarında görülen konular güzel ses hakkında hadislerle başlar, daha sonrasında güzel ses, müzik tanımları, pestlik ve tizlik oluşumu, on iki devir/makam, altı avaze, yirmi dört şube tanımları ve dizileri, dörtlüler ve beşliler çeşitleri, usuller, kendi icat ettiği usuller, icracı öncüler, çalgı çeşitleri, çalgılar, tasnif türleri, müzikte ustalaşmak için önerdiği terci metoduyla alıştırmalar, yerel-düzen ve yaygın düzenler, şedler düzeni, on iki devrin dörtlü ve beşli şedleri, 1001 şed düzeninden oluşmaktadır.
Kaynaklarda Kuzeybatı Karadeniz'de Osmanlı Kaleleri
Erdem · 2019, Sayı 76 · Sayfa: 163-184 · DOI: 10.32704/erdem.572878ÖZ
Bu araştırma metni Karadeniz kapalı havzasının Orta Avrupa'dan başlayarak, çeşitli nehir, ırmak ve derelerle beslenerek büyüyen ve taşıdığı alüvyonlarla kuzeybatı Karadeniz kıyı çizgisini sürekli değiştiren alüvyonlarla oluşan, önceleri bataklık iken günümüzde kara olarak tanınmakta olan, sulu zeminlerdeki yapılaşmalar ki, hisar, kale, kale-şehir olarak meydana getirilmiş toplu yaşam yapılarının planlaması, uygulama teknikleri, yönetimi ve askerî yapı özellikleriyle tanıtmakta. Çalışmanın ana kaynağını Evliya Çelebi'nin Seyahatname eseri oluşturmakla beraber varsa yayınlanmış plan, resimlerle özgün yazılı kaynağın verdiği bilgilerin teyidi yapılmaya çalışılmaktadır. Osmanlı Devleti'nin 15-17.yüzyıl süresince konuya ilgisi de vurgulanmağa çalışılmaktadır.
Mimar Sinan Bibliyografyası
Erdem · 2019, Sayı 76 · Sayfa: 249-250 · DOI: 10.32704/erdem.577422Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı bir kültür akademisi niteliğinde olup Türk kültürü üzerinde araştırma, yayın, tanıtım faaliyetlerini sürdürmektedir. Özellikle Türk kültürü ile ilgili birçok yayını araştırmacıların hizmetine sunmaktadır. Bu yayınlar arasında bibliyografyalar başta gelmektedir. Bunlardan bazıları Anadolu Selçuklu Sanatı Bibliyografyası I, Anadolu Selçuklu Sanatı Bibliyografyası II (1993- 2005), Türk -Ermeni İlişkileri Bibliyografyası'dır. Bilhassa son yüzyılda, basım işinin gelişmesi, kitapların çoğalması, bir konu ya da bir yazar hakkında bir kişinin her şeyi bilmesini imkânsız kılmıştır. Böylece, her konu için türlü bakımlardan hazırlanmış bibliyografyalar çalışmayı kolaylaştıran, verimli kılan başlıca kaynaklar haline gelmiştir. Araştırmacılara kaynak eser niteliğindeki bu araştırma ve inceleme eserlerine bir yenisi daha eklenmiş bulunmaktadır. Selçuk Mülayim'in Mimar Sinan Bibliyografyası kitabı bibliyografya kitaplarımız arasında yerini almıştır.
A. Süheyl Ünver Atölyesi Yorumuyla Türk Kültür ve Sanatında Hayat Ağacı
Erdem · 2019, Sayı 76 · Sayfa: 245-248 · DOI: 10.32704/erdem.577414Kaynağını derin köklerimizden alan hayat ağacı geleneklerimize yansımış, atasözlerimizden destan ve efsanelere kadar geniş bir alana da yayılmıştır. Dr. Müjgan Üçer'in titiz anlatımı, A. Süheyl Ünver Sanat Atölyesi sanatkârlarının yorumları ve diğer zengin görsel malzemeleri ile hayat ağacı bu kitapla meyvesini vermiş bulunuyor. Bu çalışmada hem eserlerde hem de halk kültürünün sözlü geleneğine yansımış önemli bir sembol olarak çeşitli örneklerde hayat ağacının nasıl yer aldığını bulabileceksiniz. Ayrıca kıymetli bir bilim insanı ve sanatçı A. Süheyl ÜNVER'in atölyesinde yetişen sanatçılarca hazırlanmış çeşitli hayat ağacı yorumları da yer alıyor.
Osmanlı Devleti’nin Konservatuvarı Dârülelhan (Arşiv Belgeleriyle)
Erdem · 2019, Sayı 76 · Sayfa: 255-258 · DOI: 10.32704/erdem.577443Türkiye’de Mektep Müzesi’nin Açılışı ve Sergilenen Eşyaların Listesi
Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 5-34 · DOI: 10.32704/erdem.496200Tanzimat'tan sonra eğitim hayatında yaşanılan yenilikler ve uygulamalar İkinci Meşrutiyet döneminde ürünlerini vermeye başlamıştı. Bunlardan birisi de okullarda sergi ya da müzelerin açılmasıydı. Türk Eğitim tarihinde Satı Bey'in öncülüğünde başlayan bu girişim kısa sürede dönem içerisinde diğer eğitimcilerin de takip ettiği bir uygulama olmuştu. Ancak okullarda açılan bu sergiler sene sonu gösterilerinden öteye gidememişti.
Kapsamlı ve daha detaylı düşünülen, resmi anlamda ilk "Mektep Müzesi" Türkiye Cumhuriyeti döneminde 1 Mart 1926 tarihinde Maarif Vekâleti binasında açılmıştı. Açılan bu müzenin okul sergilerinden farkı ülke içinden gönderilen okul malzemelerinden oluşmasıydı. Hatta müzede yabancı ülkelerden gönderilmiş olan okul malzemeleri de yer almıştı. Bu müze öğretmenlere ve öğrencilere birer çalışma merkezi olarak da düşünülmüştü. Özellikle eğitimciler yeni aletleri burada görüp kullanma bilgisine sahip olmuşlardı. Bu anlamda eğitimcilere bir fırsat verdiği gibi, çeşitli eşyaların korunup saklanacağı bir depo olma özelliği ile de gelecekte eğitim tarihi konularında çalışma yapacaklara arşiv olma niteliği taşımaktaydı. Mektep Müzesi 1926 yılından yandığı 1947 yılına kadar hizmet vermişti. Mektep Müzesi'nde sergilenen eşyaların tamamı yandığı için bu çalışmayla yok olan eserlerin varlıkları isimlerinin tespiti ile yeniden ortaya çıkarılmaktadır.
Mektep Müzesi hakkında alınan kararların ve yönergelerin yer aldığı çalışmada, eşyaların listesinin verildiği 1927 tarihli Terbiye Dergisi'nde yayınlanan bölüm ile 1928 yılında yayınlanan "Mektep Müzesi Rehberi" isimli eserler kullanılmıştır. Bunun yanında dönemin gazete ve arşiv belgeleri de incelenmiştir.
ABSTRACT
Opening of School Museum and List of Exhibited Items in Turkey
With in Tanzimat period, innovations and practices experienced in education field and these started to give products during the Second Constitutional Period. One of the these is school museums or exhabitions. The school museum or exhabition started under the leadership of Satı Bey and soon became a practice followed by other educators during the term. Nevertheless, it, which was opened in schools at the end of the year, was not gone beyond.
The first comprehansive and more detailed School Museum was opened officially in the Ministry of Education on March 1, 1926. The difference of this museum from the school exhibitions was that it consisted of school materials sent from within the country and also abroad. The museum was considered as a lab for teachers and students. In particular, theachers had the opportunity to see and use the new metarials in there. In this sense, it was an opportunity for teacher to learn and examine varios materials and became an archive to work in future educational history issues. The School Museum served until it was burned in 1947.
The aim of this study is to re-releaved the materials in these museums. In the study, the decisions and directives, the list of metarials of the School Museum published in Terbiye (1927) and the School Museum Guide published in 1928 have been examined and evaluted with newspapers and archive documents.
Key Words: Turkish History of Education, Ministry of Education, School Museum, School Equipments, Course Tools
Hakkâri Etnografik Eserlerinden Yün Eldivenler Üzerine Bir Çalışma
Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 35-66 · DOI: 10.32704/erdem.496718Eldiven, ellerimizi farklı dış etkilerden korumak için giydiğimiz bir giysidir. Kullanım amacına göre deri, süet, kumaş, yün, kaşmir, naylon, keten ve pamuk gibi malzemelerden yapıldıkları görülür. Bunlar arasında yün ile örülen eldivenler daha çok kış mevsiminde ellerimizi soğuktan koruma amaçlı giyilir. Yün eldivenler, yün çoraplar gibi malzeme ve bezeme açısından önemli özelliklere sahiptirler. Bu anlamda, kültürel mirasımızın önemli unsurları arasında yer alırlar. Günümüzde, yün yerine farklı malzemeden yapılan eldivenlerin kullanımının yaygınlaşması sonucu olarak diğer birçok etnografik eser gibi ortadan kaybolma riskini taşımaktadırlar. Bütün bunlara karşın bu etnografik eserlerle bağlantılı detaylı bir bilimsel çalışmaya rastlanılmaması bu alanda çalışma yapmamızı gerekli kılmıştır.
Bu çalışmada, Hakkâri ilinin farklı yörelerinde yün eldivenlerle ilgili saha çalışması yapılmıştır. Çok az sayıda yün eldivene rastlanılması bu sanat unsuru ile ilgili kaygılarımızı artırmıştır. Ancak katalog çalışmasında da görüleceği üzere, elde edilen yün eldivenler az sayıda olmakla birlikte malzeme, çeşit ve bezeme bakımından kayda değer oldukları görülür. Yün eldivenler üzerindeki motifler aynı yöreye ait yün çoraplar üzerindeki bezemelerle de karşılaştırılarak benzerlik ve farklılıklar irdelenmeye çalışılmıştır. Görüldüğü kadarıyla, bu kültür ve sanat unsuru üzerine işlenen motiflerle Hakkâri ve aynı zamanda Anadolu'nun farklı yörelerindeki yün çorap gibi diğer örgü işler üzerine işlenen motiflerle büyük benzerlik gösterirler. Ancak yün eldivenlerin parmak uçlarındaki püsküller açısından daha çok Hakkâri yöresine özgü bir süsleme özelliğini ortaya koymaktadır. Bu çalışma ile Hakkâri yöresi yün eldivenlerinin kültür ve sanatımız açısından önemine dikkat çekerek bunların tekrar canlanmasında ve gelecek kuşaklara aktarılmasında katkı sağlanması hedeflenmektedir.