- Erdem 198
- Hasan Ali ÇETİN 9
- İlker YİĞİT 3
- Oğuz ÖCAL 3
- Suzan GÜR 3
- âdem CEYHAN 2
Tarihi Coğrafya ve Kültürel Miras
Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 99-120 · DOI: 10.32704/erdem.496740Ülkemizin konumu, sahip olduğu coğrafi özellikleri ve iskân tarihinin çok eskilere dayanmasından dolayı, sadece doğal güzellikleri ile değil, geçmiş toplum ve medeniyetlerden kalan değerler açısından da çok çeşitli ve zengin bir potansiyeli bulunmaktadır. Sadece görünür vaziyetteki kültürel mirasıyla bile adeta "açık hava müzesi" niteliğindeki Türkiye, bu haliyle kültürel miras araştırmaları açısından büyük gelişmelere açıktır.
Günümüzde çok sayıda disiplin, kültür ve kültürel miras ile bağlantılı araştırmalar yürütmekte ve bu konuya çok çeşitli açılardan yaklaşmaktadır. Bunlar arasında tarih ve coğrafya eskiden beri ilk akla gelen disiplinler arasında olup ülkemizdeki hâliyle tarih geçmişteki; coğrafya ise günümüzdeki kültürel konulara yoğunlaşmış görünmektedir. Dolayısıyla, tarihi derinliği olmadan mekânsal araştırmalar yapan coğrafya ile çoğunlukla mekânsal açıdan konuya bakmadan geçmişi ele alan tarih disiplini arasında kalan tarihi coğrafya, bu bağlamda çok daha geniş bir bakış açısına sahiptir.
İnsanın tüm faaliyetleri mekân üzerinde gerçekleştiğinden, mekân temelli bir disiplin olan coğrafyada kültür son derece önemli bir yer tutmaktadır. Tarihi coğrafya ve miras ise, doğrudan geçmişe atıf yaptığından, kültürel miras konusu da tarihi coğrafyada benzer bir konuma sahiptir. Üstelik kültürel mirasın tamamı mekân üzerinde yer aldığından, geçmiş mekân araştırmasını odağına alan tarihi coğrafya, kültürel miras çalışmalarında ayrıca dikkat çekmektedir. Bu noktadan hareketle, eğitim ve bilim hayatımızda gerekli düzenlemeler yapılarak, tarihi coğrafyada yeterli araştırmacı ve uzman yetiştirilmeli, diğer disiplinlere mensup uzmanlarla birlikte ülkemizin zengin kültürel mirası, süratle bilim camiası ile kültürel turizm ve diğer kullanıcıların hizmetine sunulmalıdır.“Nihayetsiz Bir Cidal”: Antalya Gazetesinin Kurucusu Mehmet Emin ve Muarızları (1878-1928)
Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 67-98 · DOI: 10.32704/erdem.496729Meslek Folkloru Bağlamında Çerçiler
Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 167-182 · DOI: 10.32704/erdem.496793Bu makalede sosyal bir grup olarak meslek folkloru bağlamında geleneksel mesleklerden çerçilik ve onun sözlü edebiyata yansımaları incelenmiştir. Çerçi, köy ve kasabaları dolaşarak seyahat eden gezgin esnaftır. "Herkese her şey" sunmak için at, araba ya da sırtlarına yükledikleri heybelerinin içine özenle yerleştirdikleri eşyaları köy ve kasabaları dolaşarak satmaya çalışan çerçiler, ürünlerini tanıtmak için "sözün büyü" sünden yararlanmıştır. Sözlü kültür ortamına adeta yenilik, eğlence ve heyecan getirerek zaman içinde kendi folklorunu yaratmış, atasözü, deyim, fıkra gibi sözlü edebiyat türlerine de konu olmuştur. Bu makalede kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel mesleklerden biri olarak "çerçilik" meslek folkloru bağlamında folklorun onları tanımladığınca ele alınmış, mesleğin sözlü edebiyata yansımaları örneklerle gösterilmiştir. Stereotipler, belli özelliklerin belli insanlarda bulunduğunu varsayan kalıplaşmış değer yargılarını ifade eder. Bu bağlamda anlatmalardan hareketle mesleği icra eden çerçilerin ve diğer cephesini oluşturan sözlü kültür insanının gözünden çerçi stereotipi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çerçilerin sandıkları, heybeleri, at ya da eşeklerinin çektiği tenteli arabaları günümüz marketlerinin, mağazalarının reyonlarıdır. Bu bağlamda değiş tokuştan süpermarketlere gelenekselin dönüşümü, mesleğin günümüz çağdaş yaşamında önemli yeri olan süpermarketlere, çok şubeli mağazalara esin kaynağı oluşu da çalışmada ele alınmıştır.
A Fragment of Old Uyghur Uṣṇīṣavijayā-nāma-dhāraṇī from the Berlin Turfan Collection
Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 223-250 · DOI: 10.32704/erdem.496892ÖZ
Berlin Turfan Koleksiyonu'ndan Eski Uygurca Uṣṇīṣavijayānāma-dhāraṇī'nin Bir Fragmanı Budist külliyata ilişkin metinlerin Eski Uygurcaya tercümesi Orta Asya Türk Budizmi'nin yazılı kaynaklarının oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Mahāyāna Budizmi ve Mahāyāna'nın bir formu olarak gelişen, büyü ve ritüel gibi ayine ilişkin uygulamaları ihtiva eden Ezoterik Budizm'e ait metinler de bunlar arasında yer alır. Bu çalışmanın konusunu oluşturan Ezoterik Budist inanç ve uygulamalara ilişkin unsurları ihtiva eden dhāraṇī sūtralardan biri de Sanskritçe Ārya-sarva-durgati-pariśodhana-uṣṇīṣavijayā-nāma-dhāraṇī'dir. Eski Uygurca Ārya-sarva-durgati-pariśodhana-uṣṇīṣavijayā-nāmadhāraṇī Berlin-Brandenburg Bilimler Akademisi'ndeki Turfan Koleksiyonu'nda saklanan blok baskı fragmanlardan oluşmaktadır. F.W.K. Müller tarafından Uigurica II içerisinde neşredilmiş olan bu Eski Uygurca eser Berlin Turfan Koleksiyonu'nda bulunan blok baskı metinler temelinde hazırlanmıştır. Müller neşrinin temelini oluşturan bu fragmanlara ek olarak metne ait olan bugün Berlin Turfan Koleksiyonu'nda U 2378a (T I T 301.500) arşiv numarasıyla korunan bir yazma fragman da mevcuttur. Bu yazma fragmanın neşri ve tercümesi temelinde, bu yazı şimdiye kadar yayımlanmamış olan yazmayı tanıtmayı, mevzubahis metne ilişkin açıklamalarda bulunmayı ve metnin dizininin hazırlanmasını amaçlamaktadır.
İran Edebiyatında Şem‘ ve Pervanenin Anlam Serüveni
Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 183-208 · DOI: 10.32704/erdem.496801İnsanoğlu asırlardır duygularını ifade etmede, his ve düşüncelerini karşı tarafa aktarmada edebiyat, müzik, şiir ve resim gibi birtakım araçlar kullanmıştır. İçinde tattığı hissi, tecrübe ettiği birtakım derin ve yüce duyguları ifade etmede zorluk çeken sanatçı, şair ve edipler muhatabına anlatmak istedikleri hislerini, aslına en yakın ve uygun bir şekilde dile getirebilmek için bütün bu unsurlardan faydalanmışlardır. Bu araçlardan birisi de şüphesiz edebiyat ve şiirdir. Şairler, çeşitli edebî sanatlardan istifade ederek duygularını söze dökmüşlerdir. İran edebiyatı şairleri de aynı şekilde çeşitli mazmun ve edebî sanatları kullanarak özel bir dil ile duygu ve düşüncelerini kaleme almışlardır. Bu mazmunlardan birisi de çalışma konusu olarak incelediğimiz şem' u pervâne mazmunlarıdır. Söz konusu bu gibi ikili mazmunlara çeşitli sembolik anlamlar yüklenerek zamanla birtakım hikâyeler meydana getirilmiş ve bu mazmunlar birer kahraman olarak değerlendirilmiştir. Gül ü bülbül gibi şem' u pervâne de temsîli olarak sıkça kullanılan, sembolik anlamlar taşıyan bir hikâyedir. Başlangıçta tasavvufî çerçevede ateşin etrafında dönen pervâneye işaret edilmiş; sonraki asırlarda küçük de olsa bazı anlam değişiklikleri söz konusu olmuştur. Bu çalışmada İran edebiyatında genel çerçevede şem' ve pervâne kelimelerinin nasıl anlamlandırıldıkları; anlam değişikliğine uğrayıp uğramadıkları değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Gülistan Tercümesinde İkili Kullanımlar ve Bu Kullanımların Bugünkü Oğuz ve Kıpçak Lehçelerindeki Görünümü
Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 121-148 · DOI: 10.32704/erdem.496747Kıpçak Türkçesinin tek edebi eseri durumunda olan Gülistan Tercümesi, İranlı şair Sadi'nin eserinin Seyf-i Sarâyî tarafından 1 Eylül 1391 Cuma günü tamamlanmış serbest çevirisidir. Yazıda, Gülistan Tercümesi'nin ses ve şekil bilgisi özelliklerinde karşımıza çıkan ikili kullanımlar işlenmiştir. İkili kullanımların ses bilgisinde; düzlük-yuvarlaklık uyumunda, /ė/ ~/ e/ seslerinin kullanımında, ünlü değişmelerinde (/-a-/ ~ /-ı-/, /-e/ ~ /-ö-/, /-ü-/ ~ /-e-/, /ü-/ ~ /i-/) ünlü kaynaşmasında(ni üçün ~ niçin), ünsüz uyumunda, ünsüz değişmelerinde (/b-/ ~ /m-/, /-k-/ ~ /-g-/, /-n/ ~ /-ñ/, /-n/ ~ /-y/, /t-/ ~ /d-/, /-z-/ ~ /-s-/), benzeşmede (-ln- ~ -ll-), ikizleşmede (iki ~ ikki, iti ~ itti), göçüşmede (kibi/kibin ~ bigi/bigin) ünsüz düşmelerinde (/-g/ ~ /-ø/, /-l-/ ~ /-ø-/, /-n-/ ~ /-ø-/, /-r-/ ~ /-ø-/, /-y/ ~ /-ø/) ve -AgU ses grubunda (-AgU ~ -Av), şekil bilgisinde; birinci kişi zamirinin tamlayan ekiyle çekiminde (biziñ ~ bizim), iyelik ekli kelimelerin üzerine gelen belirtme durumu ekinde (+n ~ +nI), ayrılma durumu ekinde (+DIn ~ + DAn), gelecek zaman ekinde (-GAy ~ -GA ~ -IsAr), şart kipinin teklik II. şahsında (-sAñAn ~ -sAñ), emir kipinin teklik II. şahsında (-gIl ~ -ø), emir kipinin çokluk II. şahsında (-Uñ ~ -ñIz/-ñUz), zarf fiil eklerinde (-(I)p, -(U)p,-(U)bAn), yeterlilik fiilinde (al- ~ bil-) ortaya çıktığı görülmüştür.
Kiralık Konak Romanında Özgür Olmayış Fenomeni
Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 209-222 · DOI: 10.32704/erdem.496878Kiralık Konak, insan varlığını tehdit eden unsuru, özgür olmayış durumu olarak görünüşe çıkaran bir romandır. Kısa bir ifadeyle, özgür oluşun (sorumlu oluşun) olumsuz şekli olan özgür olmayış durumu, kişinin yaşadığı karşılaşma deneyimleriyle açılan ve acilen değerlendirilmesi gereken olanaklarını, tepkisel nitelikli eylemleriyle kapatmasıdır. Esir oluştan niteliksel olarak farklı olan özgür olmayış, içinde olunan pek çok durum gibi, insana, farkına varıldığında en yakın, öyle olmadığında ise en uzak durum olarak var olur ve kendisini, sözlerle eylemlerde görünüşe çıkarır. Aynı zamanda olumsuz bir durumun ismi de olan bu fenomen, adı geçen romanda, asıl kişi Seniha'nın olanaklarını israf edişinde görünüşe çıkar. Diğer bir ifadeyle romanın varlık nedeni de olan Seniha, yaşadığı karşılaşmalarla açılan olanaklarını, kullanıp atma düşkünlüğünden dolayı kapatırken özgür olmadığını da ortaya koyar. Bu bağlamda romanı değerli kılan husus ise, insan varlığını tehdit eden unsuru, özgür olmayış durumu olarak somutlamasıdır.
Bu yazıda önce, kavramın kısa bir tanımı yapılmış ve asıl kişinin eylemlerini belirleyen en derin unsurun özgür olmayış durumu olduğu ortaya konmuştur. Daha sonra ise kapatma ve kaçış düşkünlüğünün dolaylı nedenleri tartışılmış ve bu hususun doğrudan nedeninin özgür olmayış durumu olduğu iddia edilmiştir.
Akıl-Kültür İlişkisi Bağlamında Aydınlanmacı Akıl ve Eleştirisi
Erdem · 2018, Sayı 75 · Sayfa: 149-166 · DOI: 10.32704/erdem.496786İnsanın ayırt edici niteliği akıl, kültürün oluşturulmasında en önemli etkenlerden biridir. Aklın nasıl tanımlandığı ve konumlandığı, kültürün almış olduğu şekli de belirlemektedir. Aydınlanma Çağı'nda akla yeni kültürün inşasında büyük bir rol verilmiştir. Ancak ilerleyen süreçte akıl, Adorno ve Horkheimer'ın da işaret ettiği gibi amacından uzaklaşarak araçsallaşmış ve modern kültürün felaketlerinin sebebi olmuştur. Kültürün hastalıklarından kurtulması için aklın, kültürün içinde yeniden değerlendirilip konumlanması gerekmektedir. Çağımızda yüzleşmek zorunda olduğumuz krizlerin üstesinden gelebilmek için akıldan vazgeçilmesine değil, eleştiriyi tekrar ancak bu defa etik duyarlılıkla kuşatarak diriltmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak böyle bir kalkış noktası ile aklın kültür içindeki doğru yeri bulunabilecektir.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Sanayi, Bilim ve Teknoloji Yayıncılığı Örneği: Fen ve San’at Mecmuası
Erdem · 2018, Sayı 74 · Sayfa: 5-34 · DOI: 10.32704/erdem.450072Avrupa'da gerçekleşen sanayi devrimi sonrası yaşanan teknik gelişmeler Osmanlı İmparatorluğu tarafından yakından takip edilmeye
başlanmıştır. XIX. yüzyılın ilk yarısından itibaren öncelikle savunma sanayinin ihtiyacının karşılanmasına yönelik sanayi tesisleri kurulmak
suretiyle Avrupa'daki teknik gelişmeler Osmanlı coğrafyasına getirilmiştir.
Başlangıçta yabancı ve azınlıkların oluşturduğu teknik uzmanlar tarafından kurulan ve işletilen fabrikalar da daha sonra yetiştirilen Müslüman ve Türk mühendis ve işçileri görev almışlardır. Gerek fabrikalarda çalışanlar, gerekse mühendishanelerde ve sanayi mekteplerinde okuyan öğrenciler ile okuma yazma bilenlerin okuyabileceği teknik makalelere, dönemin farklı gazete ve mecmualarında kısıtlı da olsa yer verilmiştir.
Ancak, tamamıyla sanayiye dönük bilimsel ve teknik konuların ele, İbrahim Pertev tarafından Sanayi adı ile 1914-1921 yılları arasında İstanbul'da çıkarılmıştır. Sanayi mecmuası 1933 yılında İbrahim Pertev tarafından İzmir'de Fen ve San'at adı ile yeni Türkçe harflerle tekrar yayımlanmaya başlanmış ve Eylül 1935 tarihine kadar yayım hayatını sürdürmüştür. Bu tarihten sonra Endüstri adını almış olan mecmua, 1958 yılına kadar yayımlanmıştır. Bu makalede, 1930'lu yıllarda başlatılan sanayileşme çabaları döneminde yayımlanan Fen ve San'at mecmuasının
sanayinin gelişimindeki yeri ortaya konulmak suretiyle sanayi tarihimiz ile bilim ve teknoloji tarihimizin aydınlatılmasına çalışılmıştır.
Özbek Destanı Erali ve Şirali’de Geçen Deyimler
Erdem · 2018, Sayı 74 · Sayfa: 35-62 · DOI: 10.32704/erdem.450080Destan metinleri, bir milletin tarih sahnesinde yerini aldığı dönemden başlayarak bugüne taşıdığı kültür kodlarını gösteren en önemli edebiyat
metinlerindendir. Erali ve Şirali Destanı da Özbek Türklerinin zengin sözlü kültür mirasından izler taşımaktadır. Destanda diğer destan metinlerinde olduğu gibi manzum ve düzyazı bölümleri mevcuttur. Erali ve Şirali, destana adını veren iki kardeşin adıdır. Bu destanda Erali ve Şirali'nin hayatı destan diliyle, renkli sahne tasvirleri ve diyaloglarla anlatılmıştır. Destan, Türkçenin zengin söz varlığı öğelerinden birisi olan deyimler bakımından incelenmiştir. Tespit edilen deyimlerin Özbek ve Türkiye Türkçesindeki şekilleri, anlamları, destan metni içindeki örnek cümleleri ve destan içindeki sayfa ve satır numaraları birlikte verilmiştir. Tespit edilen deyimlerin tematik sınıflandırılması da yapılmıştır.