1129 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
  • Erdem
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

1192 Numaralı 1696-1716 Tarihli Hurufat Defterine Göre Yunanistan’daki Türk Mimarisi

Erdem · 2010, Sayı 58 · Sayfa: 93-242
Hurufat defterleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde bulunmaktadır. Vakıflara yapılan imam, hatip, cüzhan, mütevelli, nazır, ferraş gibi görevlilerin yanı sıra çok az da olsa Bosna Hersek'teki Hristiyanlar için knez (yönetici), basmacılar reisi, süvaribaşı gibi atamalarının kaydedildiği defterlerdir. 17. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar olan süreyi kapsarlar. 81 sayfalık defterde 1833 adet kayıt vardır. Kayıtlarda 122 merkez ve bağlı köylerindeki vakıf eserler hakkında bilgiler vardır. Bunların çoğu Balkanlardaki Osmanlı şehir ve köyleriyle ilgilidir. Edirne, İstanbul, Gelibolu, Tekirdağ, Kıbrıs gibi merkezlerle ilgili kayıtlar da görülebilmektedir. 1833 kaydın 968 tanesi günümüz Yunanistan'ındaki Osmanlı şehirleri hakkındadır. Toplam 122 merkezin 24 tanesi bugünkü Yunanistan sınırları içindedir. Yapılar bakımından incelediğimizde kayıtlarda 18 yapı türünde 519 yapı belirledik. Kayıtlarda ağırlık % 77 oran ile cami-mescitlerdedir. Tekkeler % 7 ve okullar % 5 ile ikinci ve üçüncü sırayı almaktadır. Ancak Yunanistan'la ilgili 240 vakıf belirleyebildik. Kayıtlardan Yunanistan'daki köykasabalarda 47 mahalle adı, 144 köy adı, 24 tane kasaba adı belirlenmiştir.

Bir Aruz Ustası Olarak Mehmet Âkif Ersoy

Erdem · 2010, Sayı 58 · Sayfa: 243-254
Tam Metin
VIII. yüzyılda Arap edebiyatında doğan aruz, başta İran edebiyatı olmak üzere İslâm edebiyatlarında kullanılmaya başlandı ve İslâmiyet'in kabulünden sonra da Türk şiirinde yer aldı. Mehmet Âkif Ersoy, çocukluğundan itibaren özellikle şiire meraklı olan bir insandır. Onun, şiir dünyasını besleyen en güçlü damarlardan birisi de divan şiiri geleneğidir. Çocukluğundan itibaren klâsik edebiyat geleneği içerisinde yetişen Mehmet Âkif'in şiirlerinde, şekil açısından eskiye ait pek çok unsur ve özellik bulunur. Şair, bütün şiirlerini divan edebiyatı nazım şekillerini kullanarak aruz vezni ile yazmıştır. Sağlam bir anlatım, aruz vezninin Türkçeye başarıyla uygulanmış olması ve hikâye üslubunu çok sevmesi gibi konular, Mehmet Âkif'in şiirinin en belirgin özelliklerini gözler önüne serer. Önemli bir kısmı manzum hikâyelerden oluşan Safahat adlı şiir kitabı, bir yönüyle modern bir mesnevi veya manzum bir roman olarak da kabul edilir. Mehmet Âkif Ersoy, son devirde Türk şiirinde aruzun başarıyla uygulanabileceğini şiirleriyle açıkça göstermiştir. Aruz, Mehmet Âkif'in şiirlerinde Türkçe ile en güzel şekilde bağdaşmıştır.

Hatay-Erzin Başlamış Köyünden Derlenen Bitki Adları

Erdem · 2010, Sayı 58 · Sayfa: 255-268
Tam Metin
Bitki adlarıyla ilgili kelimeler, Hatay-Erzin Başlamış köyünden derlenmiştir. Bu kelimeler aynı zamanda, Erzin ve Dörtyol çevresini de temsil etmektedir. Her bitkinin Türkiye genelinde, değişik sayıda farklı adları, her adın farklı değişkeleri bulunabildiği için bitki adları derlenirken, mutlaka Latince karşılıklarıyla derlenmelidir. Bu sözlükteki Latince bitki adlarını, bazı bitki adları bir yana bırakılırsa, Botanikçi Sayın Doç.Dr. Necattin Türkmen tespit etmiştir. Ayrıca, derlenen kelimeler, Derleme Sözlüğü, Turhan Baytop'un Türkiye Bitki Adları Sözlüğü ve Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlük'ü ile karşılaştırılmıştır. Bitki adları, genel kullanıma hitap ettiği için, tam çevriyazıyla değil kısmen normalleştirilmiş biçimleriyle tespit edilmiştir. Sözlüğün sonuna, kullanım kolaylığı sağlayabilmek için, Latinceden yerel bitki adlarına karşılıkları içeren bir dizin de eklenmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

Erdem · 2010, Sayı 58 · Sayfa: 45-76
Tam Metin
Türkiye'de, Büyük Millet Meclisi'nin ilk yıllarında gerek bireysel gerekse örgütlü muhalefetin önemli isimlerinden birisi Ali Şükrü Bey olmuştur. Mekteb-i Fünûn-u Bahriye Mektebi mezunu, Donanma Cemiyeti kurucusu, Milli Kongre üyesi ve son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda Trabzon mebusu olan Ali Şükrü Bey, Birinci TBMM'ne Trabzon mebusu olarak girmiştir. Şükrü Bey, Meclis'te muhalif kimliğiyle öne çıkmıştır. Meclis'in hemen hemen her oturumunda şiddetli eleştirilerde bulunarak hükümeti zor durumda bırakmıştır. Misak-ı Milli kararlarında, düzenli ordunun kurulmasında, başkumandanlık kanununun uzatılmasında, istiklal mahkemelerinin uygulamalarında, saltanatın kaldırılmasında, Lozan Konferansı'nda muhalif tavır sergilemiştir. Onun bu muhalif tavrı Topal Osman Ağa tarafından öldürülmesine yol açmıştır. Bu çalışma, Birinci TBMM'de muhalefetin önder ismi olan Ali Şükrü Bey'i ve onun muhalif hareketini konu edinmiştir.

Süleyman Nazif’in Eserlerinde Vatan ve Özgürlük Anlayışı

Erdem · 2010, Sayı 56 · Sayfa: 59-68
Tam Metin

Vatan ve Özgürlük gibi soylu değerlere gösterdiği hassas duyarlılığı ile bilinen Süleyman Nazif, yaşamını bu uğurda verdiği mücadelelerle anlamlı kılmaya gayret etmiş ve edebi kişiliğine yön veren hasletleri, hep bu duygularla örmeye çalışmıştır.

Şairin düşüncelerini sarmalayan bu özellikler; gerek sosyal hayatında, gerekse edebi yaşamında vazgeçemediği direnç odakları olmuş ve kuşkusuz sanatının yapı taşlarını bu tematik yelpaze oluşturmuştur. Millî meseleler karşısındaki heyecanını çok farklı hislerle dile getiren Nazif; şiir ve nesirlerinde hep aynı ritmik düzenle duygularını dile getirmiş ve Türk halkını, vatan ve özgürlük gibi değerler söz konusu olunca, peşinden sürükleyebilecek bir önderliği sergilemiştir.

O; İstanbul'da, Malta'da ve Diyarbakır'da hep aynı değerlerin yüceliğine işaret etmiş ve vatanını en derin varlıklardan daima ayrı ve üstte tutmayı yeğlemiştir.

Süleyman Nazif'i unutulmaz yapan niteliklerinden en önde geleni, eserlerinde sergilenen cesur ifadelerdir. Mevcut sözler, vatanın uğradığı mezalimden ve kendisini toplumun sözcüsü olarak gören şairin haklılığından ivme kazanmakta ve zamanla, çok sevdiği vatanının sıkıntılardan arınması ve zafere doğru yelken açmasıyla da yerini yüksek ve güçlü ifadelere bırakmaktadır.

Harf İnkilabı’nın Türk ve Dünya Basınındaki Yankıları

Erdem · 2010, Sayı 56 · Sayfa: 115-160
Tam Metin
Harf İnkılabı basit bir yazı değişiminden ibaret olmayıp, halkı okuryazar yapmayı, Arap kültürünün etkisinden kurtarmayı ve çağdaş cumhuriyet bireyleri oluşturmayı hedeflemektedir. İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda kararlaştırılan yeni harflerin I Kasım 1928'de TBMM'nde kabul edilmesi ve Harf İnkılabı'nın resmiyet kazanmasıyla birlikte Türk basınına yeni harfleri halka öğretme konusunda büyük sorumluluk düşmüştür. 1 Kasım 1928'den önce yeni harflerin uygulanması konusunda yaşanabilecek sorunları etraflıca tartışan Türk basını, 1 Kasım 1928'den sonra yeni harfleri halka öğretmede bir okul vazifesi görmüştür. Bu süreçte Yunus Nadi'nin Cumhuriyet gazetesi Harf İnkılabı'nın yılmaz savunucusu olmuştur. Yeni harflerin kabulü tüm dünyada derin yankı uyandırmış, Türkiye'nin Batılılaşması yolundaki bu adımdan büyük memnuniyet duyulmuştur. National Geographic Magazine 1929 yılında Harf İnkılabı'nı özel bir sayı ile dünyaya anlatırken, İtalyan Messaggero Harf İnkılabı'nı Türk rönesansı olarak değerlendirmiştir.

Tanzimat Dönemi Türk Romanlarında İstanbul ve Paris’e Bakış

Erdem · 2010, Sayı 56 · Sayfa: 103-114
Tam Metin
Osmanlı devletinde kentleşme olgusu, Tanzimat döneminde daha da önem kazanır. Özellikle 19. yüzyılda kentleşmeyle beraber, kültürel değişim de hızlanır. Batılılaşma hareketleri Tanzimat döneminde her bakımdan günlük hayata yansır. Saraydan başlayarak toplumun bütününe yansıyan yenilik düşüncesi, eski hayat tarzının değişmesinde etkili olur. İstanbul ve İstanbul halkı değişimden çok etkilenir. Bu kent, semtleriyle de zenginliğin cazibe merkezi olur. Beyoğlu ve Galata en gözde mekanlardır. İstanbul'daki Adalar, Boğaziçi, Çamlıca, Yeniköy, Tarabya ve Büyükdere mesire ve eğlence yerlerine karşılık olarak Paris'te Bologna veya Vincent ormanları görülür. İstanbul, Batılı yaşam tarzı, mimarî, kılıkkıyafete, arabalar, alafranga sofralara kadar Paris'e benzer. Bu durum, dönemin romanlarına da önemli ölçüde yansır. Tanzimat dönemi yazarları romanlarında İstanbul ve Paris kentlerini birçok yönden karşılaştırır.

Turup El Bağlayalar Karşuña Yârân “Saf Saf”

Erdem · 2010, Sayı 56 · Sayfa: 69-102
Tam Metin
Divan şiirinin; klâsik şerh metodunun yanında yapısalcı bir yaklaşımla çözümlemeyi amaçladığımız bu çalışmanın ilk bölümünde Bakî'nin "saf saf" redifli gazeli incelenmiş; ikinci bölümde de Bakî'nin gazeline yazılan nazirelerin metni verilmiştir. Yapısal yöntemle çözümleme denemesi yaptığımız "saf saf" redifli gazelin ses ve anlam uyumu ile şeklî mükemmelliği yanında bu gazele yazılan nazirelerin çokluğu da dikkat çekmektedir. Bakî'nin gazeli, nazirelerine göre sanatsal yönden ve üslup yönünden daha etkileyicidir. Kullanılan redif, anlam ve biçim bütünlüğünü sağlarken gazelin tamamında aktarılmak istenen düşünceyi de her beyitte farklı açılardan ortaya koymaktadır.

Safranbolu’da Su Mimarisi: Havuzlu Oda/Sofa-Havuzlu Selamlık Köşkü

Erdem · 2010, Sayı 56 · Sayfa: 27-58
Tam Metin
Antik dönemde Paflagonia olarak bilinen bölge içinde yer alan Safranbolu, su kaynaklarının bolluğu ve bunların kullanım biçimleriyle dikkat çekmektedir. Geleneksel Safranbolu evinde su mutfak, abdestlik-helâ ve gusülhane gibi standart kullanımın yanı sıra özellikle ev sahibinin saygınlığını yansıtan havuzlu odalarla ayrıcalıklı bir kullanıma kavuşmuştur. Bu çalışma Safranbolu'da Osmanlı dönemi geleneksel konut mimarisinde suyun mekan içinde kullanılmasına örnek teşkil edebilecek ev içindeki havuz odalarını / havuzlu sofaları ve geleneksel Safranbolu evinden bağımsız, bahçede inşa edilen havuz odalarını ele almaktadır