17 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
  • İstanbul
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Cumhuriyet İstanbul’unda Toplumsal Bir Düzenleme: Ulaşım Araçlarındaki Perdelerin Kaldırılması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2025, Cilt XLI, Sayı 112 · Sayfa: 579-616 · DOI: 10.33419/aamd.1832484
Osmanlı1Devleti’nde 19. yüzyıldan itibaren kara ve deniz ulaşım ağının giderek genişlemesi, kadınların ulaşım araçlarından ne şekilde yararlanabileceklerine yönelik bir gündeme yol açmıştır. Bu konuda varılan sonuç, ulaşım araçlarında kadınlar için ayrı yerler ayrılması olmuştur. Kadınlarla erkekler bölümünü ayırmak için de genellikle perdeler kullanılmıştır.Bu çözümün yarattığı aksaklıklar çeşitli sıkıntılara neden olmuş ve bu da beraberinde eleştirileri getirmiştir. Buna karşın, söz konusu uygulama Cumhuriyet’in ilanına kadar sürdürülmüştür. Cumhuriyet’in ilanından sonra, İstanbul Polis Müdüriyeti, perdelerin sebep olduğu sağlık gerekçesini öne sürerek 23Aralık 1923’ten itibaren bu uygulamaya son vermiştir. Böylece ulaşım araçlarındaki perdeler kaldırılmış ve kadınların erkeklerle birlikte yolculuk edebilmelerine olanak sağlanmıştır. Bununla birlikte, ayrı seyahat etmek isteyen kadınlar için ulaşım araçlarında özel yerler belirlenmiştir. Söz konusu düzenleme sağlık gerekçesine dayandırılmasına karşın, kamuoyu nezdinde ağırlıklı olarak toplumsal yönüyle değerlendirilmiştir. Bu bağlamda karara yönelik kimi tepkiler oluşup sağlık gerekçesi sorgulanmasına rağmen, genel anlamda karar olumlu karşılanmıştır. Yapılan olumlu değerlendirmelerde, toplumsal alanda birçok açıdan erkekle birlikte hareket eden kadınların, ulaşım araçlarında ayrımcılığa maruz kalmalarının anlamsız olduğu vurgulanmıştır. Bu açıdan söz konusu ayrımcılığın kaldırılmasının toplumsal açıdan bir ilerleme ve hatta bu kararın bir inkılap adımı olduğu belirtilmiştir. Bu süreçte Erzurum milletvekili Ziyaeddin Efendi bir soru önergesi vererek bu kararın gerekçesini öğrenmek istemiştir. Dâhiliye Vekili Ferid Bey, bu önergeyi TBMM’nin 16 Ocak 1924 tarihli oturumunda cevaplayarak düzenlemenin sağlık gerekçesiyle gerçekleştirildiğini ve kendilerinin bu konuda bir emir vermediğini söylemiştir. Buna karşılık Ziyaeddin Efendi sağlık gerekçesini inandırıcı bulmamış, İstanbul Polis Müdüriyetinin yetkisini sorgulamış ve yapılanın yanlış bir yenileşme adımı olduğunu öne sürmüştür. Meclis oturumunda, kendisinin görüşünü destekleyen milletvekilleri bulunduğu gibi kararı olumlu karşılayanlar da olmuştur. Bu tartışmaya rağmen, TBMM’de aksi bir karar alınmadığından perdelerin kaldırılmasına yönelik düzenleme devam ettirilmiştir.

Cumhuriyet’in İlk Yıllarında İstanbul’daki Okullarda Görülen Salgın Hastalıklar Ve Alınan Tedbirler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2025, Cilt XLI, Sayı 112 · Sayfa: 617-663 · DOI: 10.33419/aamd.1832552
Cumhuriyet kurulduğunda var olan problem sahalarından biri de sağlıktı. Öyle ki bu alanda altyapı, donanım, personel ve tesis bakımından belirgin bir eksiklik bulunuyordu. Bunun da etkisiyle, çeşitli sebeplerle meydana gelen hastalıklar salgın hâlini alabilmekteydi. Özellikle bu süreçte sıtma, verem (tüberküloz), çiçek, kızamık, kızıl, suçiçeği, boğmaca ve kuşpalazı (difteri) ve trahom gibi bulaşıcı kategorideki birçok salgın hastalık görülmekteydi. Söz konusu salgın hastalıkların, toplumu etkilemenin yanında bilhassa eğitim sürecine de olumsuz yansımaları oluyordu. Salgın dönemlerinde hastalığın yayılmaması için okullarda öğrencileri ve kitle sağlığını korumak maksadıyla çeşitli tedbirler alınmaktaydı. Bu kapsamda okullarda eğitime ara verilmesi, öğretmen ve öğrencilerin salgın ve hastalıklarla ilgili bilgilendirilmesi, temizlik ve hijyen koşullarına riayet edilmesi ile öğrencilere aşı ve sağlık taramalarının yapılması gibi önleyici tedbirler hayata geçirilmişti. Tüm bu süreçler, Maarif Vekâleti, Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti ve Valiliklerin iş birliği ile gerçekleştirilmekteydi. Nitekim bir salgın durumunda ilgili bakanlıkların il müdürlükleri okullarda inceleme yapıyor ve bunun sonucunda başta eğitime ara verilmesi gibi tedbirlerin uygulanmasını öneriyordu. Söz konusu gelişmelerden hareketle bu çalışmada; Cumhuriyet’in ilk yıllarında (1923-1930) İstanbul’daki okullarda görülen salgın ve hastalıklar ile bunlara karşı devletin uygulamaya koyduğu çok yönlü tedbirler incelenmiştir. Böylece salgın durumunun eğitim süreçlerinde ne gibi etkiler oluşturduğunun ve sorunu aşmak için hangi yaklaşımların sergilendiğinin ortaya konulması hedeflenmiştir. Ayrıca bu konuda eğitim ve sağlık makamlarının iş birliği ve koordinasyonuna da değinilmiştir. Elde edilen bulguların nitel araştırma yöntemi ve doküman analizi ile değerlendirildiği çalışmanın kaynaklarını, başta Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı bünyesindeki Cumhuriyet Arşiv belgeleri olmak üzere konuya ilişkin literatür oluşturmaktadır.

ESKİ BAŞKENT İSTANBUL’DA “İHTİLAL MANEVRASI”

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2023, Cilt XXXIX, Sayı 108 · Sayfa: 363-388 · DOI: 10.33419/aamd.1381177
Tam Metin
Bu çalışma, 5/6 Eylül 1924 tarihinde İstanbul’da gece yarısı yapılan bir manevrayı ele almaktadır. Çalışmanın giriş kısmında, manevranın yapıldığı tarihe dek, genel olarak ülkenin özel olarak İstanbul’un geçirdiği siyasî süreçle ilgili bilgi verildi. Bu yapılırken bu sürecin konumuzla ilgili olan kısımları öne çıkarıldı. Manevra hadisesinin meydana geldiği tarihten önce İstanbul valisi olan Ali Haydar Bey’in görevden alınması, İstanbul’un belediye işlerine çekidüzen vermek için yeni bir belediye başkanı tayin edilmesi dikkat çeken gelişmelerdir. Dâhiliye Vekili Recep Bey’in manevra öncesinde yaklaşık bir ay süreyle İstanbul’da kalmış olması ve bu süre zarfında Gazeteciler Cemiyetinde yaptığı konuşmanın yankıları konumuz açısından doğrudan ilgilidir. Vali Raşit Bey’in idaresinde gerçekleştirilen ve şehirdeki asker, jandarma, polis ve itfaiye kuvvetlerinin katıldığı manevra sabah saatlerine kadar devam etmiştir. Vali Raşit Bey, bu manevranın muhtemel bir ihtilale karşı asayiş kuvvetlerini tecrübe etmek amacıyla yapıldığını beyan etmiştir. Yapılan ihtilal manevrasından sonra İstanbul basınında, bu manevrayı konu alan çok sayıda makale ve karikatür yayımlanmıştır. Basından gelen tepki ve talepler üzerine İsmet Paşa Hükûmeti, Raşit Bey’i görevden almıştır. Manevranın gerçekleştiği tarihten Vali Raşit Bey’in görevden alınacağı tarihe kadar geçen süreçte dönemin basın mensupları böyle bir manevraya niçin ihtiyaç duyulduğunu sorgulayan, bunun arkasında yatan sebepleri anlamaya dönük çok sayıda makale kaleme almıştır. Dönemin gazeteci ve yazarları, birlik halinde manevra hadisesine tepki göstermiştir. Bu çalışmanın konusunu oluşturan manevrayla ilgili daha önce yapılmış bir çalışmayla karşılaşılmadı. Dönem üzerine yapılan ve incelenen tetkik eserlerde ise bu konuya yer verilmediği yapılan literatür taramasında tespit edildi. Temel kaynaklara dayalı olarak yapılan bu çalışma, 1924 yılı Eylül ayında İstanbul’da yapılan bir ihtilal manevrasını kapsamaktadır. Çalışma, bu konuyla ilgili literatürde var olan boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır. Çalışmada, belge analizi yöntemi kullanılmıştır.

BAŞLANGICINDAN LOZAN KONFERANSI’NA TÜRKİYE’DE YABANCILARA TAŞINMAZ SATIŞI VE KARŞILAŞILAN SORUNLAR

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2023, Cilt XXXIX, Sayı 107 · Sayfa: 39-77 · DOI: 10.33419/aamd.1301600
Tam Metin
1867 yılından önce Osmanlı Devleti’nde yabancılara gayrimenkul iktisabı yasaktı. Bu tarihten itibaren devlet, Safer Kanunu ile yabancılara gayrimenkul iktisabını legal hâle getirirken iktisabı belli şartlara bağlamıştı. Böyle bir kanunun çıkartılmasında Kırım Savaşı sonrası alınan dış borçlar ve kapitülasyonlar etkili olmuştur. Yabancıların taşınmaz iktisabı Osmanlı kanunları uygulanması karara bağlanırken, bu unsurun Hicaz’da taşınmaz edinmesinin önü kapatılmıştı. Ayrıca Osmanlı uyruğunda iken sonradan yabancı bir devletin uyruğuna geçenlerin taşınmaz alması da yasaklanmıştır. Daha evvel gerçek kişilere tanınan taşınmaz edinme hakkı 1913’te yabancı tüzel kişilere de teşmil edilmiştir. Yabancıların, bu kanunla elde ettiği kazanımlarla ilgili haklar Birinci Dünya Savaşı’na dek devam etmiştir. 1914’te eski antlaşmalara ait hükümlerle birlikte kapitülasyonların lağvedilmesi yabancılara tanınan tüm ayrıcalıkları ortadan kaldırmıştır. Mütareke ile birlikte Yunanlara taşınmaz satışı özellikle Batı Anadolu’nun bazı vilayetlerinde yüzde doksanlara varmıştır. Müslüman emlakının yabancıların eline geçmemesini temin için ortaya atılan birtakım öneriler ise sonuçsuz kalmıştı. Her gün binlerce lira kıymette Müslüman emlakının yabancıların eline geçişi Türk kamuoyunda tepkileri beraberinde getirmişti. Türk basınında Müslüman emlak sahiplerinin müşkülat ve zaruretler karşısında himaye edilmesi gündeme gelse de etkili bir tedbir alınamamıştır. Tüm tedbirler, millî basın vasıtasıyla Müslüman emlak sahiplerine yönelik iyi müşteriler bulmaları hususundaki nasihatlerinden öteye gidememişti. Satışların bir hayli artması üzerine İstanbul Hükûmeti bazı tedbirlere başvurmak zorunda kalsa da bundan da bir sonuç çıkmamıştır. Lozan Antlaşması’nda ise İtilaf Devletleri vatandaşlarının Türkiye’de taşınmaz edinmesi kabul edilirken buna karşın bu devletler de Türk vatandaşlarına taşınmaz edinme hakkı tanımıştır. Bu çalışmada başlangıcından Lozan Konferansı’na kadar Türk devletinin egemenlik sorunlarından biri olan yabancılara gayrimenkul satışı belgelerle ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Çalışmamızda veri analiziyle, doküman analizi yöntem olarak kullanılacaktır.

1930 İSTANBUL BELEDİYE SEÇİMLERİ

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2023, Cilt XXXIX, Sayı 107 · Sayfa: 177-210 · DOI: 10.33419/aamd.1301518
Tam Metin
Türkiye’de çok partili hayata geçişle beraber dinamiklik kazanan seçim müessesesi 1930 yılında yapılan belediye seçimlerinde ayrı bir nitelik kazanmıştır. 1930 belediye seçimleri günümüzdeki gibi doğrudan belediye başkanının halkın oylarıyla belirlendiği bir seçim değildir; ancak belediye meclis adayları için yapılan bir seçim olarak önemli niteliklere sahiptir. İlk defa tek dereceli yapılan ve aynı zamanda kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınan bu seçimlerin bir başka önemli özelliği Cumhuriyet Dönemi’nde ilk kez bir muhalefet partisinin iştirak etmesidir. Temel olarak ekonomik şartlardan ve aynı zamanda hükûmetin denetlenmesi ihtiyacından doğan ve kuruluşundan kısa süre sonra yerel seçimlere girme kararı alan Serbest Cumhuriyet Fırkası, Türkiye’nin diğer bölgelerinde olduğu kadar İstanbul gibi büyük öneme sahip büyük bir şehirde de iktidardaki Cumhuriyet Halk Fırkası’na karşı mücadele vermiştir. İstanbul’da muhalefet partisinin, Makbule Hanım, Suat Derviş, Nezihe Muhittin gibi üç önemli kadın adayın yanı sıra 13 de gayrimüslim adaya listesinde yer vermesi dikkate değerdir. Serbest Cumhuriyet Fırkası böylece hem o dönemde Türkiye’nin tanınmış isimleriyle seçmenlerin dikkatini çekmeye çalışmış ve hem de kültürel zenginlik olarak nitelenebilecek azınlıklara seçim yarışına girme fırsatı tanımıştır. Cumhuriyet Halk Fırkası ise eski belediye yahut vilayet meclis üyelerini yani tecrübeli isimleri tekrar aday göstermeyi tercih etmiştir. Her ne kadar iki partinin yanı sıra bağımsız adayların da yer aldığı bir mücadele olmasına rağmen İstanbul seçimleri seçmen nezdinde fazla bir ilgi toplayamamıştır. Sadece 50 bin vatandaşın oy verdiği seçimler siyasal katılım açısından Cumhuriyetin ilk yıllarının en az ilgi çeken seçimlerinden birisidir.

İşgal İstanbul’unda Fransız Millî Bayramı Kutlamaları (1919-1923)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2022, Cilt XXXVIII, Sayı 106 · Sayfa: 431-472 · DOI: 10.33419/aamd.1195864
Tam Metin
Bu çalışmada, 1919-1923 yılları arasında İşgal İstanbul’unda gerçekleştirilen Fransız Millî Bayramı kutlamaları tarihsel araştırma yöntemi kapsamında incelenmiştir. İtilaf Devletleri, başkent İstanbul’u Mondros Mütarekesi uyarınca 13 Kasım 1918’de fiilen, 16 Mart 1920’de ise resmen işgal etmiştir. İstanbul’un işgal altında bulunduğu sırada yaşanan önemli gelişmelerden biri de Fransız Millî Bayramı kutlamalarıdır. 1919-1923 yılları arasında belirli bir program dâhilinde gerçekleştirilen bu kutlamalarda çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda öncelikle fener alayları düzenlenmiş ve İtilaf Devletleri subaylarının da izleyici olarak katıldığı askerî geçit törenleri yapılmıştır. Ayrıca düzenli bir şekilde Fransız elçiliğinde kabul törenleri gerçekleştirilmiştir. Bu törenlerde Fransız yetkilileri günün anlamına yönelik konuşmalar yapmış ve bazı siyasi mesajlar da vermişlerdir. Böylece Fransızlar işgalci bir güç olarak askerî birlikleriyle âdeta bir güç gösterisi yaptıkları gibi kutlamalar üzerinden siyasi propaganda da bulunmuşlardır. Buna karşılık Fransız Millî Bayramı kutlamalarına hiçbir Türk yetkilisi katılmamıştır. Bununla birlikte bayram törenleri İstanbul basınına ayrıntılı bir şekilde yansımıştır. Bu çerçevede törenlere yönelik haber ve izlenimler aktarılmış ve çeşitli siyasi değerlendirmelere yer verilmiştir. Bu değerlendirmelerde, öncelikle Fransız İhtilali’nin tarihçesine ve evrensel düzeydeki kazanımlarına değinilmiştir. Bu kapsamda ihtilalin önemi ile hürriyet, adalet, eşitlik, kardeşlik ve İnsan Hakları Beyannamesi gibi evrensel kazanımları öne çıkarılmıştır. Ayrıca Fransız Millî Bayramı’nın sadece Fransa’nın değil bütün medeni ülkelerin ortak bayramı olduğu dile getirilmiştir. Yapılan değerlendirmelerde öne çıkan bir konu da Türk-Fransız ilişkileridir. Bu konuda, Türk-Fransız ilişkilerinin önemi vurgulanmış ve Fransız İhtilali ile Türk İnkılabı arasındaki benzerliğe işaret edilmiştir. Bu doğrultuda 1919-1922 yıllarındaki Fransız Millî Bayramı kutlamaları basında olumlu bir şekilde ele alınmakla birlikte, 1923 yılına gelindiğinde Fransızların İstanbul’da bir bayram kutlaması yapması eleştirilmiştir.

REFET PAŞA’NIN TBMM HÜKÛMETİ ADINA YÖNETİMİ DEVRALMAK İÇİN İSTANBUL’A GELİŞİ VE FAALİYETLERİ

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 103 · Sayfa: 1-34 · DOI: 10.33419/aamd.926253
Tam Metin
Mudanya Mütarekesi’ne göre İstanbul ve Doğru Trakya’nın kademeli olarak boşaltılarak TBMM hükûmetine devredilmesi kararlaştırılmıştı. Bu bağlamda mütarekenin ardından Ankara hükûmeti tarafından Trakya’yı teslim almakla görevlendirilen Refet Paşa’ya, aynı zamanda İstanbul’da Ankara hükûmetini temsil etme yetkisi verilmişti.19 Ekim 1922’de Gülnihal Vapuru’yla İstanbul’a gelen Refet Paşa coşkuyla karşılanmıştır. Refet Paşa, İstanbul’un teslimi ve bu süreçte buradaki asayişin nasıl sağlanacağı hususunda İtilaf Devletleri temsilcileriyle önemli görüşmeler yapmıştır. Görüşmelerde Mudanya Mütarekesi’nin uygulanması sırasındaki ihtilafların giderilmesi ve basında İtilaf Devletleri ve ordularının haysiyetini rencide edici ifadelerden sakınılması hususunda antlaşmaya varılmıştır. Gerek İstanbul halkının Refet Paşa’ya gösterdiği yoğun sevgi ve destek gösterileri, gerekse Refet Paşa’nın İstanbul’daki faaliyetleri TBMM’de yanlış anlaşılmalara neden olarak Refet Paşa’nın yetkilerini aştığı yönde yorumlanmış ve hakkında takrir verilmesine sebebiyet vermiştir. Fakat Başvekil Rauf Bey’in mebusları ikna eden konuşmasından sonra söz konusu takrir reddedilmiştir. Refet Paşa, TBMM’nin İstanbul mebusu Adnan Bey’i İstanbul’a göndermesine kadar görevinde kalmıştır. Kendisi sonradan Doğru Trakya’yı İtilaf Devletleri’nden teslim almak ve burada bir askerî teşkilat kurmak üzere bölgeye gönderilmiştir. Bu arada Refet Paşa’nın bu süreçte İtilaf Devletleri temsilcileri ve TBMM ile olan ilişkileri Batı basını tarafından da ilgiyle takip edilmiştir. Lozan Antlaşması’ndan sonra Trakya Kumandanlığı’nın yerini Üçüncü Kolorduya bırakmasıyla birlikte Refet Paşa’nın vazifesi de son bulmuştur. Bu makalede TBMM tarafından İstanbul’u teslim almakla görevlendirilen Refet Paşa’nın İtilaf Devletleri ve İstanbul hükûmeti temsilcileriyle yaptığı görüşmeler ve Trakya’daki faaliyetleri değerlendirilecektir. Çalışmada Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Cumhuriyet Arşivi ile TBMM Zabıt Cerideleri ve bazı süreli yayınlar ağırlıklı olarak kullanılmıştır.

İSTANBUL MİLLETVEKİLİ VE BİRİNCİ ORDU MÜFETTİŞİ KÂZIM KARABEKİR PAŞA’NIN İSTANBUL ZİYARETLERİ (1923-1924)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 103 · Sayfa: 105-142 · DOI: 10.33419/aamd.927032
Tam Metin
Millî Mücadele Dönemi’nde Doğu Cephesi’nde büyük başarılar elde eden Kâzım Karabekir Paşa, ikinci Meclise İstanbul’dan milletvekili seçilmiş ve Doğu Cephesi Komutanlığı kaldırıldıktan sonra kurulan Birinci Ordu Müfettişliğine atanmıştır. Kâzım Karabekir Paşa İstanbul’a, İstanbul Milletvekili ve Birinci Ordu Müfettişi olarak 1923 yılında iki ve 1924 yılında dört ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaretlerinde, milletvekili olarak şehrin ihtiyaçlarını öğrenmek için görüşmelerde bulunmuş, kendisi adına düzenlenen organizasyonlara katılmış ve askerî birlik ve kurumları denetlemiştir. Bu süreçte ziyaret ettiği ya da denetlediği kurumlara yönelik olduğu kadar siyasi, ekonomik ve toplumsal konulara ilişkin de görüşlerini açıklamıştır. Bu görüşleri, 17 Kasım 1924’te kurulan ve kendisinin Genel Başkanlığını üstleneceği Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası programında da etkili olmuştur. Çalışmada, Kâzım Karabekir Paşa’nın İstanbul Milletvekili ve Birinci Ordu Müfettişi olarak İstanbul’a yaptığı ziyaretler tarihsel araştırma yöntemi kapsamında kronolojik olarak incelenmiş; ulusal basının yanı sıra konuya katkı sağlayacak diğer birinci ve ikinci el kaynaklardan yararlanılmıştır.

Çanakkale Savaşları Sırasında Osmanlı Hükümeti’ni ve Padişahı İstanbul’dan Taşıma Planları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2008, Cilt XXIV, Sayı 70 · Sayfa: 195-212
Tam Metin
İtilâf Devletleri, Çanakkale savaşlarında Osmanlı Devleti'ni savaş dışı bırakmak ve İstanbul'u ele geçirmek için Donanma ve Hava Kuvvetleri'nden oluşan filolarıyla İstanbul'u tehdit etmiş ve bombalamışlardır. Savaş süresince meydana gelen tahribatlar ve Osmanlı Devleti'nin aldığı önlemler bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Savaş esnasında Başkent İstanbul'un maruz kaldığı tehlikeleri ortaya koymak için arşiv belgelerini ve dönemin gazetelerini ana malzeme olarak kullanmak suretiyle özgün bir çalışma yapmayı amaç edindik.

Mütareke Döneminde İstanbul’daki Rus Mültecilerin Yaşamı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 119-140
Tam Metin

İşgalden sonra İstanbul'un yoğun bir nüfus hareketliliğine sahne olduğu gözlenmektedir. Bu nüfus hareketliliğini yaratan faktörlerden birisi terhis edilen askerlerin kente geri dönmesi, bir diğeri ise mültecilerdir.

Mütareke İstanbul'u, bir taraftan işgali ve onun uzantısı olan siyasi ve askeri gelişmeleri, bir taraftan ise İstanbul halkının pek karışmadığı bir "öteki"dünyayı yaşamaktadır. Bu öteki dünya içerisinde bizi ilgilendiren Rus mülteciler, sadece İstanbul'un sosyal hayatına getirdikleri yeniliklerle değil, aynı zamanda Çarlık döneminde sahip oldukları zenginliği terk edip gelmek zorunda kalmaları ve dolayısıyla karşı karşıya kaldıkları sefaletle de dikkat çekmektedirler. Bir dönem İstanbul'da etkili olan bu göçmenler bir süre sonra çoğunluk itibariyle Türkiye'den ayrılmışlarsa da, etkileri o denli çabuk uzaklaşmamıştır.