7 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
  • Lozan Konferansı
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Unutulan Bir Gün: Lozan Sulh Günü/Bayramı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2022, Cilt XXXVIII, Sayı 106 · Sayfa: 585-618 · DOI: 10.33419/aamd.1195899
Tam Metin
Osmanlı Devleti’nin son 10 yılı savaşlarla geçmiştir. 1911’de başlayan Trablusgarp Savaşı, devamında Balkan Savaşları ile Birinci Dünya Savaşı ve en nihayetinde Anadolu’nun bağımsızlık savaşı. İttihat ve Terakki, Almanya ile ittifak hâlinde girdiği savaşta İtilaf bloğuna yenilmiştir. Savaşı bitiren Mondros Mütarekesi ise imparatorluğa aradığı barışı getirmekten çok İtilaf Devletleri’nin yeni işgallerine zemin hazırlamış ve durum aynı zamanda Anadolu’da bir direnişin başlamasına sebep olmuştur. Başta Mustafa Kemal olmak üzere diğer Millî Mücadele liderleri yıllardır savaşan bir toplumu içeride İstanbul hükûmetine, dışarıda ise emperyalizme karşı örgütlemek gibi oldukça zor bir görevle karşı karşıya kalmışlardır. Kongreler sürecinde şekillenen Misakımillî’nin Osmanlı Mebusan Meclisinde kabul edilmesi 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali ile sonuçlanmıştır. Bunun üzerine Ankara’da yeni bir meclis kurulmuş ve bu meclis Misakımillî sınırları içerisinde tam bağımsız bir ülke için her türlü mücadeleyi göze almıştır. Mudanya Mütarekesi; Millî Mücadele’nin askerî safhasını sona erdirmiş, Sevr Antlaşması’nın yerine geçecek yeni bir antlaşmanın imzalanmasına giden süreci başlatmıştır. Cephede olduğu gibi müzakere masasında da işler İsmet Paşa liderliğinde Türk heyeti için çok zorlu geçmiştir. Galip devletler kaybedilen bir savaşı diplomatik manevralarla kazanmak için çok çaba sarf etmiştir. Türk heyeti de bağımsızlığına gölge düşürecek her görüş ve öneriye şiddetle karşı çıkınca Lozan görüşmeleri bir çıkmaza girmiş ve taraflar masadan kalmak zorunda kalmışlardır. İkinci kez toplanan konferans sonunda Türkiye, nihayet Misakımillî’yi büyük ölçüde gerçekleştirdiği bir barış antlaşması imzalamayı başarmıştır. Lozan Sulh Muahedesi ile sadece Anadolu’nun bağımsızlığı onaylanmamış aynı zamanda 10 yıldır devam eden bir savaş ortamına da son verilmiştir. Bu nedenle 24 Temmuz günü Lozan Sulh Günü/Bayramı olarak uzun süre kutlanmıştır. Kutlamaların konjonktüre göre değişim göstermiş olduğu ve en nihayetinde artık unutulduğu görülmektedir. Bu çalışma unutulan bir günü/bayramı tekrar hatırlamak niyeti taşımakla birlikte ayrıca 24 Temmuz’un unutuluşunu konjonktürel olarak da ele almayı amaçlamıştır.

REFET PAŞA’NIN TBMM HÜKÛMETİ ADINA YÖNETİMİ DEVRALMAK İÇİN İSTANBUL’A GELİŞİ VE FAALİYETLERİ

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 103 · Sayfa: 1-34 · DOI: 10.33419/aamd.926253
Tam Metin
Mudanya Mütarekesi’ne göre İstanbul ve Doğru Trakya’nın kademeli olarak boşaltılarak TBMM hükûmetine devredilmesi kararlaştırılmıştı. Bu bağlamda mütarekenin ardından Ankara hükûmeti tarafından Trakya’yı teslim almakla görevlendirilen Refet Paşa’ya, aynı zamanda İstanbul’da Ankara hükûmetini temsil etme yetkisi verilmişti.19 Ekim 1922’de Gülnihal Vapuru’yla İstanbul’a gelen Refet Paşa coşkuyla karşılanmıştır. Refet Paşa, İstanbul’un teslimi ve bu süreçte buradaki asayişin nasıl sağlanacağı hususunda İtilaf Devletleri temsilcileriyle önemli görüşmeler yapmıştır. Görüşmelerde Mudanya Mütarekesi’nin uygulanması sırasındaki ihtilafların giderilmesi ve basında İtilaf Devletleri ve ordularının haysiyetini rencide edici ifadelerden sakınılması hususunda antlaşmaya varılmıştır. Gerek İstanbul halkının Refet Paşa’ya gösterdiği yoğun sevgi ve destek gösterileri, gerekse Refet Paşa’nın İstanbul’daki faaliyetleri TBMM’de yanlış anlaşılmalara neden olarak Refet Paşa’nın yetkilerini aştığı yönde yorumlanmış ve hakkında takrir verilmesine sebebiyet vermiştir. Fakat Başvekil Rauf Bey’in mebusları ikna eden konuşmasından sonra söz konusu takrir reddedilmiştir. Refet Paşa, TBMM’nin İstanbul mebusu Adnan Bey’i İstanbul’a göndermesine kadar görevinde kalmıştır. Kendisi sonradan Doğru Trakya’yı İtilaf Devletleri’nden teslim almak ve burada bir askerî teşkilat kurmak üzere bölgeye gönderilmiştir. Bu arada Refet Paşa’nın bu süreçte İtilaf Devletleri temsilcileri ve TBMM ile olan ilişkileri Batı basını tarafından da ilgiyle takip edilmiştir. Lozan Antlaşması’ndan sonra Trakya Kumandanlığı’nın yerini Üçüncü Kolorduya bırakmasıyla birlikte Refet Paşa’nın vazifesi de son bulmuştur. Bu makalede TBMM tarafından İstanbul’u teslim almakla görevlendirilen Refet Paşa’nın İtilaf Devletleri ve İstanbul hükûmeti temsilcileriyle yaptığı görüşmeler ve Trakya’daki faaliyetleri değerlendirilecektir. Çalışmada Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Cumhuriyet Arşivi ile TBMM Zabıt Cerideleri ve bazı süreli yayınlar ağırlıklı olarak kullanılmıştır.

Muharebeden Diplomasiye: Lozan Konferansı’nda Türk Delegasyon Heyetinin Karşılaştığı Zorluklar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2019, Cilt XXXV, Sayı 99 · Sayfa: 95-140 · DOI: 10.33419/aamd.558002
Tam Metin
Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonlanmasının ardından, dönemin siyasi aktörleri, bir an önce, yeni bir devletin temellerini atmak istemişlerdir. Savaş haline son vermek için toplanan Lozan Konferansı, var olan sorunların çözülmesi için bir fırsat olarak görülmüştür. Zira İstanbul'un tahliye edilmesi ve savaş sonrası duruma geçilip devletler arasındaki sorunların kalıcı bir şekilde çözülebilmesi için Lozan Konferansı büyük önem taşımaktaydı. Lozan Konferansı'nda yürütülen müzakerelerin bir boyutu da son yüzyılda Avrupalı devletler karşısında bir varlık gösteremeyen Osmanlı diplomasisinden farklılaşmak isteyen Anadolu Hareketinin Lozan müzakerelerinde karşılaştığı içinden çıkılmaz güçlüklerdi. Bu çalışma kapsamında Türk delegasyon heyetinin Lozan Konferansı'nda içine girdiği diplomasi mücadelesinde yaşadığı çıkmazlar ve geliştirdiği çözüm yöntemleri üzerinde durularak birincil kaynaklar ışığında Yeni Türkiye Devleti'nin diplomatik temellerinin aydınlatılmasına katkı sunulmaya çalışılacaktır.

Musul Sorunu ve Lozan

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2008, Cilt XXIV, Sayı 71 · Sayfa: 319-340
Tam Metin
1118'den itibaren bir Selçuklu toprağı ve 1517'den itibaren de bir Osmanlı vilayeti olan Musul, Birinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesi bahane edilerek İngilizler tarafından işgal edilmiş, bunun üzerine İngilizlerle Türkler arasında şiddetli bir mücadeleye sahne olmuş, sorun silahlı mücadeleyle çözülememiş ve konu Lozan Konferansı'na bırakılmıştır. Musul bu konferansta büyük tartışmalara neden olmuştur. Ancak Musul'un statüsü burada da kesin olarak belirlenemediği için sorunun çözümü bir sonraki görüşmelere ertelenmiş, bu görüşmelerden de bir sonuç alınamaması üzerine 1926 yılında yapılan Ankara Antlaşması'yla İngiliz mandasındaki Irak'a bırakılmıştır. Makalede, Musul'un bugünkü Türkiye Cumhuriyeti toprakları içerisinde yer almamasının nedenleri hakkında bilgi verilecektir.

Lozan'da Ermeni Meselesi Tartışmaları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 62 · Sayfa: 545-568
Tam Metin
Mudanya Mütarekesi sonucu, kesin barış antlaşması görüşmelerine gidilmiş ve tarafsız bir ülkenin şehri olarak Lozan (İsviçre) görüşmelerin yapılacağı yer olarak seçilmiştir. Barış Konferansı, 20 Kasım 1922 Salı günü saat 16'da Lozan şehrinin Mont Benon Gazinosu'nda toplandı. Tarafsız İsviçre Konfederasyonu'nun Başkanı Habab'ın konuşması ile açıldı. Lord Curzon'dan sonra söz alan İsmet Paşa (İnönü), daha ilk andan itibaren istiklâl ve hâkimiyet davasını önemle belirtmiş, "Bütün medenî milletler gibi hürriyet ve istiklâl istiyoruz" diyerek sesini duyurmuştur. Konferans, 4 Şubat'ta anlaşmazlık yüzünden kesilmiş, 23 Nisan 1923'te ikinci defa toplanarak, 24 Temmuz 1923'te Barış Antlaşması imza edilmiştir. Lozan Barışı sekiz aylık çetin ve uzun bir müzakere devresinden sonra, Lozan Üniversitesi'nin tören salonunda imzalanmıştır. Lozan'da imzalanan belgeler, esas Barış Antlaşması, 16 adet sözleşme, protokol, beyanname ile bir de nihai senetten ibarettir. Lozan'da imzalanan bu belgelerle, sadece bir barış Antlaşması yapılmamış, aynı zamanda Türkiye ile Batı devletlerinin siyasî, hukukî, iktisadî ve sosyal ilişkileri yeni baştan düzenlenmiş ve Ermeni konusu bir daha resmî görüşmelerde gündeme gelmemek üzere kapanmıştır.

Ankara İtilafnamesi Sürecinde Suriye Sınırı Üzerindeki Tartışmalar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 38 · Sayfa: 397-425
20 Kasım 1922'de başlayan Lozan Konferansı ya da resmî adıyla "Yakın Şark İşleri Hakkında Lozan Konferansı" *1 sonunda imzalanan barış antlaşması, sadece yeni Türk devletinin AvrupalI devletler tarafından resmen ve hukuken tanınmasını sağlamakla kalmamış; altı yüzyıllık Osmanlı Devleti'nin tasfiyesini de gerçekleştirmişti.2 Oysa Lozan'a giden T.B.M.M. heyeti son derece iddialı bir talimat3 çerçevesinde barış görüşmelerine başlamıştı. Ancak, İngiltere adına konferansa katılan Lord Curzon'un "mütekebbir" tavrı ve özellikle toprak meselelerinde İtilâf devletlerinin "ya hep ya hiç" mantığıyla hareket etmeleri, İsmet Paşa başkanlığındaki Türk heyetini ihtilaflı toprak konularında -Adalar, Musul ve Suriye sınırı- kazanılmış hakları kaybetmemek endişesiyle müzakere etmekten alıkoymuştu. Artık, Lozan'daki Türk heyeti için önemli olan ihtilaflı toprak meselelerini daha sonraki bir döneme bırakarak nihaî barışı sağlamak düşüncesiydi.

Atatürk ve Lozan Barış Konferansının İlk Devresi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1988, Cilt IV, Sayı 11 · Sayfa: 417-436
Büyük Zafer kazanılmıştı, asıl mesele barışın da kazanılması idi, bunun için de Lozan'a kuvvetli bir Türk heyetinin gitmesi gerekiyordu. Delegasyonumuz Lozan Konferansının ikinci devresine gitmiş ve büyük bir diplomatik zafer olan Lozan Antlaşması'nın imzalanmasını sağlamıştır. Fakat hiç şüphe yoktur ki Lozan'ın baş mimarı şüphesiz başdelegeden itibaren andlaşmanın en ince ayrıntısına kadar düşünen büyük Atatürk'tür.