15 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
  • Türkler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Çanakkale’de Şehit Olan Ilgınlılar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 77 · Sayfa: 255-288
Tam Metin
Bilindiği üzere, yakınçağ Türk ve Dünya tarihinde Çanakkale muharebelerinin önemli bir yeri vardır. Ancak bu savaşlarda şehit olan Türklerle ilgili yeterince araştırma yapılmamıştır. Bu araştırmada, Ilgın Vefayata Mahsus Vukuat Defterleri esas alınarak ve diğer kaynaklar da incelenerek Çanakkale muharebelerinde şehit olan Ilgınlılar tespit edilmiş ve bu şehitler değişik açılardan değerlendirilmiştir

Keskin Halkevi (20 Şubat 1938-1951)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2008, Cilt XXIV, Sayı 72 · Sayfa: 669-692
Mustafa Kemal Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra ülke sınırları dışında kalan Türklerin meseleleri ile yakından ilgilenmiş, yapılan anlaşmalarla durumlarını güvence altına almaya çalışmıştır. Bu nedenle Atatürk Dönemi Türkiye Bulgaristan ilişkilerinde en önemli konuyu Bulgaristan' daki Türk nüfusu oluşturmuştur. Her iki devlet arasında 1925 yılında yapılan anlaşma gereği karşılıklı mübadele söz konusu olmasına karşın Bulgaristan'da daha fazla Türk nüfusu bulunduğundan mesele hem göç, hem de Bulgaristan içerisindeki siyasi, sosyal ve kültürel haklar çerçevesinde devam etmiştir. Bu çalışmada; Atatürk Dönemi'nde (1919-1938) Bulgaristan'ın iç siyasetindeki gelişmeler ve Türkiye'ye etkisi, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki siyasi ilişkiler, Bulgaristan Türkleri' nin problemleri, sosyal ve kültürel meseleler ile ekonomik ilişkiler ele alınarak incelenmektedir.

Atatürk Dönemi Türkiye-Bulgaristan İlişkileri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2008, Cilt XXIV, Sayı 72 · Sayfa: 669-696
Tam Metin
Mustafa Kemal Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra ülke sınırları dışındakalan Türklerin meseleleri ile yakından ilgilenmiş, yapılan anlaşmalarla durumlarını güvence altına almaya çalışmıştır. Bu nedenle Atatürk Dönemi Türkiye Bulgaristan ilişkilerinde en önemli konuyu Bulgaristan'daki Türk nüfusu oluşturmuştur. Her iki devlet arasında 1925 yılında yapılan anlaşma gereği karşılıklı mübadele söz konusu olmasına karşın Bulgaristan'da daha fazla Türk nüfusu bulunduğundan mesele hem göç, hem de Bulgaristan içerisindeki siyasi, sosyal ve kültürel haklar çerçevesinde devam etmiştir. Bu çalışmada; Atatürk Dönemi'nde (1919-1938) Bulgaristan'ın iç siyasetindeki gelişmeler ve Türkiye'ye etkisi, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki siyasi ilişkiler,Bulgaristan Türkleri' nin problemleri, sosyal ve kültürel meseleler ile ekonomik ilişkiler ele alınarak incelenmektedir.

Osmanlı’nın Son Döneminde Maraş

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2007, Cilt XXIII, Sayı 67-68-69 · Sayfa: 263-304
Tam Metin

Maraş, Osmanlının son döneminde Halep vilayetine bağlı bir liva iken 1915'de müstakil bir sancak haline getirilmiş, nüfusu, sosyal ve ekonomik şartları ve daha önemlisi Müslim-gayrimüslim ilişkileri ile dikkatleri çekmiştir. Osmanlı idaresi altında ve imparatorluğun geniş toprakları üzerinde yaşayan Müslim ve gayrimüslimler, sosyal ve ekonomik alanlardaki ilişkilerinde az problemli ve oldukça uyumlu bir hayata sahip olmuşlardır. Sosyal ve ekonomik yönde farklı kollarda-Müslümanlar tarım ve hayvancılıkta, gayrimüslimler ise ticaret ve sanatta-ağırlıklı olarak faaliyet gösterseler de, günlük yaşantıları, zenginlikleri, fakirlikleri ve karşılaştıkları güçlükler birbirine benzemiştir. Günlük yaşantıdaki karşılaşılan problemler benzer olunca, farklı guruplar arasında bir çeşit ortak karakter gelişmişti. Bu ortaklıkta farlı dil ve kültürler korunurken, Türk dili ve kültürü, diğer dil ve kültürler üstü konum kazanmıştı.

Maraş'ta yaşayan toplumların büyük kısmı aile bireyleri sayısı, tek ve çok evlilikler, zenginlik, okuryazarlık ve miras paylaşımı konularında birbirilerine benzemekteydi. Zenginlik ve fakirlikte, günlük hayatın kaygılarında ve yaşantının sürdürülmesi için gerekli malların bulundurulmasında ortak bir kültür mevcuttu. Bununla birlikte, Türklerden ve azınlıklardan bazı zengin aileler de bulunmaktaydı. Bu aileler hem toprak, bağ, bahçenin önemli kısmına ve hem de şehirdeki sanayi kollarının ve ticaretin önemli bölümüne sahip aileler idi.

Dağlık coğrafyası ve yoğun gayrimüslim nüfusu nedeniyle Maraş Ermeni olaylarının sık yaşandığı bir bölge idi. Zeytun kazası Ermeni kanun kaçaklarının, ayrılıkçıların ve militanların bulunduğu bir yer haline gelmişti. 1860'lardan başlayarak 1915'e kadar sürekli Ermeni ayaklanmaları çıkmıştı. Bunlardan 1895'te başlayan ve aylarca devam eden Zeytun isyanı çok kanlı olmuştu. Ermeniler Birinci Dünya Savaşı ve Mütareke yıllarında da yabancı işgalcilerle işbirliğine gitmişlerdi. Maraş Savunması sırasında Fransızlar ile birlikte Türklere karşı savaşmışlardı. Zaferin Türler elinde kalması, Mustafa Kemal önderliğinde sağlam temellere dayalı Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması, Ermenilerin Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan kurma ümitlerini öldürmüştü. Bu nedenle Maraş'taki son kalan Ermeniler kendi istekleri ile buradan ayrılmışlardı.

Çanakkale'de Şehit Olan Bodrumlular

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 62 · Sayfa: 453-478
Tam Metin
Bilindiği üzere, Yakınçağ Türk ve Dünya tarihinde Çanakkale muharebelerinin önemli bir yeri vardır. Ancak bu savaşlarda şehit olan Türklerle ilgili yeterince araştırma yapılmamıştır. Bu araştırmada, Bodrum Vefayata Mahsus Vukuat Defterleri esas alınarak ve diğer kaynaklar da incelenerek Çanakkale Muharebelerinde şehit olan Bodrumlular tespit edilmiş ve bu şehitler değişik açılardan değerlendirilmiştir.

Ulus Devlete Geçiş Süreci ve Türkiye Cumhuriyetinin Üniter Yapısı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 60 · Sayfa: 643-658 · DOI: 10.33419/aamd.702723
Kavram olarak 'ulus' sözcüğünün Türkiye siyasî tarihine girişi I. Dünya Savaşı öncesine rastlamaktadır. Ancak, Osmanlı toplumunda bu kavramın taşıdığı anlam ve ifadelere en az itibar eden kesim Türkler olmuşlardı. Osmanlı toplumunu içine alan 'ümmet' yapısı parçalanıp, elle tutulur bir tarafı kalmayınca Türkler için de 'ulus' kavramı bir şeyler ifade etmeye başladı. Ancak M. Sait Halim Paşanın söylediği gibi "bir Müslüman'ın vatanı, Şeriatın hüküm sürdüğü yerdir" anlayışı 'ulus' bilincinin pekişmesine epey bir zaman kaybettirmişti. Cumhuriyet anlayışı, mevcut şartların ve gerçeklerin izini sürmekten başka Türkiye'nin bir diğer çıkar yolu olmadığını açık biçimde beyan ettikten sonra tam anlamıyla ulusallaşma süreci başladı. Türkiye devlet olarak yeni bir kimliğe ve bu kimliğin siyasî, sosyal, kültürel ve tarihî kriterlerini belirleyecek oluşuma kapılarını açınca 'ulus' kavramı toplumsal yapının her katmanını birincil dereceden etkileyen olguya dönüştü. Çalışmamız bu olgu üzerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını açıklamak amacındadır.

Amerika’da İlk Türk Lobisi: Türk Teavün Cemiyeti (Turkish Welfare Association)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 453-521
Osmanlı topraklarından Amerika'ya ilk göç hareketi 1860'11 yıllarda gerçekleşti. İlk göç edenler arasında Rumlar, Suriyeliler ve Ermeniler yoğun olarak bulunuyordu. Aynı dönemde iş bulmak, para kazanmak maksadıyla bu ülkeye giden Türkİ er de mevcuttu. Türkler daha ziyade Doğu Anadolu'dan ve Rumeli topraklarından göç etmişlerdi. Amerika'ya giden ilk Türkler New York, Detroit Worchester, Lavvrence, Yougnstown, Pittsburg gibi sanayi kentlerine yerleşerek buralardaki fabrikalarda çalıştılar, ilk önceleri dil bilmedikleri için bir hayli zorluk çeken Türkler, dayanışmayı kuvvetlendirmek amacıyla kiraladıkları mekânlarda toplu olarak yaşıyorlar ve boş vakitlerinde Türklerin çalıştırdıkları kahvelerde bir arada bulunuyorlardı. Daha sonra Türk Teavün Cemiyeti adında bir dernek kurarak, Amerika'daki ilk Türk lobisini oluşturdular. TürkTeavün Cemiyeti, kısa sürede Türkler arasında birlik ve dayanışmayı sağladığı gibi Amerika'daki Türk düşmanı kampanyalara da göğüs gerdi. Özellikle Lozan Antlaşması döneminde asılsız iddialarla Türkiye'nin tanınmasını engellemek isteyen Ermeni ve Rumların propagandalarına karşı çıkarak, Yeni Türkiye Devleti lehine hava oluşmasını sağlamıştır. Bunun bir neticesi olarak 1917'de 1. Dünya Savaşı nedeniyle kesilen Türk- Amerikan ilişkileri 1927'den itibaren yeniden başlatılmıştır.

Ermenilerin Maraş’tan Ayrılmaları, 1920-1922

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 58 · Sayfa: 65-82
Ateşkesten sonra işgalcilere karşı Türklerle birlik olmayan ve Türklerle dostça yaşamak arzusunu göstermeyen Ermeniler, uzun zamandır arzuladıkları bağımsız bir devlet düşüncesine devam ettiler. Bunun için onlar işgalcilerle, özellikle Fransızlarla, işbirliği yaptılar. Maraş'ta, Fransızların desteğini aldılar ve artan ölçüde Türk değerlerine ve hayatlarına saldırmaya başladılar. Türkler, onurlan ve bağımsızlıkları için Fransızlarla savaşmak zorunda kaldıklarında, Ermenilerle de savaşmak zorunda kaldılar. Kanlı bir karşılaşmanın sonunda Türkler muzaffer oldu. Beraberinde binlerce Ermeni'yi de götüren Fransız işgal gücü şehirden ayrılmak zorunda bırakıldı. Savaştan sonra Maraş'ta kalan Ermeniler ise şehirden ayrılmak için uygun yollar aradılar. Ekim 1921'de Ankara'da Fransızlar ile Türkler anlaşma imzalayınca ki bu Fransız işgalinin bölgeden ayrılması hakkında uzlaşma sağlıyordu. Türk otoritelerinin ve Ankara Anlaşma¬sının verdiği garantilere rağmen, Ermeniler ciddi olarak Fransızlar ile birlikte bölgeden ayrılmayı istediler. Sonuçta, Maraş'ta kalan son Ermeni gurupları da Ocak 1922'de şehirden ayrıldılar.

Ermeni Dostu Olarak Tanınan Bir Alman Din Adamı Dr. Johannes Lepsius

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2001, Cilt XVII, Sayı 51 · Sayfa: 585-601
Dr. Johanhes Lepsius (1858-1926). Alman din adamı ve politikacısıdır. Ermenilere yönelik yardım kuruluştan arasında ilk sırayı alan, "Alman Doğu Misyonu'* ile "Alman Ermeni Cemiyeti"nin yöneticisidir. Ermeni dostu olarak tanınan Lepsius, Alman misyoneri sıfatıyla başta Ermeniler olmak üzere Doğudaki Hıristiyanlara yapılan yardım çalışmalarını yürütmüştür. Johannes Lepsius adlı bu papazın, Ermeniler hakkında yazdığı kitapları ise bugün Batı kamuoyunda, sözde soykırımın ispatında vazgeçilmez öneme sahip kaynaklar arasında yer almaktadır.. Sözde soykırımı belgelemek amacıyla kullanılan bu kitaplarda, Türkler hakkında her türden ırkçı ifadeler bulunmaktadır. Tümüyle yazarın duygu, düşünce ve yorumlarından oluşan Lepsius'un kitapları, sözüm ona "masum ve savunmasız bir halkın uğradığı soykırım"a ilişkin tek bir belge içermemektedir.

Atatürk’ün Özlemleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 717-724
1881'de Makedonya'nın denize açıldığı, kozmopolit bir liman olan Selanik'te doğdu. Ve 1938'e kadar Türkler'in kaderini tamamıyla değiştirdi. Özgürlüklerini ellerine verdi. Ve bugün bile onun fikirlerini, onun düşüncelerini, devrimleri ülkenin gelişmesi yolunda bizlere ışık tutuyor, bizlere yol gösteriyor ve ülkeyi çağdaş ülkeler düzeyine çıkartıyor.