12 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
  • turkish revolution
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Bir İngiliz Diplomatın Gözüyle Mustafa Kemal Atatürk

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2007, Cilt XXIII, Sayı 67-68-69 · Sayfa: 187-218
Tam Metin

1933 yılı sonlarında İngiliz Hükümeti'nin Ankara Büyükelçisi olarak atanan Sir Percy Loraine, Mayıs 1939'a kadar bu görevini sürdürmüştür. Adı geçen diplomat, görev yaptığı süre zarfında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal Atatürk ile iyi ilişkiler kurmuştur. Atatürk'ün kişiliğine ve gerçekleştirdiği Türk Devrimine hayran kalmıştır. Bir İngiliz diplomatı olan Loraine, görevi sona erip Ankara'dan ayrıldıktan sonra da, Atatürk'e ve Türk Devrimine olan hayranlığını ve sevgisini çeşitli konuşmalar yaparak, yazılar yazarak dile getirmeye çalışmıştır. Özellikle "diktatörlük" ve "din karşıtlığı" başta olmak üzere, Atatürk'e karşı yapılan çeşitli suçlamaların karşısında yer almıştır. Bu nedenle, Atatürk hakkında önemli devlet adamları ve yazarlarla mektuplaşmış ve resmi makamlarla çok sayıda yazışma gerçekleştirmiştir.

Çalışmamızda İngiliz arşiv belgelerinden yararlanılarak yabancı bir diplomatın Atatürk hakkındaki görüş ve düşünceleri dile getirilecektir.

Pierre Bovet'in Ege Konferansları ve Türk Eğitime İlişkin Düşünceleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 61 · Sayfa: 203-217 · DOI: 10.33419/aamd.702425
Bu çalışmada Pierre Bovet'in Ege Konferansları ve Türk Eğitimine İlişkin Düşünceleri ele alınmıştır. Cumhuriyet döneminde eğitimle ilgili olarak Türkiye'ye resmî ve gayrî resmî pek çok uzman gelmiştir. Bunlardan birisi de Cenevre Jean Jacques Rousseau Enstitüsü Müdürü olan Pierre Bovet'dir. 1 Nisan 1930'da İzmir'e gelen Bovet, İzmir, Aydın ve Denizli okullarında incelemelerde bulunmuş öğretmenlerle söyleşiler yapmış, konferanslar vermiştir. İstanbul Üniversitesi'nde verdiği konferans sonrası 15 Nisanda Türkiye'den ayrılmıştır. Bovet, vermiş olduğu konferanslarında geleneksel ve çağdaş eğitim anlayışını, eğitimde verimliliği arttırma yollarım, nasıl bir öğretmen yetiştirilmesi gerektiğini, okul, öğretmen ve öğrenci arasındaki ilişkinin önemini, vatandaş yetiştirmede eğitimin rolünü, bireye ve ülkeye yapılan yatırım arasındaki ilişkiyi, okul ve aile arasındaki ilişkinin önemini, yarınların toplumunu hazırlamada çocuğu incelemenin yararlarını, eğitimde bireysel farklılıkların nasıl gözlenmesi ve nasıl çözüm üretilmesi gerektiğini, ahlak eğitimini, yaşamın amacının neye yönelik olması gerektiğini, cinsel eğitimde ailelere ve öğretmenlere düşen görevlerin neler olduğunu ele almıştır. Bovet'in konferansları ilgiyle izlenmiş ve basında konferanslarına Önemli yer verilmiştir.

Atatürk ve Türk İnkılâbının Endonezya’daki Etkileri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 1-36
Mustafa Kemal Atatürk sadece modern Türkiye'nin kurucusu değil, aynı zamanda birçok ülkeye, özellikle müslüman ülkelere esin kaynağı olmuş önemli bir dünya lideridir. İslam dünyasının doğu uç bölgesinde yer alan ve dünyanın en kalabalık İslam ülkesi konumundaki Endonezya'da, birçok aydın onun Türkiye'de yaptıklarından ve fikirlerinden etkilenmiş ve ona büyük bir saygı duymuşlardır. İşte bu makale, Atatürk'ün liderliğinde Avrupalı sömürgeci devletlere karşı yürütülen Türk milli mücadelesinin ve akabinde Türkiye'de gerçekleştirilen çeşitli reformların Endonezya'daki yankıları ve etkileri üzerine yoğunlaşmayı hedeflemektedir. Bu çerçevede, aşağıdaki konular mümkün olan nispette Endonezyaca kaynaklara da başvurularak incelenmeye çalışılmıştır. Bunlar, esas itibariyle Atatürk'ün milli mücadeledeki askeri başarıları ve Türk milli mücadelesinin bu ülkedeki etkileri, hilafetin kaldırılışının müslüman halk üzerindeki yankıları, Atatürk'ün Türkiye'de gerçekleştirdiği reformların Endonezyalı aydınlar üzerinde bıraktığı tesirleri, milliyetçi aydınlar ile İslamcı liderler arasında vuku bulan gelecekteki bağımsız Endonezya devletinin şekli ve yapısı hakkındaki tartışmaları ihtiva etmektedir. Kısacası Endonezyalı aydınların, özellikle ülkelerinin bağımsızlığı için mücadele veren milliyetçi aydınların Türkiye'deki gelişmeleri yakından takip ettikleri ve Atatürk ve Türk inkılabının bu ülkedeki etkisinin büyük olduğu sonucuna varılmıştır.

Atatürk İlkelerinin Sürekliliğini Sağlamak Görevi Ve Bu Görevde Gençliğin Rolü

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 235-247
Türk İnkılâbı'nı Atatürk gerçekleştirmiş olup, en büyük eseri "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Millî Mücadele'yi başlatan Atatürk genç idi. O, devleti kurarken olsun, inkılâpları gerçekleştirirken olsun, daima gençlik ile birlikte hareket etmiş, onlardan gelecek adına büyük işler bekleyerek, Cumhuriyeti onlara emanet etmiştir. Atatürk, "Milli kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma" hedefini de koymuştur. Bu hedefe ulaşmak için Türk gençlerinin sağlıklı, çalışkan ve Atatürkçü olarak yetiştirilmesi zorunludur. Atatürk pek çok konuşmasında gençliğe olan inancını ve ümidini dile getirmiştir. Türk gençliği "milli bir ideoloji" olan Atatürkçülüğü benimsemeli, böylelikle Atatürk'e, devletine ve milletine karşı görevlerini yerine getirmelidir. Bu arada devletin de, Anayasa'nın 58. maddesine göre; "gençliği koruma" görevi bulunmaktadır.

Türk İnkılâbı'nın Evrenselliği

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 32 · Sayfa: 493-499
Türk Milleti, ebedî lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, yok olmanın eşiğinde iken bağımsızlık savaşı vermiş ve bunda da başarılı olmuştur. Batının çağdaş değerler ve ilkelerini kabul ederek, inkılâbı bir çağdaşlaşma ideolojisine dönüştürmüştür . Bu inkılâp, Türk Millcti'ni çağdaş uygarlıklar seviyesine götürecek bir toplumsal hareket olduğu kadar, evrensel olan yönleriyle de, pek çok toplum için seçkin bir örnek ve umut kaynağı olmuştur. "Türk İnkılâbı'nın Evrenselliği" denildiğinde, konunun iki yönlü olarak önem taşıdığı görülmektedir. Bunlardan birincisi, "Atatürkçü Düşünce Sistemi" dediğimiz Atatürkçülük İdcolojisi'nin bilimi rehber olarak alması, üstelik de çağdaş olan batılı değerleri benimsemesi; hatla, ilkeleriyle sistemleştirmesidir . İkincisi ise, Türk Millcti'nin yeni ve çağdaş değerleri benimsemesinin yanında, batılılaşmak ve çağdaşlaşmak için gerekli reformları yaparken, pek çok yönden ezilmiş ve sömürge topluluğu haline getirilmiş olan mazlum milletlere ışık tutması ve örnek oluşturmasıdır.

Atatürk ve Atatürkçülük Karşıtları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 29 · Sayfa: 323-332
Bütün devrimler karşıtlarını beraber veya hemen ardlarından getirirler. Devrimleri, evrimleri ve evrimleşen devrimleri içeren Türk Devriminin de, diğer devrimlere oranla çok daha az şiddette ve kısıtlı alanda olmakla beraber karşıtları, karşı görüş açıklayanları ve karşı eyleme girişenleri olmuştur. Atatürk ve Atatürkçülük karşıtları, Türk kurtuluş hareketinin eylem başlangıcı diyebileceğimiz Mayıs 1919'dan itibaren görülmeye başlar. Bu karşıt oluşun niteliğinde, ilgi alanında ve katılanların toplum kesitindeki konumlarında zaman içerisinde değişmeler görülür. Bu yazının amacı Atatürk ve Atatürkçülük karşıtlarının bölümlemesi değil. Son aylarda gündeme getirilen değişik bir tür Atatürk ve Atatürkçülük karşıtlığı hakkında bilgi verilmesi ve değerlendirme yapılmasıdır.

Atatürk ve Laiklik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 24 · Sayfa: 429-438
Lâiklik, Prof. Feyzioğlu'nun yerinde deyimiyle, "Türk İnkılâbının temel taşı" dır. Gerçekten lâiklik, Atatürkçü düşünce sisteminin özünü oluşturan akılcı ve bilimci tutumun ayrılmaz bir parçasıdır; onun zorunlu sonucudur. Lâiklik, Türk İnkılâbının temel hedefi olan çağdaşlaşmanın vazgeçilmez şartıdır. Lâiklik olmadan ne akılcı yaklaşımın varlığından söz edilebilir, ne de çağdaşlaşma hedefine ulaşılabilmesi mümkün olur. Çağdaş toplum, lâik toplumdur. Lâiklik, Türk İnkılâbı ve Atatürkçü düşünce sistemi açısından niçin bu kadar büyük önem taşır? Bilindiği gibi Osmanlı Devleti, bütün diğer İslâm devletleri gibi, "teokratik" (din kurallarına bağlı) bir devletti. Batı dünyası, Rönesans ve Reform hareketlerinden itibaren din ve dünya işlerini birbirinden ayırmaya başlamış, düşünce ve bilim hayatını din kurallarının baskısından kurtarmış, devlet yönetimine akılcı ilkeleri hâkim kılmıştır. Bu değişmelerin etkisiyle Batı toplumları Yeniçağda büyük bir hızla gelişip güçlenirken, bir zamanların görkemli devleti Osmanlı İmparatorluğu, bu gelişme ayak uyduramadığı için her alanda gitgide geri kalmış, nihayet ondokuzuncu yüzyılda varlığını koruyabilmek için bile büyük Batı devletlerinin kendi aralarındaki denge hesaplarından ve menfaat çatışmalarından medet umar hale gelmiştir.

Türk Çağdaşlaşması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 7-20
Türk kurtuluş hareketi 1919 yılında başlatılmış, 1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışı, 1922 yılında İstiklâl Harbinin sonuçlanması, 1924 yılında Lozan Anlaşmasının imzalanması ve inkılâplar gibi çeşitli aşamalardan geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışı ile birlikte başlatılan Türk kurtuluş hareketinin birinci amacının bağımsız ulusal Türk devletinin kurulması, bundan sonra gelen en önemli amacının ise çağdaşlaşma olduğu değerlendirilebilir. Bu hareketin ikinci amacı olan çağdaşlaşma, devamlı gelişmeyi her çağda çağdaş olmayı gerektirmektedir.

Atatürk, Din ve Laiklik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 479-492
Biz biliyoruz ki, Atatürkçülük bölünmez bir bütündür. Onu meydana getiren ilke ve inkılâplardan herhangi biri diğerinden üstün tutulamaz veya herhangi biri yok kabul edilemez. Çünkü, Atatürk ilke ve inkılâplarının gerçek anlamlarını kavrayabilmek topyekün ele alınmalarıyla mümkündür. Ancak aşağıda izah edeceğimiz gibi lâiklik ilkesinin diğerlerinden farklı bir özelliği vardır. Millî, demokratik, bağımsız ve lâik bir Türk Devletinin kurulması için yapılan Türk İnkılâbında lâiklik genel özelliktir. İnkılâbın getirdiği yeni anlayışa hakim bir unsurdur. Bütün inkılâp hareketlerinde bir anlayış ve bir amaç olarak vardır. Biz bu araştırmamızda, Türk İnkılâbı'nın temel özelliği olan lâikliğin Atatürk tarafından ne İçin benimsendiğini, Atatürk'ün din ve lâiklik konularında neler düşündüğünü tarihî gelişimi içinde aydınlatmaya çalışacağız.

Yabancı Gözüyle Atatürk ve Türk İnkılâbı (Çeviri)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1987, Cilt III, Sayı 8 · Sayfa: 393-400
Atatürk ve Türk inkılâbı, Millî Mücadele'nin başından itibaren yabancı ya-zarların dikkatini çekmiş, bu konuda birçok değerli eserler yazılmıştır. Yabancı yazarlar, yaşarken olduğu gibi ölümünden sonra da Atatürk'ten hayranlık ve takdir duygularıyla söz etmişler, yazılarında eserinin değeri ve büyüklüğü karşısında düşünce ve duygularını dile getirmişlerdir.