5 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe’de Doğu Türkçesinde Koyulaşan Dil Birimleri
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 109-134 · DOI: 10.32925/tday.2024.113
Özet
Tam Metin
Türk dili araştırmalarında batı Türkçesi-doğu Türkçesi ayrımı, önceleri Bulgar lehçesi ve onun dışında kalan Türk lehçeleri için kullanılırken sonraları Oğuzca ve onun dışında kalan Türk lehçeleri (Çuvaşça hariç) için kullanılmaya başlanmıştır. Anadolu’da 13. yüzyılda bir yazı dili kuran Oğuzların bazı ses, şekil ve söz varlığı özellikleri bakımından doğu Türkçesinden ayrıldıkları daha net olarak görüldüğü için böyle bir adlandırmaya gidilmiştir. Bu çerçevede Eski Anadolu Türkçesinin ilk dönemlerinde kaleme alınan karışık lehçeli eserlerin sahip olduğu doğu Türkçesi-batı Türkçesi özellikleri de bu eserlerle ilgili bir yorum yapma açısından araştırmacıları bir hayli zorlamıştır. İlerleyen zamanlarda artık 13-15. yüzyıllar arasında doğu Türkçesi ve batı Türkçesi metinlerinden yola çıkılarak iki farklı lehçe grubu arasındaki farklar ortaya konmuş ve bu çerçevede Oğuzca unsurlarla ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Ancak, tersten bir değerlendirme yapılarak Eski Anadolu Türkçesinde yer alan ve zamanla kaybolup Türkiye Türkçesine ulaşmayan bazı dil birimleri pek ele alınmamıştır. Bu çalışmada Oğuzca’da bir temayül olarak bulunan, ancak buna karşılık doğu Türkçesi metinlerinde koyulaşan ses, şekil ve söz varlığı birimlerinin Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe adlı eser üzerinden Eski Anadolu Türkçesindeki kullanılma durumuna bakılmıştır. Çalışmada Oğuzca’nın ilk yazılı dönemini oluşturan Eski Anadolu Türkçesindeki bazı dil birimlerinin doğu Türkçesinde koyulaşan birimler olduğu ve bunların izinin zamanla hem Anadolu’daki yazı dilinden hem de diğer Oğuz yazı dillerinden büyük oranda silindiği görülmüştür.
Eski Anadolu Türkçesinde Farklı Bir Hece Düşmesi Örneği: /-sI- > Ø/
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 76 · Sayfa: 1-14 · DOI: 10.32925/tday.2023.101
Özet
Tam Metin
Eski Anadolu Türkçesinin ses özellikleri, çeşitli eserler üzerine yapılan dil incelemelerinde örneklerle ele alınıp değerlendirilen konular arasındadır. Döneme ait ses özelliklerinin, genellikle önceki tarihî Türk lehçeleriyle karşılaştırılarak belirli özellikler üzerinden ortaya konduğu söylenebilir. Ancak eski Oğuz lehçesine ait ses özelliklerinin yayımlanan pek çok metinden hareketle bütüncül bir bakış açısıyla eş zamanlı olarak ele alınması, söz konusu dönem ve devamı olan bugünkü Türkiye Türkçesi araştırmaları açısından önemlidir. Metin neşirleri yapılan farklı eserlerle birlikte dönemin ses özellikleri konusunda yeni bilgiler de ortaya çıkmaktadır. Bunlardan biri, çeşitli eserlerde örneklerine rastlanabilen /-sI-/ hecesinin düşmesidir. Özellikle {-AsI} sıfat-fiil ekiyle oluşmuş sıfat-fiillerden sonra getirilen {+sIn} teklik 3. kişi iyelik ekindeki /-sI-/ hecesi genellikle düşer. Eski Anadolu Türkçesi üzerine yapılan dil çalışmalarında bu hece düşmesine dair herhangi bir tespite yer verilmemiştir. Hâlbuki meydana gelen bu hadisenin tespiti ve değerlendirilmesi, hem dönemin ses özellikleri hem de sözcük tahlillerini ve anlamlandırmalarını doğru yapabilmek açısından önemlidir. Bu bakımdan belirtilen ses olayının ele alınması bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Eldeki çalışma; Eski Anadolu Türkçesinde /-sI-/ hecesinde meydana gelen düşmenin genellikle {-AsI} ekiyle oluşmuş sıfat-fiillerden sonra görüldüğü ve sistemli olduğu, aynı hecenin yan yana gelmesi sonucu ortaya çıkan hece tekrarı ve dolayısıyla söyleyiş zorluğunun hece düşmesiyle giderildiği tespitini örneklerle kanıtlamaya yönelik tasvirî bir çalışmadır.
ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİYLE YAZILMIŞ BİR TIP METNİ: MANẒŪME-İ ṬIBB
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 75 · Sayfa: 151-180 · DOI: 10.32925/tday.2023.99
Özet
Tam Metin
Selçuklular, Beylikler ve Osmanlıya geçiş dönemini içine alan Eski Anadolu Türkçesi, Oğuzcaya dayalı ilk yazı dili olarak 13. ve 15. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. Bu dönemde yazılan eserlerin temalarını yalnızca edebî konular oluşturmamaktadır. Din, tasavvuf ve aşk dışında çeşitli temalarla örülü çok sayıda eserin yazıldığı bu dönemde tıp konulu eserler de önemli bir yere sahiptir. Tarihsel perspektiften bakıldığında tıbba dair terimlerin Türk yazı dilleri içinde Göktürkler döneminde ortaya çıktığı, bilgi birikimi ve uygulama alanlarının artmasıyla Uygurlar döneminde ilk yazılı kaynakların verilmeye başlandığı görülmektedir. Karahanlı Dönemi'yle birlikte tıp metinlerine duyulan yoğun ilgi özellikle 15. yüzyılda daha da artmış, Türk hekimleri başta olmak üzere tıp alanında çok sayıda isim yetişmiş, bu isimlerin artışına paralel olarak alana ait metinlerin sayısında da artış gözlemlenmiştir. Çalışmanın konusunu oluşturan Manẓūme-i Ṭıbb isimli mesnevi Eski Anadolu Türkçesiyle yazılmış bir tıp metnidir. Eser üç varaktan oluşan kısa bir mesnevidir. 15. yüzyılda yetişmiş, musahibi olduğu hükümdara yakın olacak kadar saygı duyulan ünlü hekimbaşı Ahî Çelebi tarafından kaleme alınmıştır. Belirlenebildiği kadarıyla Türkiye ve Türkiye dışında toplam sekiz nüshası bulunan eserin bu yazıdaki neşri için bütün nüshalar dikkate alınmış ve bu nüshalardan hareketle bir metin neşri hazırlanmıştır. Böylelikle bazı nüshalarda tespit edilen eksiklikler ve vezne bağlı kalınmadan yazılan beyitler tamir edilerek okuyucuya sunulmuştur.
Süleymân-Nâme’nin Söz Varlığı (77. Cilt)
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 129-147 · DOI: 10.32925/tday.2021.56
Özet
Süleymân-nâme, Firdevsî tarafından XV. yüzyıl sonları ile XVI. yüzyıl başlarında yazılmıştır. Uzun Firdevsî, Firdevsî-i Rûmî, Firdevsî-i Tavîl, Türk Firdevsî adlarıyla da anılan Firdevsî; manzum, mensur ve manzum-mensur karışık olmak üzere telif ve tercüme çok sayıda eser kaleme almıştır. Hazret-i Süleyman'ın hikâyelerinin anlatıldığı Süleymân-nâme, Firdevsî'nin 81 ciltlik en hacimli eseridir. Süleymân-nâme hem dil özellikleri hem de barındırdığı söz varlığı nedeniyle Türk dili tarihi bakımından oldukça önemli bir eserdir. Türkçenin zengin söz varlığına katkı sağlamak üzere yapılan bu çalışmada Firdevsî'nin Süleymân-nâme'sinin 77. cildinde geçen ancak Tarama Sözlüğü'nde yer almayan 37 sözcük incelenmiştir. Bu sözcüklerin bir kısmı Tarama Sözlüğü'nde yer almakla birlikte anlam bakımından farklılık göstermektedir.
AHMED-İ DÂÎ’NİN KİTÂBÜ’T-TA’BÎR TERCÜMESİ
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 23-47 · DOI: 10.32925/tday.2019.29
Özet
Kitabü't-ta'bîr Tercümesi Eski Anadolu Türkçesi dönemi müelliflerinden Ahmed-i Dâî'ye aittir. Eser yayımlanmamıştır. Tabir-name-i Türkî adıyla da bilinen bu eser düş (rüya) tabirleri hakkındadır. Eserin aslı Arapçadır. Arapça aslın yazarı olarak Ebu Bekr bin Abdullah El-Vasıtî'nin ismi geçer. Eser Arapçadan Farsçaya çevrilmiştir. Kitâbü't-ta'bîr Tercümesi Ahmed-i Dâî tarafından Germiyan Beyi II. Yakub adına bu Farsça tercümeden Türkçeye çevrilmiştir. Germiyan Beyi Sultan II. Yakub için yazılmış bir medhiyeyi de içinde bulunduran bu eser Eski Anadolu Türkçesi döneminin ses ve şekil özelliklerini göstermesi bakımından önemli bir kaynaktır. Düşte görülen objeleri açıklaması yönüyle de muhteva bakımından birçok farklı alana ait kelimeleri bulundurması kitabın önemini ayrıca artırmaktadır. Bu çalışma ile eseri ayrıntılı bir şekilde tanıtmayı amaçladık.