181 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten
  • Son 10 yıl
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

TÜRKÇEDE KONUŞMA ANINDA KENDİNİ DÜZELTME

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 227-253 · DOI: 10.32925/tday.2019.36
Dil üretiminde insanlar, oluşturulan metinlerde zaman zaman çeşitli nedenlerle düzeltmeler yapma ihtiyacı duyarlar. Bu düzeltmeler bir başkasının ürettiği metinlerde olabileceği gibi dil üreticisinin kendi oluşturduğu metinlerde de olabilir. Yapılan düzeltmelere, yazılı veya sözlü metinlerde karşılaşılabilir. Sözlü metinlerde doğal olarak bu yöndeki düzeltmelere daha sık rastlanır ve konuşurların da sıklıkla kendi konuşmalarında düzeltmeler yaptıkları görülür. Batı alan yazınında konuşma hataları (speech errors), konuşmada kendini onarma (self-repair in speech) vb. adlarla yapılan çeşitli araştırmalar bulunsa da Türkçe için bu konuda bir eksiklik göze çarpmaktadır. Konunun, dilin bütün yönleriyle tasvir edilmesi amacıyla, edim bilimi ve psiko-dil bilimi bulguları çerçevesinde ele alınması Türkçe açısından önem arz etmektedir. Konuşma anında da konuşur, konuşmasında hata yaptığını düşünme, dil sürçmesi, kekeleme, hatırlamaya çalışma, hatırlayamama, yanlış hatırlama, söylediğinden emin olamama, söylediğini bir benzeri ile karıştırma, kullandığı ağız özelliğini ölçünlü dildeki şekil ile değiştirme ihtiyacı duyma vb. nedenlerle düzeltmeler yapar. Bu düzeltmeler hatanın tespiti (konuşmanın kesilmesi), duraksama veya düzeltme sözü kullanımı ve düzeltme aşamalarından geçerek gerçekleşir. Bu çalışmada sözlü dil verisi barındıran ve daha önceden yazıya geçirilmiş olan Eskişehir ili ağızlarından hareketle konuşma anında kendini düzeltme örnekleri; düzeltmenin nedenleri, hatanın tespiti, kullanılan düzeltme sözleri ve gerçekleşen düzeltmeler göz önünde bulundurularak ele alınacaktır.

XIX. ASIR KERKÜK ŞUARASINDAN SEYYİD ŞÜKRÎ VE DÎVÂN’I

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 113-156 · DOI: 10.32925/tday.2019.32
Altı yüzyıllık bir zaman çizelgesine sahip; Türkistan'dan Balkanlar'a, uçsuz bucaksız bir coğrafyaya ait olan klasik Türk şiiri, on dokuzuncu asra gelindiğinde nefesini tüketmek üzeredir. Çalışmamıza konu olan şair Seyyid Şükrî, klasik şiirin bu veda çağında yaşamıştır. Kerküklü şair, tek eseri olan ve günümüze tek nüshası ulaşan Dîvân'ını burada tedvin etmiştir. Günümüze kadar hakkında bilimsel bir çalışma yapılmamış olduğu görülen Şükrî'yi ve Dîvân'ını tanımak ve tanıtmak çalışmamızın başlıca amacı olmuştur. Bu doğrultuda, ilk önce şair ile ilgili bilgi içerebilecek kaynaklar taranmış, elde edilen kısıtlı malumat ile birlikte, şairin eserinde verdikleri ışığında hayatı ile ilgili ayrıntılı bir çerçeve çizilmiştir. Daha sonra şairin tek eseri olan Dîvân ve bu divanı günümüze taşıyan yazma nüsha tanıtılmaya çalışılmıştır. Üçüncü kısımda, eserden örnekler verilerek şairin edebî kişliği, üslubu ve etkilendiği şairler üzerinde durulmuştur. Yapılan çalışma sonucunda şairin bölge edebiyatı ve klasik Türk şiiri içindeki yeri tespit edilmiş; on dokuzuncu yüzyılda, Kerkük'te yaşamış bir şair, günümüz klasik şiir araştırmacı ve okurlarının dikkatlerine takdim edilmiştir.

DİL İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA TEYİPCAN ELİYEV’İN ŞİİRLERİNDEKİ ÇİNCE ALINTILAR

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 181-204 · DOI: 10.32925/tday.2019.34
Uygur Türkçesi ile Çincenin teması, uzun bir tarihî süreci geride bırakmıştır. Çağımızda Doğu Türkistan sahasında kullanılan Çağdaş Uygur Türkçesi, Çince ile tarihte hiç olmadığı kadar yakın ilişkide bulunmaktadır. Bu iki dil arasındaki yakın ilişkiden kaynaklanan etki söz konusu olduğunda etkilenen konumda olan dilin Çağdaş Uygur Türkçesi olduğu söylenebilir. Ancak etki oranı, Çağdaş Uygur Türkçesinin yazı dili ile konuşma dilinde kendini farklı boyutta gösterir. Çalışmada bu iki dilin ilişkisi, 1930-1989 yılları arasında Doğu Türkistan'da yaşayan ve eser veren ünlü Uygur şairi Teyipcan Eliyev'in şiirlerinde geçen Çince alıntılar örneğinde incelenerek Çağdaş Uygur Türkçesinin yazı dili ile Çincenin ilişkisine ışık tutmak amaçlanmıştır. Yöntem olarak Lars Johanson'un geliştirdiği Dillerin İlişkisi ve Etkinin Açıklanması Modeli yani Kod Kopyalama Modeli uygulanmıştır. Bu modele göre sosyal açıdan baskın olan dil (B) Çincedir, sosyal açıdan zayıf olan dil (A) Çağdaş Uygur Türkçesidir. Çalışmada; B'nin A'ya verdiği alıntıların türü, yapısal etkenler ve dil dışı etkenler, Eliyev'in şiirlerinde geçen Çince alıntılar temelinde incelenmeye çalışılmıştır.

MOĞOL DÖNEMİNDE ÇEVİRİ VE UYGUR MÜTERCİMLER

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 7-21 · DOI: 10.32925/tday.2019.28
Moğol devleti, Çin tarihinde pek çok farklı ulusu tek devlet çatısı altında toplayan, bugünkü Çin sınırlarının şekillenmesine ön ayak olan büyük bir devlettir. Bozkırda ortaya çıkıp yüzlerce yıllık yerleşik kültüre sahip ülkelere hükmetmek kolay değildi. Bu yüzden devletin kuruluşundan itibaren etkili devlet politikası oluşturulmuş, devlet yönetiminde ve toplumun kültürel açıdan güçlenmesinde birtakım tedbirler uygulanmıştır. Bu süreç içerisinde Uygurlar her alanda çok çalışmış, büyük hizmetler göstermiştir. Yapılan katkılar Moğollar için bir yazı icat etmeyle başlayıp Moğol devletinin üst tabaka zümresine okuma-yazma öğretme, devlet yönetiminde bilgi kaynağını oluşturma, devletin gelişmesinde gerekli olan eserleri tercüme etme ve en önemlisi kalıcı kültürel miras üretmeye kadar gitmiştir. Bu yazıda, Moğol dönemindeki çeviri kurumları ve faaliyetleri ile Uygurca, Çince, Tibetçe, Sanskritçe ve diğer dillerden Moğolcaya eserler çeviren Uygur mütercimler üzerinde durulacaktır.

AHMED-İ DÂÎ’NİN KİTÂBÜ’T-TA’BÎR TERCÜMESİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 23-47 · DOI: 10.32925/tday.2019.29
Kitabü't-ta'bîr Tercümesi Eski Anadolu Türkçesi dönemi müelliflerinden Ahmed-i Dâî'ye aittir. Eser yayımlanmamıştır. Tabir-name-i Türkî adıyla da bilinen bu eser düş (rüya) tabirleri hakkındadır. Eserin aslı Arapçadır. Arapça aslın yazarı olarak Ebu Bekr bin Abdullah El-Vasıtî'nin ismi geçer. Eser Arapçadan Farsçaya çevrilmiştir. Kitâbü't-ta'bîr Tercümesi Ahmed-i Dâî tarafından Germiyan Beyi II. Yakub adına bu Farsça tercümeden Türkçeye çevrilmiştir. Germiyan Beyi Sultan II. Yakub için yazılmış bir medhiyeyi de içinde bulunduran bu eser Eski Anadolu Türkçesi döneminin ses ve şekil özelliklerini göstermesi bakımından önemli bir kaynaktır. Düşte görülen objeleri açıklaması yönüyle de muhteva bakımından birçok farklı alana ait kelimeleri bulundurması kitabın önemini ayrıca artırmaktadır. Bu çalışma ile eseri ayrıntılı bir şekilde tanıtmayı amaçladık.

RENGE BAĞLI YER ADLARI: KARAMAN / SARIVELİLER ÖRNEĞİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 205-225 · DOI: 10.32925/tday.2019.35
Bu çalışmada Karaman'ın Sarıveliler ilçesi yer adlarında görülen renk adları; kullanım sıklığı, oluşturduğu yer adı türü, yer adına kattığı anlam ve işlev bakımından ele alınmıştır. Kullanılan yöntemler, derleme ve taramadır. Malzeme; haritalar, resmî kaynaklar ve saha derlemelerinden elde edilmiştir. Sarıveliler'de renge bağlı oluşan 191 yer adı tespit edilmiştir. En çok karşılaşılan, mevki adlarıdır (51). Bu adlarda, 14 farklı renk adı (ak, akça, ala, boz, gök, gökçe, göv, kara, kır, kızıl, kızılca, kök, sarı, yeşil) ile renk bildiren 7 ayrı sözcük (arap, aydınlık, gün, ışıklı, ışılık, karanlık, kör) kullanılmıştır. Ana renklerle oluşturulan yer adı sayısı 163'tür. Ak, kara ve kızıl en çok yararlanılan renklerdir. Renkler, yer adlarının çoğunda (122) "bir şeyin temel niteliğini aktarma" işlevindedir. Renk adı olarak kullanılan kelimelerin ikisi hariç (arap, kör) hepsi Türkçedir. İlçede tespit edilen adlar, yöre halkının yer adı verme tavrının Türk kültüründen kopuk olmadığını göstermektedir.

GARSEDDİN-ZÂDE ŞEMSEDDİN MUHAMMED’E NİSPET EDİLEN BİR TIP MANZUMESİ HAKKINDA: MANZÛME YA DA MANZÛME FÎ İLMİ’T-TIB

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 69-112 · DOI: 10.32925/tday.2019.31
Anadolu coğrafyasında tespit edilmiş ilk örnekleri 16. yüzyılda görülen tıp kitapları arasında 16. yüzyılda yaşamış, şair hekim Nidâî'nin Dürr-i Manzûm'u dikkat çekmektedir. Eser, adından da anlaşılacağı üzere manzum olup 721 beyittir. Nidâî'yle aynı dönemde yaşamış ve onun gibi II. Selim'in hekimi olan Garseddin-zâde'nin de manzum bir tıp eseri olduğu bilgisine kaynaklarda yer verilmektedir. Çalışmanın amacı, Garseddin-zâde'ye atfedilen 06 Mil Yz A 787/3'teki Manzûme'nin ona ait olup olmadığını tartışmak, kime ait olduğunu delillerle değerlendirmektir. Çalışmada, tespit edilen tıp eserleri kısaca tanıtılmakta, Nidâî'nin eseri hakkında bilgi verilmektedir. Daha sonra Garseddin-zâde'ye atfedilen Manzûme'yle Nidâî'nin Dürr-i Manzûm'undaki ortaklık ve farklılıklar ortaya koyulmaktadır. Sonuç kısmında ise elde edilen tespitler yorumlanmaktadır.

IRAK-BAĞDAT EL YAZMALARI MİLLÎ MERKEZİNDE ARAP HARFLİ TÜRKÇE DİVANLAR KATALOĞU

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 157-180 · DOI: 10.32925/tday.2019.33
Irak'ın muhtelif arşiv ve kütüphanelerinde değişik konularda binlerce el-yazma eserleri bulunmaktadır. Bunların az sayılmayacak kadar bir kısmını Türkçe eserler oluşturmaktadır. Bu çalışmada, Irak'ın başkenti Bağdat'ta bulunan, eski adıyla El Yazmaları Millî Merkezi ve yeni adıyla Irak El-Yazmaları Evinde bulunan Arap harfli Türkçe divanlar kataloğu sunulmaktadır. Amaç Irak'ta, Türkçe zengin bir el yazma hazinesi bulunduğuna dikkatleri çekmek ve bu alanda çalışma yapmak isteyen araştırıcılara bu hazineyi kısmen de olsa tanıtmaktır.

ÇİNÇAVAT KELİMESİNİN ETİMOLOJİSİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 67 · Sayfa: 185-204
Çinçavat kelimesi Türkiye'nin özellikle Kars, Iğdır, Ardahan veArtvin bölgelerinde kullanılan "kötü huylu, cimri, bencil, kavgacı, mızıkçı,geçimsiz, yüzsüz, pasaklı, dedikoducu" gibi menfi birtakım anlamlarasahip bir sözdür. Kelime, sadece Türkiye ve Türkçede değil, Ermenicebaşta olmak üzere, Azerice ve Gürcücede de benzer anlamlardakullanılmaktadır. Çıldır-Iğdır hattında, yerleşik köy hayatı yaşayan,meyvecilik ve sebzecilik yapan halka, konargöçerlerin aşağılayıcı birtabir olarak Çinçavat dedikleri, XVII. yüzyıldan bu yana takip edilebilmektedir.Bu kelime, Türkiye'de Iğdır ve Çıldır'da, Ermenistan'da iseVedi bölgesinde köy adı olarak da karşımıza çıkmaktadır.Bölge tarihi hakkındaki iddialı çalışmalarıyla bilinen M. FahrettinKırzıoğlu, Çinçavatların 1071 öncesinde bölgeye yerleşen KıpçakTürkleri olduğunu iddia etmekte ve kelimeyi "Çin+Çavat" şeklindebölerek birinci unsuru malum Çin ülkesine bağlamaktadır. İkinci unsuruise Cavak (Cavax) ile birleştiren Kırzıoğlu, kelime bitimlerindeki -tve -k seslerinin çoğul eki olduğunu ileri sürmüştür. Kırzıoğlu, neticedekelimeyi "Çin-Çav-lar", yani "Çin'den gelen Çav'lar" olarak açıklamışve Çav adını "Çavuldur" ya da "Çavdar-Tatar" adlı Türk boylarınabağlamıştır. Kırzıoğlu'nun bu önerisi ekseri tarihçiler ve araştırmacılartarafından kabul görmüş ve bölgenin 1071 öncesi Türklüğü için argümanolarak kullanılmıştır. Ancak onun bu önerisi açıkça bir halk etimolojisidir.Çinçavat kelimesi Ermeni dilinden ödünçlenmiştir. Ermenicečʿnčʿahavat չնչահավատ "imansız, inançsız" anlamında olup, bu kelimeninyerel ağızlarda farklı telaffuzlarının yanında direkt čʿinčʿavat չինչավատ formu da mevcuttur. Bu Ermenice kelime čʿnčʿ- ve havatհավատ unsurlarından oluşmuştur (*čʿnčʿ-a-havat). čʿnčʿ- unsuru birtür privatif ön ekidir, havat ise "faith, belief, creed; trust, confidence;fidelity, faithfulness, good faith, sincerity; proof, testimony, evidence;creed" anlamına gelmektedir. Kelime anlamının "imansız"dan, Türkçeağız derleme çalışmalarında karşılaştığımız "cimri, bencil, geçimsiz,pasaklı" vs.ye doğru evirilmesinin sebebi, kelimenin aynı zamanda etnonimolarak da kullanılmasıdır.

TÜRKÇE İLK KUR’AN TERCÜMELERİNDEN MEŞHED NÜSHASININ (293 No.) TÜRK DİLİ TARİHİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 67 · Sayfa: 87-152
Bu makalede, İran'ın Meşhed kentinde Âstan-i Quds-i RazaviKütüphanesinde muhafaza edilen 3 tercümeden biri olan 293 numaralıKur'an tercümesinin Türk dili tarihindeki yeri ve önemi üzerinde durulacaktır.Makale, daha önce Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya ile TEKEUluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi'nin 4/4 2015 sayısında"Horezm Türkçesi ile yapılan Kur'ân tercümelerinden Meşhednüshası üzerine ilk bilgiler-I" başlığı ile yayımladığımız yazının devamıolup Meşhed nüshasının tercüme yöntemi, nüshanın kaynakları,nüshanın diğer tercümeler ile ilgisi, metnin eskicilliği ve Türk dili tarihindekiyeri konularını ele almaktadır. Seyyidi'l-Hattât unvanlı ŞeyhYûsuf el-Ebâriyy oğlu Muhammed tarafından Hicrî 10 Şaban 737 / Miladi14 Mart 1337 Cuma günü tamamlanan nüsha, Sâd suresinden başlayıpKur'an-ı Kerim'in sonuna kadar olan tercümesidir. Bu tercümede,daha önceki nüshalarda görülmeyen iki husus dikkat çekmektedir.Bunlardan ilki, nüshanın hem kelime kelime satır arası tercümeyi ihtivaetmesi hem de sure ve ayetlerle ilgili tefsirli hikâyelere yer vermesidir.Satır arası tercümelerde Arapça sözcüklerin birden fazla karşılığınınbulunması nüshanın ilgi çekici özelliklerden biridir. Verilen karşılıklar,yer yer lehçe farklarını da göstermektedir. Karşılıklardan biri DoğuTürkçesini diğeri Oğuz Türkçesini işaret etmektedir. Ayrıca nüshada çok sayıda hapax örneği de karşımıza çıkmaktadır. Karahanlı TürkçesiKur'an tercümelerinden TİEM 73 nüshasından sadece 3 yıl sonraistinsah edilen bu nüsha, Türk dili tarihi için son derece ehemmiyetlidir.