1113 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Dil Kurumu 1113
Yazarlar
- Zeynep Korkmaz 36
- Agâh Sırrı Levend 27
- Hasan Eren 22
- Osman Fikri Sertkaya 21
- Mehmet Ölmez 16
- Saadet Çağatay 15
- Şinasi Tekin 14
- Gerhard Doerfer 13
- János Eckmann 13
- A. Caferoğlu 10
Anahtar Kelimeler
- Türkçe 34
- TÜRKÇE 19
- Türkiye Türkçesi 16
- Dede Korkut 15
- Eski Anadolu Türkçesi 15
- Eski Türkçe 14
- Turkish 13
- DEDE KORKUT 12
- etimoloji 11
- etymology 11
Seul Devlet Üniversitesi Kütüphanesinde Bir Huá-Yí-Yì-Yǔ Nüshasında Bulunan Uygurca Malzeme (II)
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 7-30
Özet
Huá-yí-yì-yǔ (華夷譯語), Ming (明) Hanedanı'nın (1368~1644) başlagıcından beri telif edilegelen Çince ve komşu dilleri arasındaki türlü lügatçelerin genel bir adıdır. Genel olarak 4 farklı gruba ayrılır: 1. Huo Yuan-Jie (火源潔), Ma-sha-yi-hei (馬沙亦黑) vs. tarafından telif edilmiş olan Çince-Moğolca lügatçe: Bu lügatçede Moğolca kelimeler Moğolların Gizli Tarihi'ndeki harf çevirisi kurallarına göre yazılmıştır. 2. Si-yi-guan'da telif edilmiş, sürekli redaksiyonu yapılmış ve ekleme yapılmış / kısaltılmış olan lügatçeler: Bu gruptaki lügatçelerde her yabancı dilin kelimeleri hem Çin yazısı ile hem de söz konusu dilin asıl yazısı ile yazılmıştır. 3. Herhâlde Hui-tong-guan'da telif edilmiş olan lügatçeler: Bu gruptaki lügatçelerde her yabancı dilin kelimeleri sadece Çin yazısı ile yazılmıştır ve söz konusu dilin asıl yazısı ise kullanılmamıştır. 4. Hui-tong-si-yi-guan'da telif edilmiş olan lügatçeler: Hui-tong-si-yi-guan, Qing (淸) Hanedanı'nın imparatoru Qian-long'un (乾隆) (1735~1795'te tahtta) 13. yılında (1748) Hui-tong-guan ile Si-yi-guan'ın birleştirilmesiyle meydana gelmiştir. Seul Devlet Üniversitesi Kütüphanesinin koleksiyonundaki nüsha da 3. gruba aittir. Bu nüsha şu 8 ciltten oluşuyor: (1) Kore, (2) Ryukyu, (3) Japonya, (4) Annam (Kuzey Vietnam), (5) Siam (Tayland), (6) Tatar (= Doğu Moğollar), (7) Uygur, (8) Malakka. Uygur cildi 19 bölümü içeriyor. Bunların üçüncüsü 28 maddeli 'Yer adları Bölümü' olup bu yazıda işlenmiştir. Bu malzemenin redaktörünün/müstensihinin Çinceyi veya Uygurcayı iyi bilmediği gözlemlenebildi. Çünkü çok sayıda istinsah ve gramer hatası vardır. Bu da şimdiye kadar bu gruptaki Uygurca malzemenin iyi işlenmemesinin başlıca sebebi olabilir
SIRPÇADAKİ TÜRKÇE SÖZCÜKLERİN TÜRKÇE ÖĞRENEN SIRPÇA KONUŞURLARA KATKISI
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 139-146
Özet
Tarihin karanlık çağlarından beri insanoğlunun en önemli iletişim aracı olan dilhem insanların birbirleriyle anlaşmasını hem de insanların yüzyıllar boyu edindikleribirikimlerini, gelenek ve göreneklerini, inançlarını, ilerlemelerini nesilden nesileaktarımlarını sağlamıştır.Türk toplumunun millet olma yolundaki temel taşı olan Türkçe, yüzyıllar boyuçok geniş coğrafyalarda konuşulmuş, diğer milletlerle sürekli bir iletişim hâlindeolmuştur. Tarihî derinliği ve coğrafik genişliği sayesinde birçok kadim dil ile sözcükalışverişi yapmıştır. Başka dillere ödünçleme yoluyla Türkçe sözcük vermenin yanısıra bir köprü vazifesi görerek başka dillerden ödünçlediği sözcükleri çoğunluklaTürkçe sesletimiyle başka dillere yine ödünçleme yoluyla vermiştir.19. yüzyılda başlayıp 20. yüzyılda ivme kazanan filoloji çalışmaları sonucundaSırpçada yaklaşık 9000 Türkçe ya da Türkçe kanalıyla diğer dillerden geçen sözcüktespit edilmiştir. Yapılan çalışmaların dönemine ve kapsamına göre farklı istatistikselverilere ulaşılsa da bu veriler Türkçeden en fazla ödünçleme sözcük alan dilin Sırpçaolduğunu göstermektedir.Bu çalışmada Slav dillerinden Türkçenin en fazla ödünçleme sözcük verdiğiSırpça incelenmiş ve Sırpçadaki Türkçe sözcüklerden "yabancılara Türkçe öğretimi"kapsamında nasıl faydalanılacağı açıklanmıştır.Yabancı dil öğretiminin temel ilkelerinden olan bilinenden bilinmeyene, kolaydanzora ve basitten karmaşığa ilkesi kapsamınca Sırpçadaki Türkçe sözcüklerdenfaydalanılarak söz varlığı öğretiminde nasıl başarı sağlanabileceği örnek listelerlegösterilmeye çalışılmıştır. Bir anlamda sözlük işlevi gören bu listelerle sözcüklerin vebazı yapıların çok daha kolay ve kalıcı öğrenildiğini göstermek hedeflenmiştir.
Rusça Konuşurlara Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi: Tarihî Arka Planı, Eserler ve Ders Materyalleri
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 31-42
Özet
Rus coğrafyasında Türkçe çalışmalarının geçmişi bölgedeki politik değişikliklere bağlı olarak farklı aşamalar sergiler. İlk çalışmalar Rus-Osmanlı ilişkileri çerçevesinde 1700' lü yıllarda Çar I. Petro zamanında başlamıştır. Zamanla Sovyet Türkolojisi merkezleri, bilim insanları ve çalışmalarının sayısı büyük oranda artmıştır. Bölgedeki özerk ve bağımsız Türki cumhuriyetlerine bağlı olarak yapılan çalışmalar ve araştırmalar sadece Türk kültürü üzerine değil aynı zamanda Türk dili üzerine de yoğunlaşmıştır. Türk dilini öğrenme ve öğretme süreci, özellikle SSCB döneminde ve birliğin dağılmasından sonra konu üzerine yoğunlaşan çok sayıda basılı eserle desteklenmiştir. Rusça konuşurlara yabancı dil olarak Türkçe öğretimi üzerine çoğunlukla son dönemde basılmış eserler bu çalışmada araştırılmış ve sunulmuştur
KARA-KIRGIZ DİL BİLİMİ NOTLARI
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 87-101
Özet
Bu çalışma, Macar zoolog, etnograf, gezgin ve aynı zamanda Asya araştırmacısı György Almássy'nin 1900 yılında Türkistan çevresinde, Kara-Kırgızlar ve Kazaklar arasında kaldığı süre içerisinde özellikle Kara-Kırgızlar (bugünkü Kırgızlar) ile ilgili yapmış olduğu gözlemlerini ve tutmuş olduğu notlarını aktardığı "Kara-Kirgiz Nyelvészeti Jegyzetek" adlı makalesinin Macarcadan Türkçeye çevirisidir.1 Almássy, bu yolculuğu sonucunda, bu yazıda bazılarının isimlerine de yer verdiği ve birçoğu ilk kez keşfedilen yaklaşık 20.000 hayvan türünü (çoğu kuş) belirlediği bir koleksiyon oluşturmuştur. Bu makale, özellikle Kara-Kırgızların/Kırgızların yaşadıkları coğrafyayla ve dilleriyle ilgili bilgilerin, kökenleriyle ilgili anlatıların, günlük yaşamda kullandıkları malzemelerin adlarının, halk edebiyatından bazı örneklerin sunulduğu ve küçük bir kavramlar sözlüğünün de bulunduğu çok yönlü ve önemli bir çalışmadır.
Türkçe ile Rusçada Dil Bilgisel Cinsiyet ve Bu Dillerdeki Cinsiyetçi Deyim ve Atasözleri
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 125-137
Özet
Dünyada sayısız dil vardır ve bu yüzden dillerin dil ailelerine göre gruplaraayrılması kaçınılmazdır. Farklı dillerin farklı dil özelliklerini barındırması normaldir.Bu farklar cümle yapısı ve biçem bilimi gibi ögelerde kendini gösterir. Rusça Hint-Avrupa dil ailesinin Slav grubuna aittir. Türkçe ise Altay dil ailesine aittir. Bu çalışmadaRusça ve Türkçe genel bakışla dil bilgisel açıdan ele alınmış, ana dili Rusça olan veTürkçeyi ikinci dil olarak öğrenen bir kişiyle yarı yapılandırılmış görüşme tekniğiylegörüşme düzenlenmiş, bu dildeki kadınlara yönelik cinsiyet ayırımı taşıyan ögeleribarındıran kelimeler, deyimler ve atasözleri ile ilgili bilgi alınmış ve bulgulardakibenzerlik ve farklılıklar belirlenmiştir.
BUDDHISTISCHE ERZÄHLUNGEN AUS DEM ALTEN ZENTRALASIEN EDITION DER ALTUIGURISCHEN DAŚAKARMAPATHĀVADĀNAMĀLĀ, JENS WILKENS
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 147-151
Özet
Kısaca "On Kötü Amelin Yolları'na Ait Anlatılar" olarak çevirebileceğimiz (harfiyen çeviri daha uzundur) metin toplamı Budizme ve Buda'nın geçmişteki hayatına ait hikayeleri ele alan bir metinler zinciridir. Burada ele alınan çalışmadaki metinler F. W. K. Müller'den başlayarak günümüze değin değişik çalışmalarda değişik başlıklarda ele alınmıştır (A. v. Gabain, M. Shogaito, Geng Shimin, H. J. Klimkeit ve J. P. Laut'un çalışmaları). Önceki çalışmalarda bu metinlerin kimisi Jātaka, kimisi de Pañcatantra metinleri olarak adlandırılmış ve yayımlanmıştır
Ongi Yazıtı, Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 43-86
Özet
Ongi yazıtı Kül Tėgin ve Bilge Kagan yazıtları ile aynı dönemde, 1891'de keşfedilmiştir. Yazıt ilk bulunduğunda daha sağlam ve okunaklı iken bugün üç parça halinde ve çok yıpranmış bir haldedir. Yazıt üzerine çok sayıda okuma ve tamir etme girişimleri olmuştur. Yer verdiği konular ve dil özellikleri dolayısıyla önemli yazıt bugün Moğolistanda Övörhangay müzesinde saklanmaktadır. Mevcut yayınları kendi saha çalışmamla birleştirerek yaptığım değerlendirme aşağıdadır.
Anadolu Saman Yığınları Hikâyesi
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2015, Cilt 63, Sayı 2 · Sayfa: 121-144
Özet
Bu çalışmada Anadolu ve Trakya'da yaygın olan "loda" sözcüğünün nereden kaynaklı olduğuna dair dil malzemesi işlenecek ve sözcüğün Anadolu ve Trakya Türkçesinin dışında bugün de yaşadığı Azerbaycanca, Kürtçe, Zazaki (Zazaca), Ermenice (sadece ağızlarda), Aramca (Mardin Ağzı), Arapça (Anadolu Arapçası-Siirt), Bulgarca (ağızlarda, oldukça seyrek) şekilleri karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Bu çalışmanın dikkat çektiği mühim bir yönü, sözcüğün yayılış alanının Anadolu ile Kuzey Mezopotamya'nın sınırlarını pek aşmaması ve Karadeniz'de görülmemesidir. Bu da sözcüğün Eski Anadolu dillerine ait olabileceği görüşünü destelese de elimizde 10. yüzyılın Kuzey Mezopotamya Arapçasındaki lwḏ biçiminden başka daha eski bir tarihi kayıt bulunmamaktadır. Sözcüğün "loda, noda, coda" gibi her şekli, geleneksel tarım yöntemlerinin hızla değişmesiyle her an tarihe karışıp unutulabilir
Teaching Turkish as a Foreign Language at Seoul National University (Seul Devlet Üniversitesinde Yabancı Dil Olarak Türkçenin Öğretimi)
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2015, Cilt 63, Sayı 2 · Sayfa: 167-188
Özet
Türk dil ve lehçeleri Büyük Okyanus'tan Baltık Denizi'e ve Kuzey Buz Denizi'nden Basra Körfezi'ne kadar uzanan çok geniş alanda konuşulmuş ve konuşulmaktadır. Altay teorisi, yani Türk dili, Moğol dili ve Mançu-Tunguz dilinin, Kore dili dahil veya hariç, akrabalığı hakkındaki teori bütün bilginlerce kabul edilmiş değildir. Bir grup bilgin Altay dillerinin genetik olarak ilişkili olan dillerin bir grubunu temsil ettiğine inanıyor. Başka bilginler kesinlikle kanıtlanmış bir gerçek olarak genetik akrabalığı kabul etmekten çekiniyor. Başka bilginler ise genetik akrabalığı kabul etmeyerek ve Altay teorisini reddererek açıkça belirtilen olumsuz tutumunu sergiliyor. Türkçenin en eski yazılı kayıtlar olan Orhon yazıtlarında bir eski Kore krallığı olan Goguryeo (고구려/高句麗, M.Ö. 37 - M.S. 668) ile ilgili iki pasaj var. Bu zamandan sonra, Türk askerleri Birleşmiş Milletler askerleri içinde yer alarak Kore Savaşı'na (25 Haziran 1950 - 27 Temmuz 1953) katılıncaya kadar Koreliler uzun bir zaman Türklerle hemen hemen hiç temas etmediler. Koreliler bu Türk askerlerinden Türkçe öğrendiler. Özel eğitim kurumlarındaki bazı dil kursları dışında, Türkçe Kore'de dört üniversitede öğretilmektedir. Türkçe, ilk olarak Eylül 1955'te Seul Devlet Üniversitesi'nde öğretildi. Türkçe dersi, 2012 yılının birinci dönemine kadar Beşerî Bilimler Fakültesi Dilbilimi Bölümü'ne aitti. 2012 yılının ikinci döneminden itibaren Türkçe dersi, aynı fakültenin Asya Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü'ne aittir. Seul Devlet Üniversitesi'nde gözlemlediğim kadarıyla, daha fazla Türkçe öğrenmek veya Türk dilbiliminde ihtisas yapmak isteyen öğrenci yoktu. Bunun ana nedeni, Kore'de birkaç kişi dışında pratikte hiç kimsenin Türkoloji alanında geçimini sağlayamamasıdır. Kasım 2012 ve Haziran 2013'te Türkiye'nin Yunus Emre Enstitüsü Seul Devlet Üniversitesi ile işbirliği talep etti. Ama bu talep Seul Devlet Üniversitesi tarafından reddedildi. Böylece, Seul Devlet Üniversitesi'nde Türkçenin öğretiminin daha fazla geliştirilmesi için iyi bir fırsat elden gitti.
Kıpçak Türkçesi Söz Varlığındaki Meyve Vermeyen Ağaç Adları Üzerine Bir İnceleme
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2015, Cilt 63, Sayı 2 · Sayfa: 197-208
Özet
Toplumların yaşadıkları iklimler ve dolayısıyla bitki örtüleri onların yaşamlarına etki etmiştir. Bu etki, o toplumların konuştukları dilin söz varlığında kendisini hissettirir. Geniş bir coğrafyada konuşulmuş olan Kıpçak Türkçesinin söz varlığında da bulunduğu iklimlerin bitki örtüsüyle ilgili kelimeler yerini almıştır. Bu söz varlığının bir kısmı Çağdaş Kıpçak lehçelerinde yaşamaya devam etmektedir.Bu çalışmada, Kıpçak Türkçesinde bulunan ağaç adları incelenmiştir. Çalışma meyve vermeyen ağaç adları ile sınırlandırılmıştır. Ağaç adlarının tarihi dönemler ve çağdaş Kıpçak lehçelerindeki durumu göz önüne konulmaya çalışılmıştır. Recep Toparlı'nın Kıpçak Türkçesi Sözlüğü'nden yola çıkılarak her bir ağaç adı için etimolojik sözlükler, kitap ve tezlerden yararlanmakla birlikte Kıpçak Türkçesiyle yazılmış sözlük, gramer ve fıkıh kitapları temel alınmıştır