1121 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

XIV. Yüzyıl Başı Memlûk Türkçesiyle Yazılmış Eserlerin İmlası Üzerine Bazı Notlar

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 76 · Sayfa: 155-178 · DOI: 10.32925/tday.2023.107
Tam Metin
VI. yüzyılda ortaya çıkan ilk yazılı örneklerden günümüze kadar geçen bin dört yüz yıl içerisinde Türkçenin yazımı için farklı alfabeler kullanıldığı görülmektedir. Türkçenin yazıldığı bu alfabeler içerisinde uzun yıllar boyunca kullanılıp yaygınlaşanlardan biri ise Arap alfabesidir. Orta Türkçeyi de kapsayan uzun bir süreçte Arap yazısının geniş bir coğrafyada Türkçenin yazımı için kullanılıp kalıcı bir imla geleneğinin meydana getirilmemiş olması çalışmanın tartışma konusudur. Bu durumdan kaynaklı imla özelliklerinden hareketle eserlerin yazıldığı kültürel çevreyi tespit etmek neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Ancak Memlûk sahasında oluşturulan Arap harfli Türkçe yazımı bu sorunu çözmek için farklı bir kapı aralayabilecek materyaller sunmaktadır. XIV. yüzyıl başı Memlûk sahasında ortaya çıkan Arap imlasına ait tenvin, vav+elif ve elif-i maksurenin Türkçe metinlerde kullanılması çok değerli yer/saha bilgisi vermektedir. Çalışmanın amacı XIV. yüzyıl başı Memlûk sahasının karakteristik imla özellikleri olarak öne sürülen bu yapıları yer/saha bilgisi bulunmayan ve tarihi belirlenemeyen başka eserlerle ilgili olarak saha tespitinde birer kıstas olarak kullanmaktır. Çalışmanın kapsamını sahaya ait kabul edilen Behcetü’l-Hadâik fî Mev’izeti’l-Halâik, Kur’an Tercümesi: Süleymaniye 3966, Bed’ü’l-Amâlî ve El-Muhtasar Tercümesi adlı eserlerin yazısında başka sahalarda rastlanmayan Arap imlasına ait özelliklerin nasıl kullanıldığı oluşturmaktadır. Böylelikle Memlûk sahasında şu ana kadar incelenmiş ancak dilsel tasnifi yapılmamış eserler, karışık lehçeli eserler ile yeni bulunacak yazmaların imla özellikleri açısından aralarındaki bağın ortaya çıkacağı düşünülmektedir.

Budizm, Yiyecek ve Yiyecek Sadakası: Eski Uygurca Üç Fragman Üzerine Filolojik İnceleme

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 76 · Sayfa: 45-72 · DOI: 10.32925/tday.2023.103
Tam Metin
Budizm’de Tarihî Buddha’nın vefatından sonra belirginleşen Theravāda ve Mahāyāna adlı iki temel ekol vardır. Mahāyāna, temelde Theravāda ekolüyle örtüşen ilke ve kavramlara sahiptir. Bilhassa yiyecek ve yiyecek sadakası, iki ekol arasındaki ortak kavramlar içerisinde yer almaktadır. Budizm’de yiyecek, hem fiziksel hem de zihinsel anlamda canlıların yaşamını sürdürmeye yarayan bir kaynak olarak görülür. Bu noktada dört tür yiyecek kavramı canlıları biyolojik, duyusal, düşünsel ve manevi açıdan besler. Bununla ilgili olarak yiyecek sadakası da keşiş ve rahibelerin yaşantılarını sürdürmeye yarayan bir tür Budist gelenektir. Bu araştırmanın problemini Budist Uygur edebiyatından bahsi geçen konulardaki şimdiye kadar neşredilmeyen, Berlin Turfan Koleksiyonu’nda Mainz 342 (T II 638), Mainz 798 (T I) ve U 2050 (o. F.) arşiv numaralarıyla saklanan üç fragmanın filolojik neşri ve söz varlığının bileşenleri oluşturmaktadır. Yazının önemi, üç fragman temelinde Eski Uygurca araştırmalarına ve dil incelemelerine yeni verilerin sunulmasıdır. Çalışmanın özgünlüğünü ele alınan üç fragmandaki konular oluşturmaktadır. Birinci fragmanda Budizm’in Mahāyāna ekolünün özellikleri ve bu ekoldeki kimi öğretilerin tefsiri, ikincisinde Budizm’deki āhāra-catuṣka yani dört tür yiyecek ve üçüncüsünde piṇḍapāta yani yiyecek sadakası kavramı söz konusudur. Çalışma sonucunda Eski Uygurca 112 satır ortaya konmuş ve metinlerin söz varlığında 182’si isim ve 38’i fiil tabanını oluşturan 220 madde başı belirlenmiştir. Bu söz varlığının içerisinde 13 alıntısözcük tespit edilmiştir.

Yeni Uygur Türkçesinde Sebep Göstergeleri

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 76 · Sayfa: 73-100 · DOI: 10.32925/tday.2023.104
Tam Metin
Sebep sonuç ilişkisi yaşamın her evresinde kendini gösterir. Yeni Uygur Türkçesinde sebep bildiren pek çok gösterge mevcuttur. Dilin anlatım gücü bireylere duygu ve düşüncelerin ifadesinde çok fazla imkân sunar. Yeni Uygur Türkçesinde sebep anlamı eklerle, kelimelerle verilebildiği gibi yüzey yapıda herhangi bir sebep göstergesi olmadan da verilebilir. Ø sebep göstergesinin olduğu durumlarda sebep anlamı bağlamdan anlaşılır. Dilde yapıların asıl işlevlerinin dışında yeni işlevler kazanarak farklı işlevleri de karşılaması, dilin göstergelerinin çeşitlenmesine katkıda bulunmaktadır. Yeni Uygur Türkçesinde de benzer durum kendini göstermektedir. Örneğin -(X)p gibi asıl işlevi bağlama olan zarf-fiil eki ve onun olumsuz biçimi olan -mAy zarf-fiil eki, sebep işleviyle de kullanılmaktadır. Bu çalışmada Yeni Uygur Türkçesindeki sebep göstergelerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Yeni Uygur Türkçesinde ek, kelime ve derin yapı düzleminde sebep bildiren pek çok göstergenin olmasına karşın şimdiye dek bu konuyla ilgili herhangi bir çalışmanın yapılmamış olması bizi bu araştırmaya sevk etmiştir. Çalışma yapılırken öncelikle roman, hikâye kitabı, şiir kitabı ve sözlüklerden oluşan toplam yirmi altı kitap taranmış, taramalar neticesinde ortaya çıkan verilerden hareketle sebep göstergeleri Ø sebep göstergesi, eklerden oluşan sebep göstergeleri, kelimelerden oluşan sebep göstergeleri ve sebebi buldurmaya yönelik göstergeler olmak üzere dört ana başlık altında verilmiştir. Her ana başlık kendi içerisinde alt başlıklara ayrılıp incelenerek örneklerle desteklenmiştir.

ÇAĞATAY TÜRKÇESİYLE YAZILMIŞ NUR-NAME

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 75 · Sayfa: 7-32 · DOI: 10.32925/tday.2023.93
İslam âlimlerinin ve tasavvufi akımların ayet ve hadislere dayandırarak benimsediği ve izah ettiği Nur-ı Muhammedî kavramının hem batı Türk edebiyatında hem de doğu Türk edebiyatında konu edildiği görülmektedir. Allah, kâinatı yaratmadan önce nübüvvet nurunu yaratmış, yüz bin yıl beklemiş ve geriye kalan bütün mahlukatı da bu nurdan yaratmıştır. Nur-ı Muhammedî peygamberden peygambere intikal etmiş, en son Hz. Muhammed’de (sav) karar kılmıştır. Onun vefatından sonra varlığını dört halife ve veliler üzerinden sürdürdüğü, âlemin bu surette ayakta kaldığı, İslam tasavvufunda kabul edilen bir düşüncedir. Nur-ı Muhammedî’yi konu edinen, şimdiye kadar mensur tertip edilmiş bu eserler nur-name adıyla edebiyatta yerini almıştır. 17. yüzyıl başında Osmanlı sahasında, 20. yüzyıl başlarında da Çağatay sahasında nur-name tespit edilmiş ve üzerinde çalışma yapılmıştır. Şimdiye kadar tespit edilmiş Türkçe üç esere ilaveten bu çalışmada ele alacağımız Nur-name, Konya Ahmet Rasih İzzet Koyunoğlu Şehir Müzesi ve Kütüphanesi’nde bulunmuştur. Katalogda dilinin Osmanlıca olarak kaydedildiği görülmektedir. Çağatay Türkçesi olan el yazması eserin yazılış tarihi ve yazarı belli değildir. Daha önce taş baskı olarak tespit edilmiş iki nur-nameden içerik ve söz varlığı açısından ayrışmaktadır. Metni çeviri yazıyla aktararak hem eserin içeriği hem de dili hakkında tespitlerde bulunmaya çalışacak, Çağatay Türkçesinin imlası hususunda bazı meselelere de işaret edeceğiz.

ARAPÇA KARAGÖZ OYUNLARINDA TÜRKÇENİN İZİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 75 · Sayfa: 83-100 · DOI: 10.32925/tday.2023.96
Yüzyıllara dayalı Türk-Arap kültürel etkileşiminin izleri çeşitli yazılı ve sözlü kültür unsurlarında gözlemlenebilir. Türk kukla tiyatrosunun bir türü olan ve UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirası listesine kayıtlı bulunan Karagöz, bu etkileşimin önemli örneklerindendir. Osmanlının hâkim olduğu Arap coğrafyasında Karagöz gösterileri, toplumun vazgeçilmez bir parçası olmuştur. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupalı şarkiyatçıların dikkatini çekmesi ile beraber, geniş bir coğrafyada farklı dillerde icra edilen Karagöz oyunlarının ilk bilimsel derlemeleri yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar olan dönemde, Enno Littmann, Johann Gottfried Wetzstein, Wilhelm Hoenerbach ve Edmond Saussey gibi şarkiyatçılar tarafından derlenen Arapça Karagöz oyunları ele alınmıştır. Ağırlıklı olarak günlük konuşma diliyle icra edilen bu oyunlar, Arapça diyalektlerini yansıtan unsurlar açısından oldukça zengindirler. Buna ek olarak Arapça Karagöz oyunlarında kullanılan Türkçe kelime ve ifadeler de araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Arapça Karagöz oyun metinlerini derleyen şarkiyatçılara göre oyunlarındaki Türkçenin varlığının farklı nedenleri vardır. Karagöz’ün bir seyirlik sanat türü olarak Osmanlı İmparatorluğunun Arapça konuşulan bölgelerine ilk defa Türkler tarafından götürülmesi, bazı bölgelerde oyunların sadece Türkçe oynanmasına izin verilmesi, oyunlardaki bazı tiplerin Türkleri ve/veya Osmanlı yönetimini temsil etmesi bu nedenlerin başında gelir. Bu çalışmanın amacı doğrultusunda toplamda on sekiz Arapça Karagöz oyun metni incelenmiş, metinlerde Türkçe ve Türkçe yoluyla Arapçaya giren sözcükler tespit edilmiştir. Söz konusu sözcüklerin geçtiği örneklerin Arapçası orijinal hâliyle verilmiş ve transkripsiyonu yapılmıştır. Daha sonra bütün örnekler Türkçeye tercüme edilmiştir.

MAKALE ÖZETLERİ VE ALICI ODAKLI ETKİLEŞİMLİ ÜSTSÖYLEM BELİRLEYİCİLERİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 75 · Sayfa: 33-60 · DOI: 10.32925/tday.2023.94
Tam Metin
Bu çalışmanın amacı Türkçe fen bilimleri (FB) ve sosyal bilimler (SB) makale özetlerinde kullanılan alıcı odaklı etkileşimli üstsöylem (AOEÜ) belirleyicilerini incelemektir. Bu amaç doğrultusunda TÜBİTAK ULAKBİM Dergipark’a kayıtlı hakemli dergilerde Ocak 2013 – Aralık 2017 yılları arasında yayımlanmış 289 Türkçe makalenin Türkçe yazılmış özetinden oluşan bir veri tabanı oluşturulmuştur. Çalışma için oluşturulan bu veri tabanı toplamda 36.152 sözcük içermektedir. Veri tabanındaki makale özetleri, Hyland ve Tse’nin (2004) geliştirdikleri ve Hyland’ın (2005) son biçimini verdiği üstsöylem sınıflandırmasındaki AOEÜ boyutu temel alınarak incelenmiş ve hem alanlar arasında hem de alanlar içinde karşılaştırılmıştır. Çalışmada incelenen verilerden ortaya çıkan bulgulara göre; FB ve SB makale özetlerinde kullanım sıklığı en yüksek olan AOEÜ belirleyicisi vurgulayıcılardır. Bunun yanı sıra en az karşılaşılan AOEÜ belirleyicilerinin katılım belirleyicisi ve kendinden söz etme belirleyicisi olduğu, SB makale özetlerinde FB özetlerinden daha fazla üstsöylem belirleyicisinin kullanıldığı, hem fen bilimlerinin hem de sosyal bilimlerin alt alanları içinde üstsöylem kullanım sıklığı ve kullanılan belirleyicilerdeki eğilim konusunda farklılıklar bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. Çalışmanın bulguları birlikte değerlendirildiğinde; alanların (hem FB ve SB hem de çalışmada incelenen alt alanlar) olası okurlarını yönlendirmede en sık ve en az sıklıkta kullandığı belirleyiciler yönünden birtakım benzer görünümlere sahip olduğu, bunun yanında üstsöylemin diğer kategorilerinde birbirinden farklı seçimlere başvurduğu ayrıca bu seçimlerin de farklı kullanım sıklıklarına sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

AN ASSESSMENT OF LANGUAGE DOMINANCE AMONG TURKISH- ENGLISH BILINGUALS: THE CASE OF THE AHISKA TURKS IN THE US

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 75 · Sayfa: 61-82 · DOI: 10.32925/tday.2023.95
Tam Metin
Today living in ten different countries, the Ahıska Turks have had to leave their lands and immigrate to different places. As a consequence of these migrations they did compulsorily or sometimes voluntarily as in the case of their migration to the US, they have encountered different cultures and languages/dialects. Some of the Ahıska Turks, today, live in the US. Since they have been living in the US for more than a decade, they have adjusted to the way of life in the US culturally and linguistically alike. Thanks to their previous experiences, they have learned English and become bilingual/multilingual. The aim of this study was to measure the language dominance among the Ahıska Turks. 125 Ahıska Turks (nfemale = 42 and nmale = 83), living in the United States of America, Ohio, consisted of the sample of the survey. The Bilingual Language Profile was employed to measure the language dominance and the SPSS was used to analyze the data obtained. According to the findings, the level of education, employment, age, language use, language proficiency, and language attitude of the participants were significant for the dominant language. The results were discussed within the framework of the existing literature on language dominance and suggestions for the Ahıska Turks living in the United States of America were put forward.

ABDULLAH BOSNEVÎ’NİN ŞERH-İ CEZÎRE-İ MESNEVÎ’SİNDEKİ DİNLEME İLE İLGİLİ BÖLÜMÜN İNCELENMESİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 75 · Sayfa: 101-130 · DOI: 10.32925/tday.2023.97
Tam Metin
Bilindiği gibi Mevlanâ Celaleddîn-i Rûmî (öl.1273) Mesnevî’sini dönemin teamüllerine uyarak Farsça kaleme almıştır. Hem yazıldığı dönemde hem de sonraki yüzyıllarda Farsça bilmeyenler tarafından yeterince anlaşılmadığı için eserin Türkçeye çok sayıda tercüme ve şerhi yapılmıştır. “Cezîre-i Mesnevî” de Mevlevi büyüklerinden Yûsuf Sîneçâk (öl.1546) adlı mutasavvıf bir şahsın eseridir. Cezîre-i Mesnevî toplam üç yüz altmışaltı beyit olup Mevlânâ’nın Mesnevîsinden yapılan antolojik bir seçkidir. Sîneçâk’in eseri değişik zamanlarda farklı kişilerce şerh ve izah edilmiştir. Eseri Abdullah Bosnevî (öl.1644) ve İbrahim Cevrî (öl.1654) manzum olarak, İlmî Dede (öl.1611), Abdülmecid Sivasî (öl.1639) ve Şeyh Gâlib (öl.1799) de mensur olarak şerh etmiştir. Bosnevî’nin şerhi toplam 9097 beyit olup 1628’de tamamlanmıştır. Mevlânâ’nın Mesnevî’si “bişnev/dinle” hitabıyla başlamaktadır. Dolayısıyla hem Sîneçâk hem de Mesnevî şârihleri “dinleme” konusu üzerinde özellikle durmuşlardır. Abdullah Bosnevî, dinleyicilerin anlayış kıtlığı veya anlayışsız dinleyiciler diye Türkçeye tercüme edebileceğimiz “Der beyân-ı bî-derkî-i müstemi‘ân” başlıklı sekiz beyitlik bölümde kıt dinleyicilerin özellikleri ve dinleme adabı hakkında önemli dersler vermektedir. Şair, konuşmacı ve dinleyicide bulunması gereken özellikleri açıklamakta, söz ve sohbet adabını izah etmektedir. Bu çalışmada Abdullah Bosnevî’nin Şerh-i Cezîre-i Mesnevî adlı eserinin bazı bölümleri yeniden okunmuş ve incelenmiştir. Özellikle eserin dinleme ile ilgili önemli bilgiler ihtiva eden bölümü eserin yazma nüshalarına da müracaat edilerek yeniden okunmuştur. Şerh-i Cezîre-i Mesnevî’nin 119 beyitten oluşan konumuzla ilgili bölümünün dil içi çevirisi yapılıp beyitlerin karşısına yazılmıştır. Metinlerle ilgili değerlendirmeler yapıldıktan sonra sonuç ve kaynakça bölümü yazılarak çalışma tamamlanmıştır.

TÜRKÇE SÖZLÜK’TE YER ALAN EŞ GÖSTERENLİ “SAZ” SÖZCÜĞÜNE İLİŞKİN DÜZELTME ÖNERİLERİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 75 · Sayfa: 131-150 · DOI: 10.32925/tday.2023.98
Tam Metin
Yazım ve sesletimi aynı olan ancak farklı etimolojilere dayanan sözcükler eş gösterenli sözcükler olarak değerlendirilir. Birçok dilde olduğu gibi Türkçede de eş gösterenli sözcükler vardır. Türkçe Sözlük’te bu tür sözcüklerin eş gösterenli olduğunu göstermek amacıyla Romen rakamları kullanılmıştır. Türkçe Sözlük’te eş gösterenli sözcüklere yer verilmiş olsa da bazı sözcükler dikkatlerden kaçmıştır. Buna bağlı olarak bazı eş gösterenli sözcükler, çok anlamlı tek bir sözcükmüş gibi algılanmış ve sözlüğe de bu şekilde alınmıştır. Bu durum çoğu zaman sözlük kullanıcılarını yanılgıya düşürmüştür. Bazen bu tür yanılgıları düzeltmek amacıyla çoğunlukla makale düzeyinde, düzeltme ve katkı çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmada da Türkçe Sözlük’te yer alan eş gösterenli “saz” sözcüğü hakkında bazı düzeltme önerilerinde bulunulmuştur. Türkçe Sözlük’te eş gösterenli, biri Türkçe biri Farsça olmak üzere iki farklı “saz” sözcüğü vardır. Ancak yapılan araştırmalar neticesinde “saz” sözcüğünün biri Farsça biri Türkçe olmak üzere iki değil, biri Farsça ikisi Türkçe olmak üzere eş gösterenli üç farklı sözcük olduğu tespit edilmiştir. Eş gösterenlilik Türkçe “saz” sözcüğü ile ilgili olduğu için Farsça “saz” sözcüğü üzerinde durulmamıştır. Öncelikle Türkçe “saz” sözcüğündeki eş gösterenliliğin anlaşılması amacıyla tarihî ve çağdaş Türk dillerindeki anlamları üzerinde durulmuştur. Ardından bu sözcüğün etimoloji çalışmalarındaki durumuna değinilmiştir. Sonuç bölümünde ise eş gösterenli olan bu sözcüğün Türkçe Sözlük’te nasıl yer alabileceği ile ilgili önerilere yer verilmiştir.

ESKİ UYGURCA İYİ VE KÖTÜ PRENS ÖYKÜSÜ’NDE EDİM SÖZEL GÜÇ TAŞIYAN FİİLLER ÜZERİNE

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2023, Sayı 75 · Sayfa: 181-206 · DOI: 10.32925/tday.2023.100
Tam Metin
Türkçenin tarihî dönemlerdeki yazılı edebî metinleri, söz edimlerinin yapıları ve onların sözlük anlamı dışında da birden fazla anlam değerini taşıdığını gösteren edim sözel güç taşıyıcı fiillerin taranması ve araştırılması için kaynak oluşturmaktadır. Bu açıdan Türkçenin yazılı edebî metinleri edim bilimi için değerlidir. Çalışmada, Eski Uygur Türkçesi Dönemi’nde Budist çevreye ait İyi ve Kötü Prens Öyküsü’nde yer alan edim sözel güç taşıyıcı fiiller ve fiil deyimlerinin tespit edilmesi ve bu fiillerin metin bağlamı içinde yorumlanıp açıklanması amaçlanmıştır. Edim sözel güç taşıyıcı fiiller, metin bağlamında birden fazla anlam değerini karşıladığı için çalışmada, edim biliminde söz edimlerinin çalışma alanı içinde metinden taranarak yapılarının incelenmesi tercih edilmiştir. Bu bakımdan çalışmada nitel araştırma yöntemi olarak söylem analizi kullanılmıştır. Elde edilen bulgularda, öykü metninde edim sözel güç taşıyan filler, geçiş sıklıklarına göre yükleyici, yöneltici ve dışa vurucu amaçla kullanılan fiillerden oluşmaktadır. İlgili sınıflandırmada, fiillerin konuşmacılar tarafından birden fazla anlam değeriyle metin bağlamında zengin bir iletişimsel anlam değeri taşıdığı tespit edilmiştir. Çalışmada bazı fiillerin birden fazla edim söz amacıyla farklı bağlamlarda farklı kullanım özelliği gösterdiği de tespit edilmiş ve bu kullanımlar tablolarla dikkatlere sunulmuştur. Yöneltici ve yükleyici amaçla kullanılan edim sözel fiillerin ise, geçiş sıklığının birbirine yakın değerlerde olduğu görülmüştür. Ayrıca, dışa vurucu amaçla kullanılan fiiller, olumlu, olumsuz saygı bildirme anlam değerleri bakımından incelenmiştir. Çalışmanın, edim sözel güç taşıyan fiillerin niteliklerinin Türkçenin tarihî dönemlerindeki yazılı edebî metinlerinde, Türk kültürüne özgü fiillerin kullanım gücünün ve iletişimsel anlam değerlerinin zenginliğini ve derinliğini göstermesi bakımından alandaki çalışmalara katkı sunacağı düşünülmektedir.