1121 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Dil Kurumu 1121
Yazarlar
- Zeynep Korkmaz 36
- Agâh Sırrı Levend 27
- Hasan Eren 22
- Osman Fikri Sertkaya 21
- Mehmet Ölmez 16
- Saadet Çağatay 15
- Şinasi Tekin 14
- Gerhard Doerfer 13
- János Eckmann 13
- A. Caferoğlu 10
Anahtar Kelimeler
- Türkçe 34
- TÜRKÇE 19
- Eski Anadolu Türkçesi 16
- Türkiye Türkçesi 16
- Dede Korkut 15
- Eski Türkçe 15
- Turkish 13
- DEDE KORKUT 12
- etimoloji 12
- etymology 12
Ağız Özellikleri ile Yerel Alt Gruplar Arasındaki İlişki
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 72 · Sayfa: 159-183
Özet
Bu çalışmada temel amaç, yerel ağızlarda kullanılan, günümüz ortak konuşma dili ve yazı dilinde kullanılmayan bazı karakteristik seslerin mekânsal örüntüsünün ve ayrıca bu sesleri kullanan yerel alt grupların belirlenmesidir. Veriler 2013 yılı Haziran ayında Eskişehir ilinin köylerinde yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmış, ardından görüşme verileri yazıya aktarılmıştır. Metinlerde karakteristik olarak damak n'si (/ŋ/), hırıltılı ha (/x/) ve açık e (/ä/) seslerinin geçtiği tespit edilmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre; /ŋ/ ve /x/ sesleri küresel pozitif mekânsal korelasyon göstermektedir, /ä/ sesi tüm bölgede rastgele dağılmaktadır. /ŋ/ sesinin Manav, Yörük ve Türkmenler tarafından kullanıldığı istatistiksel yöntemlerle de kanıtlanmıştır. /x/ sesi Yörükler ve Türkmenler için önemli bulunmuştur. /x/ sesini Türkmenler, Yörüklerden daha fazla kullanmaktadır. /ä/ sesi Balkan göçmenleri tarafından daha fazla kullanılmaktadır. Bu araştırma, karakteristik sesleri ve bunların yerel bileşenlerle olan ilişkisini anlamak için yapılmış ilk nicel araştırmadır. Bu çalışma geolinguistik ve ağız araştırmaları konusunda çalışan araştırmacılara yeni bir nicel araştırma yöntemi ve perspektifi sunmaktadır.
Kadı ve Uğru Destanı’nın Yeni Bir Nüshası Hikȃyet-i Kadı ve Düzd
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 72 · Sayfa: 53-71
Özet
Edebî tür olarak değerleri bir yana hikâyeler, yazıldıkları dönemin sosyal, kültürel, siyasi durumları ve dil özellikleri açısından önemli veriler sunar. İlk örneklerine Eski Uygur Türkçesi Dönemi'nde rastladığımız Türkçe hikâyeler, Türk dili açısından önemli bir külliyatı oluşturmaktadır. Bunlardan biri de Yusuf u Meddah'ın XIV. yüzyılda kaleme aldığı bilinen Kadı ve Uğru Destanı'dır. Çeşitli kütüphanelerde birçok yazması bulunan eserin Yusuf u Meddah'a ait olduğu düşünülen tek nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi 1930/5 katalog numaralı, baş tarafından eksik olan manzum nüshadır. Çalışmaya konu olan eser ise Kadı ve Uğru Destanı adlı hikâyenin Leipzig Kütüphanesi'nin dijital erişime sunduğu Türkçe yazmalar içerisinde B.or.069-2 katalog numaralı Hikâyet-i Kadı ve Düzd isimli yeni nüshasıdır. Nüsha daha önceki araştırmalarda tespit edilen nüshalar içerisinde gösterilmemiştir. Eserin yazarı, yazılış tarihi ve yeri hakkında metin içerisinde ve katalog bilgilerinde herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Çalışmada Kadı ve Uğru Destanı ile ilgili bilgiler verildikten sonra mezkûr yeni nüshanın içeriği, diğer nüshalar arasındaki yeri ve dil özellikleri üzerinde durulmuştur. Buna göre metnin Eski Oğuz Türkçesi Dönemi'nde kaleme alınmış olduğu söylenebilir.
Govi-Altay Aymağındaki Runik Yazıtlar ve Tamgalar
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 72 · Sayfa: 7-32
Özet
Eski yazıtlar dönemin önemli tarihî faaliyetlerinin tanığı olması açısından çok kıymetlidir. Şimdiye kadar Moğolistan coğrafyasında Eski Türk ve Uygur Dönemi'ne ait 170'e yakın runik yazıt bulunmuştur. Bu yazıtları tespit edildikleri bölgelere göre Batı, Doğu, Kuzey, Güney ve Merkez olarak sınıflandırmak mümkündür. Moğolistan Batı bölgesine ait runik yazıtlara Bayan-Ölgiy, Hovd, Uvs, Govi-Altay ve Zavhan aymaklarını dâhil ediyoruz. Makalemizde, Govi-Altay aymağında bulunan toplam 18 runik yazıtın okunuşunu, söz varlığını ve bunlarla ilişkili tamgalardan söz etmekteyiz. Bugüne dek bölgenin 7 yerinden 18 runik yazıt bulunmuştur. Bu yazıtlardan ilki olan Biger Yazıtı, 1969 yılında Moğolistan ve Sovyetler Birliği'nin iş birliğinde tarih ve kültür unsurlarının araştırılması amacıyla yürütülmüş "Yazıt Araştırmaları" projesi kapsamında bulunmuştur. Son olarak 2020 yılında proje kapsamında ekip olarak Davirt II Yazıtı'nı tespit ettik. Ayrıca Moğolistan Bilimler Akademisi Arkeoloji Enstitüsünün saha araştırma ekibi de Höşööt Tolgoi Yazıtı'nı yeniden bulmuştur. Bunlar dışında proje ekibimiz tarafından yazıtlarla ilgili toplamda 95 tamga resminin el kopyası yapılmıştır.
Nazirelere Göre Divan Şiirinde Nesîmî Etkisi
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 72 · Sayfa: 95-131
Özet
Şekil ve içerik yönünden katı kurallara sahip olmasıyla öne çıkan divan edebiyatı, şairler arasındaki etkileşimin hayli yüksek olduğu kültürel bir olgudur. Bu husus daha önce yazılan bir gazelle vezin, kafiye ve redif uyumunu esas alan nazirelerde açıkça görülebilir. Bundan dolayı nazireler bir şairin divan şiirindeki etkisi bağlamında oldukça değerli verilere ulaşabilmeyi mümkün hâle getirmektedir. XIV-XV. yüzyıl Azeri sahası divan şairlerinden Nesîmî, Hurufiliğin kurucusu Fazlullah Esterâbâdî'nin bir halifesi olup inancını yaymak üzere Anadolu ve Suriye'ye seyahat etmiştir. Şair, şiirlerinde Hurufiliğin propagandasını yapmakla beraber inancından bağımsız şiirler de kaleme almış ve hem kendi dönemindeki hem de kendinden sonraki şairleri etkilemeyi başarmıştır. Nesîmî'nin divan edebiyatına etkisinin boyutları ve niteliği araştırmaya değer bir meseledir. Acaba şair, niceliksel olarak nasıl bir şair kitlesini etkisi altına almıştır? Ayrıca bu etki koyu bir Hurufi olan ve bu uğurda can veren şairin inancını yansıtmakta mıdır? Şayet Nesîmî'nin Hurufilik inancına dair şiirleri de tanzir edildiyse bu şiirlere yazılan nazirelerde Hurufilik inancının izleri görülmekte midir? Makalede bu sorulara yanıt bulmaya çalışılacaktır.
Hemdemî’nin Fihrist-i Şâhân’ına Yazılan Yeni Bir Zeyil
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 72 · Sayfa: 73-93
Özet
Bu makale ile okuyucuya sunulan metin, Hemdemî'nin Fihrist-i Şâhân'ının yeni bir nüshası ve zeylinden oluşmaktadır. Müellif, ismini veya mahlasını belirtmemiştir. Millî Kütüphane'de bulunan yazma bir esmayıhüsna metninin arkasında 35b-39b varakları arasında yer almaktadır. Osmanlı tarihi yazımında, Fihrist-i Şâhân gibi yazarı belirtilmeyen veya bilinmeyen ve bugün anonim Tevârih-i Âl-i Osman olarak nitelenen, manzum ve mensur birçok tarihî metin bulunmaktadır. Yazarı bilinmeyen bu zeyil, Hemdemî'nin IV. Mehmed ile biten metninin ardından II. Süleyman, II. Ahmed, II. Mustafa ve III. Ahmed Han dönemlerini manzum olarak işlemektedir. Metin yarım bırakılmışa benzemektedir. Bu çalışmayla ilk kez neşredilen metin, Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Arslan tarafından yayımlanan nüshayla karşılaştırılmış ve aradaki nüsha farkları dipnotlar ile belirtilmiştir.
Harezm Türkçesine Ait Bilinmeyen Bir Satır Arası Tercüme: Taŋsuḳnāme-i İlḫānî
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 31-52 · DOI: 10.32925/tday.2021.52
Özet
Satır arası tercümeler Türkçenin tarihi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Tarih boyunca geniş coğrafyalara yayılan Türkçenin pek çok dille ve kültürle çeşitli boyutlarda ilişkisi olmuştur. Farsça bu dillerin önde gelenlerindendir. Bu makalede aslı Farsça olan, Harezm Türkçesine tercüme edilen Taŋsuḳnāme-i İlḫānî isimli eser tanıtılacaktır. Taŋsuḳnāme-i İlḫānî, Nasîrüddin Tûsî tarafından yazılmış olan madenlerle ve bazı bitkisel ilaçlarla ilgili Farsça eserdir. Eser, Mısır el-Ezher Şeyhliğinin Yazma Eserler Kütüphanesinde Doğu Dilleri Koleksiyonu'nda bulunmaktadır. Şimdiye kadar Türkoloji araştırmalarında varlığı bilinmeyen bu eser, yapmış olduğumuz araştırmalar sonucunda bulunmuştur. Bu makalede, dil özellikleri bakımından Harezm Türkçesi Dönemi'ne ait olduğu düşünülen bu eser ilim dünyasına tanıtılacaktır. Böylece Türk dili tarihi araştırmalarındaki yerini almış olacaktır. Bugün elimizde sınırlı sayıda bulunan Harezm Dönemi'ne ait dil yadigârlarına dâhil edilecek olan eserin gelecekteki dil araştırmaları için küçük parçalardan birisini oluşturması beklenmektedir
Osmanlı Beyliği’nin Kurucusunun İsmi Meselesi Üzerine
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 87-109 · DOI: 10.32925/tday.2021.54
Özet
Dünya tarihinin en önemli güçlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu'yla ilgili, hâlen devam eden çeşitli tartışmalardan biri de Osmanlı Beyliği'nin kurucusunun ismine yöneliktir. Bazı Bizans kaynaklarında ismin Atman, Ataman, Atuman şekillerinde; Arap coğrafyacı el-Umari'nin eserinde ise Tuman/Taman şeklinde kaydedilmesi, başka kanıtlar bulunmaksızın sadece ismin yazım şeklinden hareketle, oldukça farklı yorumların yapılmasına yol açmıştır. Aslına bakılırsa tüm Osmanlı kronikleriyle, diğer tüm Türkçe kaynaklarda Osman şeklinde kaydedilen ismin, özellikle Bizans kaynaklarındaki yazım şekli, tamamen Ammi Arapçanın özellikleriyle ilgilidir. Diğer sözcüklerin söyleniş ve yazılışında görülen farklılık Osman isminde de görülmüş; hâliyle, Ammi Arapçada Atman, Itman veya Utman olarak söylenen ve hatta yazılan Osman ismi, ilk devirlerden itibaren Bizans-Arap temasının yoğun olduğu bölgede, Bizans kaynaklarına da bu sahadaki söyleniş ve hatta yazılış şekliyle Atman olarak geçmiş görünmektedir.
Eski Uygurca Bir Tabirnameye Göre Türklerin Erken Dönem Rüya Yorumlarındaki Değişim Üzerine Mukayeseli Tespitler
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 7-29 · DOI: 10.32925/tday.2021.51
Özet
Türkçe rüya yorumları üzerine çalışanlar, tabirname türündeki eserleri genellikle Eski Oğuz Türkçesi dönemiyle başlatırlar. 2007 yılında L. Yu. Tuguşeva tarafından yayımlanan Eski Uygur Türkçesi dönemine ait bir el yazması, bu görüşü değiştirebilecek niteliktedir. Rus Bilimler Akademisi bünyesinde muhafaza edilen yazmanın X-XI. yüzyıllar arasında kaleme alındığı düşünülmektedir. Bu doğrultuda Uygurca yazmayı, Türkçe tabirname geleneğinin eldeki en eski ürünü olarak değerlendirmek gerekir. Tuguşeva'nın metnin okunması ve anlaşılması hususundaki görüşlerini eleştirel bir yaklaşımla gündeme taşıyan bu makale, öncelikle alanla ilgilenenlerin dikkatini Eski Türkçe dönemine dek çekmeyi amaçlamıştır. Uygur, Eski Oğuz ve Çağatay sahalarına ait rüya tabirleri karşılaştırılarak yorumlarda örtüşen ya da ayrışan noktalar belirlenmiştir. Erişilen bulgular ışığında tarihte Türk tabirname kültüründeki devamlığın ve değişimin hangi gerekçelerle açıklanabileceği tartışılmıştır.
Tevârîh-i Mülûk-i Acem’in Çağatayca Metni ve Osmanlıca Tercümesinde Alta Sıralama
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 53-85 · DOI: 10.32925/tday.2021.53
Özet
Mevcut bilgilerimize göre Çağataycadan Osmanlıcaya yapılmış tercümeler Nevâyî'ye ait iki mensur eserle bir mesneviden ibarettir. Bu eserlerden biri olan İran hükümdarlar tarihi konulu Tevârîh-i Mülûk-i Acem 15. yüzyıl sonlarında yazılıp 16. yüzyılda Osmanlıcaya tercüme edilmiştir. İki metin, birleşik cümlelerin yapısı bakımından karşılaştırıldığında Çağatayca ile Osmanlıca arasında daha önce irdelenmemiş bazı farklar tespit edilebilmektedir. Bu farklar, iki metinde de yoğun olarak bulunan Hint-Avrupa söz dizimi kurallarına göre alta sıralanmış cümlelerde bilhassa dikkat çekicidir. Çağatayca metinde Hint-Avrupa modeli alta sıralamanın Osmanlıca tercümeye oranla daha çeşitli işlevlerle ve daha sık kullanıldığı görülmektedir. Bazen Türkçenin zarf-fiil grupları ile Farsçanın bitimli cümleleri alta sıralamaya yarayan cümle bağlayıcıları bir arada kullanılmaktadır. Çağatayca metinde bu gibi melez yapıların örneğine rastlanmamaktadır, ancak Osmanlıca tercümede bu kullanımların farklı tipleri mevcuttur.
Garib-Nâme’de Cinaslar
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 165-192 · DOI: 10.32925/tday.2021.58
Özet
Makalede Eski Anadolu Türkçesinin hacimli eserlerinden olan Garib-nâme'de (XIV. yy.), yazarı Âşık Paşa'nın en çok başvurduğu söz sanatlarından cinaslar incelemeye tabi tutulmuştur. Belagat kitaplarında cinaslar tam ve tam olmayan üzere iki genel türe ayrılmaktadır. Bu araştırmada Garib-nâme'den sadece tam cinaslar derlenmiştir. Kelimelerin miktarına göre cinaslar basit ve mürekkeb olarak ikiye ayrılır. Bunların alt türleri belagat kitaplarındakilerden biraz farklı şekilde belirlenmiştir. Basit cinaslar kelime türleri açısından mümâsil ve müstevfâ değil, isim cinasları, fiil cinasları ve karışık cinaslar olarak üç kategoriye ayrılmış; ayrıca, unsurlar arasında sesteşlik ve çok anlamlılığın kelime yapısında tezahürünü temel alan ölçüte göre sınıflandırılmıştır. Mürekkeb cinaslar müteşabih, mefruk ve merfû olarak değil, unsurlarının arasında ortak kelimelerin iştirakine göre üç alt türe ayrılmıştır. Yazı ve ses uygunluğu ölçütüne dayanan başka bir sınıflandırmada unsurlarının telaffuzu ve yazılışı aynı olan cinaslar, unsurlarının yazı veya ses biçiminde belli farklar olan cinaslar üç grupta değerlendirilmiştir. Garib-nâme'de cinaslar oldukça çoktur. Makalede onların her türüne ve alt türüne en az dört olmak üzere bol örnek verilmiştir. Söz konusu cinasların geçtiği mısraların anlamı açıklanmış ve özellikle, önceleri redif olarak değerlendirilenlerin durumu netleştirilmiştir.