1113 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Ebu’n-nasr Sâmânî ve 19. yüzyılda yazılmış bir Uveysi tezkiresi üzerine

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 70 · Sayfa: 79-139 · DOI: 10.32925/tday.2020.45
Türklerin Müslümanlığı kitleler hâlinde ve devlet kimliğiyle kabulleri, 10. yüzyılda Volga Bulgarları ve Karahanlılar döneminde gerçekleşmiştir. Dine intisapta erken dönemde yaşananları er-Rıhle, el-Kâmil, Mülhakâtü's-Sürâh, Târîhu Kâşgar, Hudûdü'l-Âlem gibi Türkçe dışındaki dillerde yazılmış seyahatname, tarih ve coğrafya kitaplarından öğrenmek mümkün olmaktadır. Söz konusu dönemi anlatan Türkçe eserler, genellikle menakıpname ve tezkire niteliğindedir. Telif veya çeviri olan bu eserlerin istinsah tarihleri ise oldukça geç dönemi işaret etmektedir. Bu çalışmada incelenen Uveysi tezkiresi, H 1219 (1804) yılında istinsah edilmiş olup 75a-83a sayfaları arasında Ebu'n-Nasr Sâmânî, 83a-102b'de ise Sultan Satuk Buğra Han menkabelerini içermektedir. British Library Or. 8161'deki Ebu'n-Nasr Sâmânî menkabesinin ilk yayını olan bu çalışmada yazmanın muhtelif nüshaları ve bunlara dair bilimsel yayınlar değerlendirilmiş, tarihî zeminde Türklerin İslam'a intisabı üzerinde durulmuştur. Makalede, mezkûr dönem hakkında menkabevi bilgi kaynağı olan, British Library Or. 8161'de mahfuz Tezkire-i Buğra Han yazmasında yer alan Ebu'n-Nasr Sâmânî metninin çeviri yazısı ve Türkiye Türkçesine aktarımı yapılmıştır. Ayrıca üzerinde çalışılan bölümün dil bilgisi özellikleri ortaya koyulmuştur. Yazmanın genelinde Çağatayca ögelerin hâkimiyeti söz konusudur ancak bilhassa manzumelerde 14. yüzyıl Doğu Türkçesinin dil özelliklerinin de korunduğu saptanmıştır. Bu bakımdan, Farsça bir metinden çeviri olan yazmanın erken bir çeviri ve geç bir istinsah olduğu söylenebilir.

Yesevi şairi Şems-i Asi’nin Yetimnamesi

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 70 · Sayfa: 29-78 · DOI: 10.32925/tday.2020.44
Bu makalede öncelikle Yesevi şairi Şems-i Asi'ye ait Yetimname adlı manzumenin Arap harfleriyle yazılmış Ankara ve Leningrad nüshaları kullanılarak tenkitli metni, Doğu Türkçesinden Türkiye Türkçesine aktarımı, gramatikal dizini ve sözlüğü hazırlanmış; çalışmanın sonuna ise A nüshasının tamamı, B ve C nüshalarından ise birer yaprak verilmek suretiyle tıpkıbasım eklenmiştir. Özellikle Dizin-Sözlük bölümü, bütün sözcükler yer alacak şekilde hazırlanıp biçim bilgisi yönünden incelenmiş ve Türkçe sözcüklerin ses yapısı bakımından tarihî gelişimlerini ortaya koyabilmek amacıyla Eski ve Orta Türkçedeki biçimlerini gösterecek şekilde tanıklama yoluna gidilmiştir. Ayrıca çalışmanın Giriş kısmında Doğu Türkçesinin (yaygın adıyla Çağatay Türkçesinin) dil özelliklerini yansıtan nüshaların ses bilgisi, biçim bilgisi ve söz varlığı bakımından farklılıkları tablo hâlinde ortaya konmuştur. Bu dil verileri kullanılarak nüshaların eskicilliği hakkında bazı sonuçlara varılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda B nüshasının eskicil özellikler gösterdiği, A nüshasının yenicil özellikler taşıdığı, C nüshasının ise iki nüsha arasında A nüshasına daha yakın olduğu görülmüştür.

Eski Uygurca Buddhāvataṁsaka-sūtra tefsirine ilişkin fragmanlar (13, 14 ve 19. Yapraklar)

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 70 · Sayfa: 7-27 · DOI: 10.32925/tday.2020.43
Bu çalışmanın konusunu oluşturan Sanskritçe Buddhāvataṁsaka- sūtra "çiçek bezeme sūtrası" Çinceye Huayan jing adıyla tercüme edilen Budist bir eserdir. Bu eser temelinde Çin'de Budizm'in Huayan ekolü ortaya çıkmıştır. Bu ekol Çin'de gelişen on üç Budist ekolden biri olup Korecede Hwaŏm ve Japoncada Kegon adıyla bilinir. Bu yazı daha önce neşri gerçekleştirilmemiş Eski Uygurca Buddhāvataṁsaka-sūtra tefsirine ilişkin fragmanlar hakkındadır. Bugün bu fragmanlar Berlin Brandenburg Bilimler Akademisi Turfan Koleksiyonu'nda sırasıyla U 1323 (T I D), U 1326 (T I 2) ve U 1329 (T I L 4) arşiv numaralarıyla korunmaktadır. Bunlar Doğu Asya Budizmi olarak da bilinen Budizm'in Yogācāra kolundan gelişen Faxiang ekolüne ait metin parçalarının bulunduğu en az otuz bölümden oluşan bir derleme eser niteliğinde Eski Uygurca bir yazma eserin 20. bölümün 13, 14 ve 19. yapraklarını oluşturmaktadır. Bu çalışma mevzubahis yaprakların yazı çevirimini, harf çevirisini, Türkiye Türkçesine aktarmasını, metne ilişkin notlarını ve dizin-sözlüğünü içermektedir.

Tek dilli özel alan sözlüklerinde yapı ve içerik

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 69 · Sayfa: 147-161
Genel sözlükler, kullanıcıların dil öğrenme ihtiyaçları ile ilgili metinlere odaklanmaktadır. Özel alan sözlükleri ise kullanıcıların belirli bir konu alanındaki öğrenme ve bilimsel metin üretme ihtiyaçları ile ilgili metinlere odaklanmaktadır. Özel alan sözlükleri, daha deneyimli sözlük kullanıcıları için bir referans kaynağı olarak kabul edilmektedir. Belirli bir konu alanının öğrenicisi, genel sözlükteki sınırlamalarla yetinmeyip özel alan sözlüğünün sunduğu veriler aracılığıyla ilgili alandaki üst dili daha iyi kavrar. Özel alan sözlüğü hazırlanmasında, "dış metin" ve "sözcük listesi" oluşturulması öncü adımlar olarak değerlendirilebilir. Bu aşamada sözlük hazırlayıcısı, hedef kullanıcının bilgi düzeyi, dil yeterliliği ve ihtiyaçlarına uygun hareket etmek zorundadır. Bergenholtz ve Gouws, özel alan sözlükleri ile ilgili üç kullanıcı tipinden söz eder: i) Uzmanlar, ii) Yarı uzmanlar, iii) Uzman adayları. Kaldı ki bu üç grubun dil yeterlilikleri de farklı düzeylerde olabilir. Sözlük hazırlayıcısı, farklı kullanıcı gruplarına göre sözlüksel metnini tasarlamalıdır. Araştırmada; özel alan sözlüklerinin hazırlanmasındaki aşamalar, izlenmesi gereken yaklaşım ve yöntem, hedef kullanıcı profili vb. kuramsal konular ele alınmış ve seçilen terimler (arı, doğru ve ek) farklı özel alan sözlüklerindeki tanımlarıyla karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. İnceleme, TDK'nin genel ağ sayfasındaki (http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_bilimsanat&view=bilimsanat) özel alan sözlüklerinden elde edilen veriler üzerinden yürütülmüştür. Araştırma ile Türkiye'deki özel alan sözlükçülüğüne kuramsal ve uygulamalı açıdan katkı sağlanması amaçlanmıştır. Araştırma; Fuertas-Olivera'nın editörlüğünü yaptığı Specialised dictionaries for learners adlı kitapta yer verilen çerçeveye uygun bir şekilde yapılandırılmıştır. İnceleme, betimsel bir araştırma niteliğindedir.

Zarf-fiil eklerinin cümle sıralama işlevi ve bunun söz dizimindeki yeri üzerine

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 69 · Sayfa: 135-146
Cümle; bir düşünceyi, duyguyu, durumu, olayı yargı bildirerek anlatan ve ana unsuru yargıyı taşıyan yüklem olan kelime veya kelime dizisidir. Yüklem çekimli bir fiil veya ek-fiille çekimlenmiş bir isim unsuru olabilir. Yüklemin anlamı diğer ögelerle desteklenir. Bir cümledeki kelime ve öge sayısı ihtiyaca göre değişebilir. Bu vasıftaki söz dizilerinin art arda sıralanmasıyla metinler oluşturulur. Metin oluşturulurken ya cümleler bitme bildiren noktalama işaretleriyle sonlandırılıp ardından yeni bir cümle başlar ya da cümlelerin arasındaki ilişkilere uygun olarak cümleler birbirine çeşitli morfemlerle veya noktalama işaretleriyle bağlanır. Söz dizimi üzerine yapılan çalışmalarda genellikle cümle bağlayıcı morfemler olarak bağlaçlar / bağlama edatları gösterilir. Oysa -(y)Ip, -(y)ArAK ve -ken zarf-fiil ekleri zarf oluşturmalarının yanı sıra cümleleri sıralayarak bağlama işlevine de sahiptirler. Söz konusu eklerin bu işlevlerine söz dizimi çalışmalarında ya hiç değinilmemiş ya da bu konuda kısmen değerlendirmeler yapılmıştır. "Otel için rezervasyon yaptırırken bazı konulara dikkat etmeliyiz." cümlesinde "otel için rezervasyon yaptırırken" ifadesi "dikkat etmeliyiz" yükleminin zarfıdır. Ancak "Kız çocukları sürekli diyet yaparken erkek çocukları her istediğini yiyor." cümlesinde "kız çocukları sürekli diyet yaparken" "yiyor" yükleminin zarfı değildir. Bu aslında "Kız çocukları sürekli diyet yapıyor ama erkek çocukları her istediğini yiyor." şeklindeki iki cümlenin -ken zarf-fiil ekiyle birleştirilmiş şeklidir. -(y) Ip, -(y)ArAK zarf-fiil ekleri de benzer şekilde zarf oluşturmadan cümle bağlayıcısı olarak kullanılabilmektedir. Bu makalenin yazılma amacı söz konusu eklerin bu işlevlerini ve bu işlevlerin söz dizimi açısından değerlendirilmesi gerektiğini dikkatlere sunmaktır.

Eski Türk manzum metinlerinde işletime sokulan alıntı sözcükler

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 69 · Sayfa: 35-100
Yeryüzündeki tüm canlı diller, diğer dillerle etkileşim hâlindedir. Bu etkileşim diller arasında sözcük alışverişine yol açar. Bu alışveriş sosyal, siyasal, dinî, ekonomik vb. sebeplere dayanabilir ve söz varlığına birtakım yabancı unsurların girmesine neden olur. Türk dili de tarih boyunca tıpkı diğer diller gibi yabancı dillerden sözcük almış ancak bunları her zaman kendine özgü bir biçime sokabilmiş, bir başka ifadeyle Türkçeleştirmiştir. Bu Türkçeleştirme fonetik, morfolojik, semantik açıdan olabilir. Bu yazıda Eski Uygur Türkçesindeki manzum metinlerde yer alan alıntı sözcüklerin morfolojik açıdan Türkçeleştirilmesi ele alınmıştır. Dildeki alıntı sözcüklere, ulaşılabilen en eski yazılı kaynaklarımız olan Orhun Yazıtları'ndan itibaren rastlanıyor olsa da Eski Uygur Türkçesi döneminde Manihaizm, Budizm gibi yeni tanınan inanç sistemlerine ait birçok yabancı kökenli sözcüğün dile girmesi, bunlara karşılık bulunması ya da bunların Türkçeleştirilmesi bu dönemi özel kılmaktadır. Çalışmanın "Giriş" bölümünde, konuya ilişkin temel yargılar üzerinde durulup benzer çalışmalara yer verilmiş; "Eski Türk Manzum Metinlerinde Yapım Eki Almış Alıntı Sözcükler" bölümünde, ele alınan metinlerde yer alıp yapım ekleriyle işletime sokulan sözcükler üzerindeki etimolojik açıklamalar/görüşler derlenmiş, "Sonuç" bölümünde ise toplanan veriler değerlendirilmiştir.

Eski bir tıp el yazması “Tabibnâme”de bitki adları

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 69 · Sayfa: 7-34
Tabibnâme, 18. yüzyılda Fakîr Ahmed Şeyhzâde tarafından yazılmış olan alternatif tıp, eczacılık ve bitki bilimi konularını içeren Türkçe el yazması bir metindir. Metin ayrıca dönemin siyasi, dinî ahlaki, tıbbi, felsefi vb. hususlarında da bilgiler taşımaktadır. Tabibnâme, barındırdığı söz varlığı ve dil özellikleri nedeniyle tıp ve eczacılık terminolojisi bakımından olduğu kadar Türk dili ve Türk kültürü tarihi bakımından da oldukça önemlidir. Tabibnâme metninde 101 adet bitki adı kullanılmıştır. Bu makalede, metinde kullanılan bitki adları art zamanlı ses değişiklikleri bakımından ve bugün Türkiye Türkçesinde kullanılıp kullanılmadıklarına göre değerlendirildi. 35 bitki adı bugün Türkiye Türkçesinde çeşitli ses değişikliklerine uğramış biçimleriyle ve 46 bitki adı ise aynı biçimleriyle kullanılmaktadır. Buna karşılık 20 bitki adı bugün Türkiye Türkçesinde kullanılmamaktadır. Bitki adlarının 27'si Türkçe, 25'i Arapça, 22'si Farsça, 18'i Yunanca ve 1 tanesi de Endonezya dilindendir. 8 bitki adı birden çok dillidir. 101 bitki adı, Tabibnâme metninde 152 kere kullanılmıştır. Ayrıca 7 bitki adı, alt tür adlarıyla birlikte 14 kere kullanılmıştır.

Envârü’l Hikem ve ki’li birleşik cümleler üzerine

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 69 · Sayfa: 115-134
Bu makalede, Özbekistan İlimler Akademisi, Ebû Reyhan El-Birûnî Şarkşinaslık Enstitüsü Yazma Eserler Kütüphanesi, 11876 numarada kayıtlı olan "Envârü'l-Hikem" adlı eserde geçen ki'li birleşik cümleler incelenmiştir. Doğu Türkçesiyle 16-17. yüzyıllar arasında kaleme alındığı ve Çağatay Türkçesinin klasik sonrası dönemine ait olduğu tespit edilen bu mensur eser, toplam 165 hikmetten oluşmaktadır. Çalışmada öncelikle eserin kısa bir tanıtımına, dil özelliklerine ve anlatımın somutlaştırılması için başvurulan ifadelere yer verilmiş; daha sonra ayrıntılı bir şekilde ki'li birleşik cümleler incelenmiştir. Bu cümleler; yardımcı cümlenin/cümlelerin ana cümle içerisindeki durumuna göre sınıflandırılmış ve yardımcı cümlenin/cümlelerin ana cümlenin doğrudan bir ögesi olduğu örneklerde tercih edilen "kip ekleri"ne dikkat çekilmiştir. Tanım ve açıklama cümlelerinde gereklilik ifadesinin kullanımı neticesinde karşımıza çıkan kerek ki'li yapılar ise ele alınan bir diğer konudur.

Arapça-Türkçe deyim kopyaları üzerine

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2020, Sayı 69 · Sayfa: 101-114
Deyimler, kelimelerin kendi anlamının dışında kullanılması ve kalıplaşması ile anlatıma zenginlik katan, az sözle çok şeyin ifade edilebildiği söz öbekleridir. Dilde hazır bulundukları, söz sırasında üretilmedikleri ve yıllar içinde kalıplaştıkları için deyimler üzerine yapılan çalışmalarla dilin zenginliği, anlatım biçimi, kelimelerin tarihî süreç içinde geçirdiği anlam değişmeleri gözler önüne serilebilmektedir. Tarihî Türk dili alanında görülen bazı deyimlerin Türkçenin ilişkide bulunduğu akraba olmayan dillerden kopyalandığı bilinmektedir. Bu hususta özellikle İslamiyet öncesi Türk dili alanı için Çince-Soğdca-Türkçe; İslamiyet sonrası tarihî Türk dili alanı için Farsça-Türkçe ilişkileri üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu makalede daha önce üzerinde durulmayan bir konu olarak Türkçe ilk Kur'an tercümelerinde Arapçadan Türkçeye yapılan deyim kopyaları incelenecektir.

İKİ FARKLI LATİFİ TEZKİRESİ VE NÜSHALARI

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 68 · Sayfa: 49-68 · DOI: 10.32925/tday.2019.30
Latifi'nin 1546 tarihli tezkiresi, Osmanlı nesir geleneğinde büyük önem taşımaktadır. Buna rağmen, 1546 tarihli tezkire metninin modern bir baskısı yoktur ve iki versiyon arasındaki farkları gösteren bir üslup incelemesi de bulunmamaktadır. Tezkirenin modern neşri eserin kapsamlı olarak gözden geçirilmiş ikinci (1575) versiyonunun metnine dayanmaktadır. Bugün eserin tenkitli neşri olarak bilinen çalışma, araştırmacılar tarafından, Latifi Tezkiresi'nin 1546 tarihli orijinal metniymiş gibi algılanmakta ve bu büyük yanılgı ile eser klasik Türk edebiyatının temel kaynakları içinde yerini almaktadır. Böylece, Latifi Tezkiresi'nin modern neşrine dayanan çok sayıda araştırma (makale, tez) kesin sonuçlara ulaşamamaktadır. Bu çalışmada, 1546 tarihli Latifi Tezkiresi'nin neşrinin oluşturulması önerileceği gibi 1546 ile 1575 tarihli yazmaların karşılaştırılması sağlanarak tezkire ve nesir geleneğine, diğer taraftan da üslup tarihine ışık tutulacaktır. Çalışma üç bölümden oluşacaktır. İlk bölümde Latifi Tezkiresi'nin yazmaları ile ilgili bilgi verilecektir. İkincisinde, 16. yüzyılda nesir geleneğinde meydana gelen yeni oluşumlardan bahsedildikten sonra bu oluşumların yazar olarak Latifi'yi, eser olarak da Latifi Tezkiresi'ni nasıl etkilediği değerlendirilecektir. Son bölümde, otuz yıl ara ile yazılan iki nüsha arasındaki derin farklılıkları ve bu tezkirelerin birer özgün metin olarak algılanması gerektiği iddiası örnekleriyle açıklanacaktır.