955 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dil Kurumu
  • Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

HARF-İ CERLERİN YENİ ANLAM KAZANDIRIMI BAKIMINDAN TARİHÎ SÖZCÜK ÇEVİRİLERİ ÜZERİNDE BİR İNCELEME

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 215-227
X. yüzyılda İslamiyeti benimsemelerinden sonra Türklerin yeni dinlerinin kutsal kitabını öğrenmek için derhâl çalışmalara başladıkları, aynı yüzyılda Kur'an-ı Kerim'i Farsçaya çevirme işine girişen komşuları Sâmânoğulları'nın bu çeviri etkinliğine katılmalarından anlaşılmaktadır. Bu çalışmalar öncelikle sözcük çevirisi tipinde başlamış ve bu çeviri tipi satır altı olarak adlandırılan ve hemen bir alt satır aşağıda ilgili sözcüğün hedef dildeki karşılığını yazma esasına dayanan bir tarzda başlamıştır. Henüz tanışılmış bir dinin esas kaynağını söz konusu toplumun üyelerine ana dillerinde sunarken tutulacak en iyi yollardan birisi, herhâlde çeviri işleminin, bir ilk basamak niteliğinde olan ve sözcük anlam biliminin verileri ışığında, üst basamak niteliğindeki anlam çevirisine sağlıklı bir geçiş yapma olanağı sunacak olan sözcük çevirisi tipinde yapılmasıdır. Fakat bu çeviri türü ve tarzının kısıtlılıklarından başlıcası, çevirmeni sözcük sırasına uyma mecburiyetinde bırakması ve birebir çevirinin tesiri altında bırakarak çevirmende temel sözlük anlamının dışına çıkmama hissiyatı uyandırmasıdır. Bu çalışmanın amacı, Kur'an metninde bazı fiillerden sonra mefullere gelerek bu fiillere yeni anlamlar kazandıran harf-i cerleri, bu semantik değişim sürecinde üstlendikleri işlevlerle birlikte değerlendirerek Kur'an'ın tarihî Türkçe sözcük çevirilerinde bunlara verilen karşılıklar üzerinde bir inceleme yapmaktır. Örnek çeviri metni olarak da ilk Türkçe Kur'an çevirisi ya da çevirilerinden biri olarak kabul edilmesi nedeniyle çeviri başarısının ölçülmesinin önem arz ettiğini düşündüğümüz Türk İslam Eserleri Müzesi 73 numaralı nüsha seçilmiştir.

TRABZON TAVANLI CAMİ HAZİRESİ 19. YÜZYIL KADIN MEZAR TAŞLARI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 91-122
Millî kültürümüzün önemli bir parçasını teşkil eden mezar taşları ve mezarlıklarımız geçmiş ile kurulan bağın nesiller boyu devam eden tanıklarıdır. İnsanın ölümünden sonra onun hatırasını devam ettirmek için dikilen mezar taşları ve mezar yapıları, İslamiyet öncesi Türklerin sahip olduğu, atalar kültünden gelmektedir. İnsanoğlu geçmişten günümüze kendi kültürel birikimi doğrultusunda ölümü her zaman farklı şekillerde yorumlamıştır. Ölen insanlar için mezar yapısı üzerine taş dikmek binlerce yıldır devam eden bir geleneğin ürünüdür. Mezarların topluca bulunduğu açık alanlar şeklinde nitelendirilen mezarlıkların yanı sıra cami veya türbe avlusunda parmaklık ya da duvarlarla çevrili hazirelerde yer alan mezar taşları, ölünün gömüldüğü yerin bilinmesi ve kimliğini göstermek amacıyla dikilmiştir. Mezar taşları yapıldıkları dönemin, çevrenin, inançların, geleneklerin, sanat anlayışının ortak ürünüdür ve tarihî birer belge olarak döneminin sanat anlayışını yansıtır; unvanlar, isimler, meslek grupları, sülale isimleri, ölüm nedenleri gibi çeşitli konular hakkında somut bilgiler vermesi bakımından sosyo-kültürel açıdan da çok yönlü değerlere sahiptir. Osmanlı mezar taşları genel olarak Osmanlı Türkçesiyle yazılmıştır. Ancak erken tarihli mezar taşlarında Arapçanın da kullanıldığı görülmektedir. Çalışmada, sonuç olarak, Trabzon Tavanlı Cami Haziresinde yer alan 19. yüzyıla tarihlenen on dört adet kadın mezar taşı; malzeme, form, teknik, işleniş niteliği, bezeme özellikleri ile kitabe bilgileri bakımından tanıtılmış ve farklı bölgelerdeki Osmanlı mezar taşları karşılaştırılarak bu taşların Türk sanatı içindeki yeri belirlenmeye çalışılmıştır

KAZAK DİLİNDEKİ DEYİMLERİN KULLANIM ÖZELLİKLERİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 197-214
Dilimizin kelime hazinesinde sadece birer sözcükle değil, birkaç sözün bir araya gelmesiyle yapılan birleşik sözcüklere de rastlanır. Örneğin (direkt çeviri): ala ağız (kavga etmek), taya işaret basılmışçasına (çok belli, anlaşılmaması zor), saçı dik durmak (kalbi yerinden fırlamak), koyun ağzından ot almaz (karıncayı bile incitmez), koyun üzerinde tarlakuşunun yumurta bırakması (barış zamanında yaşamak). Kazak dilinde bunun gibi birleşik sözcükler fazlasıyla vardır. Bunlar deyimler veya kalılplaşmış sözler olarak adlandırılır. Kalıplaşmış söz en az iki sözden oluşup bütün bir anlamı içeren birleşik sözcüklerdir. Deyimler kullanım alanına göre üç yönden dikkate alınmaktadır: 1) Eski deyimler 2) Pasif deyimler 3) Dilimizde etkin bir şekile kullanılan aktif deyimler. Eski kalıplaşmış sözler dediğimiz şimdiki zamanda kullanılmayan, anlamını ancak sözlükten anlayabildiğimiz, genellikle kurgusal edebiyat dilinde, onun içinde tarihî eserlerde kullanılan kalıplaşmış sözlerdir. Eski deyimler arkaizmler (kullanımdan düşmüş deyimler) ve tarihî deyimler olarak ikiye bölünür. Arkaizm deyimler gelenek ve toplumsal bilinç ile ilgili deyimler, âdetlerle ilgili deyimler, din anlayışıyla ilgili deyimler, ev yaşantısyla ilgili deyimler, insanla ilgili deyimler, ruh hâli ve keyifle ilgili deyimler olarak gruplara ayrılmaktadır.

TÜRK DÜNYASI EDEBIYATINDA BULGARISTAN TÜRK EDEBIYATININ TÜRKIYE’DEKI TEMSILCISI İSLÂM BEYTULLAH ERDI (Bulgaristan 1940-Türkiye 2014) HAYATI SANATI ESERLERI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 123-157
Bulgaristan, Türkiye'nin komşusu olan bağımsız bir devlettir. Bulgaristan'daki Türk varlığı MÖ 700 yıllarına kadar inen bir tarihe sahiptir. Bulgaristan Türk Edebiyatı dediğimizde ise Osmanlı Devleti Dönemi'nden günümüze kadar geçen zaman dilimindeki Türkçe edebiyat akla gelmektedir. İslâm Beytullah Erdi, Bulgaristan Çağdaş Türk Edebiyatı'nın bir yazarıdır. 1940 yılında Bulgaristan'da dünyaya gelmiş 2014 yılında da Türkiye'de vefat etmiştir. Bulgaristan'da İslâm Beytullov imzasını kullandı. Türkiye'de ve Türk dünyasında o İslâm Beytullah Erdi olarak tanınmaktadır. Bulgaristan'da gazeteci kimliğiyle tanınan yazar, Bulgaristan'da Jirkov döneminde Türklere karşı yapılan insan hakları ihlalleri karşısında sesini yükseltmiş ve hapse atılmıştır. 1989'da sınır dışı edilince de Türkiye'ye gelmiş vatandaşlık almıştır. İslâm Beytullah Erdi, gazete yazıları dışında roman, hikâye ve gezi yazılarıyla Bulgaristan Çağdaş Türk Edebiyatı'nda adı öne çıkan yazarlardan biri olmuştur. Biz bu yazımızda, Bulgaristan'daki Türk edebiyatı varlığına ve onun temsilcilerinden biri olan İslâm Beytullah Erdi'nin hayatı, sanatı ve eserleri üzerinde durduk.

DİVÂN-I HİKMET’TE ATASÖZLERİ VE KULLANILIŞ ÖZELLİKLERİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 159-171
Yazar ve şairler için hazır söz hazinelerinden olan atasözleri, atalarımızın uzun deneyimler sonucu ulaştıkları hükümleri aktaran kalıplaşmış ve anonimleşmiş özlü sözlerdir. Dilin bu güçlü vasıtası, Eski Türkçeden başlayarak günümüze kadar Türkçenin değişik devrelerindeki eserlerde kullanılmıştır. Bu makalede, "Divân-ı Hikmet"teki şiirler incelenerek Hoca Ahmet Yesevi'nin şiirlerinde atasözlerine nasıl yer verdiği gösterilecektir. Örneğin aşağıdaki hikmette "Er ol, er olmazsan kara yer ol." atasözü söylenmiştir: kul hace ahmed er bolmasang ölgen yahşi kızıl yüzüng kara yerde solgan yahşitofrak-sıfat yer astıda bolgan yahşi zâtı ulug hacem sıgınıp keldim sanga (Bice, Hik. 6, s. 15) Yusuf Azmun, 1994'te İstanbul'da yayımladığı "Divan-ı Hikmet"te farklı olarak esas alınan yazmadaki hikmetleri İngilizceye çevirmiştir. Özette bu çeviriler kullanılmıştır. Sonuç olarak, makalede, Hoca Ahmet Yesevi'nin hikmetlerindeki atasözleri (Yusuf Azmun, Kemal Eraslan, Hayati Bice'nin yayınları göz önünde bulundurularak) varlığı tespit edilecek, bu atasözlerinin kullanılış özellikleri ve bir üslup göstergesi olarak hikmetlerdeki yeri incelenecektir

SÜHEYL Ü NEVBAHÂR’DA deg-, degür- FİİLLERİ ve +A degir / degmez SÖZ KALIBININ ANLAŞILMASI SORUNU

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 183-195
"Süheyl ü Nevbahâr" Türk dili ve edebiyatının önemli mesnevilerinden/metinlerinden biridir. Altı bin beyte yaklaşan hacimli bir eser olan bu mesnevi, zengin kelime deyim vb. dil malzemesi içerdiğinden araştırmacıların ilgi odağı olmuş bir metindir. Tarihî metinler dilin gelişimine ve dil içindeki değişimlere önemli derecede ışık tutar. Bu metinler dilin kelimelerine, deyimlerine, atasözlerine, söz kalıplarına tanıklık eder. Dilin tarihte bıraktığı ögelerin ve onların yerine kullanıma giren yeni ögelerin, yani dil içi gelişimin nasıl sürdüğünü tarihî metinler gösterir. Aynı şekilde tarihî ve edebî metinlerde dilin farklı dönemleri içerisinde kullanılmış olan ses ve şekil özelliklerini, hatta ağız özelliklerini tespit etmek mümkün olabilir. İşte bu makalede "Süheyl ü Nevbahâr" metni üzerinde yapmakta olduğumuz yeni okuma çalışmaları sürerken tespit ettiğimiz +A degir / degmez söz kalıbı üzerinde durulmaktadır. Bu söz kalıbı ile ilgili olarak ayrıca birbiriyle karıştırılmış ve yanlış anlam verilmiş olan deg-, degür- fiillerinin örnekleri üzerinde de durularak açıklamalar yapılmaktadır.

AZERBAYCAN NASREDDİN HOCA FIKRA KÜLLİYATI DA YAYIMLANDI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 241-246
Azerbaycan'dan da AMEA (Azerbaycan Millî İlimler Akademisi) Folklor Enstitüsünün "Molla Nesreddin" konusuna el atıp her zaman eksikliğini hissettiğimiz bir fıkra külliyatı yayımladığını gördük: Molla Nesreddin Letifeleri, haz. Doç. Dr. Sönmez Abbaslı, Bakü 2018, 376 s., AMEA Folklor Enstitüsü Yayını. Azerbaycan'da Nasreddin Hoca, Molla Nesreddin olarak biliniyor. Kitabı baskıya hazırlayan Doç. Dr. Sönmez Abbaslı, Azerbaycan'ın tanınmış halk bilimcilerinden rahmetli Prof. Dr. İsrafil Abbaslı'nın (1938-2013) kızı olup babasının yolunda başarıyla yürüyor. Çalışmayı inceleyip düzeltme ve eklemeleri yapan, yayımlanması için olumlu rapor veren bilim insanları ise Akademik Muhtar Kâzımoğlu (Folklor Enstitüsü Müdürü), Elekber Abbasov, Doç. Dr. Serhan Haveri, Doç. Dr. Hikmet Quliyev, Doç. Dr. Sefa Qarayev, Doç. Dr. Şakir Albalıyev ve Qumru Şehriyar. Ressam Soltan Soltanlı, 48 sayfa tutan renkli resimleriyle fıkraları canlandırmış, eseri daha değerli hâle getirmiş.

TÜRK DÜNYASININ İKİ ‘GÖL ŞAİRİ’ HAŞİM VE ALIKUL

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 229-239
Türkiye edebiyatının 20. asrında Haşim'de şiirsel bir niteliğe kavuşan 'göl' teması, Kırgız Türklerinin şiirlerinde de, kutsallığı ve uçsuz bucaksız duruşuyla Isıkköl, özel bir yerde değerlendirilmiştir. Kırgız şairleri Isıkköl'ü kendileri için bir ilham kaynağı olarak görmüşler, ruhlarını dinlendirmek için Isıkköl'ün Alatoo'ya yaslanmış serin sularının dinginliğine sığınmışlardır. Türkiye edebiyatının büyük şairlerini cezbeden 'göl' teması, Kırgız şairlerinin büyüklerinin de muhayyilelerini genişletmiştir. İşte bu şairlerden biri de modern Kırgız şiirinin en büyük isimlerinden biri olan Alıkul Osmonov'dur. Bu çalışmada, Türkiye edebiyatının 'göl şairi' diyebileceğimiz Ahmet Haşim ile Kırgız edebiyatının 'Isıkköl' âşığı Alıkul Osmonov'un şiirlerindeki 'göl' temaları mukayese edilecektir.

GÜRCİSTAN TÜRKLERİNİN EDEBÎ GELENEKLERINDE HİKÂYE TÜRÜNÜN EVRİMİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 173-182
Gürcistan'daki Azerbaycan (Borçalı, Karapapak) Türklerinin edebiyat geleneklerinde şiir, geleneksel olarak ziyadesiyle yaygın ve özgün olsa da, edebî nesir, drama- tiyatro yazarlığı yeni ve sayıca mahdut türlerdir. Bu türlerdeki eserler bu muhitte esasen 20. yüzyıl başlarında görülür. Bölge edebiyat temsilcileri arasında çoğunluğu âşıklar, saz şairleri bulunmasına rağmen, yazarlar, dramaturglar, gazeteciler sayıca nispeten azdır. Söz konusu muhitin gelişiminde nesir-düzyazı biçiminde edebiyat eserleri de önem arz etmektedir. Buradan hareketle, sunulan makalede Gürcistan Türkçe edebiyat geleneklerinin ilk dönemlerinde -Sovyetler öncesi- ortaya çıkmış hikâye türündeki yapıtlar tanıtılmaktadır ve bu hikâyeler didaktik-eğitici, toplumsal, aile-geçim konuları açısından incelenmektedir.

OSMAN RECEP BAYMAK

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 253-255
Balkan Türk edebiyatının önemli şair ve yazarlarından, yayımcı Osman R. Baymak yakalandığı amansız hastalık sonucu 13 Eylül 2018 Perşembe günü ikamet ettiği Kosova'nın Prizren şehrinde hayata gözlerini yumdu. 13 Mayıs 1954 tarihinde Kosova'nın Prizren şehrinde doğdu. Babası Recep Bey, annesi ise Kevser Hanım'dır. Annesi hâlen yaşamaktadır. İlkokul, ortaokul ve liseyi Prizren'de bitirdi (1972). Yükseköğrenimini Priştine'de tamamladı. Baymak'ın Balkanlar'da Tükçenin yaşatılmasına hizmeti iki yönlü olmuştur. Bir yandan edebî ürün üretirken bir yandan da gazete, dergi yayımlayarak, editörlük yaparak yeni yazarların yetişmesine imkân hazırlamıştır. Balkan adlı haftalık siyasi gazetenin sahibi ve yazı işleri müdürüydü. 1994 yılında yayımlamaya başladığı Bay (Balkan Aydınları ve Yazarları) dergisi, kısa sürede Balkanlar'ın en çok okunan kültür ve sanat dergilerinden biri hâline geldi. Kurucusu ve başkanı olduğu Balkan Aydınları ve Yazarları Birliğinin yayın organıydı. Bay sadece bir dergi değildi. "Bay Yayınları" adı etrafında yüze yakın kitabın da yayımlanmasına yol açtı. Bay dergisine kısa süre sonra İnci çocuk dergisi ve Dost gençlik dergisi kardeş geldi. Böylece, Baymak dergilerini üçlemiş oldu.