955 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

CENGİZ AYTMATOV’UN ESERLERİNDE KADER İZLEĞİ VE HZ. MUSA TEVİLİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 54 · Sayfa: 183-194 · DOI: 10.24155/tdk.2022.211
Tam Metin
Cengiz Aytmatov, yazarlığındaki mükemmeliyet derecesine varan ustalığı ve anlatılarındaki olağanüstü kurgularıyla ve sembolik anlatımlarıyla dünyanın en büyük yazarlarından biri olmayı başarmış ve yüz doksan dört dile eserleri çevrilerek bunu ispatlamış bir yazardır. Aytmatov'un kurgularını sıradan olmaktan çıkaran başlıca hususlardan biri, bir nevi yaratılış düzeni veya evrende birbiriyle son derece ilişkili hadiselerin ahengi diyebileceğimiz ve "ölçü veya düzen" kelimeleriyle de adlandırabileceğimiz "kader" kavramını çok ince bir ustalıkla işleyerek, eserlerindeki kahramanların, olayların, doğadaki varlıkların ve hayvanların kaderlerini birbiriyle kesiştirmesidir diyebiliriz. Söz konusu kaderler, bazen insan-hayvan-doğa üçgeninde bezen insan-doğa ve insan-hayvan, bazı durumlarda ise doğa-hayvan bağlamlarında kesişmektedir. Buradaki kesişmeleri ortaya koymadaki ana maksatlardan biri, yazarın sembolik anlatımında anlatmak istediğini, okurun anlayışına yaklaştırma endişesi veya evrendeki yaratılış ve buna bağlı olarak gerçekleşen olayların hikmetlerini ortaya koyma amacı söz konusu olabilir. Ayrıca Aytmatov'un söz konusu kaderleri örtük bir sistem eleştirisi aracı olarak kullandığı da söylenebilir. Bu bağlamda, yukarıda bahsedilen ortak kaderlerin birbiriyle münasebetleri ele alınarak, yazarın metin kurgusunun anlaşılması ve yazarlık kabiliyetinin dikkatlere sunulması mümkün olabilecektir kanaatindeyiz. Çalışmada, insanlığın ortak dertlerine çareler arayan ve bu çareleri eserlerinde işleyen Aytmatov'un, evrendeki işleyişi ve bu işleyişi bozucu unsurları ortaya koyduğu eserlerinden yola çıkarak, "kader izleği" çerçevesinde ve Hz. Mûsâ ile Hz. Hızır arasında geçen kıssa üzerinden bir inceleme yapılacaktır.

İRAN TÜRKMEN EDEBİYATI (DÖNEMLERİ VE BAŞLICA ŞAHSİYETLERİ)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 54 · Sayfa: 145-182 · DOI: 10.24155/tdk.2022.210
Tam Metin
1881 yılında Çarlık Rusya ve İran arasında imzalanan sınır anlaşması ile Türkmen toprakları ve halkının iki ülke arasında bölünmesinin ardından İran topraklarında kalan Türkmenler, sözlü ve yazılı edebiyatın gelişiminde Türkmenistan'daki Türkmenlerden farklılaşan bir sürece girmişlerdir. İran'da Türkmen Türkçesi resmî dil statüsünde bulunmamasına karşın buradaki aydınların öncülüğünde Arap harfleri esasında eserler veren işlek bir dil olarak varlığını korumuştur. Bugün özellikle şiir alanında Kaçar döneminden başlayarak gelişen güçlü bir İran Türkmen edebiyatından söz edebiliriz. İran sahası Türkmen edebiyatının dönemlerini Kaçar dönemi (1881- 1925 yılları arası), Pehlevi dönemi (1925-1979 yılları arası), İran İslam Cumhuriyeti dönemi (1979'dan günümüze kadar olan dönem) ve İran İslam Cumhuriyeti dönemini de kendi içinde Türkmensahra millî hareketi dönemi (1979-1980 yılları arası), İran-Irak Savaşı ve savaş sonrası yeniden imar dönemi (1980-1995 yılları arası), 1997'den günümüze kadar olan dönem olmak üzere bölümlendirebiliriz. Kaçar döneminde Dövletmämmet Balgızıl, Misgingılıç; Pehlevi döneminde Meret Törrük, Muhammet Tumaç, Muhammet İşan, Berdi Köse, Sähet İşan, Arazmuhammet Şairi (Aram), Arazdurdı Tevekküli, Tagangılıç Hacayi, Habibullah Subhani; Türkmensahra millî hareketi döneminde Arazmuhammet Arazniyazi, Annamuhammet Sade, Gurbangeldi Ahunber; İran-Irak Savaşı ve savaş sonrası yeniden imar döneminden Settar Sokı; 1997'den günümüze kadar olan dönemde ise Abdulkahhar Sufirad, Hacımırat Ak, Baymuhammet Gılıçi, Recep Mahtum gibi ileri gelen şairler İran Türkmen edebiyatının gelişiminin mimarları olarak çağdaşlarına öncülük etmişlerdir

ALİ VE NİNO ROMANINDA MİLLÎ MÜCADELE SAHNESİ OLARAK BAKÜ VE GENCE

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 54 · Sayfa: 127-144 · DOI: 10.24155/tdk.2022.209
Tam Metin
Millî mücadele konusu, her milletin edebiyatında olduğu gibi Azerbaycan edebiyatında da hem nazım hem de nesir türündeki eserlerde çeşitli yönleriyle ele alınır. Azerbaycan edebiyatına ait romanlarda millî mücadele konusunun daha çok yan konu, fon olarak kullanıldığı görülür. Azerbaycan edebiyatının önemli romanlarından Ali ve Nino romanı, bu anlamda dikkat çeken bir eserdir. "Kurban Said" müstear ismiyle yazılan Ali ve Nino romanının yazarının gerçek kimliği tartışma konusudur. Orijinali Almanca olup birçok dile çevirisi yapılan romanın Azerbaycan Türkçesine çevirisi 1990 yılında yapılmıştır. İlk bakışta bir aşk romanı olarak değerlendirilen Ali ve Nino; 19. yüzyılın başlarında dünyada, özellikle Kafkasya'da yaşanan tarihî olaylar, Çarlık Rusyası'nın buradaki etkileri, bu etkiler sonucu yaşanan siyasi ve kültürel çatışmalar, Azerbaycan tarihi, Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesi ve dönemin siyasi yapısı hakkında önemli bilgiler veren bir romandır. Konu, iki ayrı millete ve kültüre mensup iki gencin aşk öyküsü etrafında şekillenirken yan tema olarak millî mücadele meselesine değinildiği görülür. Ali ve Nino romanı, 30 bölüm hâlinde kurgulanmıştır. Romandaki olaylar Bakü'de başlar. Asıl mekân Bakü olmakla birlikte, başka ülke ve şehirler de görülür. Bakü'den sonra millî mücadelenin ikinci sahnesi olarak Gence şehri dikkat çeker. Bu çalışmada, Azerbaycan'ın iki büyük şehri olan Bakü ve Gence'nin millî mücadele tarihimizde tuttuğu yer ve bunun Ali ve Nino romanına nasıl yansıdığı üzerinde durulacaktır.

KIRGIZ TÜRKÇESİNDE ÇALGI ALETİ KULLANMAK ANLAMINA GELEN “ÇAL-, ÇERT-, OYNA-, TART-” FIILLERININ DİĞER TÜRK LEHÇELERİNDEKİ GÖRÜNÜMÜ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 54 · Sayfa: 195-217
Tam Metin
Dillerde kullanılan fiiller, dilin esas yapısını oluşturur. Dil içerisindeki alıntı kelimelerin çoğunluğu isimlerdir. Fiiller ise dilin ana gövdesini oluşturan ve isimlere göre daha az alıntı yapılan unsurlardır. Türk lehçelerinin kelime hazinesi birbiriyle karşılaştırmalı olarak incelendiği zaman isimlerden oluşan kelimelerin daha çok farklılık gösterdiği görülmektedir. Her Türk topluluğu, yaşadığı çağ ve iletişim içerisine girdiği komşuların etkisiyle faklı dillerden kelimeler almıştır. Fakat lehçeler arasında zaman ve mekân ayrılığı ne kadar uzun bir dönemi kapsarsa kapsasın fiillerin küçük fonetik farklılıklar haricinde çoğunlukla ortaklığını koruduğu görülmektedir. Zaman, mekân vb. sebeplerden kaynaklanan farklılaşmanın daha çok kullanılan fiillerin karşıladıkları anlamlardaki değişmelerde olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada Kırgız Türkçesinde "müzik aleti çalmak" anlamında kullanılan çal-, çert-, oyna-, tart- fiillerinin diğer Türk lehçelerindeki görünümü üzerinde durulmuştur. Müzik aleti çalmayı ifade eden çal-, çert-, oyna-, tart- fiillerinin Türk lehçelerinin bazılarında ortak, diğerlerinde ise farklı anlamlara gelecek şekilde kullanıldığı görülmektedir. Çalışmada bu fiillerin Kırgız Türkçesi başta olmak üzere hangi lehçelerde ortak veya farklı kullanıldığı belirlenerek karşılıkları ve kullanım şekilleri ortaya konulmuştur. Aynı zamanda çal-, çert-, oyna-, tart- fiillerinin Eski Türkçeden günümüze kadar değişen yapısı üzerinde durulmuştur. Ele alınan fiillerde yeni anlamların hangi sebeplere bağlı olarak ortaya çıktığı veya çıkmadığı üzerine değerlendirmeler yapılmıştır. Çalışmanın sonuç kısmında hangi lehçede, hangi fiillerin "müzik aleti çalmak" anlamında kullanıldığına yer verilmiştir.

FATİH KERİMÎ’NİN “TİLSİZ HATUN” ADLI HİKÂYESİ ÜZERİNE

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 54 · Sayfa: 219-240 · DOI: 10.24155/tdk.2022.213
Tam Metin
18 ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde farklı coğrafyalarda baş gösteren birtakım yenilik hareketleri İdil Ural sahasında geniş yankı bulmuş, özellikle eğitimin modernleşmesi zemininde ortaya çıkan yeni arayışlar beraberinde uzun yıllardır süregelen klasik eğitim kurumlarının sorgulanmasına da fırsat tanımıştır. Yüzyıllardır geleneksel bir anlayışın hüküm sürdüğü Buhara medreselerindeki eski öğretim metodunun hâkim olduğu medreselere ilk itirazlar Şehabeddin Mercani gibi büyük âlimler tarafından dillendirilecektir. Mercani'yi takip eden yıllarda topluma hiçbir katkısı olmayan bu kadimci anlayış yüksek sesle eleştirilecek ve eğitimde modern anlayışın hâkim olması gerektiği ortaya konacaktır. Kendini "ceditçiler" olarak adlandıran aydınlar gurubu, bu eski medreselerle toplumun ileriye gitmesinin mümkün olmayacağını dile getirerek okuma yazmanın artması ve kız çocuklarının da erkeklerle eşit bir şekilde eğitim-öğretim faaliyetlerinden faydalanması gerektiğini dile getireceklerdir. İşte bu hareketin içinde yer alan Fatih Kerimî, yazdığı eserler ile gazete ve dergi faaliyetlerinde toplumdaki problemli alanlar üzerinde durarak bunlara çözüm önerileri sunacaktır. Toplumun dertleriyle dertlenen, halkın içinde bulunduğu sıkıntılar üzerinde sürekli düşünen ve sorunlara çözüm bulmayı ilke edinen Kerimî, mensup olduğu Tatar milletinin gelişmesi için sürekli eğitim ve yayın faaliyetleriyle meşgul olmuştur. Bu itibarla yazdığı eserler ve yayıncılık faaliyetlerinde âdeta bir sosyolog gibi toplumdaki sorunlu alanları teşhis etme ve bu alanlara çözüm yolları bulma gayreti içinde bulunmuştur. Bu çalışmada, Fatih Kerimî'nin 1908 yılında Orenburg'da yayımlanan "Tilsiz Hatun" adlı eseri üzerinde durulacaktır. Söz konusu eser Kerimî'nin gazetelerde kaleme aldığı fikrî yazıları ile hikâyelerinde üzerinde durduğu toplumsal konulardan farklı olarak, bireysel bir üslupla kaleme alınması ve mizahi unsurlar içermesi bakımından yazarın diğer eserlerinden ayrılmasıyla dikkat çekmektedir.

ÖZBEKÇE ÖĞRENİYORUZ (OʻZBEKCHA OʻRGANAMIZ)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 54 · Sayfa: 241-244 · DOI: 10.24155/tdk.2022.214
Tam Metin
Prof. Dr. Juliboy Eltazarov, Doç. Dr. Kenan Koç ve Öğr. Gör. Ikhtiyor Yokubov tarafından hazırlanan Özbekçe Öğreniyoruz (Oʻzbekcha Oʻrganamiz) adlı eser, Özbekistan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığının 30. yıl dönümüne ithafen Temmuz 2021'de yayımlanmıştır.

SÜHEYL Ü NEVBAHÂR’DA KAFİYESİZ BEYİTLER SORUNU

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 54 · Sayfa: 7-26
Manzum tarihî metinlerde kullanılmış olan kafiye, redif, vezin vb. şekil özellikleri, bu metinlerin doğru okunması bakımından önemlidir. Çünkü manzum metinlerdeki söz konusu yapılar, metinlerin okunmasında yardımcı unsurlar olup bu konuya ışık tutar. Ancak müstensihlerin tarihî metinlerde zaman zaman yazım yanlışları yapmış olmaları da kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkabilmektedir. Metinlerinde karşılaştığımız bu yazım yanlışlarının düzeltilmesi bazen oldukça uzun zaman alabilir. Bu tür düzeltme teklifleri için bazen metinde kullanılmış olan kafiye, redif ve aliterasyon gibi şekil özelliklerinden veya vezinden yararlanılabilir. Bazen de düzeltme teklifleri için metinde geçen benzer dil yapılarından hareketle karşılaştırmalar yaparak doğru sonuçlara ulaşmak mümkün olabilir. İşte bu makalede Süheyl ü Nevbahâr mesnevisinin metninde müstensihten kaynaklanan yazım yanlışlarından dolayı kafiyesiz gibi görünen bazı beyitler üzerinde durulmaktadır. Makalede ayrıca söz konusu yazım yanlışları ile ilgili okuma teklifleri sunulmaktadır. Süheyl ü Nevbahâr metninde tespit edilmiş olan bu yazım yanlışları, dip nüshayı işaret ettiğinden eldeki nüshaların daha geç döneme ait olduğunu da göstermektedir.

TÜRKÇEDE “ÇOKÇA YAPAN” VE “OLAN”: TARAMA SÖZLÜĞÜ’NDE -AGAN~-AĞAN, -GAN VE DİĞER EKLİ KELİMELER

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 19-45
Tam Metin
Türkçede yeni kelimeler; türetme, birleştirme, kelimeye yeni anlam katma, ödünçleme gibi farklı şekillerde elde edilmektedir. Bu yollardan biri olan türetme, fiil ya da isim kök ve gövdelerine getirilen türetim ekleri ya da yapım ekleri ile yapılmaktadır. Eklendikleri kök ve gövdelerin türüne göre isimden isim, isimden fiil ya da fiilden isim, fiilden fiil türeterek çeşitlenen bu ekler aracılığıyla dildeki yeni kavramlara karşılık bulunmaktadır. -AGAn~-AğAn, -GAn gibi bazı fiilden isim yapan ekler, üzerine geldikleri fiil kök ve gövdelerinden "çokça yapan" ve "olan" anlamı taşıyan isimler türetmektedir. Öyle ki kimi zaman türettikleri kelimelerin taşıdıkları çokluk ya da abartı manasını karşılamak için çok, iyi gibi birtakım zarflara da ihtiyaç duyulmaktadır. Çalışmada veri toplamaya esas olan Tarama Sözlüğü, Türkçenin tarihsel gelişimini göstermesi bakımından araştırmacılar için önemli bir kaynaktır. 1963-1972 yılları arasında altı cilt olarak yayımlanmış, altı cilt içinde 227 kitabın taranmasıyla 14.000 madde başı söz, 60.000 tanığa yer verilmiştir. Tarama Sözlüğü'ndeki "çokça yapan" ve "olan" anlamındaki kullanımların hangi eklerle türetildiğinin sorgulandığı bu çalışmada, -AGAn~-AğAn ve -GAn ekleri sıklıkla olmak üzere -AcAn, -Ak, -GIç/- GUç, -GIn/-GUn ve -sAk fiilden isim yapma eklerinin "çokça yapan" ve "olan" anlamı taşıyan kelimeler türettiği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak tespit edilen 121 kelime, aldıkları eklerden hareketle -AGAn~-AğAn ekli türevler, -GAn ekli türevler ve diğer eklerden oluşan türevler olmak üzere üç başlıkta toplanmıştır.

SÜHEYL Ü NEVBAHÂR’DA YIYIL- VE YIYIL- ŞEKLİNDE OKUNMUŞ FİİLLER ÜZERİNE

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 7-18
Arap harfli Türkçe yazma eserlerde geçen kelime, deyim, atasözü, söz kalıbı vb. yapılar; araştırılmaya değer ayrı ayrı konulardır. Bu metinler üzerinde yapılan okumalar, Türkçenin söz varlığına ışık tuttuğu kadar Türkçe kelimelerde meydana gelen ses ve anlam değişmelerine de ışık tutar. Yazma eserlerin metinlerinden hareketle Türkçe kelimelerin geçmişten günümüze kullanılışları, uğramış olduğu ses değişmeleri, anlam değişmeleri ve anlam incelikleri incelenebilir. Arap harfli Türkçe metinlerde ayrıca sözlü dile ait, ses değişmesine uğramış veya ağız özellikleri taşıyan bazı kelimeler veya farklı dil yapıları da geçer. Bunun yanı sıra bazı kelimeler arasında fonetik benzerlikler, yakınlıklar söz konusu olabilmektedir. Böylesi durumlarda kelimelerin okunuşunda yanılgılar olduğu, yanlışlıklar yapıldığı görülebilir. İşte bu yanılgıların ve yanlışlıkların örnekleri de Arap harfli yazma eserler üzerinde yapılan bilimsel çalışmalarda izlenebilir. Nitekim Süheyl ü Nevbahâr üzerinde yapılmış olan çalışmalarda da böylesi veya daha başka konularda yanlış okuma ve anlamalar olmuştur. Bu mesnevinin okunma ve anlaşılma sorunlarına farklı çalışmalarda dikkat çekilmiştir. Makalede önce Süheyl ü Nevbahâr üzerine yapılmış olan çalışmalar konusunda özet olarak bilgi verildi. Daha sonra araştırmalarda yıyıl- ve yiyil- şeklinde okunmuş olan fiillerin örnekleri üzerinde bazı yorumlar yapıldı. Söz konusu fiillerin geçtiği toplam altı yerdeki bağlam incelenerek ayrı ayrı değerlendirildi. Son olarak bağlam ışığında okuma ve anlam teklifleri sunulup her örneğin geçtiği beyit Türkiye Türkçesine aktarıldı.

ABDURRAHMAN AĞA DİLBAZOĞLU VE GENCE HANLIĞI’NIN İŞGALİNE DAİR ŞİİRLERİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 133-186
Gence Hanlığı ve Cevad Han, 19. yüzyıl başlarını anlatan pek çok edebî eserin konusu olmuştur. Bu bakımdan Abdurrahman Ağa Dilbazoğlu'nun Gence Hanlığı hakkında yazdığı şiirleri dikkat çekmektedir. Abdurrahman Ağa Dilbazoğlu; şimdiye kadar hakkında ne Azerbaycan'da ne de Türkiye'de ayrıca bir çalışma yapılmayan ve eserleri incelenmeyen 18-19. yüzyıl şairidir. Gürcü çarı tarafından hain ilan edilip gözlerine mil sürülmüştür. Şairin günümüze dört şiiri ulaşmıştır. Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde öncelikle Gence Hanlığının işgali hakkında bilgiler, daha sonra Gence Hanlığının işgaline dair 19. yüzyılda yazılan şiirler ele alınmıştır. İkinci bölüm, üç alt başlık altında incelenmektedir. Bu bölümde Dilbazoğulları nesli, şairin hayatı ve Mirvardi Dilbazi'nin Abdurrahman Ağa Dilbazoğlu karakterini yarattığı "Kör Şair" manzumesi üzerinde durulmuştur. Son bölümde ise şairin günümüze ulaşan dört şiiri incelenmiştir. Otuz dokuz beşlikten oluşan "Bir rivayet söyle, ey dil, çark-ı kecreftarden" başlıklı şiir; Gence Hanlığı'nın direnişini, savaş sürecindeki birçok detayı tasvir ettiği için tarihî olaylarla karşılaştırılarak daha ayrıntılı şekilde incelenmiştir. Tarihî kaynaklar olarak daha çok 19. yüzyıla ait Rus arşiv belgelerine başvurulmuştur. Çalışmanın amacı; 19. yüzyıl Azerbaycan edebiyatında istiklal konusuna dikkat çekmek, ister kişiliği isterse de eserleriyle tanınmayı hak eden Abdurrahman Ağa Dilbazoğlu hakkında bilgi vermek, şairin Gence Hanlığı'nın direnişi ve Cevad Han hakkında yazdığı eserleri inceleyerek edebiyat tarihine kazandırmaktır.