316 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Dil Kurumu 316
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Erol Deniz 6
- Sadettin Özçelik 6
- Atilla Bağcı 5
- Cüneyt Akın 5
Anahtar Kelimeler
- Azerbaycan edebiyatı 10
- Turkish 10
- edebiyat 9
- literature 9
- şiir 9
- Türk 9
- Altay 7
- Azerbaijani literature 7
- kitabe 7
- Türkçe 7
ÖZBEK TÜRKÇESİNDE EKSİLTMELİ KULLANIM BİÇİMLERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 48-77
Özet
Eksiltme, konuşma ya da yazı dilinde bir sesten bir cümle düzeyine kadar gidebilir. Konuşma veya yazı dilinde eksiltme; en az çaba yasasının, bir başka deyişle enerjide tasarrufun bir sonucudur. Dünyada "Zipf yasası" olarak da bilinen en az çaba yasası; tekrara düşmeden, sözü fazla uzatmadan, ekonomik ama karşıdaki kişinin anlayabileceği en etkili şekilde dili kullanmaktır. Bu nedenle konuşur ya da yazar, kullandığı dilin kuralları çerçevesinde çeşitli eksiltmeler yapabilmektedir. Konuşma dilinde sıklıkla karşılaşılan eksiltme örneklerinin, bazı durumlarda yazı dilinde de kullanıldığı görülmektedir. Konuşma dilinde eksiltmenin belirli bir kuralı ya da düzeni olmadığı için yapılan incelemelerde konuşma dilinin temel alınması doğru sonuçlar vermeyebilir. Bu nedenle eksiltmeyle ilgili çalışmalarda daha çok yazılı metinler kaynak olarak seçilmektedir. Bu çalışmada da konu, Özbek Türkçesi eserlerinden seçilmiş bazı metinler çerçevesinde ele alınmıştır. Çalışmada, eksiltme yapılarının Özbek Türkçesindeki kullanım biçimleri üzerinde durulmuştur. Bundaki amaç, genel olarak eksiltmenin Özbek Türkçesindeki oluşum biçimlerini göstermektir. Bu sebeple öncelikle eksiltme terimi konusunda Türkiye ve Özbekistan dil bilimindeki görüşler verilmiş, bu konuda dile getirilen diğer terimler gösterilmiş, eksiltme konusuyla doğrudan ilişkili olan ve eksiltmenin oluşum sebebi kabul edilen en az çaba yasası üzerinde durulmuştur. Daha sonra Özbek Türkçesinde eksiltme konusu; edebȋ eserlerden seçilen metinlerden hareketle ek, kelime, kelime grubu ve cümle düzeyinde incelenmiştir. Böylelikle konu, bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmiştir.
GÜNEY SİBİRYA’DA (ALTAY BÖLGESİ) BİR AYDINLANMA HAREKETİ OLARAK AK CAÑ / SÜT CAÑ (BURHANİZM): TEŞEKKÜLÜ, TEMEL İLKELERİ VE TARİHÎ SEYRİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 80-131
Özet
Rus-Japon Savaşı (8 Şubat 1904-5 Eylül 1905) sırasında Batı literatüründe Burhanizm olarak bilinen fakat Altay Türklerinin Ak Cañ (Ak Din) veya Süt Cañ (Süt Dini) olarak adlandırdıkları inanç sistemi 1904 yılında ortaya çıkmıştır. Bu din, halkını baskıdan kurtarmak için geri dönecek bir kağan olan Oyrot Kaan'ın dönüşüne dair efsaneler ve Amır Sanaa ile Şunu gibi bir takım tarihî şahsiyetlerden ilham almıştır. Bu inanç sistemi dünyanın değişik yerlerinde benzerleri görülen nativistic movement (yerelliği canlandırma) hareketi olarak da kabul edilebilir. Ak Cañ; Ruslara, Rus olan her şeye, Hristiyanlığa ve Altay Şamanizmi'ne bir tepki olarak ortaya çıkmış olmasına rağmen zaman içinde Altay Şamanizmine ait bazı unsurları tekrar bünyesine almıştır. Bu inanç sisteminin ortaya çıkışını hazırlayan çeşitli etkenler vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir: Ruslara duyulan nefret, Rusların adaletsiz ve haksız bir şekilde Altay topraklarına yerleşmesi, Rus tüccarların ekonomik baskısı, msyonerlerin baskısı, Altay Şamanizminin Hristiyanlık karşısındaki zayıflığı ve ihtiyaçlara cevap veremez hâle gelmesi, Moğol Budistlerin propagandası, Rus-Japon savaşının yarattığı gerginliğine bağlı olarak Altay Türkleri arasında ortaya çıkan Japon sempatisi. Bu sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan Burhanizm (Ak Cañ/Süt Cañ), SSCB'nin 1991'de dağılmasından sonra Altay Türkleri için kimlik arayışlarında en önemli unsurlardan biri olmuştur.
KAZAK HALKININ YENİ ÖMÜR, YENİ YIL VE YENİ GÜNLE GÖRÜŞMESİ: AMAL (KÖRİSÜW) MEREKESİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 209-227
Özet
Bu çalışmada konargöçer Kazak halkının kıştan sağ salim çıkışının mutluluğunu birbiriyle görüşerek kutladığı Amal (Körisüw) Bayramı ele alınmıştır. Yeni yılın başladığı gün olarak kabul edilen bu bayram, 14 Mart'ta kutlanmaktadır. Amal Merekesi, özellikle Kazakistan'ın batı bölgelerinde kutlanırken günümüzde ulusal düzeyde Kazakistan'ın bütününde kutlanmaya başlanmıştır. Eski Baybaqtı Qazıbek takvimine göre Nawrız'ın birinci günü, çağdaş takvimde 14 Mart'a denk gelmektedir. 1918 yılında Rusya ile birlikte Kazakistan'da takvim değişikliği yaşansa da ülkenin batısında, eski halk takvimine uygun olarak 14 Mart tarihi korunmuştur. Başlangıçta Nawrız ve Amal Merekesi bir olsa da günümüzde bu iki bayramın farklı özellikleri ön plana çıkarak birbirinden ayrışmıştır. Bu ayrım sadece tarih farklılığından ibaret değildir. Kendine özgü ritüeller oluşmuş ve kalıplaşmıştır. Amal (Körisüw) Bayramı'nın birleştirici, canlandırıcı, eğitici ve rahatlatıcı olmak üzere dört temel işlevi olduğu görülmektedir. Çalışmanın amacını Amal Bayramı'nın kökenlerinin, kutlama geleneklerinin ve işlevlerinin sözlü ve yazılı kaynaklara dayalı olarak incelenip ortaya çıkarılması oluşturmaktadır. Çalışmada literatür taraması ve yönlendirilmiş görüşme tekniği ile derleme metotları kullanılmıştır. Kazakistan'da bağımsızlıktan sonraki yıllarda, manevî uyanış sağlayacak projelere ve geleneğe daha çok önem verildiği görülmektedir. Bu sebeple yerel bir bayram görünümündeki Amal Merekesi ulusal düzeye çıkartılarak daha çok tanınır hâle gelmiştir. Nevruz Bayramı etkinliklerinin, her birinin kendine ait içeriği ve adı olmak üzere dokuz gün boyunca kutlanacağı bildirilmiştir. Buna göre Kazakistan'da Nevruz Bayramı kutlamaları, 14 Mart Amal (Körisüw) Günü ile başlamaktadır.
“SANCHO’NUN SABAH YÜRÜYÜŞÜ”NÜN RUS BİÇİMCİLİĞİ AÇISINDAN ELEŞTİRİSİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 187-207
Özet
Rus biçimciliği; bir eserin edebîliğini, eserden hareket ederek kendine özgü kavramlarla ortaya koymaya çalışan nesnel bir eleştiri yöntemidir. Bu eleştiri yöntemine göre edebîlik; şiir ve şiire yakın türlerde "alışılmışın kırılması", roman ve romana yakın türlerde ise "süje"nin kurgulanışı ile sağlanır. Alışılmışın kırılması; bir metinde, günlük dilde kanıksanan yapılardan farklı dilsel formların oluşturulmasıdır. Süje ise olay ve durumların gerçekte olması beklenenden farklı şekilde organize edilmesidir. Alışılmış bir yapı okur tarafından otomatik bir şekilde algılanır, bu yüzden de yapı fark edilmez hâle gelir ve beklenen edebî etki ortaya çıkmaz. Otomatik algılamanın zararlı etkisi ancak bu olumsuz durumun ortadan kaldırılmasıyla yani alışılmış yapının farklılaştırılmasıyla aşılabilir. Temel olarak bu iki düzenleme, metnin otomatik algılanmasının önüne geçip onu algılanır hâle getirir ve edebîliği sağlar. Haldun TANER, Türk hikâyeciliğinin öncü ve önemli bir yazarıdır. Modern hikâye tekniklerini ustaca kullanan yazar, edebîliği eserlerinde etkili ve özgün şekilde yaratmıştır. Kahramanının bir köpek olduğu "Sancho'nun Sabah Yürüyüşü", yazarın edebîliği sağlamada dikkat çekici ve özgün kullanımlar sergilediği bir hikâyesidir. Bu çalışmanın amacı, "Sancho'nun Sabah Yürüyüşü"nün Rus biçimciliği açısından eleştirisidir. Hikâyede, edebîliğin nasıl oluşturulduğu alışılmışın kırılması ve süje kavramlarından hareketle örnekler üzerinden ortaya konmaya çalışılmıştır. Hikâyedeki yapı, bu kavramlar açısından incelenmiş ve edebîliğin nasıl yaratıldığı metinden hareketle aydınlatılmak istenmiştir. Eleştirinin sonunda ise hikâyenin edebî boyutu ile ilgili Rus biçimciliği açısından bir sonuca ulaşılması hedeflenmiştir.
ŞAHSEVEN TÜRKLERİNDEN ATASÖZÜ VE DEYİM ÖRNEKLERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 229-261
Özet
Atasözleri; toplumların uzun süren gözlem ve deneyimleri sonucu ürettikleri, genelgeçer yargılar içeren, sözlü kültür mirası içinde yer alan, yol gösterici ve öğüt verici, halka mal olmuş anonim kalıp sözlerdir. Deyimler ise gerçek anlamından kısmen veya tamamen uzaklaşmış, ilgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbekleridir. Atasözleri ve deyimler; Türklerin evren algısını, dünya görüşünü, düşünce ve hayat tarzını en seçkin bir biçimde ortaya koyan ürünlerdir. Türk dünyasının ve Türklük biliminin yeteri kadar gün yüzüne çıkarılmamış bir parçası olan Şahseven Türkleri, günümüzde İran'ın Erdebil, Doğu Azerbaycan ve Zencan eyaletlerinde yaşayan ve yaylak kışlak hayatı süren bir Türk topluluğudur. Büyük bir bölümü XVI. yüzyılda Anadolu coğrafyasından aşiretler hâlinde göç eden Oğuz Türklerinden oluşan Şahsevenler, hâlihazırda İran'da Kaşkay Türklerinden sonra yaylak kışlak hayatı süren ikinci büyük Türk topluluğudur. Bu çalışmada, öncelikle Şahseven Türkleri hakkında kısaca bilgi verilmiş ve atasözleri ve deyimlerle ilgili genel tanımlar sunulmuştur. Daha sonra 2018 ve 2019 yılları arasında yapılan alan araştırmaları neticesinde Erdebil, Doğu Azerbaycan ve Zencan'da yaşayan Şahseven Türklerinden derlenen 109 atasözü ve 113 deyim incelenmiştir.Kaynak kişilerden derlenen deyim ve atasözleri, çeviri yazı alfabesine aktarılmış ve bu hâliyle yapı ve kavram bakımından ele alınmıştır. Çalışmanın sonuç bölümünde, Şahseven atasözleri ve deyimleriyle ilgili genel bir değerlendirme yapılarak Şahseven Türklerinden derlenen deyim ve atasözleri Türkiye Türkçesine aktarılıp alfabetik olarak sıralanmıştır.
TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR ARAŞTIRMALARINA YENİ BİR KATKI: TÜRK DÜNYASI KÜLTÜRÜ I-II
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2022, Sayı 53 · Sayfa: 263-269
Özet
Hâlen Nevşehir Hacı Bektaş Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Halk Edebiyatı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayram DURBİLMEZ (d. 1968, Yozgat/Sorgun), 1991 yılında mezun olduğu Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde araştırma görevlisi olarak akademik çalışmalarına başladığında mutlu bir olay içinde buldu kendini. Sovyetler Birliği dağılmış, Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarına kavuşmuş, kapalı sınırlar, kapılar açılmış, bilimsel seyahatler az da olsa başlamıştı. Halk edebiyatı, halk bilimi dallarında uzmanlık eğitimini tercih ettiğinden önünde uçsuz bucaksız bir araştırma alanı bulunuyordu. Bir yandan Erciyes Üniversitesinde lisansüstü eğitimini ve akademik kariyer basamaklarını tamamlarken diğer yandan da Türk Cumhuriyetlerinde kültür araştırmalarına yöneldi. Üniversitesinde 1999'da öğretim görevlisi, 2009'da yardımcı doçent, 2010'da doçent ve 2018'de profesör kadrosuna atandı.
Eski Türkçeden Günümüze Seş- ve Çöz- Fiilleri
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 95-132
Özet
Bu makalede, seş- fiili ve türevleri ile çöz- fiilinin tarihî Türk dillerinden günümüze kadar, yazılı metinlerdeki kullanım alanı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla; Eski Türkçe, Orta Türkçe, Yeni Türkçe ve Çağdaş Türk dillerinde ilgili fiillerin kullanımı incelenmiştir. Çalışmada, seş- fiilinin türevi olarak şeş-, şiş-, çeş-, çiş-, çiç-, yeş-, yiş-, yiz-, eş- fiillerinin kullanım alanları üzerinde tek tek durulmuştur. Metinlerin zaman aralığı geniş tutularak, bu fiil türevlerinin Türkçenin yazı diline ne zaman katıldığı, tarihsel açıdan nasıl bir değişkenlik gösterdiği araştırılmıştır. Bu fiilin türevleri dışında çöz- fiilinin de Eski Türkçeden günümüze kadarki durumuna ayrıntılı bakılmıştır. Makalenin temel hedefi; seş- ve çöz- fiillerinin eş zamanlı kullanılan aynı anlamı veren iki farklı fiil mi yoksa çöz- fiilinin seş- fiilinden kimi ses olaylarıyla değişen bir fiil mi olduğunu ayırt etmektir. Buna göre ses bilgisel düzlemde gerekli örneklerine ulaşılamayan söz başı s->ç- değişimi tespit edilemediği için bu iki fiilin (seşve çöz- fiillerinin), işlevleri bakımından benzerlik gösteren birbirinden farklı fiil oldukları görülmüştür. Bununla birlikte Eski Türkçede "çöz-, ayır-" anlamlarına gelen başka fiillerin varlığı da bilinmektedir: adır- fiili gibi. Fakat bu çalışmanın odaklandığı nokta, birbirleriyle ses bilgisel ve anlam bilimsel düzlemde ilişki kuran ve birbirinin türevi niteliğinde olan "çöz-" anlamlı fiillerin kullanım alanını incelemektir. Ayrıca asıl fiil olarak belirlenen seş- fiilinden türeyen diğer fiil formlarının hangi ses değişikliklerine uğradığı ortaya konmuştur. Neticede, Türk yazı dillerinde "çöz-" anlamlı, anlaşılabilir ses bilgisi farklılıkları olan fiil ve türevleri ile Türkçenin fiil çeşitliliği örneklendirilmiştir.
Kutb’un Hüsrev ü Şîrîn’inde Oğuzca Özellikler
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 11-32
Özet
XIII. yüzyıldan itibaren Harezm ve Sirderya'nın aşağı kesimlerinde, kısmen Oğuz (Türkmen) ve Kıpçak yerli ağızlarının etkisi altında ve Karahanlı Türkçesinin devamı niteliğindeki geçiş dönemine "Harezm Türkçesi" denir. Harezm dönemi eserlerinin en belirgin ortak özellikleri Doğu Türkçesi ile birlikte Oğuz-Türkmen ve Kıpçak Türkçesi dil özelliklerini bir arada barındırmasıdır. Karma dil özelliğine sahip Harezm Türkçesiyle yazılmış eserlerden biri de XIV. yüzyılın ilk yarısında, 1340-1342 yılları arasında Kutb tarafından Farsçadan Nizamî'nin aynı adlı eserinden tercüme edilmiş olan Hüsrev ü Şîrîn'dir. Ḫüsrev ü Şîrîn adlı mesnevi, Fars edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Genceli Nizamî tarafından XII. yüzyılda yazılmıştır. Kutb'un Hüsrev ü Şîrîn'i bir Kıpçak Türkü olan Berke Fakih tarafından 1383 yılında istinsah edilmiştir. Bu nüsha, Paris Bibliothèque Nationale'da 312 numara ile kayıtlıdır. Harezm sahasında yazılan eserler arasında Kutb'un Ḫüsrev ü Şîrîn'inin önemli bir yeri vardır. Ḫüsrev ü Şîrîn bir aşk mesnevisidir. Konusu bakımından devrin diğer eserlerinden ayrılmaktadır. Eser üzerinde ilk çalışmayı Ananiasz Zajączkowski yapmıştır. Zajączkowski, 1958 yılında eserin transkripsiyonlu metnini ve tıpkıbasımını, 1961 yılında ise sözlüğünü neşretmiştir. Ḫüsrev ü Şîrîn'in transkripsiyonlu metnini Hacıeminoğlu da yayımlamıştır. Eserin dili hakkında farklı görüşler vardır. Harezm Türkçesinin genel dil özelliklerinin yanı sıra Oğuzca özellikler de taşıdığı dikkati çekmektedir. Bu çalışmada, Ḫüsrev ü Şîrîn'de yer alan Oğuzca ses ve şekil özellikleri incelenmiştir. Hüsrev Şîrîn'de tespit edilen Oğuzca ses ve şekil özellikleri ile söz varlığına dair örnekler, Hacıeminoğlu tarafından yayımlanan metinde geçtiği mısra numaraları verilerek gösterilmiştir.
Yenisey Yazıtlarında İleri Ögeler
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 33-70
Özet
Yenisey (Tuva ve Hakasya) bölgesi yazıtları, eski Türk yazısıyla taşlara işlenmiş mezar taşı yazıtlarıdır. Eldeki veriler ışığında hangi tarihlerde dikildiği bilinmeyen bu yazıtlar, eski Türk yazısının kullanıldığı diğer yazıt ve el yazmalarından kimi farklılıklar içermektedir. Bu yazıtlarda kullanılan kimi yazı karakterleri, dil bilgisel yapılar, anlamsal çağrışımlar ve bağlam içerisinde geçen sözcükler söz konusu farklılıkları oluşturan kimi unsurlardır. Farklılıklarının yanında eski Türk yazıt ve el yazmaları ortak unsurlar barındırmaktadır. Bu ortaklıklar bağlamında Yenisey bölgesi yazıtlarının söz varlığı açısından incelenmesi, bu yazıtların anlaşılmasında katkılar sunmaktadır. Kimi türemiş sözcüklerin kök biçimlerinin tespiti bu noktada önemli bir konudur. Yazıtların yazarları, türemiş biçimlerini kullandıkları sözcüklerin kök biçimlerinden haberdardılar. Bu tip kök biçimleri bağlam içerisinde yer almayıp türemiş biçimleri bulunan yapılara ileri öge denilmektedir. Bu yazıda Yenisey Yazıtları'nda görülen ileri ögeler tespit edilecektir. Bu tespit, Yenisey Yazıtları'nın diğer yazıt ve el yazmaları ile söz varlığı açısından ortaklık ve bağlantılarının saptanmasına katkılar sunacaktır. Kök biçimlerin saptanması, Yenisey Yazıtları'nın söz varlığı açısından zenginliğini anlamakta önemli bir yere sahiptir. Çalışmada, gövde biçim olarak belirlenen yapılar kök biçime ulaşıncaya kadar yapısal ve anlamsal açıdan çözümlenecektir. Bu çalışma, yazıt ve el yazmalarında sözcük türetiminin, sözcüklerin anlamsal boyutlarının, ses değişim ve gelişimlerinin ve o dönemde Türk dilinin lehçe farklılıklarının anlaşılmasına da katkılar sunacaktır. Ayrıca üzerinde durulan sözcüklerin derin etimolojik açıklamaları yapılmış olacaktır.
Süheyl ü Nevbahâr ve Tarama Sözlüğünde Geçen Kazılu Üzerine
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 85-94
Özet
Tarihî metin okumaları bakımından dilin kelime, deyim, atasözü, söz kalıbı vb. yapıları araştırılmaya değer ayrı ayrı konulardır. Metin okumaları, Türkçe söz varlığı ile ilgili farklı konulara ışık tuttuğu kadar alınma kelimelerdeki ses ve anlam değişmelerine de ışık tutar. Alınma kelimelerin de geçmişten günümüze hangi ses değişmelerine uğradığını, kullanılış şekillerini, anlam değişmelerini ve inceliklerini tarihi metinlerden izlemek mümkündür. Tarama Sözlüğü, Türkçe kelimelerin madde başı yapıldığı, Eski Anadolu Türkçesi metinlerinden alınan tanıklar üzerine kurulmuş önemli bir sözlüktür. Bu nedenle Türk Dili ve Edebiyatı araştırmacıları sıklıkla Tarama Sözlüğü'ne başvurur. Bu Sözlük, Süheyl ü Nevbahâr mesnevisinden alınmış çok sayıda tanık içerir. Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde fonetik değişime uğramış birçok Arapça kelime geçer. Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde fonetik değişime uğramış olan Arapça kelimelerin bir kısmı Türkçe kelimelerle karıştırılabilecek ve yanılgıya sebep olabilecek ses benzerliği taşıyabilmektedir. Böylesi durumlarda söz konusu kelimelerin okunuşunda ve anlamlandırılmasında birtakım problemler veya yanlışlıklar görülebilir. İşte bu makalede Süheyl ü Nevbahâr'da yanlış anlaşılmış ve Tarama Sözlüğü'nde ise hem yanlış anlaşılmış hem de yanlış madde başı altında tanık gösterilmiş olan kazılu kelimesi üzerinde durulmaktadır. Ayrıca kazılu kelimesindeki ses olayları, kelimenin yapısı ve anlamı üzerinde durulmaktadır.