955 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dil Kurumu
  • Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Karluklara Ait “Çoglan” Unvanı Hakkında

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 71-84
Karluklar; Köktürk, Uygur ve Karahanlı devletlerinin kuruluş ve yıkılışında önemli roller oynamış bir Türk boyudur. Arkeolojik ve nümizmatik belgeler, yazıtlar, Çin yıllıkları, Arap ve Fars tarih kaynakları Karluklar hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. Karluklar hakkındaki tarihî belgeler üzerine dünya literatüründe önemli bir külliyat bulunmaktadır. Bu makalenin amacı, ne bu külliyatı değerlendirmek ne de Karluk tarihi hakkında yeni bir vesika ortaya koymaktır. Orta Çağ Türk tarihinde belki de Oğuzlardan sonra en kalabalık ve en mühim boy olan Karluklar hakkında Kâşgarlı Mahmut oldukça ketum davranmış; hatta Kâşgarlı, Karluklara sınıflandırmasında ve haritasında yer vermemiştir. Çoglan, Kâşgarlı Mahmut'un Dîvân'da Karluklarla ilişkilendirdiği on bir kelime (ebe, çahşak, ker-, kerit-, oluç, sagur-, serker, sogut, susgak, ügürgen, yuŋ) ve üç unvandan (çoglan, köl irkin, sagun) biridir. Kâşgarlı, "Karluk büyüklerinin adlarındandır" şeklinde yaptığı açıklamanın dışında bu kelime hakkında başka bir bilgi vermemiştir. Kelimenin İslamlık öncesinde kaydedilmemiş olması ve Kâşgarlı'nın verdiği bir satırlık malumat dışında hakkında bilgi bulunmamasına rağmen Dîvân'da yer alması ilgi çekicidir. Bu makalenin amacı, ilgili kelimeyi etimolojik olarak açıklığa kavuşturmaktır. Meselemiz, bir cümlelik bilginin mümkün olduğunca genişletilmesi olduğu için makalede önce Karluklar hakkında kısa bir bilgi verilmiş; konunun daha iyi anlaşılması için de tarihî arka plan çerçevesinde eski Türk devletlerinin teşkilat yapısında Karlukların hiyerarşik açıdan konumuna kısaca değinilmiştir.

Nesîmî Mahlaslı Bilinmeyen Bir Hz. Ali Velâyet-Nâmesi ve Bazı Yeni Şiirler

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 195-232 · DOI: 10.24155/tdk.2021.182
Bu çalışmada Nesîmî mahlaslı, kaynaklarda geçmeyen ve daha önce yayınlanmamış "Velâyet-nâme-i Şâh-ı Velâyet" başlıklı, kaside nazım şekline uygun, 36 beyitlik bir manzume ile ikisi murabba, üçü gazel formundaki beş manzume değerlendirilmiş ve metinleri yayımlanmıştır. Kısaca din ve tarikat ileri gelenlerinin hayatlarını ve menkıbelerini anlatan kitap olarak tarif edilen velâyet-nâmeler, dinî-tasavvufi Türk edebiyatının yaygın türlerindendir. Ahmed Yesevî, Mevlânâ, Hâcı Bektaş-ı Velî, Seyyid Battal Gâzî, Sarı Saltık, Ahi Evran, Kaygusuz Abdal, Abdal Musa vb. birçok din ve tarikat ulusu hakkında bu tarzda eserler yazılmış olmakla birlikte, Hz. Ali hakkında yazılmış bir velâyet-nâmeye ilk defa rastlanmaktadır. Yazıda öncelikle bu konu kısaca değerlendirilmiş, daha sonra tartışılan ve karıştırılan Nesîmîler meselesine değinilmiştir. Türk edebiyatının en ünlü şairlerinden biri olan Seyyid Nesîmî, hayatı ve şiirleriyle Türk insanını derinden etkilemiştir. Onun ölümünden sonra da kimi zaman aynı mahlasta takipçileri ortaya çıkmıştır. Bunların içinde en çok tanınanı Kul Nesîmî'dir. Hem mahlas birliği hem de inanç ve söyleyiş benzerliği olunca ister istemez bu farklı şairlerin şiirleri karıştırılmış, çoğu zaman Nesîmî mahlaslı bütün şiirler Seyyid Nesîmî'ye mal edilmiştir. Bunların ayrılması da oldukça güçtür. Bu anlamda makalede söz konusu Hz. Ali Velâyet-nâmesi'nin ve diğer şiirlerin de hangi Nesîmî'ye ait olduğu konusu tartışılmıştır. Ardından Velâyet-nâme'nin ve diğer manzumelerin bulunduğu iki yazma nüsha hakkında bilgi verilmiştir. Ardından Velâyet-nâme'nin ve tespit edilen diğer manzumelerin şekil ve muhtevaları üzerinde durulmuştur. Velâyet-nâme'de Hz. Ali'nin büyüklüğü ve kahramanlığı klasik İslami/sünni çizgiden farklı, biraz daha mübalağalı ve mitolojik bir tarzda anlatılmaktadır. Ayrıca eserin kurgu ve kısmen muhteva itibarıyla Yemînî'nin Fazîlet-nâme'sindeki bir kıssa ile benzerliği dikkati çekmektedir. Bu bakımdan Yemînî'nin Fazîlet-nâme'si ile Nesîmî'nin Velâyet-nâme'si arasında bir karşılaştırma da yapılmıştır. Diğer manzumelerde ise daha çok Hz. Ali ve Hz. Hüseyin sevgisi dile getirilmiştir. Yazının sonunda bahsedilen manzumelerin çeviri yazılı metinleri sunulmuştur. Yazının hem Nesîmî mahlasını taşıyan bilinmeyen bir eseri ve yeni manzumeleri, hem Hz. Ali hakkında yazılmış, kısmen mitolojik bilinmeyen bir Velâyet-nâme'yi ortaya koyması, ayrıca Nesîmî tartışmalarına dikkati çekmesi bakımından faydalı olacağı düşünülmektedir.

Karabağ Ağzı Özelliklerinin Azerbaycan Dilinin Dialektoloji Atlası’nda Görünümü

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 133-168
Karabağ, Azerbaycan toprakları içinde Ağdam, Terter, Yevlah, Füzuli, Beylegan, Gubadlı, Cebrail, Mingeçevir, Ağcabedi, Hocavend, Şuşa, Hankendi, Laçın, Kelbecer, Hanlar, Gorus, Akdere, Berde, Zengezur, Hadrut rayonlarından oluşmaktadır. Bölge, Osmanlılar döneminde Talış ve Gulüstan, Haçın, Çilaberd, Verende ve Dizak olak üzere beş bölgeye ayrılmış ve demografik özellikler vergi defterlerine ayrıntılı olarak kaydedilmiştir. Karabağ topraklarına 1990 öncesinde başlayan Ermeni saldırıları giderek artmış ve bu bölge, Ermenistan tarafından 1993 yılı itibarıyla tamamen işgal edilmiştir. Bu tarihten sonra aradan geçen yaklaşık otuz yılın ardından 2020 yılında Ermenistan'ın saldırılarıyla başlayan çatışmaların sonunda Ermenistan büyük bir yenilgiye uğratılmış ve bölgedeki işgal sona erdirilmiştir. Karabağ, yeniden Azerbaycan topraklarına katılmıştır. Azerbaycan Türkçesinde diğer dillerde de olduğu gibi zaman içerisinde değişmeler olmuştur. Kafkaslarda ve dünyanın değişik bölgelerinde (Gürcistan, İran, Türkiye, Dağıstan, Irak) değişik ses ve söyleyiş özelliklerine sahip biçimleriyle konuşulan Azerbaycan Türkçesi, Azerbaycan coğrafyasında da birbirinden farklı ağızlara ayrılmış ve coğrafya esasına göre Doğu, Batı, Kuzey ve Güney olmak üzere 4 ağız grubundan meydana gelmiştir. Karabağ ağzı Batı grubu ağızların içerisindedir. Bu makalede Batı grubu ağızların ve Karabağ ağzının belirleyici özellikleri verilmiştir. Çalışmanın esasını ise Karabağ ağzı özelliklerinin Azerbaycan Dilinin Dialektoloji Atlası üzerinden tespit edilmesi oluşturmaktadır. Karabağ ağzı, Atlas üzerindeki ses ve söyleyiş, yapı bilgisi, söz dizimi ve söz varlığı özellikleri esas alınarak toplam 128 harita üzerinden aktarılmıştır. Her maddede, Karabağ ağzındaki kullanıma dair seçilen bir özelliğin bölgedeki rayonlarda kullanılış biçimi örnek sözcüklerin ve bunların kullanıldığı yerlerin verilmesiyle anlatılmıştır. Makalenin sonunda, Türkiye Türkçesi için de bir ağız atlası çalışmasının yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bosna Hersek Tarihinde Türkçenin Etkisi

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 291-310 · DOI: 10.24155/tdk.2021.185
Bosna Hersek tarih boyunca Roma İmparatorluğu, Bizanslılar, Hun Türkleri, Osmanlı İmparatorluğu gibi pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı Devleti'nin 1463 yılında bu coğrafyaya gelmesiyle halk İslamiyet ile Türkçeyi ve Türk kültürünü benimsemiştir. Osmanlı hâkimiyetinden 1878 yılına kadar olan dönemde, birçok okulda Türkçe dersleri yer almıştır. Bu dönemde Türkçeye duyulan ilginin bir sonucu olarak sözlük çalışmaları da yapılmıştır. Zamanla Türkçe gazeteler çıkarılmış, Bosna edebiyatında Türkçeye yer verilmiş ve okullarda Türkçe okutulmaya başlanmıştır. Bosna Hersek'in Osmanlı idaresinden çıktığı süreçte de Türkçe kullanılmaya devam etmiştir. Yugoslavya döneminde Türkçenin hâkimiyeti devam etmiş, Türkçe eserler yazılmıştır. 116 Bosna Hersekli şair şiirlerini Türkçe yazmıştır, Bosna divan edebiyatı ortaya çıkmıştır. Sevdalinkalar, destanlar, fıkralar ve Karagöz-Hacivat gibi Bosna edebiyatı ürünlerinde de Türk Dili ve kültürünün etkisi görülmektedir. 1992-1995 yılları arasında gerçekleşen savaştan sonraki dönem Türkçe için yeni bir devrin başlangıcı olmuştur. Pek çok üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri açılmıştır. Türkçe, Bosna Hersek'te zorunlu / seçmeli ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Türkçe kursları açılmış, aynı zamanda Türkçe yayın yapan basın-yayın organları da Bosna Hersek'te yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bosna Hersek'te lisansüstü Türkçe öğretimi faaliyetleri Saraybosna, Zenica, Tuzla, Mostar Džemal Bijedić ve Uluslararası Saraybosna üniversitelerinin Türkoloji bölümlerinde yapılmaktadır. Türkiye'den her yıl bu kurumlara Millî Eğitim Bakanlığı tarafından okutman ve Maarif Vakfı okuluna öğretmen görevlendirilmesi yapılmaktadır. Bu çalışmada Bosna Hersek'te geçmişten günümüze Türk Dili ve Edebiyatı öğretimi ile bunun Bosna Hersek dil ve edebiyatına etkisi değerlendirilecektir.

Kazan Tatar Edebiyatında Tarihî Roman Türü Üzerine

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 233-266 · DOI: 10.24155/tdk.2021.183
Tatar tarihi üzerine ilk çalışmalar XX. yüzyılın başlarında tarih, edebiyat ve edebiyat bilimi dallarında ilk denemelerle başlar. Ancak Sovyet ideolojisi döneminde tarihsellik eğilimi, daha çok XX. yüzyılda gerçekleşen inkılapları ve savaşları konu eden eserlerle sınırlı kalmıştır. Altmışlı yıllar toplumunda Kruşçev yumuşaklığı ismi ile tarihe geçen açıklık ve demokratik değişimler, edebiyat ve sanat üzerindeki ideolojik baskıları biraz zayıflatır. Bulgar atalarımızın yaşadığı kadim topraklarda arkeoloji çalışmalarının başlatılması, edebiyatçıları yeni araştırmalara yönlendirir. Yeni sürecin kapıları ilk olarak Nurihan Fettah'ın İtěl Suvı Aka Torur (İtil Suyu Akıyor, 1969) adındaki romanıyla açılır. Bundan sonra, özellikle 1980'li yıllardan Tatar halkının en eski dönemlerde yaşadığı önemli tarihî evrelerini gün ışığına çıkartmakla birlikte, XX. yüzyılda gerçekleşen siyasi inkılaplar ve savaşlar, tarihte iz bırakan şahısları, açlık ve kolhozlaşma süreci gibi tarihî olayları yeniden değerlendiren çok sayıda roman yazıldı. Tatar tarihî romanının gelişiminin Türkiye'de günümüze kadar bir bütün olarak neredeyse hiç incelenmediğini göz önünde bulundurarak, çalışmamızda; Tatar tarihî romanının oluşumu, bu türün araştırılma durumu, tarihsellik konusunda çalışan yazarlar ve romanları üzerine bilgilendirme yapılmıştır. XX. ve XXI. yüzyılın başlarında yayımlanan Tatar tarihî romanları, yansıttıkları dönem ve kaleme alındıkları tarihî olaylara göre sunulmaktadır. Sonuç kısmında; içerdiği konuları ve yazarın edebî tarzı bakımından tarihî romanların çeşitli türlere göre sınıflandırılması yapılmış ve eserler tanıtılmıştır.

Uygur Halk Edebiyatında Yusuf-Züleyha Destanı ve Bu Destanın Kur’an Kıssaları Bağlamında Değerlendirilmesi

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 335-358 · DOI: 10.24155/tdk.2021.187
Halk destanları, ulusların bireysel ve toplumsal varoluşlarında yaşadıkları acı ve tatlı tecrübelerini yansıtan bir aynadır. Geleceğe yönelik özentilerinin de en etkin tasvirleridir. Destanların, bu yönüyle insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olduğu, bilenen bir gerçektir. Ayrıca konularının çeşitliliği, üslubunun akıcılığı ve taşıdıkları mesajların işlevselliği, bu tür eserlerin toplumun her katmanına yayılmasını kolaylaştıran hususlardır. Bu bağlamda Türk boyları zengin bir miras hazinesini elinde bulundurmaktadır. Bu çalışmada diğer Müslüman halklarda olduğu gibi Uygur Türkleri içerisinde de önemli bir yeri olan Yusuf-Züleyha destanı inceleme konusu yapılmıştır. Hz. Yusuf kıssası, bütün ilahî dinlerin ortak değeri niteliğindedir. Dolayısıyla ilahî kitap temelli inanca bağlı her toplumda Hz. Yusuf kıssasına rastlamak mümkündür. İslam'ın ilk dönemlerinden beri Müslüman camianın bir parçası olan Uygur toplumunda da bu konu ile ilgili geniş bir müktesebat oluştuğu görülür. Hatta bu kıssanın dinî bir konu olmaktan ziyade halk edebiyatını ilgilendiren bir destan niteliği kazandığı gözlerden kaçmaz. Bu noktadan hareketle önemine binaen öncelikle Hz. Yusuf kıssasının Uygur halk edebiyatında oluşturduğu literatür bilgisine yer verilecektir. Bu çalışmada örnek olarak Erşidin Tatlık tarafından derlenen ve Uygur halk edebiyatı ile ilgili edebî eserler koleksiyonunda yer alan bir nüsha incelenecektir. Zira aynı ulus içerisinde eserin birçok varyantı mevcuttur. Sonraki aşamada önemine binaen Kur'an kıssalarının karakteristik özellikleri hakkında özet düzeyde bilgi verilecektir. Çalışmanın son bölümünde ise tercih edilen nüsha ile ilgili olduğu düşünülen ayetler, Kur'an kıssalarının amaçları doğrultusunda karşılaştırmalı olarak tahlil edilecektir. Bunu yaparken temel rivayet tefsir kaynaklarına müracaat edilecektir.

Türk ve Leh Atasözlerinde Tembellik Kavramı

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 169-194
Her dil, onun aracılığıyla iletişim kuran toplumun kültürünü yansıtır. Kuşaktan kuşağa aktarılan en önemli kültür unsurlarınan birisi de atasözleridir. Atasözleri okuma yazma bilinmeyen zamanlarda bir hukuk rolü taşımıştır. Aynı zamanda sonraki nesillere çevreleyen dünya ve sosyal yaşam ilkeleri hakkında bilgi verir. Hangi olayların, davranışların iyi olduğunu ve övgüyü hak ettiğini, hangilerinin ise kınandığını ve cezalandırıldığını gösterirler. Kültürel farklılıklara ve farklı dillerin kullanılmasına rağmen, insan yaşamının öyle yönleri vardır ki tüm topluluklar için ortaktır. Bu yönlerden biri, tembelliğin algılanması ve onun olumsuz şekilde değerlendirilmesidir. Bu analiz Türk ve Leh atasözlerinde korunan tembellik algısıyla ilgilidir. O, hem analiz edilen dillerde hem de kültürlerde kınanır. Buna ek olarak, atasözleri tembellik etmenin ve görevlerinden kurtulmanın olumsuz sonuçlarını gösterir. Türk dilinde yaklaşık 100 atasözünün konusu olan gayretin aksine, tembellik için az bir kısım ayrılmıştır. Aynı şey Leh atasözleri için de geçerlidir. Ancak incelenen ikinci dilde bulunmayan atasözleri de vardır. Sadece Türkçede mutluluğun tembel insanlara gittiği ayrıca işini iyi yapamayan bir kişiyi zorlamaya karşı uyarıldığı vurgulanmaktadır. Lehçede ise iş sırasında ve yemek yerken davranışlara dikkat edilir. Tembel insanlar da hak ettikleri dinlenmeyi takdir edemezler, çünkü asla işten yorulmazlar (sadece kendi tembelliklerinden). Her iki dilde de, hak ettiği dinlenmeye ve servete yol açan çalışkanlığın övgüsü ele alınır ayrıca dilencilik yapan tembeller hor görülür.

Özbek Çocuk Edebiyatında Şiir

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 359-384 · DOI: 10.24155/tdk.2021.188
Çocuk edebiyatı, çocuklara etik ve estetik değerlerin aktarılmasını, çocuğun duygusal zekâsını, hayal gücünü, dil becerisini geliştirmeyi hedefleyen sözlü ve yazılı eserler bütünüdür. Didaktik yönünün lirik tarafından daha ağır bastığı bu edebiyat, çoğunlukla ideal olanı aktardığı için büyüklerin edebiyatından ayrılmaktadır. Türk dili, kültürü ve edebiyatının Türkistan sahasındaki önemli merkezlerinden olan Özbek edebiyatı, zengin bir çocuk edebiyatı külliyatına sahiptir. Özbek çocuk edebiyatı 20. yüzyılın başlarında yazılan Özbekçe ders kitaplarıyla şekillenmeye başlamış, 1930'lu yıllarda bağımsız bir edebiyat olarak ortaya çıkmıştır. Bu edebiyat, kitap, makale, bildiri gibi çeşitli türdeki çalışmalara konu edilse de genellikle ihmal edilmiş olan bir alandır. Bu çalışmanın amacı Özbek çocuk edebiyatının 1930'dan günümüze kadarki gelişimini incelemeyi, yetişkin edebiyatından ayrı bir kol olarak varlığını sürdüren Özbek çocuk edebiyatına farkındalığı artırmayı amaçlar. Dünya çocuk edebiyatlarından Özbekçeye yapılan çeviriler çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Çalışma materyali, çocuk edebiyatının yaygın türü olması sebebiyle şiir ile sınırlandırılmıştır. Araştırma, Özbek çocuk edebiyatının hangi siyasi/toplumsal olay ve unsurlar temelinde şekillendiği, hangi dönemlerde ele alınabileceği, hangi şairler tarafından temsil edildiği, şiirlerin hangi temalar çerçevesinde kaleme alındığı sorularına odaklanır. Özbek çocuk edebiyatı bu çalışmada 1930-1960, 1960-1990 ve 1990'dan günümüze olmak üzere üç dönemde ele alınmıştır. Her dönemin siyasi ve toplumsal arka planı ve bunların tema açısından şiirdeki yansımaları incelenmiş, dönem özelliklerini taşıyan şiir örnekleri Türkçe aktarımlarıyla birlikte verilmiştir.

Tuva Edebiyatının Önemli Şahsiyeti Oleg Karlamoviç Sagan-Ool ve Ujurajıışkın “Karşılaşma” Adlı Hikâyesi Üzerine

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 311-334 · DOI: 10.24155/tdk.2021.186
1930'lu yıllardan sonra gelişen çağdaş Tuva edebiyatının kurucularından biri olan Oleg Karlamoviç Sagan-ool, hem çok yönlü kişiliği ile hem de edebiyatta ele almış olduğu pek çok yeni tema ile dikkatleri çekmiştir. 1938 yılında yayımladığı ilk şiir kitabıyla edebiyat dünyasına önemli bir adım atan edebiyatçı sonrasında hikâye, roman, piyes, senaryo yazarlığı ile altın çağa damga vuran edebiyatçılarından biri olmuştur. Ayrıca Rus yazarlardan yapmış olduğu edebî çevirileri de bulunmaktadır. Döneminin olaylarını, toplumun mevcut durumunu, insanların yaşadığı zorlukları, kahramanların ruh hâllerini etkileyici üslubu ile aktaran yazarın eserlerindeki tasvirler de yazarın ustalığını ayrıca ortaya koyar. Bu makalede, Oleg Karlamoviç Sagan-ool'un hayatı, edebî kişiliği, eserleri, edebiyata getirdiği yenilikler, sanatsal faaliyetleri gibi konularda bilgiler verilecek; yazarın 1941 yılında yayımlanan ve Tuva edebiyatında hikâye türünün ilk örneklerinden biri kabul edilen Ujurajıışkın "Karşılaşma" adlı hikâyesinin Türkiye Türkçesine aktarması yapılacak ve hikâyenin kısa bir değerlendirmesine de yer verilecektir. Hikâyede kahramanın dilenme veya avlanmak üzere çıktığı yolculuklarda karşılaştığı karakterlerin yaşadığı olaylar, ruh hâlleri ve akıbetleri anlatılır. Karakterlerin hikâye kahramanıyla ortak olan tarafı zorlu bir yaşam sürmeleri, iyi bir yaşam arayışı içinde olmalarıdır. Yazar tüm bu karşılaşmaları etkileyici üslubuyla kaleme almıştır.

Azerbaycan Türkçesi ve Edebiyatının Dijital Kaynakları

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 267-290 · DOI: 10.24155/tdk.2021.184
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından ve Türk Cumhuriyetlerinin kendi bağımsızlıklarını ilan etmelerinden sonra Türkiye ve Azerbaycan arasında bilimsel ve kültürel ilişkilerde bir yükseliş dönemi yaşanmaya başlamıştır. Türkiye üniversitelerinde 1992 yılından itibaren kurulan Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümleri bu süreçte müstesna roller üstlenmişlerdir. Günümüzde Türkiye'deki on dokuz üniversitede Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümleri faaliyet göstermektedir. Bu bölümlerin birçoğunda hem Azerbaycan Türkçesi hem de Azerbaycan edebiyatı lisans, yüksek lisans ve doktora programlarında zorunlu ve seçmeli dersler olarak okutulmaktadır. Azerbaycan Türkçesi ve edebiyatının iyi bir şekilde öğretilebilmesi veya araştırılması, tez konularının belirlenmesi ve yazılmasında bu alanın kaynaklarına ihtiyaç duyulmaktadır. Buradaki en önemli zorluklar içerisinde ders kitaplarının olmaması, Azerbaycan'da yayınlanmış olan kaynaklardan habersiz kalınması veya bu kaynaklara ulaşma sıkıntısı, yeni çıkan yayınların takip edilememesi vs. gibi hususları örnek gösterebiliriz. Makalede ilk önce Azerbaycan Türkçesi ve edebiyatının araştırılması ve öğretimi zamanı karşılaşılan problemler sıralanmış ve zorluklar belirlenmiştir. Daha sonra bu alanda çalışan araştırmacı ve öğrencilerin kaynaklara ulaşmada karşılaştıkları zorlukları çözmek için Azerbaycan Türkçesi ve edebiyatı ile ilgili bilgi ihtiyaçlarını karşılayacak dijital kütüphaneler tanıtılmış, yeni çıkan kitaplara ulaşma şekilleri açıklanmış, sanal sözlük, ansiklopedi ve antolojiler, elektronik kitaplar, sesli kitaplara erişim sağlamak için başvurulacak web siteleri ve veri tabanları hakkında malumat bir araya getirilmiştir.