2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 2 yıl
  • ÜSLUP
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Gerçeklikle Edebîlik Arasında “Öyküleşen Anlatılar” Üzerine Bazı Tespitler

Erdem · 2024, Sayı 87 · Sayfa: 153-176 · DOI: 10.32704/erdem.2024.87.153
Tam Metin
Edebîlik kavramı genellikle yazılı veya sözlü metinlerin estetik ve dilbilimsel özelliklerini ifade etmek için kullanılır. Bir metnin sanat değerini, dilin kullanımını, anlatım tarzını, duygu ve düşünceleri ifade etme biçimini, yapılandırmasını ve derinliğini belirleyen unsurları içeren edebîlik kavramı aynı zamanda edebî eserlerin estetik ve duygusal etkisini de ifade eder. Ancak bu kavrama yüklenen anlam, kültürler arasında ve dönemden döneme değişebilir ve farklı yazarlar, eleştirmenler veya okuyucular tarafından farklı yorumlanabilir. Sınırlarının çizilmesindeki değişkenlik ve belirsizlik nedeniyle edebîlik kavramı üzerine tartışmalar devam etmektedir. Anlatı türü, bir metnin nasıl organize edildiğini, anlatıldığı dil ve anlatım tarzını, içerdiği temaları ve anlatım amacını belirlemek için kullanılan bir kavramdır. Bir anlatı türünün gerçekliği yansıtması veya gerçeklikten uzaklaşıp edebîlik sınırlarına dahil olmasının yazarın niyeti, üslubu gibi farklı unsurlarla ilişkisi vardır. Bu unsurlar üzerine yapılacak tartışmalar edebîlikle gerçeklik arasında kalan, sınırları net olmayan anlatı türlerinin varlığını işaret ederken bu belirsizliğin nedenleri üzerine daha kapsamlı çalışmalara yol açabilir. Bu makale edebiyatın sınırlarını ve türlerin tanımlanmasını sorgulayan bir yaklaşım sunuyor. Edebî veya öğretici her anlatının gerçeklik ve kurmaca ile ilişkisini incelemekle birlikte, farklı disiplinlerin bu konuya yaklaşımlarının altını çiziyor. Bununla birlikte özellikle, gazete haberlerinden edebî metinlere kadar çeşitli anlatı türlerini ele alırken, türlerin sınırlarının sabit olmadığına ve zamanla değişebileceklerine, dilin ve üslubun tür belirlemedeki önemine dikkat çekiyor. Edebî eserlerin diğer yazılı metinlerden hangi özellikleriyle ayrılabileceği gibi temel sorulara cevap arayan makalenin temel tezi, edebiyat ve gerçeklik arasındaki sınırların belirsiz olduğu ve türlerin bu açıdan değişkenlik gösterebileceği, tür adlandırmalarında bu hususa dikkat edilmesi gerektiği yönündedir. Makalede ayrıca, dilin ve üslubun tür belirlemedeki rolüne odaklanılır. Metinlerin içerdikleri öğelerin ve yapıların incelenmesiyle türlerin anlaşılmasının mümkün olabileceği; edebiyatın sadece klasik türlerle sınırlı olmadığı ve modern/postmodern yaklaşımların türlerin belirlenmesinde etkili olduğu, bazı metinlerin sadece belirli bir türün kesin özelliklerini taşımadıkları, çoğu zaman farklı türlerin öğelerini bir araya getirdikleri, bu özelliklere sahip metinlerin “melez/hibrit anlatılar” olarak adlandırılabileceği gibi iddialar, örnekler üzerinden açıklanır. Makale, dilin ve üslubun tür belirlemedeki önemi üzerine odaklanırken, metinlerin içerdikleri dil özelliklerinin türlerin belirlenmesinde kritik bir rol oynadığını; ayrıca, her dönemin dil ve ifade anlayışının kendine özgü normlarının olduğu ve bu normların zamanla değişebileceği üzerinde durur. Edebiyat incelemelerinde edebî metin türlerinden ayrı, öğretici metinler başlığı altında değerlendirilen gazete haberleri, röportajlar, edebî eleştiriler, anılar gibi anlatı türlerinin gazete kültürünün yaygınlaşmasıyla birlikte yaşadıkları türsel değişimlerin gerek Batı gerekse Türk edebiyatındaki örneklerine yer verilen makalede teorik olarak ileri sürülen iddialar seçili metinlerle desteklenmeye çalışılır.

Ayaz İshakî’nin Mulla Babay Adlı Romanı Üzerine

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2024, Sayı 57 · Sayfa: 87-124 · DOI: 10.24155/tdk.2024.233
Tam Metin
Ayaz İshakî, 23 Şubat 1878 tarihinde Kazan’da doğmuş, medrese eğitimi sonrası Tatar Öğretmen Okuluna devam etmiştir. Eser vermeye bu dönemde başlayan İshakî, hayatı boyunca pek çok gazete ve dergi çıkarmış; ayrıca piyes, hikâye, roman vb. eserler yazmıştır. 22 Temmuz 1954 tarihinde Ankara’da vefat etmiştir. Gazeteci, yazar, siyasetçi kimlikleri olan İshakî, bir dönem sosyalizme meyletmiş ancak gelişmeler onun istediği gibi olmadığı için yönünü değiştirmiştir. Gençliğinde okuduğu Tercüman gazetesi ise onun milliyetçi ve hürriyetçi fikirlerinin temelini atmıştır. Pragmatist bir anlayışla hareket eden Ayaz İshakî, yazdığı tüm eserlerde Tatar/Türk kimliğine vurgu yapmış, Tatar halkını koruyabilmek için din olgusundan da yararlanmaya çalışmıştır. Mulla Babay (Molla Dede/ Hoca Efendi) adlı roman 1910 yılında Finlandiya’da kaleme alınmış ve 1912 yılında Kazan’da basılmış bir eserdir. Bu romanda medrese tahsili gören zeki bir Tatar genci olan Halim (Ḫelim) merkeze alınarak kadimci anlayışa yönelik eleştirel bir yaklaşım sergilenmiştir. Bu eserde Kazan şehrinin yakınlarındaki bir köyde, kendi hâlinde bir köylü ailesinin küçük oğlu olarak dünyaya gelen Halim’in köy medresesinde başlayan ve sonra şehirdeki farklı iki medresede devam eden öğrenim hayatı ele alınıp anlatılır; Halim ve onun medrese tahsilinden hareketle kadimci gelenek okurlara gösterilmeye çalışılır. Metin analizine dayalı olan bu çalışmada eserin dil ve üslup özellikleri ele alınacak, böylece hem eserin hem de yazarın daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunulacaktır.