16 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • İsmet İnönü
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE ADIYAMAN VİLAYETİNİN KURULUŞUNA DAİR BİR TARTIŞMA*

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 104 · Sayfa: 357-382 · DOI: 10.33419/aamd.1016007
Tam Metin
Demokrat Parti’nin 10 yıl süren iktidarının tartışmalı konularından birisi 1954 seçimlerinden sonra Malatya’nın ikiye bölünmesi ve Adıyaman vilayetinin kurulmasıdır. Osmanlı Devleti’nin dönüşüm çağı sayılan Tanzimat döneminde yapılan idari taksimat düzenlenmeleri sırasında bölgenin Malatya’ya bağlanmasından hemen hemen bir asır sonra Adıyaman, Demokrat Parti tarafından il hâline getirilmiştir. 1954 seçimlerinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü’nün memleketi Malatya’nın bölünmesi ve aynı dönemde Cumhuriyetçi Köylü Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’nın memleketi Kırşehir vilayetinin de ilçeye dönüştürülmesi geniş tartışmalara neden olmuştur. Demokrat Parti iktidarının seçimlerde muhalefet partilerine oy veren bölgeleri cezalandırdığı tartışmaları daha o günlerde başlamış ve günümüzde de Demokrat Parti karşıtı çevrelerde genellikle kabul görmüş bir düşünce olarak yerleşmiştir. Oysa Adıyaman’ın Malatya’dan ayrılarak il hâline getirilmesine ne İsmet İnönü ve ne de Cumhuriyet Halk Partisi mensupları karşı çıkmışlardır. Parlamentoda yapılan kanun tasarısı görüşmelerinde Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri tasarıyı desteklemişler, itirazlarını ise Adıyaman’ın il hâline getirilmesine değil; bu yeni vilayete bağlanacak ilçelerin hangileri olacağına yöneltmişlerdir. İsmet İnönü de kendi memleketi Malatya’nın ikiye ayrılarak Adıyaman’ın kurulmasına itiraz etmemiş; ancak eleştirilerini daha çok Kırşehir’in ilçe hâline getirilmesi üzerinde yoğunlaştırmıştır. Dolayısıyla o dönemin Cumhuriyet Halk Partisi mensupları açısından bir sorun olarak görülmeyen Malatya’nın ikiye ayrılması konusunu Demokrat Parti iktidarının muhalefete oy veren bir ili cezalandırması olarak değerlendirecek somut veriler mevcut değildir.

Polis Arşiv Belgelerine Göre Atatürk’e Ve Diğer Devlet Adamlarına Yönelik Suikast Girişimleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2014, Cilt XXX, Sayı 90 · Sayfa: 1-48
Tam Metin
Millî Mücadele'nin başlangıcından ölümüne kadar Atatürk'e karşı her bir süreçte farklı şekillerde gösterilen muhalefet, zaman zaman kin, nefret ve hesaplaşma duyguları ile onu öldürme girişimlerine kadar varmıştır. Bu bağlamda, Atatürk'e karşı çok sayıda suikast planı yapıldığı bilinmektedir. İç ve dış güç odaklarınca tertip edilen bu suikast teşebbüslerinin arkasında çeşitli aktörler vardır. Ancak bu suikastlardan hiçbirisi başarıya ulaşamamış, çoğu teşebbüs daha planlama aşamasında iken polis tarafından açığa çıkarılmıştır. Bu teşebbüslerden 1926 yılında eski İttihatçıların düzenlediği öne sürülen İzmir suikastı ve 1935 yılında Çerkez Ethem'in tertiplediği öldürme denemeleri, özellikle dönemin basınında geniş yankı bulmuştur. Bu çalışmada, Millî Mücadele surecinden başlayarak İkinci Dünya Savaşı yıllarına kadar Mustafa Kemal'e ve diğer devlet büyüklerine yönelik suikast planları, polis arşivlerinde yer alan belgeler ışığında bir kere daha değerlendirilmiştir. Ayrıca suikastlarla ilgili bu dönemde yayınlanan gazetelerde yer alan haberlere de değinilmiştir.

Milli Şef Dönemi İç Güvenlik Anlayışı ve Türk Polisi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 80 · Sayfa: 389-460
Tam Metin
Türkiye'de Millî Şef dönemi, özellikle İkinci Dünya Savaşı'nın etkisiyle sıkıntılı günlerin yaşandığı bir süreçtir. Türkiye savaşa girmemesine karşın, bu süreç, hemen her konuda olduğu gibi ülkenin iç güvenliğini de doğrudan etkilemiştir. Millî Şef yönetimi iç güvenliği sarsacak durumlara gücünü sarf etmeme ve mevcut enerjisini dış savunmaya yönlendirme düşüncesi ile iç güvenlikle ilgili en ufak hareketlenmeye bile sert tepki vermiş, kanunları tavizsiz uygulamaktan çekinmemiştir. Bu nedenle bu dönem ülkede asayiş ve güvenliğin göreceli olarak sağlandığı, terör eylemlerinin görülmediği, yağmalama, isyan, toplumsal olay gibi geniş çaplı olayların yaşanmadığı bir dönem olarak değerlendirilebilir. İç güvenlik boyutunda yaşanan bu olumlu manzarada en büyük rolü Türk Polis Teşkilatı oynamıştır. Bu nedenle bu makalede teşkilatın yapısı, genel durumu, yönetim kadroları, polislerin çalışma koşulları, polisle ilgili yasal düzenlemeler, teşkilatın yeniden yapılandırılması ve modernleştirilmesi amacıyla yürütülen çalışmalar ve iç güvenliği doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen olaylar hakkında bilgi verildi. Bu amaçla, konu Emniyet Genel Müdürlüğü arşivinden alınan bilgiler çerçevesinde incelenmeye ve olaylar 'polis ve güvenlik' boyutuyla ele alınmaya çalışıldı.

Cevahir ile Sadık Çavuş’un Buğday Kamyonu’nda İsmet İnönü ve Dönemin Toplumsal Sorunları

Erdem · 2007, Sayı 49 (Mustafa Necati Sepetçioğlu Özel Sayısı) · Sayfa: 211-224
Tam Metin
Mustafa Necati Sepetçioğlu, Anadolu'nun Türkleşmesini, Selçuklu'dan Osmanlı'ya ve oradan Cumhuriyet'e değin Türk tarihini ele alan romanlarıyla tanınmış bir yazar. Bunlarda Türk ulusunun manevî değerleri harmanlanıyor. Sepetçioğlu, söz konusu tarihsel romanlarının yanı sıra, Türkiye'nin yakın tarihini konu edinen yapıtlar da kaleme almıştır; Cevahir ile Sadık Çavuş'un Buğday Kamyonu (1980), bu romanlarından biri. Yazar, bu yapıtında İsmet İnönü dönemini, bu dönemin çeşitli toplumsal sorunlarını, Anadolu'daki bir kasaba çevresi ekseninde ele alıyor. Bu nedenle, İsmet İnönü dönemine ilişkin toplumsal bir veri olarak kabul edilebilir. Biz de bundan hareketle, söz konusu romanda İsmet İnönü ve döneminin Sepetçioğlu tarafından nasıl değerlendirildiğini saptamayı amaçladık.

İsmet İnönü'nün Üç Mektubu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 63 · Sayfa: 988-998
İsmet İnönü, siyasi yaşamı boyunca sanat ve edebiyata yakın ilgi göstermiş, fikir adamları, sanatçılar ve edebiyatçılarla ilişkisini ömrünün sonuna kadar kesintisiz sürdürmüş bir devlet adamıdır. Bu yazıda İsmet İnönü'nün, söz konusu niteliğini belirtmek amacıyla üç mektubu yayınlanmıştır.

Mustafa Kemal Paşanın Millî Mücadele’nin Lideri Olması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 63 · Sayfa: 841-858
Tam Metin
Toplumlann büyük adama İhtiyacı en çok bunalımlı dönemlerde belirir. Bunalımdan çıkışın yolunu arayan ve İradesi İle topluma yön veren kişiler büyük adamdır, şeftir, liderdir. Atatürk'ün ortaya çıkışında, olağanüstü nitelikleri bulunduğu hakkında kitlelerde sağlam bir inanç uyandırması, vatandaşın ona inanması en önemli faktör olmuştur. Atatürk, gerçekçi yönü ve uzak görüşü ile, Osmanlı Devletinin felakete yuvarlanışını gören, durum tespiti ile değerlendirme yapan ve sonuç olarak kurtuluş için karar alan kişidir. Bu nedenle Millî Mücadelenin şefi ve lideri olmak, her şeyden önce O'nun hakkı ve kaderi idi.

ŞERAFETTİN TURAN, İSMET İNÖNÜ Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği, Kültür Bakanlığı Yayınları / 2507, Yayımlar Dairesi Başkanlığı Kültür Eserleri Dizisi / 279, Birinci Baskı, Ankara 2000, XIV+591 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 246 · Sayfa: 607-612
Eser, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın Sunuş yazısından sonra (s. V-VI) İçindekiler (s. VII-XI) ve yazar Prof. Dr. Şerafettin Turan'ın Sunuş'u (s. XII) ile başlamaktadır. 12 ana Bölüm ile bunların pek çok alt başlıklarından meydana gelen Eser, 14 adet eki içeren Ekler (s. 523-549), Kısaltmalar (s. 551-553), Kaynakça (s. 555-564) ve karma alfabetik Dizin (s. 565-591) ile sona ermektedir.

İsmet İnönü

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1989, Cilt V, Sayı 15 · Sayfa: 625-638
İsmet İnönü, yetenekli bir asker, muharebe meydanlarının başarılı bir komutanı ve büyük bir devlet adamı olarak tarihe geçmiştir. O, yaşamına bir asker olarak başlamış, yakın tarihimizdeki harplerin hemen hepsinde görev almış ve bu görevler, O'nu askerlikte, sevk ve idarede yetiştirmiştir. O, bir subay ve komutan olarak Yemen'de, Balkan Harbi'nde, Birinci Dünya Harbi'nde başarılı görevler yapmış ve 2'nci Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa'dan (Atatürk), bir kolordu komutanına verilebilecek en iyi sicili almıştı. Mustafa Kemal Paşa, çok yakın bir arkadaşlık duygusu ve geleceğe uzanan realist bakışlarıyla Albay İsmet Bey'in hangi görev ve hizmetlerde başarılı olacağını daha o dönemde sezinlemiştir. Milli Mücadele'nin ölüm kalım günlerinde en büyük askerî görevleri, daha sonra da yüce devlet görevlerini İsmet Paşa'ya vermiştir. Türk Bağımsızlık Mücadelesi'ni bir süre İstanbul'dan destekleyen Al¬bay İsmet Bey önce izinli olarak, sonra temelli Ankara'ya geldi ve Büyük Millet Meclisi'nin açılış hazırlıklarına katıldı. Edime Milletvekili olarak Meclis'te, Genelkurmay Başkanı olarak da hükümette görev aldı. Cephe Komutanı sıfatıyla İnönü Muharebeleri'ni kazandı ve Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından unutulmaz ve askerî edebiyat açısından şaheser bir mesajla tebrik ve takdir edildi. Bu muharebelerin kazanılması, Türk mille¬tinin varlığını savunmada ne kadar azimli olduğunu kanıtladı. "Milletin makûs talihini"de bu muharebelerle yendi.

İsmet İnönü ve I. ve II. İnönü Muharebelerinin İçerde ve Dışarda Etkileri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1985, Cilt II, Sayı 4 · Sayfa: 65-84
Bu makalede İsmet İnönü'nün askerlik nitelikleri ve Türk Kurtuluş Savaşı'nda birinci ve ikinci İnönü savaşlarının önemi ele alınmıştır.

Hatay Sorunu ve Türk-Fransız Siyasal İlişkileri (1936-1939)

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 193 · Sayfa: 79-110
Tam Metin
Hatay Sorunu 1936 yılında ortaya çıkmış ve 1939'da, 2. Dünya Savaşı'ndan birkaç ay önce, Hatay Türkiye'ye bağlanmak suretiyle, kesin bir çözüme kavuşturulmuştur. Sorunun üç yıllık süreci bir diplomasi savaşımı içinde geçmiştir. Yüce Atatürk, bu sorunu kan dökmeden en son aşamasına ulaştırıp aramızdan ayrılmış, İnönü ve onun Dışişleri Bakanı Saraçoğlu da, savaş öncesi uluslararası siyasal konjonktürden ustaca yararlanmasını bilerek, mutlu sonucu elde etmişlerdir. Sonuç, diplomatik tarihimiz bakımıdan, kuşkusuz, üstün bir başarıdır. Hatay Sorunu üzerinde Türkiye'de, arşivlere ve öbür belgelere dayanılarak henüz bir araştırma yapılmış değildir. Yayımlanan kitap ve makaleler daha çok gözler önünde geçen olayları yansıtmaktadır. Oysa, Türkiye ile Fransa arasındaki görüşmeler ve yapılan anlaşmaların gerisindeki gerçekler bilinmeden, varılan sonucu değerlendirmek olanaksızdır. Biz bu konferansımızla, özellikle Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivlerine dayanarak, boşluğu bir ölçüde de olsa, doldurmaya çalışacağız.