19 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- 19. Yüzyıl 12
- Osmanlı 9
- 19. yüzyıl 7
- Osmanlı İmparatorluğu 5
- Türkiye 5
- 19th century 4
- 19th Century 3
- Ottoman Empire 3
- Tarih 3
- Avrupa 2
Osmanlı-Yahudi İlişkilerine Genel Bir Bakış
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 219 · Sayfa: 539-564
Özet
Tam Metin
Bu araştırmada, Osmanlı Devletinde yaşamış olan Yahudilerin hukukî, dinî ve sosyal konumları hakkında çok kısa genel bilgi verildikten sonra, 19 yy. da Yahudileri ve Osmanlı Devletini ilgilendiren bazı önemli sorunlar, İngiliz, Amerikan ve Alman Arşiv belgelerinden birkaç örnekle ortaya konulmuştur.
JACOB M. LANDAU, The Politics of Pan-Islam (Ideology and Organization), Oxford Clarendon Press, 1990, 425 sh. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 216 · Sayfa: 597-598
Özet
Tam Metin
II. Abdülhamid devrinde panislamizmin dış dünyadaki etkileri bugüne kadar derli toplu yolgösterici bir çalışmanın konusu olamamıştır. Normal okuyucu kadar, bu sahalara el atmak isteyen mütehassıs da doğrusu teorik yönden olduğu kadar, bilgi ve literatür bakımından ilk adımları sağlamca atmasına yardım edecek bir müracaat kitabından yoksundur. Panislamizm imparatorluk içinde ve imparatorluk dışındaki geniş Müslüman dünya üzerinde ne kadar etkiliydi, hatta bazı yazarların açtığı tartışmaya göre islâmcılık ne derecede var olan bir doktrin ve hareketti? Bu sorunun cevabı münferid araştırmalar, dar kapsamlı tetkikler ve bir iki dildeki kayıtlara anlaşılacak gibi değildir. Panislamizm konusu, İslâm coğrafyasının kendisi kadar geniş ve çetin, bilinmez ve rengarenk bir konudur. Panislamizm sadece 19. yüzyıl Osmanlı tarihinin değil; Rusya, İran ve İngiltere imparatorluğu ve Fransa tarihinin bir önemli kısmıdır.
Balkanlardan Anayurda Yapılan Göçler
Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 212 · Sayfa: 109-120
Özet
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa'daki hudutları daralmaya başladıktan sonra Hıristiyan alemi ortasında devletinin himayesinden mahrum kalmak istemeyen bir zamanlar efendisi oldukları bir ülke halkının nahoş hissiyat ve fiilleri ile karşılaşmayı arzu etmeyen Türk müslüman ahali anavatana doğru göç etmiştir. Ondokuzuncu yüzyıl başında önce Sırbistan'da ve Mora'da başlayan isyanlar 1829'da Yunanistan'ın bağımsızlığı ile son bulmuş ve 1878 Berlin Antlaşması da Romanya, Sırbistan ve Karadağ'a bağımsızlık vererek Bulgaristan Prensliğini de yarattığı için Balkanlardan da Türkiye'ye göç başlamıştır.
Dârulfünûn Tarihçesine Giriş
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 699-738
Özet
Tam Metin
Türkiye'de Dârulfünûn kurma teşebbüsleri ondokuzuncu asrın ortalarına doğru başlamıştır. Ondokuzuncu asrın başlarından itibaren Osmanlılarda görülen, bilimde doğudan batıya yöneliş ve bilim ve eğitim anlayışında meydana gelen değişmeler, Tanzimat döneminde Medrese dışında, yeni bir yüksek eğitim müessesesinin kurulması yolunda böyle bir teşebbüsün doğmasına vesile olmuştur.
Türkiye'de İlk Demiryolları
Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 202 · Sayfa: 209-218
Özet
Tam Metin
Tekniğin büyük atılım kaydettiği ondokuzuncu yüzyılda, yeni ulaşım araçlarının ilerleyen bilim ve tekniğin ışığı altında ele alındığı bir devirde, demiryolları yeni bir ulaşım aracı olarak ortaya çıkmıştır. Bu konuda önemli adımların atılması, buharlı makinaların bulunmasıyla mümkün olmuştur. Bilindiği gibi, buhar basıncından hareketin elde edilmesi fikri her ne kadar M.S. 50'lerde yaşamış Heron'a kadar görütürülebiliyorsa da, konunun yeniden ele alınabilmesi için onyedinci yüzyılı beklemek gerekir (Giovanni Branca). Onsekizinci yüzyılın ikinci yarısında (1757) Isaac Wilkinson yeni bir buharlı makinanın patentini almıştır.
19. Yüzyıl Başında Kültür Hayatı ve Beşiktaş Cemiyet-î İlmiyesi
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 801-828 · DOI: 10.37879/belleten.1987.801
Özet
Tam Metin
18. asırdan itibaren Batı devletleriyle siyasi münasebetlerin artması ve sıkı temaslar neticesinde yavaş yavaş Batı kültürü de Türkiye'ye girmiş ve fenne dâir eserler tercüme olunmaya ve bu eserlerden istifade ile yeni eserler yazılmaya başlanmıştır. Tanzimat'tan sonra Avrupa kültürünün hızla yayılması hakkında oldukça geniş araştırmalar ve incelemeler bulunmaktadır. Ancak, Tanzimat dönemi kültür, eğitim ve ilim anlayışını hazırlayan Tanzimat öncesi (18. asrın sonları ve 19. asrın başlarındaki) kültür, eğitim ve bilim hayatı incelenmeye muhtaçtır. Bu devirde daha önce tesis edilmiş olan ilim, eğitim ve kültür müesseseleri yanında, 1773'de Mühendishâne-i Bahri-i Hümâyûn, 1795'de Mühendishâne-i Berri-i Hümâyûn, 19. asırda Cerrahhâne, Tıbhâne ve Tıbbiye Mektebi, gibi Batı tarzı eğitim yapan müesseseler de kurulmuştur. Bu kurumlarda, medreseden yetişmiş, ancak daha sonra çeşitli yollarla yeni ilimler konusunda bilgilerini geliştirmiş, yabancı dil öğrenmiş müderrisler görev almış ve bilinçli bir şekilde Avrupa ilminin Türkiye'ye girmesine vasıta olmuşlardır. Bunlar arasında Gelenbevî İsmail Efendi, Bulgarîzâde Yahya Naci Efendi, Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi ve kardeşi Abdülhak Molla sayılabilirler. Bu sebeblerden dolayı inceleyeceğim bu dönem bir değişme, bir istihale devresidir. Bu geçiş döneminde entellektüel ve sosyal hayatta toplumun daha önce bilmediği bir takım problemler de ortaya çıkmıştır. Bu devirde, münevverler bir takım kanallardan Batı kültür ve bilimiyle temasta bulunmuşlardır. Bundan başka bir çok sahada yenilik hareketlerinin devlet tarafından benimsenip uygulanmasına çalışılmıştır. Bu araştırmanın amacı III. Selim'in son yılları ile II. Mahmud saltanatı yıllarını içine alan dönemde Osmanlı Devleti'nde özellikle eğitim ve kültür faaliyetlerini bir nebze ortaya çıkarmak ve bu döneme bir açıklık getirmektir.
Osmanlı Türkiye'sinde Batılı Eğitim
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 1031-1044 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1031
Özet
Tam Metin
Ondokuzuncu yüzyıl başlarında, Sultan II. Mahmut, reformları döneminde, sivil memurlara Batıdan pantolon, redingot ve fes giydirmiş, ulemâ ise geleneksel sarık ve cüppesini giymeyi sürdürmüştür. Bu, halk gözünde "kadı sarığıyla otursun" diyerek Sultan'ı razı eden Galata Mollası Keçecizade İzzettin'in ricalarıyla olabildi. İstanbul'da bulunan Avrupalılar yaz mevsiminde sıcağa karşı korunmak içi hasır şapkalarının çevresine beyaz kumaş sararak bunun temelini atmışlar ve sokaktaki Türk vatandaşı onları iyi eğitim görmüş anlamında "okumuş" olarak kabul etmiş ve saygı göstermişlerdir. Sarık bir ilim irfan belirtisi olarak da kabul edilerek bırakılmıştır.
19. Yüzyılın İkinci Yarısında Suriye'nin Sanayi ve Ticareti
Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 825-832 · DOI: 10.37879/belleten.1986.825
Özet
Tam Metin
Suriye gerek tarım gerekse sanayi bakımından İmparatorluğun başta gelen eyaletlerindendi. Eyalet merkezi Şam, yaklaşık 200 bin nüfusu ile büyük bir sanayi şehri olmanın yanında Doğu-Batı ticaretindeki mutavassıt rolü ile de ayrı bir önem taşımaktaydı. Şam'ın ticaretteki bu önemi geniş ölçüde eyaletin liman nehri olan Beyrut'un hinterlandını teşkil etmesinden kaynaklanmaktaydı. Zira Beyrut üzerinden ithal edilen mallar Şam'daki antrepolarda toplanarak diğer pazarlara dağıtıldığı gibi ihraç edilecek ürünlerde yine Şam'da toplanarak Beyrut üzerinden dış pazarlara gönderilmekteydi. Fakat unutmamak lâzımki geniş ve mümbit topraklarıyla Suriye herşeyden evvel zengin bir tarım ülkesi idi. Ne varki burada da tarım diğer Osmanlı eyaletlerinde olduğu gibi ilkel usullerle yapılmaktaydı. Ancak bazı sektörlerde modern üretim usulleri uygulanmıştır ki bunların başında Bölgenin katolik kesimi tarfından yapılan şarapçılık gelmektedir. Suriye'de tarımı yapılan belli başlı ürünler buğday, arpa, yulaf, mısır, darı, baklagiller, bazı yağ bitkileri, narenciye, kayısı, üzüm, incir, pamuk ve tütünden ibaretti.
BERNARD LORY, le Sort de l'Heritage Ottoman en Bulgarie. l'Exemple de Ville Bulgares 1878-1900. Varia Turcica I, Editions ısıs, İstanbul 1985, 235 sh. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 395-396
Özet
Tam Metin
Osmanlı yönetiminin sona erdiği 1878 Ayastefanos ve Berlin andlaşmalarından 20. yüzyıl başlarına kadar Bulgaristan'ın (yani Bulgar Prensliği ve Doğu Rumelinin) iktisadi, sosyal kültürel hayatını ele alan, yazarın belirttiği üzere daha çok şehirler üzerinde duran bu çalışma; Bulgaristan'daki beş asırlık Osmanlı yönetiminin kalıntılarını ve yeni devlet ve toplumun sorunlarını bu açıdan ele alıyor.