165 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • ANADOLU
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

XVIII. Yüzyılda Osmanlı Sanayi ve Ticaret Hayatına İlişkin Bazı Bilgiler

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 203 · Sayfa: 501-534
Tam Metin
Bu makalede, Osmanlı maliye kayıtlarına dayanarak, XVIII. yüzyılda Anadolu'nun sanayi ve ticaret hayatına ilişkin bazı değerlendirmeler yapılmaya çalışılacaktır. Hemen her şehirde klasik dönem uygulamalarının yeni şartların etkisinde de olsa sürdürüldüğü bu yüzyılda, genel durumu gösterecek belgeler, mukata'a kayıtlarıdır. Bu bakımdan mukata'a defterlerindeki veriler ışığında Anadolu'daki durum çeşitli açılardan incelenecektir.

Selçuklu Hükümdarı Büyük Alâeddin Keykubad ve Anadolu Savunması

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 205 · Sayfa: 1539-1546
Tam Metin
Tarih araştırmalarında bir konu türlü şekillerde ele alınabilir. Meselâ, genelden özele gidilebileceği gibi, özelden genele de gidilebilir. Türk tarihi genelden özele doğru ele almak istendiği zaman, onun; 1 - Dünya tarihi içindeki, 2 - Orta Doğu İslam Tarihi içindeki rolü tartışılabilir. Öte yandan, Selçuklu devri Türk tarihi de aynı şekilde, 1 - Dünya tarihi, 2 - İslam tarihi, 3 - Türk tarihi bakımlarından ele alınabilir. Bu yazımızda konuyu bütün bu bakımlardan ele almak imkânsızdır. Zâten, bu konular, yerli ve yabancı tarihçiler tarafından tartışılmış ve tartışılmaya devam edilmektedir. Biz bu yazımızda, özelden genele doğru bir değerlendirme denemesi yapacağız.

Anadolu-Mezopotamya İlişkileri Çerçevesinde Ortak Bir Kelime: ḫupurni

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 205 · Sayfa: 1505-1508
Hititler kendilerinden önce Anadolu'da yerleşmiş kavimlerin veya hâkimiyetleri altına aldıkları toplulukların tanrılarına da tapıyorlardı. Bu yabancı tanrılara edilen duaları bazan da onların dilinde yazıyorlardı. İşte M. Ö. üçüncü binin ortalarından başlayarak Mezopotamya ve zamanla Eski Önasya'ya yayılan Hurri kavminin konuştuğu dile ait kelime ve cümlelerin Boğazköy çivi yazılı metinler içerisinde, öncelikle dinî metinlerde yer aldığını görmekteyiz.

Gaziantep Câmilerinde Minber Problemi ve Müteharrik Minberler

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 205 · Sayfa: 1683-1694
Tam Metin
Anadolu'da sanat tarihi araştırmacılarının en az dikkatini çeken bölgelerden biri de Gaziantep'tir. Bunda, bu çevredeki yapıların abidevi ve gösterişli olmayışının büyük rolü vardır. Gerçekten de Gaziantep'teki sanat değerini hâiz en önemli eserler dahi, daha önceki devirlerde birer sanat ve kültür merkezi olan Konya, Kayseri, Erzurum ve İstanbul gibi şehirlerdeki yapılarla mukâyese edilemeyecek kadar mütevazı yapılardır. Bununla birlikte, bunlarda sadece bu çevreye has diyebileceğimiz, fakat henüz etraflı bir şekilde tetkik edilmemiş bazı özellikler ve unsurlar bulunmaktadır. Konumuzu teşkil eden müteharrik minberler de bunlardan biridir. Biz bu yazımızda Gaziantep câmilerinde minber problemi üzerinde durduktan sonra, aslında konunun bir parçası olan "köşk tipi minberler"i bir başka yazımızın konusu yapmak düşüncesiyle yalnızca "müteharrik minberler"i incelemeye çalışacağız.

Kuruçay Höyüğü Kazıları 1986-1987 Çalışmaları Raporu

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 203 · Sayfa: 653-666 · DOI: 10.37879/belleten.1988.653
Tam Metin
Kuruçay Höyüğünde 1986 yılında yaptığımız çalışmaların yıllık ön raporunu zamanında yayınlayamadık. Geciken bu raporla 1987 sonuçlarını birleştirerek aşağıda sunuyoruz.

Türklerin Anadolu'ya İlk Girişi

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1375-1432 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1375
Türklerin Batı Asya'ya girişi, dünya tarihinde, Müslümanlar için olduğu kadar Hıristiyanlar için de çok önemli bir yer tutar. Ancak, derinliğine bir inceleme yapılmamış olan bu konu üzerinde çalışmalara yeni yeni başlanmaktadır. Çok uzun süre Türk tarihi, kamuoyunu ve hatta bilim adamlarını ancak Avrupa tarihiyle münasebetleri ölçüsünde ilgilendirmiştir. Netice itibariyle, batılı kaynaklardan istifade edildiğinden bu konuda Avrupalıların bakış açılarına bağlı kalınmıştır. Şüphesiz, İslam araştırıcıları, Türklere yolları üzerinde rastladılar, fakat bir taraftan Arapça ve Farsça kaynaklarının Hıristiyan kaynaklarına nazaran daha az araştırılmış olması, diğer taraftan İslam tarihçilerinin Türk tarihini kendi bütünlüğü içinde ayrı tutmaya pek titizlik göstermemeleri ve yeniçağ Osmanlı İmparatorluğu üzerinde çalışan bazı tarihçilerin, ortaçağ Türklerinin menşelerine inmek için büyük bir meraka sahip olmamaları gibi sebepler yüzünden bugün hâlâ gerçeklere uygun,mükemmel bir Türk tarihi mevcut değildir. Osmanlıların menşeleri tarihinde, Moğol sonrası dönem kesin bir devreyi teşkil ederse de, şurası da bir gerçektir ki, Türk iskânının, toplumunun ve müesseselerinin ilk tecrübesi, XI. yüzyılın ikinci yarısından XIII. yüzyılın ortalarına kadar süren Selçuklular döneminde vuku bulmuştur. İşte, bu deneme, söz konusu dönemin başlangıcını incelemeye hasredilmiştir.

Selçuklularda Devlet

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1359-1374
Tam Metin
Selçuklularla ilgili seri konuşmalarımın ikincisine müsaadenizle başlıyorum. Hatırlanacağı üzere, geçen yıl aynı gün huzurunuzda yaptığım konuşmada Anadolu'nun son defa ve kesin olarak Türk yurdu olması konusunu işlemiştim. Şimdi devlet üzerinde konuşacağım. Selçuklu Devleti, türlü yönleriyle birkaç konuşmamızın konusunu teşkil edecektir.

Eski Asur ve Anadolu'da Kızların Çocuk Yaşında Nişanlanması

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 417-428 · DOI: 10.37879/belleten.1987.417
Su'ine'a'nın oğlu Pusu-kin, tüccar olan amcaları adına ticaret yapmak üzere genç yaşında Anadoluya, Kaniş şehrine (Kültepeye) gelmişti. Pusukin, Asurda oturan Bayan Lamassi ile haberleşmekte idi. Bu kadının Pusukin'in eşi olduğu görüşü bizce pek te olası değildir; herhalde onun, Asurda oturan bir akrabası olsa gerektir. Kadın, Anadoluda seyrek bulunan, veya hiç mevcud olmayan kumaş ve diğer kıymetli ticaret mallarını Anadoluda satılmak ve böylece biraz para kazanmak üzere, Pusu-kin'e göndermekte idi. Lamassi'nin Pusu-kin'e yolladığı mektuplara ilave ettiği pasajlarda, yetişmesine gayret sarfettiği bir şuhartum (kız) hakkında bilgi vermektedir.

Urartu At Gemleri

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 441-468 · DOI: 10.37879/belleten.1987.441
Tam Metin
Çeşitli kolleksiyonlarda ve müzelerdeki Urartu eserleri arasında değişik formlarda gemlere rastlanır. Bunlardan kitabeli olanlarını açık bir şekilde Urartu gemi olarak kabul etmek zorundayız. Fakat kitabesiz olanların kesinlikle Urartulara ait olduğunu söylemek oldukça zordur. Bu çalışmamızdaki Urartu gemleri, yayınlanmış olan Adana, Van Bölge Müzeleri ve Gaziantep müzesindeki bir kısım gemler ile Elazığ müzesindeki gemlere göre tasnif edilmiştir. Bu malzemeye dayanarak Urartu gemlerinin özelliklerini tesbit etmeye çalıştık.

1527 Anadolu İsyanı Hakkında yayınlanmamış Bir Rapor

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 107-118 · DOI: 10.37879/belleten.1987.107
Tam Metin
Celali isyanlarıyla doruk noktasına varan, Osmanlılar döneminden önceki Anadolu'yu karıştıran, kültürel, dinsel, etnik, ekonomik ve toplumsal belli bir dengenin bozulduğunu gösteren ve toplumun bundan dolayı kabul ya da reddettiği isyanlar, araştırmacılar için oldukça verimli bir alandır. Bu konuda çalışan araştırmacıların incelemeleri, analizleri ve sonuçları birbirinden farklı çok sayıda eserin ortaya çıkmasını sağlamıştır. XVI. yy'ın ilk çeyreğindeki Osmanlı-Safevî ilişkilerini incelerken bir yandan aralarındaki ortak noktaları, öte yandan ise önceki ve sonraki olayları araştırarak, isyanları oluşturan nedenleri anlamaya çalıştık. Bu arada yine, aynı dönemde yer alan üç büyük isyanı da incelememize katmış olduk. Ancak çalışmanın henüz varsayımlar safhasında bulunduğunu da hemen belirtelim. İsyanların yerel bir çerçevede kalması, olayların gelişimi ile ilgili belgelerin bolluğuna rağmen henüz yayınlanmamış olmaları ve düzenli olarak bu belgelere başvurmanın gerekli olması, konu hakkında aslında pek az bilgimizin bulunduğunu çabucak fark etmemizi sağladı. Bu koşullarda, elimizdeki bölük pörçük verilerle, varsayılan nedenlere dayalı ve gözlemlediğimiz dört etkenden birini ön plana çıkarabilecek, herhangi bir yorum yapmaktan şimdilik kaçındık. Yukarıda açıkladığımız duruma göre, isyanlar arasında bir kıyaslama yapmak çok erken gibi geldi. Bizce, Celali isyanlarının detaylı olarak incelenmesi, şimdiki konumuzu oluşturan bu üç isyanı araştırmadan imkânsız gibi görünmektedir.