165 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Ulucami. Selçuklu Şehrinde İskânı Belirleyen Bir Kaynak Olarak
Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 33-58
Özet
Tam Metin
Bizans İmparatorluğu, Roma'nın mirasçısı olarak ortaya çıkmış, fakat daha sonra ülkenin doğu kanadı ile yetinmek zorunda kalmıştı. Bu arada Sasani İranı ile başlayan büyük mücadelede de epeyce hırpalanmış idi. Bu mücadele yıllarında güneyde gelişen İslamiyetin doğurduğu İslam Devleti, VII. yy. ortalarından itibaren Bizans topraklarına doğru da harekete geçmiş, önemli başarılar sağlamıştı. İslam ordularının ve donanmasının İstanbul'a yönelerek şehri birkaç kere kuşatmalarına rağmen, bu şehri alamamışlardı. Bununla birlikte sonraki yüzyıllarda da İslam orduları, hemen her yaz Çukurova veya Malatya'daki hareket noktalarından İstanbul veya Anadolu içlerine akınlara devam etmişlerdir.
Ankara'nın Eski Kent Dokusunda Yahudi Mahallesi ve Sinagog
Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 229 · Sayfa: 719-732
Özet
Tam Metin
Beşyüz yıldan beri Anadolu'yu yurt edinerek Türklerle birarada olan Musevilerin bir kesimi Ankara'da yaşamlarını sürdürmüşler ve sürdürmektedirler. Ermeni, Rum ve Yahudilerin, Türklerin yanı sıra yer aldığı, etnik ve dinsel yönden kozmopolit bir yapı gösteren Ankara'daki topluluklar, kimi mahallelerde bir arada yaşarken kimi mahallelerde de etnik gruplarına göre yoğunlaşıyorlardı. Böylece Ankara'nın kültürel oluşumunda olduğu kadar, yerleşim dokusundaki katılımları da gerçekleşiyordu. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında, henüz bayındırlık atılımları başlamadan, başkent Ankara'da yerleşim alanları, buna koşut olarak da konut sayısı fazla değildi. Ankara daha kentleşmemişti. Az sayıdaki mahallelerden biri de Yahudi Mahallesi'ydi.
Selçuklular Devrinde İgdişlik ve Kurumu
Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 229 · Sayfa: 681-694
Özet
Tam Metin
Selçuklu tarihiyle biraz meşgul olanlar, "iğdiş"ler hakkında muhakkak birşeyler okumuştur. Bilinenlerin bir kısmı, kaynaklardaki müphem bilgilerden, önemli bir kısmı da sözlüklerden veya bazı araştırıcı ve meraklıların konu ile yazdıklarından gelir. "İğdiş"in Türkiye Türkçesi'nde halen de kullanılan bir anlamı, ayrıca bizleri etkiler.
Yeni Belgelerin Işığında Koloni Çağında (M.Ö. 1970-1750) Yerli Halk ile Asurlu Tüccarlar Arasındaki İlişkiler
Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 224 · Sayfa: 1-16NECDET SAKAOĞLU, Anadolu Derebeyi Ocaklarından Köse Paşa Hanedanı, Yurt Yayınları 8, Ankara, 1984, 315 s. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 224 · Sayfa: 237-241
Özet
Tam Metin
Gelibolulu Mustafa Ali, XVI. yüzyıl sonlarında halk ile devlet örgütü arasında ortaya çıkan maslahatgüzar ya da iş eri adıyla anılan "tufeyli" zümreyi "memalik-i mahrusa ayanından" olarak göstermektedir. Şer'iyye sicillerine dayanılarak yapılan bir araştırmaya göre, ayan ve eşraf XVI. yüzyılda, Osmanlı şehir toplumunda devletle reaya arasındaki ilişkileri düzenleyen ve halkın temsilciliğini üstlenmiş bir grup olarak ortaya çıkmış bulunuyordu. Bu grup; zengin tüccarlardan, esnafın yaşlı ve güngörmüşlerinden, ulema ve diğer din adamlarından oluşuyordu. XVII. yüzyıl boyunca timar sisteminin bozulması, merkezi gücün taşradaki etkisinin azalması, devlet memurlarının (ehl-i örf) yolsuzlukları, mukataaların malikane usulü ile kayd-ı hayatla ayan ve eşrafa verilmesi, bu sınıfın gittikçe güçlenmesine yol açtı.
NIKETAS KHONIATES, Historia (Ioannes ve Manuel Komnenos Devirleri), Çeviren: Prof. Dr. Fikret Işıltan, Ankara 1995, T.T.K.Y., XI+162 S. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 226 · Sayfa: 865-866
Özet
Tam Metin
Tarihçilerin zaman zaman yakındıkları konulardan biri de filologların yeterince tercüme faaliyetlerinde bulunmadıklarıdır. Nitekim onların bu yakınmalarında bir gerçek payı vardır. Bazı filologların çalışmaları dışında tarih alanında ülkemizde pek fazla tercüme yapılmamaktadır. Ancak tarihçiler içinde değerli bir hocamız olan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fikret IŞILTAN yaptığı çeviriler ile bu boşluğu doldurmaya çalışmaktadır. Prof. Dr. Işıltan İslâm, Haçlı Seferleri ve Bizans tarihi konularında Almancadan çeşitli çeviriler yapmıştır.
Selçuklularda Emîr-i Dâd Müessesesi
Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 225 · Sayfa: 327-340 · DOI: 10.37879/belleten.1995.327
Özet
Tam Metin
Büyük Selçuklular'da: Emîr-i dâd, Arapça "Emîr" ve Farsça "Dâd" yani adalet kelimelerinden oluşmuş bir terkiptir. Ayrıca "Dâdbeg" şeklinde Farsça-Türkçe bir terkip olarak da görülmektedir. Belki de terkip olması nedeniyle lügatlerde pek açıklanmasına rastlanmıyor. Steingass bu terkibi Emir maddesinde, Emir-i Dâd-chief justice: baş hâkim olarak açıklamaktadır. İslam Ansiklopedisi'nde de bu konu gereği kadar incelenmemiş, Avrupa'daki ikinci baskısıyla, Türkçe neşrinde "Selçuklular devrinde, hususiyle Anadolu Selçuklularında, adliye nazırı" şeklinde bir açıklama ile geçiştirilmiştir.
-Ik EKİNİN ANADOLU AĞIZLARINDA KULLANILIŞI
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1994, Cilt 42 · Sayfa: 11-18
Özet
Ağızların bir dil için taşıdığı değeri ve önemi bilmeyenler, çoğu zaman standart dilden farklı fonetik az sayıda da morfolojik ve leksikolojik özellikleri dolayısıyla onları yadırgar ve standart dilin kötü ve yanlış sapmaları olarak görürler.
Anadolu’da Yunan İşgalinin Sebep Olduğu İç Göçler
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 29 · Sayfa: 379-390
Özet
15 Mayıs 1919 günü İzmir'de başlayan Yunan işgali, Batı Anadolu ve diğer işgal sahalarında büyük bir göçe sebep olmuştur. Yıllardan beri Rumeli'den ve muhtelif yerlerden gelen göçmen kafilelerine alışkın olan Anadolu, bu defa batıdan itibaren göçe başlıyordu. İzmir'deki Yunan mezaliminden haberdar olan halk, yakın ilçelere doğru göçe başladılar. Ödemiş, Nazilli ve Akhisar'ın işgaliyle birlikte göçmenlerin sayısı daha da arttı. İzmir'in işgalinden sonra idare merkezini İstanbul'a nakleden İzmir Müdafaa-i Hukuk-i Osmaniye Cemiyeti, resmi makamlara Batı Anadolu'daki Yunan faaliyetleriyle ilgili istihbarat raporları sunuyordu.
Anadolu Üzerindeki Yunan Hedefleri ve Mütareke Dönemi Fener Rum Patrikhanesinin Faaliyetleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 28 · Sayfa: 211-256
Özet
Yunanistan bağımsız olduktan itibaren "Megali Idea" diye adlandırdıkları Merkezi İstanbul'da olan Bizans-Yunan İmparatorluğu'nu canlandırmaya yönelik politika izlemeye başlamıştı . Yunan hedefleri olarak belirlenen Megali idea esasen 1798 yılından itibaren bu ideal peşinde koşan Yunanlıların emperyalist politikalarının amacıydı. Nitekim Yunan tarihçi ve devlet adamı olan Panayatis Pipinellis bu ideayı şöyle tanımlıyor, "Yunan varlığının anlamı Yunanistan'ı tüm Yunan ırkını bir sınır içinde toplayacak birleşik ulusal bir devletin çekirdeği haline gelmeye zorluyordu herkes kendisini Bizans İmparatorluğu'nu yeniden canlandırma hayaline kaptırmıştı." Bir başka araştırmacı yazar ise; Yunanlıların Megalİ Ideası, merkezi İstanbul'da olan Bizans-Yunan İmparatorluğu'nu canlandırmağa yönelik romantik bir güçtü demektedir. Yine Yunanistan Başbakanı J. Kollettis Ocak 1844 tarihinde yaptığı bir konuşmasında, "Yunanistan Krallığı bütün Yunanistan değildir. Yunanistan'ın sadece bir parçası en küçük ve en yoksul bir parçasıdır. Grek sadece krallık içinde yaşayan değildir. Aynı zamanda Yanya'da ya da Selanik'de, Serez'de ya da Edirne'de, Constantinople (Istanbul)'da ya da Trabzon'da, Girit ya da Sisam Adasında Grek tarihine ya da Grek ırkına bağlı başka yerlerde oturanlar da Grek'dirler. Hellenizmin iki büyük merkezi vardır: Atina ve Constantinople. Atina yalnız Krallığın başkentidir. Constantinople büyük başkent bütün Hellenizmin kendi düşü, umududur." Ayrıca Yunan Megali İdeasını gerçekleştirmek için kurulan Etnik-i Eterya Cemiyetinin programında da bunu görmek mümkündür