45 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Ankara
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

ANKARA AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ ÖRNEĞİNDE AĞIZ SÖZLÜKÇÜLÜĞÜ HAKKINDA BAZI TESPİTLER

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2010, Cilt 58, Sayı 2 · Sayfa: 91-102
Ankara ağızlarının çok yönlü ve çok amaçlı belgelendiği Ankara Ağızlarının Dokümantasyonu (ANADOK) adlı TÜBİTAK destekli proje çerçevesinde Ankara İli Ağızları Sözlüğü'nü hazırlama çalışması da yapılmaktadır. Sözlüğün malzemesini yaptığımız derlemeler, alan araştırmaları sırasında tuttuğumuz notlar ve mevcut yayınlar oluşturmaktadır. Ağız sözlükleri bir taraftan iki, diğer taraftan da tek dilli sözlüklerin özelliklerini taşır. Madde başları tanımlanırken genel yaklaşım standart dildeki ses ve anlamca eş değerlerinin karşılık olarak verilmesi şeklindedir. Madde başına alınan sözcüğün gösterdiği kavramın standart dilde karşılığı olmaması durumunda ise tek dilli sözlüklerde olduğu gibi tanımlanma yoluna gidilmektedir. Ancak her iki durumda da madde başlarının belirlenmesi, maddenin tanımlanması ve örneklendirilmesi konusunda teorik ve pratik sorunlar ortaya çıkmaktadır.Bildiride ANADOK'un Ankara Ağızları Sözlüğü hazırlanırken karşılaşılan madde başlarının belirlenmesi, maddelerin tanımlanması, ağız sözlüğü yazımı gibi hususlar üzerinde durulacak, karşılaşılan sorunlar tartışılacaktır verilecektir

Milli Mücadele Döneminde Yusuf AKÇURA’nın Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 78 · Sayfa: 589-614
Tam Metin
Son yüzyıllık tarih dilimi içinde ismi sıkça duyulan entelektüel bir kimliğe sahip olan ve cumhuriyetin kurucuları arasında TBMM'deki yerini alan Yusuf Akçura'nın, Türk Tarih Kurumu'nun kurulması ve başkanlığına giden yolda Milli Mücadele'nin askeri ve diplomatik safhasında almış olduğu rolün değerlendirilmesi fayda sağlayacaktır. Döneme ilişkin bu hizmetlerinin de Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay ATASE Başkanlığı arşiv belgeleri içinden çıkmış olması Akçura'nın biyografisine dair bir takım önemli katkılar yapmaktadır. Halide Edip ve Yakup Kadri gibi önemli isimlerin cephede görev alma istekleri Akçura'nın etkisi doğrultusunda fiilen gerçekleştiği savunulabilir. Bununla beraber Mustafa Kemal Paşa'nın, muharebeler sırasında eğitime verdiği önemin ve Büyük Taarruz'dan hemen sonra milli iktisadi kalkınma konusundaki bilinen duyarlığı, İzmir İktisat Kongresi'nden 3 ay önce bu konuda Akçura'nın kürsüdeki etkileyiciliğini de dikkate alarak hareket ettiğini gösteriyor. Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Paşa'nın belirli konularda çalışma arkadaşı ve fikir açısından yanında yer alan birisi olarak Akçura'nın, karizmatik lider olarak ifade ettiği Paşaya bakışı ise bir aydının gözü ile Mustafa Kemal Paşa'yı göstermektedir.

Yakup Kadri’nin Romanlarında Cumhuriyet İdeali ve Düş Kırıklıkları

Erdem · 2009, Sayı 54 · Sayfa: 189-200
Tam Metin
Bu yazıda, romancı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun (1889-1974) Ankara (1934) ve Panorama I-II (1949/1952) isimli eserleri, içerdikleri idealler ve düş kırıklıkları açısından tahlil edilmiştir. Bu eserler, yazarının bizzat gözlemlediği sosyal realiteden hareketle Millî Mücadele, Cumhuriyet'in kuruluşu ve çok partili siyasal hayata geçiş sürecini kimi zaman eleştirel gerçekçi kimi zaman da idealist/romantik bir tutumla yansıtırlar. Ankara'da idealist/romantik tutum ağır bastığı için yazar gelecekle ilgili ütopik bir kurgulama yaparken, Panorama'da eleştirel gerçekçi yöneliş belirginleşerek gelecek kaygısı güçlü bir şekilde hissettirilerek yaşanan ve yaşanması muhtemel düş kırıklıkları etrafında bir kurgulama yapılır. Romanlarda içeriği Cumhuriyet ideallerinin Kemalist inkılâplarla hayata geçirilerek müreffeh bir Türkiye'nin kurulması yolunda gösterilen çabalarla aydınların zihnî ve fikrî tutarsızlıklarının sebep olduğu çöküntü ve yozlaşma üzerine kurulmuştur. İncelememizde hem bu idealler, hem de bunların gerçekleşmemesinin sonucunda ortaya çıkan hayal kırıklıkları ele alınmıştır.

Alman Seyyah Hans Dernschwam'm Gözüyle XVI. Yüzyılda Ankara

Erdem · 2008, Sayı 52 · Sayfa: 231-244
Tam Metin
Kral 1. Ferdinand tarafından Kanuni ile İran seferi hakkında görüşmek, yıllık vergiyi ödemek ve müzakerelerde bulunmak üzere görevlendirilen Avusturya elçisi Busbeq'in ekibine, Osmanlı devletinin başkentini görme arzusu ile, 1553'te katılan, Alman kökenli Dernschwam, ekiple birlikte İstanbul'a geldiği esnada, Kanuni'nin Amasya'da olması nedeniyle (7 Nisan-2 Haziran 1555) Amasya'ya kadar gitmek zorunda kalmıştır. Çalışmamızda, seyyahın hayatından ve seyahatnamesinden bahsedilmiş olmakla birlikte; Amasya'ya giderken 28-30 Mart 1555'te ziyaret ettiği Ankara hakkındaki gözlemlerine de yer verilmiştir.

Yeni Gün'de Cumhuriyet

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 62 · Sayfa: 613-666
Tam Metin
Bu çalışmada, Ankara'da yayınlanan Anadolu'da Yeni Gün gazetesinin cumhuriyetin ilânı öncesindeki ve sonrasındaki gelişmeler incelenmeye çalışılmıştır. Yeni Gün gazetesinde çıkan haber, yorum ve makaleler, bu çalışmanın temel bilgi kaynağını meydana getirmiştir. Yeni Gün gazetesi, Ankara'da yayınlanan Anadolu Hareketi yanlısı iki gazeteden birisidir. Bu gazetelerden Hakimiyet-i Milliye, Anadolu Hareketi'nin yayın organıdır. Anadolu'da Yeni Gün ise, daha bağımsız bir karakter taşımaktadır. O nedenle olaylara bakış açısı daha fazla dikkat çekicidir. Ama, millî egemenlikten, bağımsızlıktan yana ve inkılâpçı bir gazetedir. Yeni Gün, cumhuriyetin ilânından iki ay önce başlayan, 27 Eylül 1923'ten itibaren hızlanan ve 1923 yılı Kasım ayı sonlarına kadar devam eden cumhuriyet tartışmalarının merkezinde yer almıştır. Bu tarihten sonra tartışma, hilâfet konusu ağırlıklı devam etmiştir. Yeni Gün, cumhuriyetin ilânına kadar "Cumhuriyetin ilân edilmesi diye bir şey yok" ve cumhuriyetin ilânından sonra da "Zaten üç buçuk yıldır cumhuriyet vardı, yapılan var olanın adının konulmasından ibarettir" diyen bir politika izlemiştir. İyi bir cumhuriyet taraftarı olan Yeni Gün, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'ndaki değişiklik çalışmalarını, Ankara'nın başkent olmasını, hükûmet bunalımını ve Rauf Beyin cumhuriyetin ilânı üzerine yaptığı açıklamaları bahane olarak kullanıp Ankara'ya ve cumhuriyete saldıran İstanbul basınına karşı önemli bir mücadeleyi yürütmüştür. Hükûmeti daha kararlı olmaya, inkılâplara saldıranların üzerine gitmeye ve hatta onların başlarını koparmaya çağırmıştır. Tam bir inkılâpçı gibi hareket etmiştir.

Ankara’nın Başkent Olduğu Yıllardaki Eğitim, Sağlık ve Sosyal Durumu Üstüne

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 58 · Sayfa: 105-128
Ankara, Osmanlı Devleti'nde adı sıkça öne çıkmayan bir kentti. Türkiye Cumhuriyeti'nin Hükümet merkezi olunca dikkatleri üzerine çekti. Bu yıllarda Ankara'ya 10 kaza 7 nahiye ve 1075 köy bağlıydı. Toplam nüfusu 312549 idi. Merkez nüfusu 2 nahiye 72 köy dahil 9090T kadın, 12356'sı erkek olmak üzere 21446 idi. İlde toplam 108 ilk, orta ve lise mektebi, 39 medrese vardı. 1924 yılında l'i resmî, 6'sı özel, 7 eczane ve 2 resmî hastahane de bulunmaktaydı. Dispanser yoktu. Kentte toplam 526 çeşme vardı. 345 çeşme merkezde, geri kalanları kaza ve köylerde bulunuyordu. Yine kentte, 56 caminin 35'i merkezde idi. 27 han vardı. Otel yoktu. Başkent olduktan sonra 16 otel yapılmıştır. Vilâyette birer adet imalat-ı harbiye, elektrik, fişek, kibrit ve un fabrikası vardı. 526 su ile çalışan un değirmeninin 437'si faal durumdaydı. 70 mahalleli, tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomisi olan kentti. Ulaşım araçları fayton ve eşekti. Aydınlanması gazyağı ile sağlanan lüks lambaydı. İlk mecliste milletvekillerinin oturduğu sıralar mektup sıralarıydı. Bugün modern, çağdaş ve güzel bir kente ulaşılmıştır.

Ankara 1924 Lörcher Planı Raporu

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 248 · Sayfa: 153-192 · DOI: 10.37879/belleten.2003.153
Tam Metin
Ankara'nın erken cumhuriyet dönemi planlama kararları ve belgeleri üzerinde yaklaşık üç yıldır yapılmakta olan inceleme çalışması ve arşiv araştırmaları, bugün iyi bir noktaya gelmiş bulunuyor. Ne yazıktır ki, başkentlik kararının alındığı 13 Ekim 1923 tarihinden sonra, Ankara şehrinin yönetimi, Ankara'da başkente özgü bir yönetim arayışı ve belediyeciliğin kurumsallaşması, ilk belediye yılları, ilk plan arayışları ve bulguları, bugüne kadar çok fazla araştırılmamıştı. Yaklaşık 80 yıl sonra bu yazının ekindeki raporun da kilit taşlarından birini oluşturduğu araştırma, bir dönüm noktasını, bir uğrak noktasını haberleyen çarpıcılıkta.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki Bir Kiliseye Ait Mimari Parçalar

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 245 · Sayfa: 49-60
Tam Metin
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi bahçesinde envanter numarasız bir ambona(1) ait olduğunu düşündüğümüz iki levha ile bir templon(2) payesi bulunmaktadır. Bu üç eserin pembe öbeklere sahip mermer malzemeye sahip oluşları, aynı kiliseye ait mimari parçalar olduklarını gösterir.

Turco-French Struggle for Mastery in Cilicia and the Ankara Agreement of 1921

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1079-1114
Tam Metin
French occupation of Cilicia following the First World War was mainly strategic and economic in character. The French committed all the errors of wicked military occupation. The Turkish Nationalists, on their part, fiercely resisted the foreign occupation of the region. By May 1920 the military weakness of the French had compelled them to surrender Maraş, Urfa and Pozantı. Defeat on battleground forced the French to conclude an armistice with the Turks. This act was considered as a serious blow to the prestige of the Allies and as the first big step towards the recognition of the Turkish Nationalists as a government controlling Anatolia. Resumption of the armed operations by the Turks produced considerable alarm at Paris. The French eventually concluded that the consts of controlling Cilicia outweighed dthe benefits of this venture and decided to approach Ankara for settlement. France was impressed by Turkish victory over the Greeks in the Sakarya battle in August-September 1921. Negotiations were therefore entered into with the Turks and an agreement was signed on 20 October 1921. This agreement was the greatest Turkish diplomatic victory so far. It had very significant bearings. Ankara Agreement's terms were criticised by Britain, French colonial party and Syrian nationalists.

Doç. Dr. Mürüvvet Kurhan: Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü’nün Vakitsiz Kayan Yıldızı

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 419-422
Tam Metin
Sevgili arkadaşım Mürüvvet Kurhan'ın aramızdan ayrılışının birinci yılında, emeği geçtiği Belleten'de anılması, büyük bir anlam taşımaktadır. Sadece meslek hayatındaki nitelikli düzeyi ile değil, her şeyin de ötesinde, müstesna kişiliği ile, kendisini tanıma mutluluğu ve onuruna erişen herkesin gönlünde ve zihninde derin izler bırakan Doç.Dr. Mürüvvet Kurhan, resmî kayıtlarda 29.3.1943 olarak gözükse de, kendisinden öğrendiğime göre, 15.7.1945 tarihinde Adana'da doğdu.