5 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Son 10 yıl
  • Ankara
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Millî Mücadele’de 20. Kolordunun 5. Kolorduya Dönüştürülmesi ve Ortaya Çıkan Nüfuz Mücadelesi

Belleten · 2025, Cilt 89, Sayı 314 · Sayfa: 311-348 · DOI: 10.37879/belleten.2025.311
Tam Metin
Mütareke Dönemi’nde Ankara’da konuşlanan 20. Kolordunun sorumluluk sahası, Anadolu’nun pek çok bölgesini birbirine bağlayan stratejik bir konumdaydı. Bu önemiyle beraber Kolordu Kumandanı Ali Fuad Paşa’nın Millî Mücadele’nin önde gelen isimlerinden biri olması, Kolordunun millî hareketin Batı Anadolu ve çevresinde genişlemesine yönelik etkin faaliyetlerini ortaya çıkarmıştır. Şüphesiz bu durum, İstanbul’daki Damat Ferid Paşa Hükûmeti’ni rahatsız etmiş ve neticede Fuad Paşa görevden alınmıştır. Fakat onun görevini devretmemesi ve kolordusunun kendisine bağlı kalması nedeniyle yerine atanan Ahmed Hamdi Paşa, Ankara’ya gidemeyerek Eskişehir’de beklemeye başlamıştır. Ali Fuad Paşa’nın birtakım tedbirler almak maksadıyla Eskişehir’e hareket etmesi üzerine hükûmet, 20. Kolorduyu lağvederek Eskişehir merkezli 5. Kolorduyu kurmuş, ancak bu kolordunun varlığı kâğıt üzerinde kalmıştır. Dolayısıyla hükûmetin ve Millî Mücadele Hareketi’nin bölgede otoritesini sürdürme çabaları, 20. Kolorduyu İstanbul ve Anadolu arasındaki nüfuz mücadelesinin öznesi hâline getirmiştir. Bu makale, hükûmetin kritik önemdeki 20. Kolordu mıntıkasında otoritesini sürdürme hedefiyle hayata geçirmeye çalıştığı askerî teşkilat düzenlemesini detaylıca ele alırken bu kapsamda İstanbul-Anadolu arasında yaşanan mücadeleyi de incelemektedir. Böylece hükûmetin millî hareketin etkinliğini kırma pahasına orduyu yapılandırma çabaları ile buna mukabil 20. Kolordunun hükûmetin hilafına da olsa kendi kararlarını uygulamadaki kararlılığı ve aldığı tedbirlerin ortaya konulması hedeflenmiştir. Olayların askerî safhasına odaklanan çalışmanın kaynaklarını; konuya dair araştırmaları derinleştirecek şekilde Osmanlı, ATASE ve TİTE arşivindeki özgün belgeler ile yayımlanmış arşiv belgeleri ve döneme ilişkin yapılan araştırmalar oluşturmaktadır. Nitel analiz metoduyla ele alınan çalışmada tespit edilen bulgular, sürecin politik ve askerî şartları ve her iki tarafın olaylara yaklaşımı çerçevesinde değerlendirilmiştir.

ÇAMLIDERE YÖRESİNDE UNUTULMUŞ BİR KÜLTÜREL ZENGİNLİK: AVDAN KİLİMLERİ

Arış · 2021, Sayı 19 · Sayfa: 88-107 · DOI: 10.34242/akmbaris.2021.156
Tam Metin
Türkler, Anadolu’nun binlerce yıllık tarihinden aktarılarak gelen uygarlıkların birikimlerini öz değerleriyle harmanlayarak kendilerine has kültürlerini oluşturmuşlardır. Bu bağlamda dokumacılık alanında da yöreden yöreye değişen motif ve renk zenginliğini ortaya koymuşlardır. Orta Asya’da konar-göçer yaşayan Türkler Anadolu’ya taşıdıkları dokuma kültürlerini yaşamlarının hemen her alanında kullanarak sürekliliğini sağlamışlardır. Geleneksel dokumacılık sanatı günümüzde Anadolu’nun birçok yerinde sürdürülmektedir. Ağrı, Aksaray, Balıkesir, Çanakkale, Gümüşhane, Isparta, Kayseri, Kırşehir, Kocaeli, Manisa, Muğla, Niğde, Samsun, Sivas, Tokat, Uşak ve Yalova gibi birçok ilimiz dokumacılığın yapıldığı merkezlerdendir. El dokumacılığı, insan gücü ile çalışan tezgâhlarda, el emeğine dayalı bir üretimdir. Günümüzde, azalarak da olsa üretimi devam eden kilim, cicim, sumak, sini (zili) adıyla anılan her biri farklı tekniklerle dokunan dokumaların hepsine düz dokumalar denilmektedir. Bu çalışmada Ankara, Çamlıdere, Avdan Mahallesi’nde (köyünde) geçmişte üretimi yapılan günümüzde ise üretimi yok olmuş düz dokumalardan olan kilimler araştırılmıştır. Bu amaçla konuya ilişkin yazılı ve sanal kaynaklar taranmış sahada gözlem ve görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Yöre halkından alınan bilgiler doğrultusunda ulaşılabilen kilim dokumalar incelenerek değerlendirilmiştir. Çalışma, günümüzde yörede kilim dokuma geleneğinin unutulmaya yüz tutması nedeniyle kayıt altına alınarak gelecek kuşaklara aktarılması açısından ayrıca önemlidir.

Basında Atatürk Orman Çiftliği (1925-1938)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2019, Cilt XXXV, Sayı 100 · Sayfa: 555-584 · DOI: 10.33419/aamd.642446
Tam Metin
Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin ve modernleşmelerinin birçok değerlendirme unsurları vardır. Bu kriterlerden biri de o ülkelerin başkentlerinin gelişim düzeyidir. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başkenti Ankara, ülkeye örnek bir şehir olma yolunda hızlı bir yapılanmaya tabi tutulmuştur. Bu yapılanmaların en önemlilerinden biri Atatürk Orman Çiftliği'dir. Çiftlik; Ankara'daki sıtma hastalığıyla mücadele etmek, çorak arazileri verimli hale getirmek, şehri güzelleştirmek, şehre sosyal hizmet sunmak, şehrin tarımsal üretimini arttırmak ve endüstri kuruluşlarla Ankara ekonomisine canlılık kazandırmak amacıyla kurulmuştur. Çiftlik, bu amaçları gerçekleştirirken ülkenin diğer şehirlerine de her alanda model de olmuştur.
Atatürk Orman Çiftliği'nin başkente çok güzel yansımaları ve olumlu etkileri olmuştur: Şehir, kısa sürede mimari yapısıyla, şehirleşme hızıyla, yeşil alanlarıyla örnek tarım kenti haline gelmesiyle Türkiye'nin örnek alınacak şehri olmuştur. Atatürk Orman Çiftliği, ülkeye hizmetlerine devam ederken bu büyük kuruluşa -Ulu Önder Atatürk'ün İş Bankası hesabından karşılanmak suretiyle- çiftlikler alınmış ve çiftlik içindeki yapılarda - Ulu Önder Atatürk'ün İş Bankası hesabından karşılanmak suretiyle- inşa edilmiştir. Çiftliğin mimari yapısı için yabancı bilim adamlarından faydalanılmıştır. Bu bilim adamları Ankara'yı yeniden inşa ederken: "Modernleşme sürecinde sabır ve para tükenmezse burada çok modern bir şehir kurulabilir." diye de eklemişlerdir. Yabancıların bu sözleri karşısında şehrin inşası üzerinden on yıl gibi kısa süre geçmeden Ankara evrensel gelişmişlik düzeyini yakalama konusunda ivme kazanmıştır.Bu çalışmada Atatürk dönemi faaliyetlerinden Ankara Atatürk Orman Çiftliği ve bu çiftliğin ülkenin modernleşme hamlesine etkileri, dönemin basınındaki makale ve haberleriyle desteklenerek ifade edilmeye çalışılacaktır.

ANKARA PAPERS IN TURKISH AND TURKIC LINGUISTICS

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2017, Cilt 65, Sayı 1 · Sayfa: 225-227
Ankara Papers in Turkish and Turkic Linguistics, 18-21 Eylül 2012'de, ODTÜ'nün ev sahipliğinde gerçekleştirilen, 16. Uluslararası Türk Dil Bilim Kurultayı'nda sunulan 57 bildirinin gözden geçirilerek basılmış hâlidir. Kitap, Lars JOHENSON tarafından yönetilen Turcologica serisinin 103. cildi olarak basılmıştır. İçindekiler bölümünden sonra kitabı yayıma hazırlayanların, çalışma hakkında kısaca bilgi verdikleri ve teşekkürlerini sundukları İngilizce bir not bulunmaktadır. Bu notta; Uluslararası Türk Dil Bilim Kurultayı (ICTL) hakkında da kısa bilgi verilmekte ve ICTL'nin, Türkçe ve Türk dilleri üzerinde çalışan dil bilimcileri ve Türkologları bir araya getiren tek toplantı olduğu; bu durumun, betimleyici çalışmalardan açıklayıcı modellere kadar çeşitli ilgi alanları olan katılımcılara tartışma ortamı sağladığı belirtilmektedir. Ayrıca 57 bildirinin tamamının çift-kör hakem değerlendirmesinden geçtiği ve tüm yönleriyle kontrol edildiği kayda geçirilmektedir. Burada verilen bilgilere göre, bildiriler çeşitli teorik dil bilimsel duruşların yanı sıra, küçük ve büyük derlemlere, (çeviri yazı ile) çocuklardan, yetişkinlerden ve dil öğrenenlerden toplanan üretim verilerine ve konuşma verilerinin ses analizlerine dayalı deneysel araştırmaların bulgularına da yer vermektedir.

Ankara’nın Türk Hâkimiyetine Girişi ve Şehrin İlk Türk Fatihi

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 757-772 · DOI: 10.37879/belleten.2016.757
Tam Metin
Ankara'nın Malazgirt Meydan Savaşı'ndan sonra Türk hakimiyetine girdiği ve 1101 tarihli Haçlı Seferine kadar Türk hakimiyetinde kaldığı bilinmektedir. 1101 yılında şehir Haçlılar tarafından ele geçirilmiş ve Bizans'a verilmiştir. Böylece şehirdeki ilk Türk hakimiyeti Malazgirt'ten sonra başlamış ve 1101 yılına kadar devam etmiştir. Bu makalede şehrin Türk hakimiyetine kadar geçirdiği siyasî, idarî ve fizikî süreç kısaca açıklanarak bir giriş yapılmış, Ankara şehri ile ilgili çalışmalarda şehrin ilk Türk fatihi ve Türk hakimiyetinin başlangıç zamanı hakkındaki görüşler değerlendirilmiştir. Bizans kaynakları ile Danişmendname'deki veriler ışığında Ankara'nın 1073 yılının ilk çeyreğinde Türk hakimiyetine girmiş olduğu ve şehrin ilk Türk fatihinin ya tek başına ya da Danişmend Gazi ile birlikte Artuk Bey olduğu ortaya konularak, Ankara tarihinin karanlık bir bahsi aydınlatılmaya çalışılmıştır.