372 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Atatürk’te Eğitim - Bilim ve Teknik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 32 · Sayfa: 551-556
Azgelişmiş ülkeleri niteleyen temel göstergelerden biri de eğitim eksikliği ve okuma-yazma bilenlerin toplam nüfustaki oranının düşüklüğüdür. Gelişmiş ve kalkınmış ülkelerde bu oranın yükseldiği, hatta yüzde yüze vardığı görülmektedir. İktisadi kalkınma ile eğitim arasındaki ilişki açık ve kesindir. Atatürk'ün eğitime verdiği önem yanında asıl dikkati çeken özellik, eğitimin iktisadi kalkınmaya olan olumlu ve vazgeçilmez etkisini ısrarla belirtmesidir.

Atatürk Hakkında Senatör Robert Byrd'ın Konuşmaşı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 31 · Sayfa: 281-283
Atatürk ilke ve inkılâpları evrensel bir nitelik taşımaktadır. Atatürk'ün fikir ve düşünceleri sadece Türkiye'de değil hemen hemen tüm dünyada yankılarını bulmuş ve değişik zamanlarda değişik kişiler tarafından dile getirilmiştir. Atatürk ilkelerini sağlamlaştırmak ve geliştirmek amacıyla da değişik faaliyetle gerek yurt içinde gerekse yurt dışında yapılmaktadır, Atatürk'ün evrenselliğinin bir göstergesi olan bu faaliyetlerden biri de Amerika Atatürk Derneği (Atatürk So- ciety of America)'nin 19 Mayıs 1995 tarihinde düzenlediği toplantıdır. Bu toplantıda konuşan Türk dostu Senatör Robert Byrd de Atatürk'ün rehberliğindeki ilkeleri sağlamlaştırmak gerektiğini söyleyerek O'nun evrenselliğini dile getirmiştir. Bu konuşma hakkında 24 Mayıs 1995 tarihli "The Washington Times" gazetesinde yayınlanan yazı ve yazının Türkçesi aşağıdadır:

Atatürk ve Ekonomi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 31 · Sayfa: 295-304
Uzun süren ve çetin geçen Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlandıktan sonra, bu savaşı yürüten liderler, başta Atatürk olmak üzere, şu temel soruya cevap aramışlardır: "Türkiye nasıl kalkınabilir, halkın refaha en kısa zamanda kavuşması için nasıl bir ekonomi politikası gütmelidir?" Bunu anlamak için de 4 Şubat 1923'de İzmir'de İktisat Kongresi toplanmıştır. Başkanlığını Kâzım Karabekir Paşa'nm yaptığı Kongre'yi Mustafa Kemal Paşa bir konuşmayla açmış ve ekonominin önemi, ekonomik kalkınma modeli ve bizde o zamana kadar İzlenen ekonomi politikasının yanlışlığı üzerinde durmuştur. Atatürk'ün bu kongrede ve daha sonra başka yerlerde başka zamanlarda yaptığı konuşmalarda öne sürdüğü temel görüşler şunlardı:

Kahramanlık Kavramı Ve Atatürk'ün Kişiliğinde Bu Kavramın Yeri (Trablusgarp, Çanakkale Ve Sakarya’dan İzmir'in Alınışına)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 30 · Sayfa: 695-716
Kahraman Farsça bir kelimedir. TDK Türkçe Sözlük kahraman kelimesine "Savaşta ya da tehlikeli bir durumda yararlılık gösteren kimse; alp, yiğit, bir olayda önemli yeri olan kimse" karşılığını veriyor. Bu tanımlamaya benzer karşılıktan sonra, aynı sözlükteki Alp, kelimesine bakıyoruz; orada ise "Eski Türkçe bir isim", "yiğit kahraman" manası verildiğini görüyoruz. Kahraman kelimesinin Anadolu sahasında daha fazla kullanılmasına rağmen, eski karşılığının alp olduğu görülüyor. "Alp", Dıvanü Lügat-it Türk'te; Yiğit, kahraman, bahadır olarak geçiyor. Eski Uygur Türkçesi sözlüğünde1 Alp : Şu üç manaya geliyor: 1-Yiğit, cesur 2-Şiddetli (tehlike) 3-Güç, zor, müşkül. Hüseyin Namık Orkun; Eski Türk Yazıtlarında2 alp kelimesinin; yiğit, kahraman, cesur manalarında olduğunu göstermektedir.

Çanakkale Muharebeleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 30 · Sayfa: 673-684
Çanakkale'den bir harekât yapılmasını ilk önce İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi teklif etmiştir. Gooben (Yavuz) ve Breslau (Midilli) gemileri Osmanlı İmparatorluğu'na sığınınca İngiliz donanması (10 Ağustos 1914) Çanakkale Boğazı'nı ablukaya almıştır. Bu olay üzerine Osmanlı İmparatorluğu Almanya ve Avusturya gemileri hariç bütün gemilere geçiş yasağı koydu (27 Eylül 1914). Mesudiye zırhlısından ve Edime müstahkem mevkiinden bazı toplar Boğaza yerleştirildi. Boğaz'ın mayınlanması için Trabzon kıyısındaki Rus, İzmir sularındaki Fransız, Balkan Harbi'nde Karadeniz Boğazında kullanılan Türk mayın artıklarından faydalanıldı. Toplar toprak tahkimatta bulunuyordu. Menzilleri kısa, adi ateşli ve cephaneleri azdı. Toplam 109 ağır ve orta, 48 hafif top vardı. Bunların 12'si uzun menzilli ve çabuk ateşli idi.

Çanakkale Muharebeleri Ve Atatürk

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 30 · Sayfa: 685-694
Türk Ordusunun Çanakkale'de kazandığı zaferin 80'nci yıldönümünü kutluyoruz bu yıl. Çanakkale'de kazanılan zaferin Türk askerî tarihinde müstesna bir yeri vardır. Bu ayrıcalık Çanakkale Muharebelerinin Birinci Dünya Harbi'nde cereyan eden Türk savaşları içindeki kronolojik yerinden ve sonuçlarından ileri gelmektedir. Türk Ordusunun ebedi başkomutanı ulu önder Atatürk'ün Çanakkale muharebelerinde gösterdiği askerlik ve komutanlık sanatı da bu savaşlara başka bir anlam ve önem kazandırmıştır.

Anzak Gözüyle Türk Askeri Ve Atatürk

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 30 · Sayfa: 721-723
Anzak (Anzac) sözcüğü, Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu (Australian and New Zeeland Army Corps) kelimelerinin baş harflerinden meydana getirilmiş bir kısaltmadır. Birinci Dünya Savaşı başlarında bu iki ülkeye ait birliklerin katılmasıyla kurulan kolordu, bu kısaltılmış isimle tarihteki yerini almış, önce Çanakkale'de, daha sonra da Ortadoğu ve Avrupa savaş alanlarında müttefikleri hesabına önemli hizmetler başarmıştır. Birinci Dünya Savaşı'nın başında İngiltere, Almanya'ya karşı savaşa girerken, dominyonlar yasasına göre, Avustralya ve Yeni Zelanda Meclisleri, isterlerse tarafsız kalabilirlerdi. Yeni Zelanda ve Avustralya halkı tarafsız kalmak yerine gönüllü olarak savaşa girmek istemişlerdir. 1915 yılı şubatında Gelibolu cephesinde Türkler'e karşı savaşmak üzere gönüllü yazılan, ama değil Gelibolu'nun, Türkiye'nin nerede olduğunu bilmeyen Anzaklar, "Niçin savaşıyorsunuz?" diye sorulduğunda "İngilizler bizim kardeşlerimizdir. Dilimiz, kültürümüz birdir" diyerek İngiltere'nin yanında savaşa girmiş olmalarının gerekçesini belirtmişlerdir.

Atatürk'ün Ankara'ya Gelişi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 29 · Sayfa: 333-346
Mondros Mütarekesi'nin imzalanması ile başlayan işgal hareketleri, Türk insanını kendi haklarını korumaya ve Türk vatanını kurtarmaya şevketmiş, 1918 yılı sonlarından itibaren bu amaca yönelik olan "Milli Cemiyetler"in kurulmasına sebep olmuştur. İşgale tepki olarak ortaya çıkan ve kurtuluş çareleri arayan Milli Cemiyetler başlangıçta zayıf, dağınık ve vatanının bütününü değil, sadece kendi bölgelerini korumayı düşünmüşlerdi. Sivas Kongresi'ne kadar bu cemiyetleri kademe kademe birleştirme çabaları milli hareketin bu dönümde en önemli hedeflerinden birini oluşturacaktır. Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919 tarihinde Anadolu'ya geçişi ile başlayan direniş hareketi, ilk ciddi adımını Haziran 1919'da Amasya Tamimi ile atmıştır. Amasya'da milletin istiklalinin tehlikede olduğu tespit edilmiş, istiklâli ancak milletin azim ve kararının kurtarabileceği öngörülmüştür. Âmili Mustafa Kemal Paşa olan Amasya Tamimi'nin en önemli özelliği toplayıcı bir ruh taşımasıdır.

Atatürk ve Atatürkçülük Karşıtları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 29 · Sayfa: 323-332
Bütün devrimler karşıtlarını beraber veya hemen ardlarından getirirler. Devrimleri, evrimleri ve evrimleşen devrimleri içeren Türk Devriminin de, diğer devrimlere oranla çok daha az şiddette ve kısıtlı alanda olmakla beraber karşıtları, karşı görüş açıklayanları ve karşı eyleme girişenleri olmuştur. Atatürk ve Atatürkçülük karşıtları, Türk kurtuluş hareketinin eylem başlangıcı diyebileceğimiz Mayıs 1919'dan itibaren görülmeye başlar. Bu karşıt oluşun niteliğinde, ilgi alanında ve katılanların toplum kesitindeki konumlarında zaman içerisinde değişmeler görülür. Bu yazının amacı Atatürk ve Atatürkçülük karşıtlarının bölümlemesi değil. Son aylarda gündeme getirilen değişik bir tür Atatürk ve Atatürkçülük karşıtlığı hakkında bilgi verilmesi ve değerlendirme yapılmasıdır.